Fransa’nın ‘Ankaralı’ Büyükelçisi Magro: Ankaragücü'nü tutuyorum

Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Magro, çocukluğundan bu zamana kadar Türkiye’de İstanbul ve Ankara’da geçen zamanlarını anlattı. Ankara’da birçok yerde çocukluğundan beri anılarının olduğunu söyleyen Magro, hangi takımı tuttuğu sorusuna ise “Ankaragücü’nü tutuyorum.” şeklinde yanıt verdi.

SİYASET 26.10.2021, 15:26
Fransa’nın ‘Ankaralı’ Büyükelçisi Magro: Ankaragücü'nü tutuyorum

Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Magro, Türkiye ve Fransa ilişkilerinin çok eskiye dayandığını ifade ederek, “Arada kimi zaman problemler olabilir fakat ben bu iki ülkenin iki toplumun yakın olduğunu düşünüyorum. Her zaman geleceğe bakmamız gerekli.” şeklinde konuştu.

Türkiye’de doğup ailesiyle beraber Fransa’ya giden ve 7 yaşından 13 yaşına dek Ankara’da yaşamını sürdüren, 2020 Ağustos ayında da Fransa Ankara Büyükelçisi olan daha önce de kariyeri sebebiyle 1988 ve 2009 yıllarında Türkiye’ye gelen Herve Magro, Türkiye halkıyla kurmuş olduğu ikili ilişkileri ve bağı anlattı.

Türkçe konuşan, “Ankaralı Büyükelçi” olarak bilinen Magro, Türkiye’deki görevinin kendisi için çok ayrı bir önemi olduğunu söyleyerek, “Burada doğdum ve hayatımın bir bölümünü burada yaşadım. Burada her sokakta olmasa da kimi yerlerde hatıralarım var.” dedi.

"Ankara'da çok fazla anım var"

Fransa’nın Ankara Büyükelçisi olarak görevlendirildiğini öğrendiği ilk anda geçmiş hatıralara gittiğini söyleyen Magro şunları söyledi:

“İlk günde, ilk saniyede birkaç yıl önceye götürdü cumhurbaşkanımızın vermiş olduğu görev kararı. Bu aynı zamanda benim için bir daha buraya dönmek için de önemli bir şeydi. Kariyerimin sonlarına doğru geliyorum. Fakat şunu da görmek lazım ki diplomatik yaşamıma burada başladım. Ankara’ya bir daha geldim. Çok mutluyduk eşimle de. O da buraları iyi bir şekilde biliyor.

Günlük yaşantısında Türkçe konuştuğundan rahatça iletişim kurabildiğini fakat başlarda büyükelçi olduğunu pek söylemediğini ifade eden Magro şözlerine şöyle devam etti:

“Tamamıyla bir yabancı gibi hissetmiyorum sokaklarda, baklava yemeye gidersem veya bir kafeye daha kolay böyle. Çocukluğumdan beri gelen bir şey var tabi. Bir pastanenin ya da dönercinin önünden geçersem bu da bana geçmişimi anımsatıyor. Bir dükkana girdiğimde Fransa’nın büyükelçisi olduğunu söylemem kimi zaman oluyor ki yabancı olduğum anlaşılıyor. Türkçe konuşuyorum fakat birkaç kelime sonra Türk olmadığım anlaşılıyor. Bu da normal. Fransa’nın Büyükelçisi olduğumu söylediğimde biraz şaşırıyorlar. Bu da güzel bir duygu benim için.”

Magro, diplomatik trafiğin dışında başkentte zamanının nasıl geçtiğini de anlatarak, “Tunalı’ya lokantaya gideriz. Cumartesileri orada çaya gideri. Eşim de buraları seviyor, bu yüzden çok şanslıyım. Onunla beraber dolaşıyoruz buralarda. Arabayı alırız ya da başka yerlere gideriz. Gölbaşına mesela. Eymir Gölü’ne çok gittim çocukluğumda. Severim böyle yerleri. Bana bir şeyler hatırlatıyor bunlar.” dedi.

“Arada problemler olur ama geleceğe bakmamız lazım”

Türkiye-Fransa arasındaki ilişkilerde en önemli şeyin “geleceği hazırlamak” olduğunu ifade eden Magro, cümlelerine şöyle devam etti:

“Çok eski. Fransa-Türkiye ilişkileri. 1530’larda ve hatta biraz daha öncesinde başladı. Önemli tabi bu ve bunun aklımızda kalması lazım. Aynı zamanda iki halk için de en önemli olan geleceğe bakmamız. Arada kimi zaman problemler olabilir. Böyle şeyler olabilir ancak ben iki ülkenin de çok yakın olduğunu düşünüyorum. İkisi de Akdenizli ve çok şey paylaşıyoruz. Bu yüzden her daim geleceğe bakmalıyız.”

