Aksakal: “Türk, misafirperverdir ancak bunun bir sınırı ve zamanı vardır”

DSP Lideri Aksakal, gündeme ilişkin yaptığı değerlendirmelerde son zamanların en çok konuşulan konularından olan sığınmacılara değindi. Aksakal, sığınmacıların Türkiye’de kalması konusunda, Türklerin misafirperver ve vicdanlı olduğunu dile getirirken “Ancak bu özelliklerin de bir sınırı vardır.” şeklinde konuştu. Türkiye’nin Suriye’de ev inşa etmesine de değinen Aksakal “Bu, bizim olmayan arsaya ev inşa etmektir.” ifadelerini kullandı. 

SİYASET 12.05.2022, 15:20
Aksakal: “Türk, misafirperverdir ancak bunun bir sınırı ve zamanı vardır”

Demokratik Sol Parti Lideri Önder Aksakal, haftalık olağan basın toplantısını parti merkezinde gerçekleştirdi. Türkiye ve dünya gündemini değerlendiren Aksakal sözlerine, Malatya İl Başkanı Haydar Levent’i anarak başladı: “Yakın çalışma arkadaşımız olan Haydar Levent’i elim bir kazada kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Kendisi gerçek bir Demokratik Solcuydu. İnançlı bir Ecevitçi ve gerçek bir Atatürkçüydü. Mekanı Cennet olsun. Sözlerime başlarken her hafta olduğu gibi bu hafta da koronavirüs pandemisine değinmek istiyoruz. Artık günlük vefat sayılarının tek haneye inmesi, bu hastalıktan kurtulmaya başladığımızın göstergesidir. Hepimizin temennisi de bu yöndedir. Gerçi biyolojik savaş tehdidinin bu kadar fazla gündeme geldiği bugünlerde insan hayatının ne denli risk altında olduğunu tartışmak bile ne yazık ki gereksizdir. Bu sebeple Rusya-Ukrayna savaşı başta olmak üzere gelecek dönemde yaşanacak her sorunda tahlillerin doğru olarak yapılması önemlidir.”

“Türkiye, tarafsızlık politikasıyla doğru strateji yürüttü”

“Ülkemiz bugüne kadar tarafsızlık politikası uygulamış ve doğru bir strateji yürütmüştür. Bu vekalet savaşının topraklarımıza sıçramaması konusunda gerekli olan dikkat ve özen şimdiye değin ortaya konmuştur. Ancak unutulmaması gereken bir nokta vardır ki AB ve ABD, Ukrayna’yı kullanarak küresel paylaşım planlarını hayata geçirmek niyetindedir. Bu yapılar, her türlü kirli oyunlarını harekete geçirmek amacıyla Türkiye’yi de tek kalemde silip atabilecek yapıya sahiptir. Üzerimize yüklenen kumpaslardan arınmak ve riskleri ötelemenin yolu, Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ anlayışı temelinde Demokratik Sol parti tarafından önerilen ‘Bölge Merkezli Dış Politika Stratejisi’ni uygulamaktır. Bu kapsamda belirtmeliyiz ki Afganistan ve Suriye’den gelen sığınmacıların ülkemizde daha fazla barındırılması, tehlikeli ve yanlış bir politikadır. Öyle ki Sayın Cumhurbaşkanı’nın dile getirdiği ‘ensar-muhacir kültürü’ de bu sığınmacı sorununun öz tanımına uygun değildir. 

“Örnekleme yaptığı sığınmacılar, bu sığınmacılardan farklı”

“Geçtiğimiz günlerde, ‘Farklı tarihlerde Bulgaristan’dan, Yugoslavya’dan, Romanya’dan, Kosova’dan, Bosna’dan, Doğu Türkistan’dan ve Orta Asya’dan birçok kişi geldi.” şeklinde yapılan örneklendirme vardı. Ancak bu örnekler tamamen yanlıştır. O dönemde mülteci, göçmen veya sığınmacı olarak bu topraklara gelen kişiler Afgan ve Suriyelilerden oldukça farklıydı. Bu farkın bilinmediği konusuna ihtimal bile vermek istemiyorum. Zira o sayılan ülkelerden göçen herkes Türk’tü. O Türkler, yalnızca anavatanlarına sığındılar. Bulundukları ülkelerde yalnızca Türk oldukları için üçüncü sınıf insan muamelesi gördüler. Onlar bizim özbeöz kardeşlerimizdir. Suriyeli ve Afganların kardeşlerimizle aynı kategoriye girmesi, kardeşlerimizi rencide eder. Türk milleti vicdanlıdır, misafirperverdir. Ancak tüm bu özelliklerin de belirli sınırları ve zamanları vardır.”



