Ortadoğu'da nükseden bir yara: Keşmir

Son günlerde gündemden düşmeyen Keşmir meselesi hem Ortadoğu hem de İslam dünyasına siyasî liderlik konusunda dengeleri değiştirecek gibi görünüyor.

GÜNDEM 27.09.2019, 14:35 27.09.2019, 16:54
Ortadoğu'da nükseden bir yara: Keşmir

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Keşmir konusunda Pakistan’a desteğini belirttiği konuşmanın ardından Yeni Delhi-Ankara ilişkilerinin darboğaza girdiği söyleniyor. Deneyimli diplomatların açıklamalarına göre Modi hükümeti Türkiye’yle henüz yeterli düzeyde diplomatik görüşme sağlamadı.

Erdoğan Çarşamba günü yaptığı konuşmada Keşmir’in adalet ve eşitlik temelinde çözülmesi gerektiği çağrısı yapmıştı. Pakistan Başbakanı İmran Han ile gerçekleştirdiği görüşmenin ardından konuşmasını gerçekleştiren Erdoğan’a Hindistan cephesinden bir cevap gelmedi.
“Erdoğan’ın konuşması Hindistan ve Türkiye ilişkilerine gölge düşürüyor.” diyen Hindistan’ın eski Türkiye büyükelçisi M.K. Bhadrakumar (Melkulangara Bhadrakumar), “Tek yapmamız gereken onlarla bağ kurmak, Türkiye-Pakistan ilişkileri sebebiyle tek yüzeysel politikalar yürüttük. Sonuç olarak onlarla samimi bir etkileşime geçmedik.” diye ekledi.

Türkiye Hindistan ilişkileri ne durumda?

Tarihsel olarak Türkiye-Hindistan ilişkileri 1947 yılında Hindistan’ın bağımsızlığının tanınmasıyla başlamış olsa da Türkiye politik olarak Pakistan’dan yana tavır alıyordu. M.K. Bhadrakumar’ın açıklamasına göre Türkiye’nin Keşmir’i uluslararası gündeme taşıma çabalarına rağmen Ankara ve Yeni Delhi, Taliban üzerinde bir ittifak kurabilmişti.

2011 yılında Hindistan’ın da taraflardan biri olduğu Asya’nın Kalbi İstanbul Süreci 2 Kasım’da Afganistan’ın kalkınması amacıyla İstanbul’da kurulmuştu. Daha önce 2000 yılında Türkiye eski Başbakanı Bülent Ecevit, Rabindranath Tagore'un edebi eserlerine gösterdiği ilgi sebebiyle, Visva Bharati'den onursal doktora unvanı almak için Hindistan eski Başbakanı Atal Bihari Vajpayee döneminde bir ziyaret gerçekleştirmişti.

16 yaşında Tagore’nin şiirlerini Türkçeye tercüme eden Ecevit, Hindistan’a ziyarete gittiği dönemde kendisini İslamabad’a davet eden Pakistan Başbakanı Pervez Müşerref’i derin dostane ilişkilere sahip olmalarına rağmen Hindistan’ı gücendirmemek için reddetmişti.

Ancak Erdoğan’ın ticarî ve ekonomik ilişkileri geliştirme çabalarına rağmen ilişkilerin son yıllarda gerginleşmeye başladığı söyleniyor. Erdoğan son olarak 2017 yılında üst düzey bir iş heyeti ile birlikte bir ziyaret gerçekleştirmişti.

Her iki taraf da 2020 yılına kadar, o dönemde 6,4 milyar dolar olan iki yönlü ticaret hedefini 2020 yılında 10 milyar dolara ulaşmak şeklinde belirlemişti. Ticaret Bakanlığı verilerine göre, 2018-19 döneminde karşılıklı ticaret yalnızca 7.84 milyar dolara ulaşmıştı.

Hindistan Başbakanı Modi başka pek çok ülkeye ziyaretler gerçekleştirmesine rağmen 5 yıl önce göreve geldiği günden beri Türkiye’ye hiç ziyaret gerçekleştirmedi.

Hindistan eski Umman, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri büyükelçiliği yapmış olan Talmiz Ahmed, “Hindistan’ın Körfez ülkeleriyle gerçekleştirdiği yakın ilişkiler Türkiye’yle henüz kurulamamış olsa da önünde engeller olduğunu da gözden kaçırmamak gerek.” dedi.

Talmiz Ahmed, “Türkiye’yle çok fazla müşterek çıkarımız olmadığı açık ve Ortadoğu’daki tutumu gereği Türkiye’nin politikalarını da anlamak zorundayız.” diye ekledi.

Ahmed ayrıca Türkiye-Pakistan dostluğunun Soğuk Savaş dönemine dayandığını ve bu ilişkinin giderek kuvvetleneceğini vurguladı. Bu sebeple Yeni Delhi’nin Ankara ile ikili ilişkileri geliştirmeye odaklanması gerektiğini söyledi.

Keşmir ve Ortadoğu-İslam coğrafyasında değişen dengeler

Keşmir’in özel durumunu koruyan madde 370’in ani bir kararla kaldırılmasının bölgedeki politik aktörlerden İran’ı da zora soktuğu söyleniyor. İran için Çin’den sonra ikinci petrol ihraç pazarlarından olan Hindistan ile ilişkilerde Keşmir meselesi Tahran’ın hassasiyetle takip ettiği konuların başında geliyor. Körfez’de Hindistan’ın hamlesine ticari bağlar hasebiyle sessiz kalan Arap şeyhliklerinin aksine İran Hindistan’ın karşısında bir tavır takındı.