Büyükelçi Magro, gelecek için beraber ne yapılması gerekliyse bunun için çalışmaya hazır olduğunu kaydetti.

“İki kültürü ve iki mutfağı paylaşmak oldukça önemli”

150’nin üzerindeki ülkede Fransız mutfağının tanıtıldığı “Good France” etkinliğine bu sene de Türkiye’den 25 restoranın katılmasına dair Magro, “Koronavirüs sebebiyle nasıl yapacağımız hususunda biraz şaşıdık ama açılınca birkaç lokantayla konuştuk ve onlara da teşekkür ediyorum, Fransız lezzetlerini tanıtmak maksadıyla çok ciddi bir çaba gösterdiler.” şeklinde konuştu.

Ankara’da etkinliğe katılan restoranlara gittiğini söyleyen Magro, menülerinde çok lezzetli yemeklerin bulunduğunu ve Fransız kültürünü en güzel tanıtan alanlardan bir tanesinin de gastronomi olduğunu söyledi.

Bu seneki etkinlikte Fransa’nın orta bölgesinden lezzetlerin de sunulduğunu söyleyen Magro, “Türklerle de aynı zamanda çok fazla yakınlığımız var bu konularda. Fransızlar gibi biliyorum ki Türkler de masa kurmayı ve yemeği severler. Türkiye’nin de çok güzel lezzetleri var. Her zaman Türk, Fransa ve Çin mutfakları en önemli mutfaklardır, denir. Bu yüzden o iki mutfağı ve kültürü paylaşmak oldukça önem taşıyor.” dedi.

Magro sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türk mutfağı da Avrupa’da daha çok kebaplarla biliniyor ama kebapların ötesinde daha da büyük bir mutfak ve anlatmak lazım.”

Fransız mutfağı ve Türk mutfağının ortak noktasını ise Magro, “Zannediyorum Akdeniz lezzetleri ve balıklar. Bu konuda lezzetlere ortağız. Çünkü aynı kültürden geliyor. Aynı zamanda Fransızlar da yabancı mutfaklar konusunda çok açıklar. Eğer Paris’e giderseniz birçok restoran bulursunuz farklı. Bu yüzden Türk mutfağı da çok seviliyor. Hem bizle ortak noktaları ve hem de farklı tarzları bünyesinde barındırıyor. Bu büyük bir önem taşıyor bizim için.” dedi.

Çocukluğundan beri aklında kalan Türk lezzetleri arasında aşureyi sayan Magro, “Önemli zamanlarda aşure yapılıp komşulara veriliyor. Çok güzel ve değişik bir şey. Fransız mutfağında bu tarz bir yemek yoktur. Çok lezzetli.” dedi.

Türkiye-Fransa ilişkilerinde yeni bir sayfa aralayan Ankara Anlaşması’nın 100. senesi

Büyükelçi, ikili ilişkilerde yeni bir sayfa olarak ifade edilen Ankara Anlaşması’nın 100. senesine dair ise, “Bu çok büyük önem taşıyor çünkü 1. Dünya Savaşı’nın ardından yaptığımız ilk anlaşma. 1914 senesinde 1919 senesine kadar savaştık fakat gördük ki bu savaşı bitirmek lazımdı.” ifadelerini kullandı.

Savaş sonrasında Ankara Anlaşması’nın Türkiye ve Fransa arasında yapılan ilk anlaşma olduğunu söyleyen Magro, “Bu tarih itibarıyla yeni bir döne daha açıldı. 1500’lerden geliyordu ilişkilerimiz ancak yeni bir dönem başladı. Yeni bir dönem Türkiye’de başlamıştı. İlk kez Batı’dan bir ülke 1. Dünya Savaşı’nda Türkiye’ye karşı olarak savaşan bir ülke, yeni Türk makamlarıyla bir anlaşmaya imza atmıştı. Ve sonra tabi Türkiye Cumhuriyeti ilan edildi ve Fransa 1925 senesinde Türkiye’ye ilk büyükelçisini yolladı.” dedi.

Magro, Fransa’nın bugünkü büyükelçilik binasının da o süreç sonrasında 1930’larda yapıldığını aktardı.

Büyükelçi Magro, Ankara Anlaşması’nın 100. senesi dolayısıyla Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde 23 Kasım’a dek ziyarete açık olan “Ankara Anlaşması” sergisinden de söz etti.

