Darbeler ve lityum ülkesi: Bolivya

Yaklaşık 200 asırlık tarihi darbeler ve istikrarsızlıklarla dolu Bolivya ve süper güçlerin mücadelesi... Evo Morales koltuk sevdalısı karizmatik bir lider miydi, yoksa ülkesine faydalı olmaya çalışan bir vatansever mi? Morales'in Meksika'ya gidişinde ABD'nin rolü var mı?

ÖZEL HABER 14.11.2019, 16:49 14.11.2019, 16:57
Darbeler ve lityum ülkesi: Bolivya

Bağımsızlık mücadelesinin 19. yüzyılın başlarından itibaren başladığı Latin Amerika ülkesi Bolivya'da ilk bağımsızlık ilanı 1809 yılında gerçekleşti. İspanya'nın tanımadığı bu bağımsızlık ilanının ardından yıllarca süren savaşlardan sonra 1825'te Simon Bolivar öncülüğünde bağımsızlığını kazandı ve böylece ülkenin adı da Bolivar’a atfen Bolivya olarak belirlendi. Bolivya'nın İspanya tarafından tanınan bağımsızlığı ise 1847 yılına uzanıyor.

Simon Bolivar

190 darbe, 80 başkan 

Bolivya uzunca bir süre siyasî sorunlarla yüzleşerek bağımsızlığını kazandığı tarihten günümüze kadar yaklaşık iki yüzyıllık süre içerisinde 190 civarında darbe gördü ve ülkede toplamda 80 farklı devlet başkanı görev yaptı.

İstikrarsızlık

Ülke farklı dönemlerde askerî yönetimlerle idare edilerek ve süreç içerisinde gerek askerî gerek siyasi darbelerle siyaseten gerçek anlamda bir istikrar sağlayamamakla kalmadı aynı zamanda ekonomik ve toplumsal anlamda da büyük zorluklarla baş etmek zorunda kaldı.

 

Asker sokakta

Yükselip çakılan Evo Morales

İlki 1982'de olmak üzere demokrasinin gerekliliklerinden olan seçimlerin gerçekleştirildiği Bolivya'da Evo Morales ilk Kızılderili başkan olma özelliği göstererek 2006 yılında devlet başkanlığına seçilmişti. Morales 2009'daki seçimleri yüzde 64, 2014'teki seçimleri de yüzde 60 oy oranıyla kazanarak ikinci ve üçüncü kez Bolivya devlet başkanlığına seçildi.

Evo Morales

Ancak, Morales her ne kadar 20 Ekim 2019'da yapılan son seçimlerde ise yüzde 47 oy oranıyla ilk sırada yer alsa da seçimlerin meşruiyeti ve şeffaflığı konusundaki tartışmalar sebebiyle halkın haftalar süren protesto gösterilerine engel olamadı. Seçimlerde manipülasyonların yapıldığının ortaya çıkması, tutanakların ve seçim sonuçlarının değiştirildiği iddiasıyla halk Morales'e karşı bir tutum takındı. 

2016 referandumu

Bolivya'da halk 2016 yılındaki referandumda, ülkenin 2006'dan beri başında olan Evo Morales'in dördüncü kez başkanlığı için hayır oyu kullanmış ancak takvimler Kasım 2017'yi gösterirken Bolivya Yüksek Mahkemesi, devlet dairelerinde dönem kısıtlaması olmadığı yönünde karar vererek Morales'in 2019 seçimlerine katılmasına imkan sağladı. Öte yandan bu gelişme Morales'in "koltuk sevdası" olarak yorumlandı.

Bolivya Yüksek Mahkemesi

20 Ekim 2019

20 Ekim'deki Devlet Başkanlığı seçimlerinin ardından sonuç yayını oy sayımı yüzde 83'e ulaştığında kesildi. Morales bu anda rakibi Carlos Mesa'nın 7 puan önündeydi ve adaylar arasındaki fark yüzde 10'un altında olduğundan seçimler ikinci tura taşınacaktı. 

21 Ekim

Hükûmet bu gecikmenin kırsal kesimdeki altyapı eksikliğe bağladı. Yayın geri geldiğinde ise fark mevcut Devlet Başkanı Evo Morales lehine açılmaya başladı. Bunun üzerine Amerikan Devletleri Örgütü (ADÖ-OAS) seçimlerin ikinci tura götürülmesi gerektiğini açıkladı.