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) ise Keşmir meselesinde Hindistan'ın yanında duruyor olması Pakistan cephesinde tepkilere yol açmıştı.

İki Körfez ülkesinin, olumlu ilişkilere sahip oldukları bilinen ve oradaki Müslüman çoğunluğun haklarını savunan Pakistan'a değil Hindistan'a destek çıkması kafaları karıştırıyor.

Uzmanlara göre iki ülke son yıllarda artan şekilde İslam dünyasının geri kalanında tepkilere yol açacak davranışlar sergiliyor. Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'ın bölge ve dünya politikasındaki tavrı Müslümanlara yönelik kamuoyunda tepki topluyor. Ola Salem ve Hassan Hassan’ın Foreign Policy için kaleme aldığı "Arap rejimleri dünyanın en güçlü İslamofobikleri" tanımlaması da karşıt olarak hem New York’taki Müslümanlarla buluşması hem de Birleşmiş Milletler'de Keşmir meselesini gündeme ilk kez getiren lider oluşuyla Erdoğan’ın Ortadoğu ve İslam dünyasında politik liderliğe yönelik tutumunu akıllara getiriyor. 

Öte yandan 21 Ağustos’ta Hindistan Başkanı Modi’yi arayan İran dinî lideri Ali Hamaney, “Hindistan’la iyi ilişkilerimiz var ve bunun bozulmasını istemiyoruz ancak Hindistan hükümetinin bölgenin soylu halklarına yönelik adil bir politika gütmesi ve bölgedeki Müslümanlara yönelik baskı ve zorbalığı durdurması için çağrıda bulunuyoruz." demişti.

Pakistan Başbakanı İmran Han ile yaptığı telefon görüşmesinde, İran Devlet Başkanı Hasan Ruhani, “Keşmir’in Müslümanlarının kendi çıkarlarını ve yasal haklarını kullanabilmeleri ve barış içinde yaşayabilmeleri” gerektiğini söyledi ve krizin çözümünün askerî bir yaklaşımla olamayacağını söylemişti.

Ruhani ve Modi arasında bugün New York’ta gerçekleşen temaslarda Asya’nın siyasi ve ekonomik önem arzeden bir ülkesi olan Hindistan ile İran’ın derin tarihsel bağları bulunduğuna ve bu bağların gelişmeye açık olduğuna değinildikten sonra İran, Hindistan ve Afganistan arasındaki Çabahar Limanı ve anlaşmasından hem bu ülkelerin hem de bölge halkının fayda sağlayabileceğine vurgu yapıldı.

Çabahar Anlaşması

Çabahar’ın İran’ın güneydoğusunda Umman körfezi kıyısında yer alan bir liman şehri olduğu biliniyor. Anlatılanlara göre coğrafî olarak iklim değişimi asgarî düzeyde olup her mevsim bahar yaşandığından bölgeye ‘dört bahar’ anlamında “Çabahar” deniyor.

23 Mayıs 2016’da İran-Hindistan-Afganistan arasında imzalanan anlaşma, Ruhani tarafından her ülke için bahar olarak tanımlanıyor. Bu işbirliğinin yalnızca ticari anlaşma değil bunun yanında siyasi ve bölgesel bir nitelik teşkil ettiği ifade edilirken “bölge ülkelerinin bölgesel fırsatları yine bölgeleri için kullandıkları” algısını sezdirmeye çabalıyor. Anlaşmanın hedefinin Hindistan’ın Çabahar limanına yapması öngörülen 500 milyon dolar yatırım ile Hindistan ile Afganistan’ı İran üzerinden deniz ve kara yoluyla birbirine bağlamak olduğu söyleniyor. Anlaşmanın zemini bu sayede İran, Hindistan, Orta Asya ve Kafkasya bölgesinin bağlantısını sağlamayı vadediyor.

Anlaşmanın stratejik sonuçları
 
Çabahar Çin-Pakistan Ekonomik Koridoruna ve Pakistan’ın Gwadar limanını Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ne bağlayacak olan projeye alternatif oluşturmak niyetini de taşıyor. Analistlere göre Hindistan anlaşma sayesinde Çin’in yükselen etkisine karşı koyabilme ve Afganistan yoluyla enerji zengini Orta Asya ülkelerine daha fazla erişim sağlayabilme amacı güdüyor. Afganistan’ın ise denize ulaşımını Pakistan vasıtasıyla sağlamak zorunda kalmamak ve ona bağımlı kalmadan bölgeye dair politikalar üretmek niyeti taşıdığı söyleniyor. Kuzeydeki Rusya’nın ise Çin’in Orta Asya’da artan nüfuzuna karşıt güç oluşturabilmek amacıyla kendisine bir rakip olarak görmediği Hindistan gibi hızla büyüyen bir pazar ile müttefik olma yolları aradığı ifade ediliyor. Çabahar’ın İran cephesindeki öneminin ise enerji pazarında payını artırabilmek ve buna istinaden Ortadoğu’da Suudi Arabistan’a karşı elini güçlendirmek olduğu biliniyor.

Yorumlar (0)