Türk siyasetinde bir döneme yön veren parti: Adalet Partisi

Adalet Partisi ne zaman kuruldu? İktidarında hangi gelişmeler yaşandı? Hangi politikaları uyguladı? Muhtıraya giden süreçte neler yaşandı? Detaylar haberimizde…

SİYASET 12.03.2023, 11:10 14.05.2019, 16:38
Türk siyasetinde bir döneme yön veren parti: Adalet Partisi

Adalet Partisi, 11 Şubat 1961’de kurulan bir siyasi partidir. Kurucuları arasında Tahsin Demiray, Ragıp Gümüşpala, İhsan Önal, Şinasi Osma, Mehmet Yorgancıoğlu, Ethem Menemencioğlu, Necmi Ökten, Muhtar Yazır, Emin Acar, Cevdet Perin ve Kamuran Evliyaoğlu vardır. İlk kurulduğu zamanlarda Adalet Partisi, Demokrat Parti tabanına hitap etme eğilimindeydi ancak bunu yaparken ordunun ve Milli Birlik Komitesi’nin dikkatini çekmemesi gerekiyordu. Adalet Partisi, birçok riske rağmen Demokrat Parti’nin devamı olarak görülen bir parti olmuştur.

Adalet Partisi’nin bünyesindeki kişilere bakıldığında, birçoğunun Demokrat Parti’de aktif bir şekilde görev aldığını görüyoruz. Yassıada’da hapsedilmiş olan Demokrat Parti milletvekili Mehmet Yorgancıoğlu’nu buna örnek olarak verebiliriz. Aynı şekilde Demokrat Parti’nin yerel teşkilatlarında görev alan Cevdet Perin’de örnek olarak verilebilir.

Ragıp Gümüşpala, 3 yıl boyunca Adalet Partisi’nin liderliğini üstlenmiştir. Gümüşpala, 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında emekliye sevk edilmiş bir askerdir.

Süleyman Demirel ile yepyeni bir sayfa 

Gümüşpala, Haziran 1964’te hayatını kaybedince parti liderliğine Süleyman Demirel getirilmiş ve Adalet Partisi için yepyeni bir sayfa açılmıştır. Oldukça yetenekli bir inşaat mühendisi olan Süleyman Demirel, genç yaştayken Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü görevini üstlendi. Bu yüzden kendisi ‘Barajlar Kralı’ olarak anılmaya başladı. Süleyman Demirel Adalet Partisi’nde başkanlık yarışını 1679 oyun 1072’sini alarak birinci sırada tamamladı. Demirel, asker kökenli ya da büyük toprak sahibi bir isim değildi. Ayrıca genç yaşlarından beri siyasetin içinde bulunan biri de değildi ancak kendisinin hitabet yeteneği ve bunun yanında Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel ve iş çevrelerinin kendisini desteklediğine dair yaptıkları açıklamalar, parti genel başkanlığına seçilmesinde etkili oldu.

Süleyman Demirel, modernite ve gelenekselliğin iç içe geçebileceğinin önemli bir örneği oldu. Uzlaşmacı bir yapıya sahip olan Demirel, ABD’nin desteğini almanın önemli olduğunu düşünerek Başkan Lyndon Johnson ile çekilen fotoğrafını delegelere dağıttı.  

Kabuğundan çıkan Adalet Partisi

Adalet Partisi, Süleyman Demirel döneminde adeta kabuğundan çıktı ve siyasi ve ekonomik alanlardaki düşünceleriyle daha belirgin çizgilere sahip olan bir parti haline geldi. Genel olarak liberal ekonomi anlayışı benimseyen parti, serbest piyasa ekonomisinin hem kalkınmayı sağlayacağı hem de özgürlük ortamında da önemli gelişmeler getireceği görüşüne sahipti.

Adalet Partisi devletin görevinin, tekel ve kartelleşmeyi engellemek, özel sektörün giremediği alanlarda tamamlayıcı bir görev üstlenmek olduğunu savundu.

