Kara Veba’nın izinde: Gelmiş geçmiş en büyük salgının kökeni bulundu!

2020 yılında birçok ülkeye yayılıp tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Virüs nedeniyle şu ana kadar yaklaşık 6 milyon insan hayatını kaybetti. Hayatımızı oldukça olumsuz etkilese de koronavirüs insanlığın gördüğü ilk pandemi değil ve tarih insanlığın soyuna tehdit oluşturacak salgınlarla dolu. Bunlardan en büyüğü ise insanlık tarihinin en ölümcül salgını olarak bilinen Kara Veba. Bilim insanları uzun süredir üzerinde araştırma yaptıkları bu salgının kökenini buldular. Peki Kara Veba nerede ve ne zaman meydana geldi? Tarihte hangi salgınlar ortaya çıktı? Detaylar haberin ayrıntısında yer alıyor…

BİLİM-TEKNOLOJİ 03.07.2022, 14:37 04.07.2022, 14:18
Kara Veba’nın izinde: Gelmiş geçmiş en büyük salgının kökeni bulundu!

Son 2.5 yıldır hayatımızı etkisi altına alan koronavirüs salgını sosyal hayatımızdan ekonomimize karar hayatımızın her noktasını oldukça derinden etkiledi. Bu süreçte 500 milyonu aşkın insan koronavirüse yakalanırken 6 milyonu aşkın insan hayatını kaybetti. Virüsün nereden çıktığına dair çeşitli teoriler ortaya atılsa da aradan geçen 2.5 yıllık süreçte bilim insanlarının büyük bir kısmı tarafından kabul gören bir cevap bulunamadı. Bilim insanları ve araştırmacılar koronavirüsün kökenini araştırmaya devam ediyor ancak koronavirüs insanlığın gördüğü ve kökenlerini aradığı ilk pandemi değil.

Tarihte meydana gelen önemli salgınlar

İnsanlık tarih boyunca birçok pandemi atlattı. 21. yüzyılda meydana gelen domuz gribi ve ebola salgınlarında 10 binden fazla kişi hayatını kaybederken tarihte çok daha acımasız salgınlar yaşandı. Milattan sonra 165 ila 180. yıllar arasında meydana gelen Antoninus Vebası'nda 5 milyon kişi hayatını kaybetti. 541 yılında Avrupa'da başlayan ve ilk önce Orta Doğu'ya oradan da Anadolu'ya giriş yapan Justiniyen Veba'sı 25 ila 50 milyon insanın ölümü ile sonuçlandı. Bu rakam nüfusun yüzde 40'ı anlamına geliyordu. 1500'lü yıllarda Latin Amerika'da meydana gelen salgında 5 ila 15 milyon insan hayatını kaybetti. 1918 ila 1920 yılları arasında meydana gelen İspanyol Gribi 75 milyon insanın hayatına son vermişti. Bir kıyas yapmak gerekirse o yıllarda devam eden ve tarih kitaplarına konu olan Birinci Dünya Savaşı'nda ise 17 milyon kişi hayatını kaybetti. Tüm bunlar salgınların insanlık için savaşlardan bile daha tehdit edici olduğunu gösterirken küresel pandemi denilince akla ilk olarak tarihin Kara Veba'sı geliyor.

Gelmiş geçmiş en ölümcül salgın: Kara Veba

Gelmiş geçmiş en ölümcül salgın olan Kara Veba'nın nerede ve ne zaman ortaya çıktığı sorusunun insanlık tarihinin en büyük gizemlerinden biri olduğunu söylemek abartı olmaz. Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da nüfusun %50 ila 60'ını ve Orta Asya'da ise sayılamayacak kadar çok insanı öldüren bu salgın o dönemlerde yaşayan insanların korkulu rüyasıydı. Öyle ki bu salgın pek çok kitaba konu olurken hakkında da birçok film çekildi. O günlerden bugüne sayılı çalışma yapılmasına rağmen salgının kökeni ile ilgili net bir cevap bulunamadı ve rakip teorilere dayalı farklı öneriler ileri sürüldü.

Usta yönetmen Ingman Bergman tarafından çekilen Yedinci Mühür adlı filmde on yıl süren Haçlı Seferleri’nin ardından ülkesine dönen bir şövalyenin hayatı anlatılır. 14’üncü yüzyılda geçen filmde şövalye Kara Veba’nın hüküm sürdüğü topraklara geri döner. Şövalye Azrail'e karşı satranç oynarken yaşam ve ölüm hakkındaki sorulara cevaplar arar. Film ayrıca en prestijli film festivallerinden biri olan Cannes Film Festivali’nde de en iyi film ödülünün kazananı oldu.