“Tartışılmasız anlamsız konulardan biri de sığınmacı sayısı”

“Ülkemizde tartışılması anlamsız olan konulardan bir diğeri de kesinlikle sığınmacı sayısıdır. İster 8 milyon olsun ister 3 milyon olsun ne fark eder? Bu insanlar bizim yurttaşlarımız değildir. Ülkemizde doğan her çocuk Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı statüsünü alıyor. Bu, tehlikeli sürecin başlangıcıdır. Bir diğer konu da sınırlarımızın ötesinde inşa ettiğimiz evler. Kilometrelerce ötede briket evler inşa etme politikası güdülüyor. Bu projeler de ayrıca değerlendirilmeye muhtaçtır. Kendimizden olmayan arsalara gecekondu yapmak gibi bir durumdur bu. Fakat elbette neden olduğunu sorma hakkımız var. Ülkemize gelen sonra da dönmeyi kabul edenler için inşa edilen bu evler, Suriye toprakları üzerinde planlanan federal yapılanmanın hazırlığı mıdır? Sayın Bahçeli geçtiğimiz günlerde yaptığı konuşmada sığınmacılar için ‘Bugün misafir, yarın komşu’ demiştir. Kendisinin bu öngörüsü, federal yapılanmadan haberdar mıdır? Bu insanlar neden evlerine döndüklerinde bizim komşumuz olsunlar? Bizim komşumuz Suriye devleti değil midir?”

“Kimseyi sürükleyerek sınır dışına atacak değiliz”

“Kimseyi sürükleyerek, bacağından çeke çeke sınır dışına gönderecek değiliz. Bu öneri tamamen insanlık dışıdır. Ancak Suriye’deki iç savaştan kaçıp ülkemize sığınanların misyonlarının ne olduğunu bile bilemiyoruz. Bu kişilerin vatanlarına güvenli şekilde gönderilmeleri için Suriye hükümeti ile görüşmeler başlatılmalıdır. Komşu ülkelerin yöneticilerine yönelik tahrik edici ifadeler kullanmaktan da kaçınılmalıdır. Milletimizin aslî ferdi olarak belirtmek isterim ki Türkiye’nin demografik yapısı tehlike altındadır. Bu politika da ensar-muhacir kavramlarına sığdırılamayacak kadar hassastır. Doğru duruş sergilemek gerekir. Doğru duruş için de ekonomik olarak güçlü bir devlet olmaktır. Bu gücün ön şartı şüphesiz tarım ve hayvancılıktır. Bunlar da beraberinde güvenli bir ülke ve enerjide güçlü bir ülke getirir. Bizim mesaimizi de düşüncelerimizi de bu yollarda harcamamız gerekir. Bir yandan önlenemeyen işsizliği yaşarken diğer yandan da enflasyon hızla yükselirken el alemin topraklarına ev yapma fikrini hangi aklı evvel danışman verdi, merak içindeyiz.”

“Piyasalar yangın yerine döndü, çarşı alev aldı”

“Piyasalar alev aldı, ortalık yangın yerine döndü. Bunu söylerken sakın yanlış anlaşılmasın! Menkul kıymetlerden, dövizden ve borsadan bahsetmiyoruz. Çarşıdan pazardan bahsediyorum. İnsanlar 4253 lira ile geçinemiyorlar. İnsanlar açlık sınırının altında gelirle ayakta duramıyorlar. Bugün ülkemizde yaşam oldukça zor. Bu gerçekler artık ülkemizi yönetenler tarafından da itiraf edilmektedir. Ancak işin ilginç yanı şu ki bu hükümet ısrarla rant sistemini besleyen uygulamaları gündeme getirip var olan sıkıntıları aşabileceğine dair körü körüne inanmış gibi duruyor. Bu politika doğru değildir. Çiftçiyi ve tarımsal üretimi güçlendirmeden, tarımı kalkındırmadan düzlüğe çıkmanın imkanı yoktur. Tabi ki inşaat sektörü, bünyesindeki diğer sektörlerin de hayat bulmasına fayda sağlar ancak bir daireyi satın alabilmek için bugünkü asgari ücret de yeterli değildir. O halde bu müjdelenmiş paket kimin işine yarayacaktır? Bundan faydalanacak insanların zaten şu anda geçim sıkıntısı yok.”