1961 seçimleri…

Adalet Partisi, 1961 seçimleri öncesinde seçmenine, Demokrat Parti’nin devamı olduğuna yönelik bir mesaj iletmek istiyordu. Hoparlörlerin idamları hatırlatmak amacıyla darağaçlarını andıran kalaslarla bağlanması buna verilebilecek en güzel örnektir.

15 Ekim 1961 tarihindeki seçimlerde Adalet Partisi, yüzde 34,8’lik bir oy oranıyla 158 milletvekili koltuğunu aldı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin ardından seçimi ikinci sırada tamamladı. Bu seçimlerde Yeni Türkiye Partisi 65 milletvekili çıkarırken, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi 54 milletvekili çıkardı.

Askerler, Cemal Gürsel’in cumhurbaşkanı seçilmesini istediler. Aynı zamanda Demokrat Partililerin affının gündeme getirilmesine de karşı çıktılar. Parti liderleri, askerlerin bu isteklerini yerine getirdiler. Bunu üzerine Cemal Gürsel, cumhurbaşkanı olarak seçildi. AP ve CHP de koalisyon kurdu ancak kısa bir süre görevde kalan bu koalisyonda iki parti arasındaki gerilimler devam etti ve sağlıksız bir ortam ortaya çıktı.  Kurulan İnönü koalisyonlarından sonra 20 Şubat 1965-10 Ekim 1965 tarihleri arasında, Suat Hayri Ürgüplü başkanlığında yeni bir hükümet kuruldu. Süleyman Demirel, kurulan bu hükümetin başbakan yardımcılığına getirildi.

‘Toprak reformu yerine tarım reformu’

1965 seçimlerinde siyasi partilerin sloganları sadece hak ve özgürlükler çerçevesinde şekillenmedi. Ekonomik kalkınma, toprak reformu ve gelir dağılımı gibi konuların üzerinde de durdular. Adalet Partisi, yabancı sermayeyi ön plana çıkarmak ve özel sektörün yolunu açmak düşüncesindeydi. Parti, ‘toprak reformu yerine tarım reformu’nu savundu. Ayrıca, kalkınmanın kamu yatırımları ile hızlandırılması ve böylece gelir dağılımının düzeltilmesi fikirlerine sahipti. Batı ve ABD ile ilişkilerin olumlu yönde gelişmesine yönelik politikalar izliyordu.

AP, 10 Ekim 1965 tarihinde gerçekleştirilen genel seçimlerde 240 sandalye ile liderliğe yükseldi. Bu seçimde CHP de 134 sandalye kazandı.

Milli bakiye sistemi 1968 yılında kaldırıldı. Bu sistem, daha fazla partinin parlamentoya girmesine olanak sağlıyordu. Adalet Partisi, bu dönemde ordu ile zıt düşmekten kaçındı. Ordudan gelen tepkiler nedeniyle Demokrat Partililerinin siyasi haklarının iadesine ilişkin yasa, parti tarafından geri çekildi.

Demirel’e göre, 1961 Anayasası hükümetin hizmet görmesini esas almıyordu. Ayrıca ona göre bu anayasa, temel hak ve özgürlükleri kötüye kullananların cezalandırılmasını zora sokuyordu.

Ekonomide rahatlama dönemi

Türkiye’nin ve Adalet Partisi’nin ekonomi alanında en parlak zamanı, 1965-1969 yılları arasındaydı. Bu dönemde enflasyon kontrol atında tutuldu ve ekonomiye canlılık geldi. ABD ve SSCB arasında yumuşama meydana gelirken, dünya ekonomisi diğer ülkelerin büyümesine de olanak sağladı. Avrupa ülkelerinde çalışan Türk işçiler de döviz göndermeye başlayınca ekonomide rahatlama dönemine girildi.

Toplumun tüketim düzeyinde atış yaşandı. Çamaşır makinesi ve buzdolabı gibi mallar ailelerin yaşamına dahil oldu. Karayolları ve enerji alt yapısı, dönemin şartlarına göre oldukça iyiydi. İç pazar hep canlı tutuluyordu.

Tüm bunlara rağmen ülkede ve Adalet Partisi’nde huzursuzluklar yaşanıyordu. 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlük ortamı ile bağımsızlık ve sosyal adalet gibi kavramlar ön plana çıktı. Bu nedenle, gösteriler, boykotlar ve üniversite olayları yaşanmaya başladı.

