Mersin sahillerinde müsilaj tehlikesi! Acilen önlem alınmalı

Marmara Denizinde geçtiğimiz aylarda devasa boyutlara ulaşarak ciddi bir çevre problemine sebep olan müsilaj, Mersin’de de kapalı küçük koy ve körfezlerde özellikle tehdit oluşturmaya başladı.  Prof. Dr. Deniz Ayas, Mersin sahillerinin müsilaj riski altında olduğu yönünde uyarı yaparken, eylem planı yapılmadığı ve önlem alınmadığı takdirde şehrin büyük bir çevre problemiyle karşı karşıya kalabileceğini ifade etti.

YAŞAM 27.09.2021, 11:19
Mersin sahillerinde müsilaj tehlikesi! Acilen önlem alınmalı

Marmara Denizini istila etmesiyle Türkiye’de gündemi uzun süre meşgul eden müsilajın devam eden bir problem olduğu uyarısını yapan bilim insanları, tehlikenin yalnızca Marmara'yı değil, sahili olan bütün şehirleri kapsadığını aktararak, hemen eylem planının yapılması ve önlem alınması gerektiğine dikkat çekiyor.

Mersin tehlike altında 

321 kilometrelik sahil şeridine sahip olan Mersin, müsilaj bakımından riskli kentlerin başında geliyor. Deniz dibinde gerçekleştirilen çalışmalar, Mersin'in batısında müsilaj ortaya çıktığını gösteriyor. Şimdilik akıntının yoğun olmadığı koy ve körfezlerde ortaya çıkan müsilajın, önlem alınmadığı takdirde Marmara'daki gibi ciddi boyutlara ulaşabileceği ve şehrin büyük bir çevre problemiyle karşı karşıya kalabileceği yönünde uyarılar yapılıyor.

“Mersin'de kapalı koy ve körfezlerde müsilaj var”

Mersin’deki müsilaj tehlikesine değinen Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi İşleme Teknolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Ayas, müsilajın devam eden bir problem olduğunu söyleyerek şunları aktardı:

“Doğal deniz ekosisteminde özellikle müsilaj, planktonik canlı gruplarının belli koşullar bir araya geldiğinde astronomik düzeyde sayılarını artırarak oluşturdukları doğal bir olgu. Mersin'de de ortaya çıktı. Eğer fosfor, azot, gibi atıksu deşarjından kaynaklanan kirleticiler ortamda bulunuyorsa uygun şartlar sağlanıyor. Sonbahar veya ilkbahar başlarında özellikle planktonik canlı grupları sayılarını artırarak doğal bir bileşik olan müsilajı meydana getiriyorlar. Mersin’de kapalı koy ve körfezlerde, akıntı yoğunluğunun düşük olduğu bölgelerde müsilajı görüyoruz” dedi.

“Mersin'de ciddi sorunlara yol açabilir”

Müsilaja ilişkin araştırmaların devam ettiğini, yeniden ‘müsilaj oluşuyor mu' şeklinde bütün sahili taramaya başladıklarını aktaran Ayas, küçük koy ve körfezlerde özellikle müsilaj ile ilgili bir araştırma projesi hazırladıklarını, yoğun bir dalış programıyla birlikte müsilajı burada yeniden belgelemek istediklerine dikkat çekti.

Müsilajın, Mersin’de Marmara'daki gibi büyük kütleler şeklinde oluşmasa bile uygun yerlerde ciddi sorunlara yol açabileceğini aktaran Ayas, Mersin'in Silifke ilçesi açıklarında şu anda Dana Adası ve Boğsak tarafındaki kapalı bölgelerde müsilaja rastladıklarını dile getirdi ve şunları söyledi:

“Kazanlı'dan Anamur'a kadar bir tarama yapmak istiyoruz. Geçe sene müsilajın oluştuğu dönem, ekim-kasım dönemiydi. Bu faaliyet neticesinde Mersin'de müsilajın oluştuğu yerleri çok daha kesin olarak söyleyebiliriz. Fakat şu anda akıntının düşük olduğu ve kirletici yükünün de fazla olduğu yerlerde tabii ki oluyor. Burada Göksu Nehri çok önemli; kıta içi kirliliği yoğun bir biçimde denize deşarj ediyor. Göksu Nehrinin etkilediği bölgeler Dana Adası, Yeşilovacık, Tisan’a kadar ulaşıyor. Silifke’de de çok yoğun tarımsal aktivite gerçekleştiriliyor, bu sebeple gübre sularında da bu kirlilik var. Tabii yazlık sitelerin de çok etkisi var. Bu sitelere su sağlıyoruz, bu belediyelerin görevi fakat çıkan atık suyu ne yapacağımızı hiç düşünmüyoruz. Problem burada. Basit, küçük filtrasyonlarla bu atık suyu denize deşarj ediyoruz. Yoğun bir biçimde fosfor, azot gibi kimyasal molekülleri denize salıyoruz”

“Bütün sahil şehirlerimiz risk altında”

“Mersin’in yanı sıra bütün sahil şehirlerimiz, deşarja bağlı bu kirleticiler, taban ya da yüzey sularına bağlı olarak taşınan kirleticiler açısından risk altında” şeklinde konuşan Prof. Dr. Ayas, Marmara ölçeğinde tavsiye edilen eylem planları gibi ileri arıtma sistemleri ile biyolojik filtreler bütün şehirlerde bir lüks değil, zorunluluk olması gerektiğine vurgu yaptı. Tedbirler için ilgili bütün kurumlara çağrıda bulunan Ayas, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Belediyeler ile bakanlığa bağlı kurumların ve merkezi otoritenin bir bütün olarak bütün şehirleri kapsayacak eylem planına ihtiyaç var, çünkü sahil kentlerimizde tarımsal üretim fazla; Mersin’de de Antalya'da da öyle. Birçok sebze ve meyve bu bölgelerde üretiliyor, yoğun tarımsal sular yüzey sularıyla birlikte denizlere taşınıyor. Yerleşimler çok, yaz döneminde sahil şehirlerinde nüfus artıyor. Bu da çok ciddi bir kirlilik yükü teşkil ediyor. Denizin bunu taşıma kapasitesinin üstüne çıkabilecek bir durumu var. Buna ilişkin eylem planları yalnızca Marmara ölçeğinde değil, bütün şehirlerde yapılması gerekiyor”

“Bütün etkileri minimuma indirmeliyiz”

Bu tedbirler alınmadığı takdirde, öncelikle besin zincirinin etkileneceği konusunda uyarı yapan Ayas, denizi kirletmenin besin zincirini de kirletmek manasına geldiğini açıkladı ve sözlerini şöyle tamamladı:

“Denizde bulunan ekosistem içerisinde dengeleri tahrip ediyoruz. Bu bakımdan koruma önceliklidir. Denizleri doğal ekosistem olarak kabul etmemiz gerekiyor. Bunlar vahşi sistemlerdir, minimum etki prensibiyle hareket ederek koruma öncelikli bir şekilde insanın sebep olduğu bütün etkileri minimuma indirmek durumundayız. Bu bir zorunluluk. Kirliliği denize deşarj ediyoruz, aslında sistem de bunu bertaraf etmeye çalışıyor. Sistem bir uyarı veriyor bize, ‘Burada çok yoğun kirlilik var; ben bunu müsilaj oluşturarak yok etmeye çalışıyorum' diyor bize. Bunu besin zincirine sokuyor, doğal bir bileşik olması sebebiyle bazı balık grupları da bunları yiyor. Deniz kendi kendine çözmeye çalışıyor. Fakat Marmara bunu çözemedi, çünkü ciddi boyutlara ulaştı. Öte yandan orada balık popülasyonları çok fazla sömürülmüş ve tüketilebilir boyutların ötesine geçmiş. Mersin'de de şu an bu oluşuyor, kirletiyoruz, deniz kendini korumak için uğraşıyor ve müsilaj minimal seviyelerde oluştuğu için besin zincirine doğrudan besin olarak giriyor. Balık ile birtakım yengeç grupları bunu tüketerek o kirliliği yok ediyor. Fakat tedbir alınmadığı takdirde Mersin'de de bunun ciddi boyutlara ulaşmaması için hiçbir sebep yok. Kapalı koy ve körfezlerde özellikle, akıntı hızının düşük olduğu alanlarda önemli riskler görüyoruz. Kesinlikle kontrol altında tutulmalı.”

Yorumlar (0)