Seçim sürecinde gaflarıyla, hatalarıyla Kılıçdaroğlu…

ÖZEL HABER 18.05.2023, 16:04 19.05.2023, 09:19 Hanife
Seçim sürecinde gaflarıyla, hatalarıyla Kılıçdaroğlu…

Hangi konu olursa olsun liyakat, özveri, erdemlilik ve edepli bir üslup her zaman olmalı. Özelikle de siyasette...

Bu dört önemli öge olmadığı zaman neler olduğunu çok iyi bilen bir milletiz; darbeler, siyasi istikrarsızlık, terör, Soma ve Grizu faciası, 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli deprem felaketi ve 14 Mayıs 2023 seçim süreci…

Bu seçimde neler görmedik ki sipariş anketler, daha başa geçmeden tehditler, “postallı” anlayışlı söylemler, Erdoğan’ı devirmek hırsıyla HDP/PKK ile iş yapmalar, Batı’nın ve teröristlerin sözcülüğünü üstlenmeler, devletin kurumlarına iftira atmalar, ülke güvenliği için atılan her adıma karşı olmalar, deprem bölgesine gidip vatandaşı teselli edip moral vermek yerine, elinde tutup ihtiyaçlarını gidermek yerine iktidara yüklenip bunu biz yaptık şunu biz yaptık diyerek siyaset yapmalar hem de her ziyaretinde…

Daha da yetmedi oy sayımları yeni başlamışken iki önemli ilin büyükşehir başkanlarını kamera önüne geçirtip “biz kazandık, öndeyiz” sözleriyle gecenin sonunda rezil edip harcamak, kendi seçmenini kandırmak ve gerek televizyon karşısına çıkarak gerek sosyal medyadan yapılan açıklamalarla halkı kışkırtıp kargaşa çıkartmaya çalışmak…

Cumhuriyet Halk Partisi ilk defa yüksek bir oranla kazanabileceği bir seçim fırsatını elde etmişti ancak attıkları yanlış adımlarla bu fırsatı kaçırdılar. Halkın güvenini kazanamamış bir liderle izlenen yanlış yol ve yanlış söylemlerle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Cumhur ittifakının ekmeğine daha fazla bal sürmekten başka bir işe yaramadı.

Kılıçdaroğlu’nun aşırı hırsı, gafları ve tutarsızlıkları

Giriştiği hiçbir işte başarılı olamamış bu zamana kadar hiçbir sözünü tutamamış bir lider. Başardığı tek şey herhalde ’kaset’ olayı ile CHP’nin başına geçmesi oldu. Yaptığı gaflar çok fazla olduğu için es geçmek istiyorum zira bu gaflar halkın güvenini ve saygısını derinden zedelemiştir. Ancak unutamayacağım gaflar listeme giren, bir gafını da hatırlatmadan edemeyeceğim. Bu yılki Konya mitinginde Çin felsefecisi Konfüçyüs'ün sözlerini Mevlana'ya atfederek "Yüce Mevlana şöyle söyler: Adalet bir kutup yıldızı gibidir; yerinde sabit durur ama bütün kainat onun etrafında döner" demişti.

SGK’yı batırdığını bilmeyen yok, tutarsızlıklarına gelince burayı da iki-üç olayla bahsederek kısa tutmak istiyorum. CHP Genel başkan adayı olmayacağım dedikten kısa bir süre sonra parti lideri olmak. Yine Cumhurbaşkanı adayı olmayacağını söyleyip Saadet, Gelecek, DEVA, Demokrat Parti (DP) liderlerini ikna edip Meral Akşener’in itirazını etkisiz hale getirerek cumhurbaşkanı adayı olduğunu açıklamak. İnsan, onca yapılan anketlerde halkın seni istemediğini bile bile niye bu inat, diye sormaktan kendini alamıyor.

Bir başka tutarsızlık ise 27 Nisan Muhtırası’yla ilgili sözleri. Elinde bir kanıt ve belge olmadan, dönemin Genelkurmay Başkanı ile Başbakan arasında yapılmış bir uzlaşma sonucu, AK Parti’ye güç kazandırmak için verildiğini söyledi. Ne kadar doğru bilinmez ama iktidar tarafından bu yorumu beğeni topladı. Yüksek Askeri Şûra ile ilgili söylediği sözleri ise keşke hiç söylemeseydi ama şu cümleyi resmen kurdu, “Siyasetçiler TSK içindeki atamalara karışmamalı, elini çekmeli”.

Türkiye’yi bir türlü anlayamayan ya da anlamak istemeyen mi desek yoksa Erdoğan kini, aşırı hırs veya ‘üst akıl’ etkisi mi desek… Ben aşırı kin ve hırs olarak yorumlayacağım.