Adalet Partisi, 12 Ekim 1969 tarihinde yapılan seçimlerde 256 milletvekili koltuğu ile iktidar partisi oldu.

Ülkede kaos ortamı oluşmaya başladı

1960’ların sonlarında siyasi alandaki gerilimler arttı. Ekonomide de sorunlar ortaya çıktı ve yüksek enflasyonun sonucu olarak tüketim yalnızca belirli bir kesim üzerinde yoğunlaşmaya başladı.

Nüfusta görülen artışa birlikte işsizlik sayısı da arttı. 1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlük ortamı, öğrenci ve işçi hareketlerinin artmasına neden oldu. Süleyman Demirel, bu hareketleri kontrol altına almak için 1968 yılında milli bakiye sistemini kaldırdı ve bunun sonucunda Türkiye İşçi Partisi 1969’da mecliste yalnızca 2 sandalye kazanabildi.

Demirel, mecliste solu zayıflatmaya çalıştı. Ardından işçi sendikalarını ve DİSK’i ortadan kaldırmak istedi. 15-16 Haziran 1970’de işçiler protestolara başlayınca, vapur seferlerini iptal etmek gibi farklı önlemler alındı.

1971 yılının başlarında ülkede kaos ortamı devam etti. Soyulan bankalar, kaçırılan Amerikan askerleri… Sol ve sağ arasında tam anlamıyla bir çatışma hali mevcuttu. İşçilerde de sürekli bir grev hali vardı. Bu gelişmelerden sonra 12 Mart 1971 tarihinde Genelkurmay Başkanı, Deniz, Kara ve Hava Kuvvetleri komutanları, senato başkanlarına ve cumhurbaşkanına birer muhtıra sundular. Bunun üzerine Demirel istifa etti ve 1971-73 yıllarında ‘partiler üstü hükümet’ kuruldu.

1973’ten sonra neler oldu?

1973 seçimlerinde Adalet Partisi yüzde 29,8 oy alırken, CHP ise yüzde 33,3 oy aldı. Bu seçimler, Adalet Partisi için yenilgi oldu. Bu seçimlerden sonra CHP-MSP koalisyonu çok kısa bir süre görev aldı. 1975 yılında ise AP-MHP-MSP koalisyonu kuruldu ancak bu koalisyon bir ilerleme kaydedemedi.

Bu yıllarda en büyük sorun ekonomi ya da kalkınma değildi. En büyük sorun ülkeye hâkim olan terör, can ve mal güvenliği problemleriydi. Siyasi olaylar arttıkça kurumlar da işlevlerini yitiriyordu.

1977 seçimlerinde CHP yüzde 41,4 oy alırken, Adalet Partisi yüzde 36,9 oy aldı ancak bu koalisyonun ömrü uzun sürmedi. Bu koalisyondan sonra CHP hükümeti kurulsa da Demirel, Ecevit’e asla ‘başbakan’ olarak hitap etmedi, bunun yerine ‘hükümetin başı’ tabirini kullandı. Bu dönemde gazeteciler ve öğretim üyeleri öldürüldü ve toplumda meydana gelen huzursuzluk iyice artmaya başladı. Bülent Ecevit hükümeti, 16 Ekim 1979’da istifa edince Demirel, hükümeti 12 Kasım’da kurdu.

24 Ocak 1980 kararları ile özel teşebbüs, tasarruf, ihracata dayalı üretim gibi konular ön plana çıkarıldı ve bu kararların uygulanması görevi de Turgut Özal’a verildi.

Şiddet olayları sıkıyönetime rağmen artarak devam etti. Eski Başbakan Nihat Erim ve DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler öldürüldü. Karadeniz’de bulunan Fatsa ilçesi, 1980 yılının baharında solcu bir grup tarafından fiilen egemenlik altına alındı.

Bu olayların sonunda 12 Eylül 1980 tarihinde ordu yönetime koydu. Tüm siyasi partilerin kapatılmasıyla birlikte Adalet Partisi’nin de ömrü son buldu.

Yorumlar (0)