Tuhaf bir ortaçağ mezarına ait kayıtlar şüpheleri uyandırdı

2017 yılında Kırgızistan'ın kuzeyinde yer alan Chüy Vadisi'ndeki Kara-Djigach bölgesinde bir ortaçağ mezarlığını anlatan kayıtlara rastlandı. Tübingen Üniversitesi'nde eğitim görevlisi olan Maria Spyrou tarafından ortaklaşa yönetilen multidisipliner bir ekibin gerçekleştirdiği çalışmada bölgede gömülü olan bireylerden alınan birkaç örnek araştırıldı ve bilim insanları ilk kez Kara Veba'nın kökenine ilişkin daha net bir cevap buldu.

Köken ve zaman konusunda fikir ayrılıkları var

Bu konuda araştırmalar yapan diğer salgın tarihçileri, genel olarak Orta Asya'yı ve Çin ile Kırgızistan arasındaki sınırdaki bir dağlık bölge olan Tian-Shan bölgesini Kara Veba'nın kökeni olarak görüyorlar. Kara Veba'nın Orta Asya, Moğolistan ve Çin'i de kapsayacak şekilde doğuda ortaya çıktığı fikri Avrupa ve İslam dünyasındaki kayıtlara kadar uzanıyor. Modern Çin kökeni teorisi ise 1750'li yıllarda yapılan çalışmalara ve Fransız bilgin Joseph de Guignes tarafından Orta Asya tarihi hakkında yazılan bir makaleye dayanıyordu. Öte yandan bazı bilim insanları da, Kuzey Irak, Kafkaslar, Rusya'nın Volga'sı, Batı Urallar veya Batı Sibirya, Gobi çölü ve Hindistan gibi çeşitli alternatif bölgelerin Kara Veba'nın çıkış yeri olabileceğini öne sürüyor. Hatta bir tarihçi Kara Veba kökeninin bilinmeyen bazı kozmik olaylarla ilişkili olduğunu bile öne sürüyor. Bu nedenle tarihçilerin ve konu hakkında araştırmalar gerçekleştirilen bilim insanlarının fikir ayrılıkları vardı.

1656 yılında Paulus Fürst tarafından yapılan bu eserde Kara Veba döneminde İtalya ve Fransa’da giyilen ve koruyucu olduğu düşünülen bir kostüm tasvir ediliyor. Bu eser yaklaşmakta olan bir ölümü çağrıştırması nedeniyle o dönemde yaşayan insanları dehşete düşürmüştü. Eser British Museum’de sergilenmeye devam ediyor.

Ne zaman ortaya çıktığı da belirsizdi

Benzer şekilde, Kara Veba'nın kronolojik kökenleri de tartışmalıdır. 2013 yılında yapılan bir çalışmada, bir mikrobiyolog ekibi, “Dal 0” olarak adlandırılan ana veba soyunun mutasyona uğradığını ve dört yeni veba soyuna ayrıldığını keşfetti. Araştırmacılar, "Büyük Politomi" veya "Büyük Patlama" olarak adlandırılan bu olayın, dört daldan birincisi olan Kara Veba ile ilişkili türü yarattığını buldular. Olasılık hesaplamalarına dayanan araştırma, bu olayı 1142 ile 1339 arasındaki bir döneme tarihlendirdi. Ayrıca veba bakterisi olarak bilinen ve bilimsel adı Yersinia pestis olan bakterinin Asya'daki Tibet-Qinghai Platosu'nda ortaya çıkmış olabileceği sonucuna vardılar.

DNA analizi olmadan kesin sonuca varmak imkansız

Bu çalışmadan yola çıkarak, dönemin Moğol İmparatorluğu'nun genişlemesi sayesinde pandeminin 13. yüzyılda geniş çapta yayılmış olabileceği öne sürüldü. Kara Veba ile ilgili araştırmalar ne kadar kapsamlı olsa da Orta Asya'da güvenli bir şekilde tarihlendirilen antik bir DNA olmadan, soru nihayetinde çözülmeden kalacaktı.

Mezar taşları gizemi ortaya çıkardı

Rus arkeolog Nikolai Pantusov tarafından 1885 ve 1886 yıllarında kazılan ve Rus bilgin Daniel Chwolson tarafından analiz edilen Kara-Djigach mezarlığının kayıtları bilim insanlarını bu konu hakkında harekete geçirdi. 1248 ila 1345 yıllarını kapsayan toplam 467 mezar taşından 118 tanesi 1338'e tarihleniyordu. Aradaki yaklaşık yüz yıllık dönem düşünüldüğünde ölümlerin 3'te 1'lik bölümünün 1338 yılında yaşanması şüpheleri uyandırdı. Mezar taşlarının çoğu, andıkları kişi hakkında çok az ayrıntıya sahip ve sadece isimleri ve ölüm tarihlerini taşıyordu. Ancak bölgede uzun yazıların yer aldığı on yazıt var. Bu yazıtlarda ölüm nedeni olarak Süryanice'de "veba" anlamına gelen "mawtānā" kelimesi kullanılıyor.