Göstericiler Evo Morales pankartını ateşe veriyor

22 Ekim

Evo Morales'in en yakın rakibi ve eski Devlet Başkanı Carlos Mesa destekçilerine protesto ve genel grev çağrısı yaptı. Bu gelişme üzerine gerek Carlos Mesa taraftarları gerekse binlerce Bolivya vatandaşı başkent La Paz başta olmak üzere sokaklara akın etti.

24 Ekim

Bolivya Yüksek Seçim Mahkemesi, Morales'in yüzde 47,08, Mesa'nın ise yüzde 36,51 oy aldığını açıkladı ve Morales'i Devlet Başkanı ilan etti.

İstifaya giden süreç

Tarihler 27 Ekim'i gösterirken Morales protestoların durulmadığını gördükten sonra uluslararası otoritelere seçim sonuçlarını inceleme çağrısında bulundu. Birkaç günün ardından OAS'ın seçim incelemesi başladı. 3 Kasım'da muhalif Fernando Camacho, Morales'in istifasını isteyerek 48 saat süre vererek orduyu gerekeni yapmaya çağırdı. Başkan istifa etmeyince de gösteriler şiddetlenmeye başladı çoğu yerdeki protestoculara emniyet güçleri de katıldı.

Amerikan Devletleri Örgütü (OAS-ADÖ)

10 Kasım'da da OAS ön raporunda seçime dair bazı düzensizliklerin yer aldığına dair bulgularını paylaştı. Bu gelişmenin ardından Genelkurmay Başkanı hâlihazırda askerî darbelerden yüzü gülmemiş Bolivya'da yönetimi devralmayı adeta rafa kaldırarak Morales'e istifa çağrısı yaptı. Genelkurmay Başkanı William Kaliman'ın bildirisinin ardından Morales barışın tesis edilmesi adına başkanlık görevini bıraktığını ancak yapılanın da bir "darbe" olduğunu açıkladı.

"Tarihin en kurnaz ve feci darbesi"

Morales'in istifasından sonra ise muhalif Senatörler Meclisi Başkan Yardımcısı Jeanine Anez Geçici Devlet Başkanlığı görevini üstlendiğini duyurdu.

Bunun üzerine Morales, kişisel sosyal medya hesabından bir paylaşım yaptı ve Anez’i kınadı. Gelişmeleri "bariz bir saygısızlık" ve "anayasanın ihlali" olarak değerlendiren Morales, “Tarihin en kurnaz ve feci darbesi tamamlandı. Bir darbeci sağcı senatör, kendisini önce senato başkanı ilan etti ve sonra yasama çoğunluğu olmadan etrafında bir grup suç ortağı ve halkı baskı altına alan ordu ve polisin öncülüğünde Bolivya’nın geçici devlet başkanı ilan etti.” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Evo Morales

Morales'in muhalefetin baskısı ve ordunun çağrısından sonra gelen istifasına tepki gösteren Arjantin, Küba, Meksika ve Venezuela bu süreci "darbe" olarak adlandırarak kınadı.

Amerikan parmağı mı?

Öte yandan Pazartesi günü Beyaz Saray'ın yayınladığı yazılı açıklamada ABD Başkanı Donald Trump, Morales'in istifasının Batı Yarımküre'nin demokrasisi için önemli bir an olduğunu, Morales'in ayrılışının demokrasiyi koruduğunu ve halkın sesini duyurduğunu söyleyerek şu ifadeleri kullandı:

"Amerika Birleşik Devletleri, Bolivya halkını özgürlük talep ettiği için ve Bolivya ordusunu yalnızca bir kişiyi değil, Bolivya’nın anayasasını korumak için yemin ettiği için alkışlıyor. Bu olaylar, Venezuela ve Nikaragua'daki yasadışı rejimlere demokrasinin ve halkın iradesinin her zaman geçerli olacağına dair güçlü bir işarettir. Şimdi tamamen demokratik, müreffeh ve özgür bir Batı Yarımküre'ye bir adım daha yakınız."

Mike Pompeo

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun da Twitter üzerinden, "Bolivya Geçici Cumhurbaşkanı Jeanine Anez'i, Bolivya’daki düzeni sağlamak ve sivil liderliği sürdürmek için gerekli olan zamanda büyük bir sorumluluk gösterip bu rolü üstlendiği için alkışlıyorum." mesajı birçok farklı kesme Morales'i istifaya götüren süreçte "Amerikan parmağı mı var?" düşüncesini canlandırdı. Kimileri bir devlet başkanının ordu tarafından istifaya sürüklenmesiyle ilgili açıklamasında "demokrasinin korunduğunu" savunan ABD'nin, Morales üzerinden Venezuela ve Nikaragua yönetimlerini de tehdit ettiğini söyledi.