“Ev alacakların 2 milyon TL’yi ödemesi imkansız”

“Hayatında ilk defa ev sahibi olacak vatandaşlar için sözde taahhütte bulunup 2 milyon TL kredi vereceklerini dile getirdiler. Bunun direkt ödenmesi bir yana taksitle ödemek bile hayal edilebilecek gibi değil. Daha o gün Sayın Cumhurbaşkanı açıklama yapar yapmak konut fiyatlarında yüzde 127 artış yaşandı. 120 ay vade imkanı olacağı söylendi. 1 milyon TL kredi kullanacak olan kişinin aylık ödeme tutarı 14 bin 278 lira olacak. Ülkemizdeki hangi dar gelirli bu parayı ödeyebilir? Vatandaşların aklıyla alay etmek kimsenin hakkı değildir. Biz hep söyledik, yine söylüyoruz: Ekonomi, torba kanunlarla da paketlerle de yönetilemez. 5 senelik hükümet programları ve kalkınma planlarıyla sağlıklı bir işleyiş yakalanmalıdır. Bu önerileri kim ya da kimler öne sürüyor peki? Döviz kurundaki yükselişe ışıltısıyla engel olmaya çalışan Sayın Bakan da bu yaşananları gözlerinin feri sönmüş şekilde izliyor. Bu çaresiz manzarayı ne yazık ki kendisi yarattı.”

“Çarşı pahalılığının asıl sebepleri görmezden geliniyor”

“Çarşıdan pazardan ve pahalılıklarından bahsettik. Bunların sebebi olarak açgözlü piyasa cambazları gösteriliyor evet ancak kimse motorinin, gübrenin, tohumun, nakliyenin pahalılığından bahsetmiyor. Bugün TÜİK’in verilerine göre tüketici enflasyonu yüzde 70; üretici enflasyonu yüzde 155. Ancak vatandaşın hissettiği asıl enflasyon yüzde 250. Bu manzara karşısında ‘çözüm’ adı altında ortaya konan tüm önlemler, Erbakan Hoca’nın tabiriyle ‘pansuman tedbir’ olmaktan başka bir şey değildir. Emeklilerin ve çalışanların temmuz ayında maaşlarına zam yapılacak. Bu zamla ilgili ‘biraz daha’ iyileştirme kriterini kullanan Cumhurbaşkanı’ndan ‘bu sıkıntıların tamamen kaldırılacağı’ konusunda müjde bekliyoruz. Bahsettiğim küresel emperyalist sistem, dünya düzeninin değiştirilmesi konusuna karar vermiştir. Ancak şu unutulmamalıdır ki tüm kötülüklerin anası vahşi kapitalizmdir. Geride bırakılan ve gelişmekte olan ülkelerin kuyusunu kazanlar da bu kötülüğün ortaklarındandır.”

“Emperyalist sistemin bir numaralı temsilcisi ABD’dir”

“Küresel emperyalizmin en büyük temsilcisi ABD’dir. Kurtuluş Savaşı büyük badirelerle atlatmış olan Türk milletini üretimden uzaklaştıran da kendi yörüngesine çeken de dünyada tek güç olmak için terör de dahil olmak üzere her türlü pis yöntemi kullanan da ABD’dir. Ancak ne yazık ki kendi içimizde de bu duruşa yakın olan partiler ve kişiler bulunuyor. Unutulmamalıdır ki tarihin hiçbir kesiminde, ABD ile ortaklık yaparak bağımsızlığını ve ekonomisini koruyabilmiş bir devlet yoktur. Bu konuda bir gerçek daha var ki o da ABD’nin methettiği siyasi senaryolar, ülkemizin güvenli ve özgür geleceğine hizmet edemez. Tam bağımsız Türkiye idealini gerçekleştirmek isteyenler bunu iyi bilmelidir. 103 sene önce Samsun’da yakılan kurtuluş ve bağımsızlık ateşi, aynı kararlılık ve inançla bugün de yakılı tutulmalıdır. Türk milleti buna muktedirdir.”

Yorumlar (0)