Virüs doğudan gelerek batıya doğru yayıldı

Bu bilim insanları için oldukça ilgi çekiciydi. Mezar taşlarında sadece veba anlamına gelen kelimeden bahsedilmiyor, aynı zamanda ilişkili mezar taşlarının tümü 1338 yılının dokuzuncu ayına tarihleniyordu. Bu tarih Kara Veba'nın Kırım'a gelişinden sadece yedi ila sekiz yıl öncesine denk geliyor. Bu tarihin ardından virüs tüm Batı Avrasya ve Kuzey Afrika'ya yayıldı. Yani virüs doğudan gelerek batıya doğru yayılmıştı. Bu durum Kara Veba'nın olası bağlantıları hakkında güçlü bir tahminin oluşmasını sağladı.

Kara Veba 1338 yılında ortaya çıktı

Bu nedenle, bilim insanları mezarlardan alınan birkaç örneğin kalıntılarını genetik olarak sıralamaya karar verdi ve yedi farklı bireyin dişlerinden sonuçlar almayı başardı. Analizler sonucunda, üç örnekte Yersinia pestis bakterisinin varlığı saptandı, böylece vebanın gerçekten de bu bakteriden kaynaklandığı doğrulandı. Ayrıca, Dal 0 olarak adlandırılan ana türün, kısa bir süre sonra Kara Veba türünü ortaya çıkardığı Büyük Politomi'den hemen önce ortaya çıktığı da kaydedildi. Çalışmada elde edilen sonuçlar, Kara Veba'nın 1338 yılında meydana gelen salgından kısa bir süre sonra veya muhtemelen 1338 yılında başladığını gösteriyor.

Dağ sıçanlarından insanlara bulaştığı tahmin ediliyor

Elbette Kırgızistan'da yer alan Kara-Djigach bölgesinin pandeminin kaynağı olduğunu öne sürecek kesin bir kanıt yok. Aksine, felaketin daha geniş olan Tian Shan bölgesinde ya da o bölgeden çok uzakta olmayan bir yerde başladığına inanılıyor. Burada Yersinia pestis bakterisinin vahşi kemirgen popülasyonları arasında yaşayan bir bakteri olduğunu akılda tutmak önemlidir. Sıklıkla vebayı farelerle ilişkilendiririz. Ancak Tian Shan'da veba taşıyıcı kemirgenler dağ sıçanlarıdır. Bu nedenle, 1338'de meydana gelen salgını nihai kaynağının onların kolonileri olması muhtemeldir. Öte yandan, bugün Tian Shan'da yaşayan dağ sıçanı kolonilerinde bulunan antik veba türleri, evrimsel olarak Kara-Djigach türünden bile daha eski. Bu nedenle, Kara-Djigach soyunun, Tian Shan bölgesindeki dağ sıçanı kolonilerinde yerel olarak evrimleşmiş olması gerektiği sonucuna varılıyor. Bir noktadan sonra bakteriler basitçe bölgenin insan sakinlerine geçmiş olabilir.

Rönesans Dönemi sanatçısı Pieter Bruegel’in 1562 yılında yaptığı bu eserde Kara Veba’nın o dönemdeki etkileri ve kasabada yaşayan insanların nasıl bir telaş içinde oldukları tasvir ediliyor. Eserde yer alan insan ve hayvanların neredeyse hepsi ölmüş bir şekilde resmedilmiş. Tabloda ayrıca ölümün her insanın başına gelebileceği ve sosyal statü ile ilişkili olmadığı da vurgulanmış. Eser Madrid’de yer alan Prado Müzesi’nde sergileniyor.

Asırlardır süren tartışma sona erdi

Bilim insanları tarafından gerçekleştirilen bu çalışma, Kara Veba'nın zaman ve mekan kökenlerine ilişkin asırlardır süren tartışmayı sona erdirdi. Ancak çalışmanın ortaya çıkardı başka şeyler de var. Salgın hastalıklar söz konusu olduğunda olayı anlamak için büyük bir evrimsel resme sahip olmak bir şart gibi gözüküyor. Bu resim hastalıkların evrimsel ve tarihsel olarak nasıl geliştiğini görmek için oldukça önemli bir rol oynuyor. Hastalıkların nasıl geliştiğini ve bulaştığını anlamak için çevresel ve sosyoekonomik bağlamları da dikkate almak oldukça önemlidir. Öte yandan, çalışma farklı alanlardan meslektaşları içeren ve farklı becerileri, yöntemleri, deneyimleri ve yetenekleri bir araya getiren işbirlikçi bir yaklaşımın tarihin geleceği olduğunu göstererek, böylesine büyük soruları yanıtlamayı umut eden diğer tarihçiler ve bilim insanlarına da örnek teşkil ediyor.

HABERNEDİYOR.COM | TAYFUR BAL - ÖZEL HABER

Yorumlar (0)