Sicili kabarık

Şüphesiz ABD'nin "demokrasi" sicilinin kabarık olmasından dolayı böyle söylemler son derece normal kalıyor. ABD'nin Amerika'dan Ortadoğu'ya birçok ülkedeki yönetimler üzerinde doğrudan ya da dolaylı bir etkisi olduğu bir gerçek. 

Geçmişte doğrudan ABD işgaliyle Küba, Porto Riko, Panama, Nikaragua, Meksika, Haiti, Guatemala, Dominik Cumhuriyeti ve Grenada hükûmetleri değişti. Bolivya, Brezilya, Şili, Küba, Dominik Cumhuriyeti, El Salvador, Guatemala, Guyana, Honduras, Meksika ve Panama'da da ABD darbeleri destekleyici bir konumdaydı.

ABD, bölgedeki muz ticaretini yöneten Birleşik Meyve Şirketi'nin (United Fruit Company) faaliyetleri için Honduras ve Nikaragua'da darbelere sebebiyet vererek literatüre "muz cumhuriyeti" ifadesini kazandırdı.

Mısır'da seçimle yönetime gelen ilk Cumhurbaşkanı Mursi'nin devrilmesinden sonra ülkeyi ziyaret eden dönemin ABD Dışişleri Bakanı Kerry'nin Mısır ordusunun demokrasiyi yeniden tesis ettiğini söylemesi, ABD'nin darbeler karşısındaki tutumunu ortaya koyuyor. İran'da seçimle göreve gelen Başbakan Musaddık'ın İran petrolünü millîleştirme kararının ardından 1953 yılındaki darbeyle görevinden alınması ve ABD'nin planlayıcı rolü, CIA'in 2013'te açıkladığı belgelerle itiraf edildi.

Neden Bolivya?

Suriye'deki mevcut durum içerisinde de ABD'nin bölgede bulunmasının esas amacının Kürtleri değil petrolü korumak olduğu düşünüldüğünde bu Bolivya örneğinde de geçerli olabilir. Bolivya'daki yer altı zenginlikleri değerlendirildiğinde 2016 yılı itibariyle petrol üretimi günlük yaklaşık 60 bin varilken, dünyadaki lityum rezervlerinin yüzde 60'ını elinde bulundurduğu göze çarpıyor.

Lityum

Lityum kuşkusuz gelecekte bugün olduğundan daha önemli bir ekonomik kaynak. Çünkü lityum, iyon pillerdeki dizüstü bilgisayarlardan birçok elektrikli arabaya kadar her şeyi besleyen en önemli bileşenlerden biri. 1960'lardan beri gitgide önemini artıran lityum, elektrikli araçlar geleneksel arabaların yerini almaya devam ettikçe gitgide daha da önem kazanıyor. Lityum endüstrisi şu anda, 2025 yılına kadar pillerin kalitesini artırmaya çalışıyor.

Tesla marka bir elektrikli araç

Bu açıdan bakıldığında Evo Morales'in, Bolivya’nın lityum potansiyelinin sömürülmesinin önünde bir engel olduğu yorumları yapılıyor ve onun görevinden el çektirilmesi Bolivya’nın maden zenginliğine ulaşmak anlamına geliyor. Morales, yaklaşık on yıldır Bolivya'yı bir lityum elektrik santraline dönüştürmekle ilgili konuşuyordu ve ekonomik vizyonunun temelinde ülkenin maden kaynaklarını geniş çaplı geliştererek Bolivya'yı kalkındırmak yatıyordu. Ayrıca Morales'in elektrikli araç endüstrisinde ABD'nin önünde gözüken Çin'in birkaç firmasıyla lityum gelişimi üzerine 3 milyarın üstünde iki farklı anlaşma imzaladığı söyleniyor.

Söylentiler gerçekleşir mi yoksa boşa mı çıkar bilinmez ancak gerek ABD'nin kabarık sicili ve dünya siyasetindeki rolü gerekse Evo Morales'in koltuk sevdası Bolivya'daki gelişmelere yol açan etkenler gibi gözüküyor. Teknolojik olarak dünyaya hakim olma ya da ekonomik olarak gücü tekelinde bulundurma isteği ABD ve Çin gibi iki devin lityum pazarındaki hegemonya mücadelesi gün geçtikçe ağırlık kazanıyor. Bu çerçevede, Bolivya iki süper gücün mücadelesi arasında ezilmişe benziyor.

Habernediyor.com / Turgut Başer

Yorumlar (0)