Türkiye’nin hassas olduğu bazı noktalar vardır. Bunu bilmek için tarihçi veya sosyolog olmaya gerek yok. Bir; milliyetçilik ve milli adımlar, iki; din ve bayrak, üç; ordu ve şehitler, dört; HDP ve teröristler. Eğer siz bu ayarlarla oynarsanız asla seçimi kazanamazsınız. Ve Kılıçdaroğlu bu dört hassas noktayı kin ve hırsına yenik düşerek unuttu.

Seçime on gün kala HDP ile yakınlaşıp aynı çerçeve içine girmenin ne kadar büyük hata olduğunu anlasa da geri dönüşü olmayan çıkmaz yola gireli çok olmuştu. Gerek mitinglerde verdiği sözler gerek Kandil ve HDP’nin sözlerini onaylayan ve destekleyen açıklamalar gerekse de mitinglerdeki Öcalan ve Demirtaş bayrakları ve yaptığı PKK’nın zafer işareti kendi tabanını bile rahatsız etti.

Doğrusu en başta yapması gereken ancak ikinci turda yapacağı milliyetçiliğin ağır bastığı konuşmalarla, bu kısıtlı zamanda, vatandaşı ikna edebileceğini ve o görüntüleri unuttura bileceğini sanmıyorum. Tam tersine bu kısa sürede yapacağı milliyetçi odaklı konuşmalarının samimi bulunmamasından dolayı oy oranını daha da düşüreceğini düşünüyorum.

CHP ve İttifaktaki çatlaklıklara kısa bir bakış

Gelelim CHP içerisindeki ilk çatlaklıklara 2021 yılında Muharrem İnce’nin istifa etmesi ile derin bir şekilde hissedilmeye başlandı. Muharrem İnce’nin kendi yerini alması endişesi yaşayan Kılıçdaroğlu bir şekilde İnce’nin istifa etmesini sağladı. İnce, yaptığı açıklamada bunu şu şekilde dile getiriyor:

"Bunlar beni kanser etti. Sustum hep. Kanser olmadım, yanlış olmasın. Bana ortalıkta yoktun diyorlar. Pazartesi sabahı basın açıklaması yaptım. Bunlar beni sattı mı, satmadı mı merak ediyorum. Bana diyorlar ki her sandığa gözlemci koyduk. Ben miting yapıyorum benim işim sandıklara bakmak değil ki. Seçimden sonra YSK’ya yazı yazdım. 12 bin 825 sandığa gözlemci koymamışlar. Yani 4 milyon oyu sokağa bırakmışlar. Arkamdan hançerlemişler beni. Belgesi burada. Herkese bir belge sundum."

Bu durumu pekiştirmek için burada bir paragraf açıp 2023 seçiminde CHP’nin Muharrem İnce yönelik yaptığı ahlaksız saldırı ve tehditlerden de kısaca bahsetmek istiyorum. CHP, FETÖ taktiği ile olmayan dekontlar, olamayan fotoğraflar, olmayan videolarla, partiden gelen tehditlerle Muharrem İnce’nin ve ailesine yapmadıklarını bırakmadılar. Amaç sayın İnce’nin oylarını kendilerine çekmekti ancak yaptıkları bu davranışla hem parti içerisinde hem de kendi tabanına bir yara daha açmış oldular. Bu konuyu da yine Memleket Partisi Genel Başkanı İnce’nin istifa ederken ki sitemli sözleriyle sonlandıralım:

"Atılan iftiralara, 'Saraya giden CHP'li'den başlayarak 'Saraydan para aldı, çekilemez' diyenlere, 'O görevini yapıyor, saraydan para aldı çekilemez' diyenlere, bu alçaklığı yapanlara sesleniyorum. Diyorum ki bakın benim bu kumpaslardan korktuğum falan yok, 45 gündür buna direniyorum zaten. Adaylıktan çekiliyorum… Bahaneleri kalmasın, yoksa seçimi kaybettiklerinde seçimin sabahı bütün suçu bize atacaklar. Hiçbir bahaneleri kalmasın. Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekiliyorum."

Geri dönülemez bir yol...

Halkın güvenini kazanmak ve yürüttüğü politikayı değiştirmek yerine Erdoğan’ı devirmeye odaklanan Kılıçdaroğlu 6+1 masa ile partisindeki çatlağı iyice derinleştirdi.

Milliyetçiliği İYİ Parti ile muhafazakârlığı Gelecek, DEVA ve Saadet ile kürt vatandaşların oyunu ise HDP ile alma planı yapan Kılıçdaroğlu kelimenin tam anlamıyla çuvalladı.