“Bunu pozitif yönde bir ajandaya dönüştürmek istiyorum”

Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı onaylamasını ve Fransa’nın ocak aynıda üstlenmiş olduğu AB dönem başkanlığında iki ülkenin iklim ve çevreye ilişkin konularda nasıl bir yol izleyeceklerine dair de Magro şu cümleleri kurdu:

“Türkiye tarafından bu anlaşmanın imzalanmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Bu konu dünyanın bir konusu, ülkeler bazında değil yalnızca. Bunu beraber yapmak dışında bir seçeneğimiz yok. Avrupa dahi tek başına gerçekleştiremez. Türkiye gibi ülkeler bizim için büyük bir önem taşıyor. Çünkü ekonomisi önemli. Bu konuya ilişkin Türkiye’nin de kimi kararlar alması gerekli ve gördüğümüz kadarıyla da alacak. Bu konudan mutluyuz.

Bunu şimdi ben, pozitif bir ajandaya dönüştürmek istiyorum çünkü konuya ilişkin çalışma yapmamız gerekiyor.

Neler yapmak istiyoruz ve Türkiye de bizim yapmış, uygulamış olduğumuz politikalardan nasıl faydalanacak bunu izah etmemiz gerekli. Yoksa problemler çıkabilir. Çünkü Türkiye’nin ekonomisi bizlerin ekonomisi gibi konuyla ilgili çok fazla değişim yapması gerekli. Bu kolay olmayacak özellikle finansal olarak düşündüğümüzde çok para lazım. Bunu da konuşmamız lazım. Bu dediğim gibi iki tarafın da yararına bir husustur.”

Büyükelçinin mesaisine “Buçuk” da eşlik ediyor

Magro’ya, İstanbul’daki görevi esnasında 10 sene önce yavruyken bulduğu ve Paris ve Kudüs görevlerinde yanından bir an olsun ayırmadığı kedisi Buçuk’u da görev binasında mesaisinde arkadaşlık ediyor.

Magro, İstanbullu kedisine eşiyle birlikte Türkçe ad vermelerini, “Çok minik bir şeydi. Fransızca’da “Bout’chou” adı verilir minik şeylere ancak Türkiye’de olduğumuzdan “Buçuk” adını verdik.” dedi.

Büyükelçi, kedisi Buçuk ile ortak bir noktasını da “O da benim gibi eşimi seviyor.” diyerek ifade etti.

Magro, Ankara’daki çocukluğunu anlattı

Ankara’da çocukken bugünkü kadar çok fazla bina olmadığını ifade eden Magro, “Boş alanlara gidip top oynardık. Bilmiyorum şimdi çocuklar nasıl yapıyor. Boş bir yer kalmadı top oynamak için. Türkçeyi ben top oynarken çocuklarla öğrendim. Halı sahalar var şimdi ancak aynı şey mi bilmiyorum. Tabi o zamanlar daha da az araba vardı ve değişik bir Ankara vardı o zaman. Böylesine büyük değildi ama tabi şehir de yıllar içinde büyüyor.” şeklinde duygularını ifade etti.

Çocukluğunun Ankara’sında Çankaya’da bir parka duta gittiğini söyleyen Magro sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hatırlıyorum bir gün tren bileti alıp Şeker’e dek gittik. Şeker Spor Tesisleri vardı, futbol tesisi vardı orada. Oraya gitmek benim için Ay’a çıkmaya benziyordu. Öylesine uzak gözüküyordu ki sanki İstanbul’a gidiyordum. Çok güzel hatıralar. Zannediyorum annem ve babam bilmezdi o kadar uzağa gittiğimi çünkü çok küçük yaştaydım.”

"Ankaragücü’nü tutuyorum"

Çocukluk arkadaşlarıyla Ankara’da birbirlerinin evine girip çıkıp, sokakta oynayarak büyüdüğünü ve herhangi bir yabancılık çekmediğini söyleyen Magro, sokak oyunlarında çocukların tuttuğu takımlara dair çekişmelerin de olduğunu söylüyor.

Galatasaraylı ve Fenerbahçeli çocukların birbirleriyle rekabeti sırasında büyüdüğünü söyleyen ve hangi takımı tuttuğuna ilişkin sorunun kendisine sorulan en zor soru olduğunu söyleyen Magro, sözlerini şöyle tamamladı:

“Büyürken etrafımdaki çocuklar Fenerbahçeli’ydi, İstanbul Başkonsolosluğu zamanında ise Galatasaray’la yakın çalıştım “Ancak en sonunda sarı-lacivertli takımı tutuyorum. Ankaragücü. İnşallah bir iki maça giderim.” şeklinde konuştu.

Yorumlar (0)