Özellikle İyi Parti Lideri Meral Akşer’in 6’lı masadan kalkıp sert çıkışlar yapması ve bir şekilde masaya geri dönmeye ikna edilip oturtulması. Hem CHP de hem de birçok konuda anlaşamayan tek anlaştıkları nokta ‘Erdoğan’ı indirmek’ olan Millet ittifakında derin yaralara neden oldu.

Hafızaları tazelemek adına; 14 Mayıs seçim sonucuyla haklı çıkan Meral Akşener’in masadan kalktığı gün söyledikleri ve çatlağı derinleştiren o sözler şöyle:

“…Bunun da yanında aday belirleme sürecinin sağlıklı yönetilmesi için her bir siyasi partinin ayrı ayrı belirleyeceği araştırma şirketlerinin yapacakları çalışmalar ışığında ortak cumhurbaşkanı adayının veriye dayalı, rasyonel ve objektif bir usulle belirlenmesini de önerdik. Ancak maalesef bu görüş ve önerilerimiz masadaki paydaşlar tarafından kesin bir biçimde reddedildi ve 6'lı masanın son toplantısında bir tırnak içi anlayışa varıldı. Bu vesileyle anlamış olduk ki şahsi hırslar Türkiye'ye tercih edilmiştir. Anlamış olduk ki kişisel ajandalar uğruna mübah sayılan kuyruklu yalanlar milletin kazandığı bir büyük hakikate tercih edilmiştir. Anlamış olduk ki yenilgi yenilgi büyüyen küçük hesaplar, 85 milyonun kazandığı kutlu bir zafere tercih edilmiştir."

Kılıçdaroğlu’nun propaganda sürecinde izlediği yol, HDP ve Kandil’den gelen söylemleri onaylayan destekleyen açıklamaları, mitinglerde atılan Öcalan ve Demirtaş sloganları işi iyice çıkmaza sürükledi.

Seçimde oy sayım sürecinde gerek kendisi gerek kurmaylarına ve gerekse de Ankara ve İstanbul Büyükşehir başkanlarına yaptırdığı açıklamalar, seçmenini kandırması, daha sonuçlar belli olmadan, kazanmış gibi sert ve kışkırtıcı konuşmalar yapması, sonuçlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birinci çıkması Kılıçdaroğlu’nu daha da zora soktu.

O kadar zora soktu ki tabanından gelen istifa çağrılarına sinirlenerek CHP’lilere Twitter’dan yayınladığı videoda masaya vurarak “Buradayım be buradayım. Siz de buradasınız. Vallahi de billahi de sonuna kadar mücadele edeceğim. Bur-da-yım!” çıkışı ortalığı iyice karıştırdı. Böylece Kılıçdaroğlu ikinci turda kazanma şansını iyice düşürdü.

Peki, bundan sonra ne olacak?

Bu tüm yaşananlar bazı anketçiler tarafında sürpriz bir şekilde Erdoğan’ın oyunu daha da yükselteceğini söylüyorlar. Gerçek şu ki Erdoğan’ın oylarını daha fazla yükselmesine neden olsa da olamasa da Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı seçilecek ve Kılıçdaroğlu dönemi sonlanmış olacak.

Kılıçdaroğlu kendisi mi istifa eder yoksa buna partisi zorlar mı bilinmez ama Kılıçdaroğlu dönemi artık bitti diyebiliriz.

Kılıçdaroğlu’nun çekilmesi ile CHP kendini yenilemek için yakaladığı bu tarihi fırsatı iyi değerlendire bilecek mi, zaman gösterecek.

Cumhuriyet Halk Partisi Kılıçdaroğlu’nun gitmesini iyi değerlendirebilirse hem makul bir muhalefete dönüşebilecek hem de üzerindeki ABD/ FETÖ sultasını sona erdirebilecek.

Ötekileştiren ayrıştıran sözlerden kurtulacak demek. Buna kaliteli muhalefet dönemi başlayacak da diyebiliriz.

Tabi eğer iyi değerlendirebilirlerse ve umarım bunu başarabilirler. Çünkü Türkiye’nin kaliteli bir ana muhalefete ihtiyacı var; doğruya doğru diyebilecek, sırf muhalefet olmak için milli adımlara karşı çıkmayacak, kendi çıkarlarını değil de halkın çıkarlarını düşünerek siyaset yapacak, eleştirmiş olmak için değil yapıcı içi dolu eleştiri yapabilecek bir ana muhalefete ihtiyacı var.

Yorumlar (1)
Mehmet Akif 12 ay önce
CHP'liler mecburen sahip çıktılar Kılıçdaroğlu'na. Kılıçdaroğlu bırakcak yada bıraktırılacak. Sonra geçmişe dönüp tüm CHPliler diyecek ki: Gelmiş geçmiş en berbat genel başkandı, en kötü siyasetçileri hatta siyasetçi bile değildi.