İzmir düşman işgalinden böyle kurtarıldı!

Bugün 9 Eylül... Türk ordusunun Yunan işgali altındaki İzmir'e girmesinin 97. yıl dönümü! İşte İzmir'in kurtuluşuna dair tüm ayrıntılar...

GÜNDEM 09.09.2019, 10:17 09.09.2019, 17:13
İzmir düşman işgalinden böyle kurtarıldı!

1919’un Şubat ayında İzmir’in işgal edilmesi fikri, Yunanistan Başbakanı Venizelos’un önerisiyle İngiltere Başbakanı Lloyd George tarafından ortaya atıldı. İlk başta bu öneriye şiddetle karşı çıkan ABD Başkanı Wilson, daha sonra esnek bir tutum sergiledi. ABD, İngiltere ve Fransa, 7 Mayıs’ta Yunan donanmasının İzmir’e gönderilmesi konusunda ortak bir karar aldılar ve bu karar, 15 Mayıs’ta hayata geçirildi.

İzmir, İtilaf Devletleri’nin izni ile Yunan Yüksek Komiseri Aristidis Steryadis’in komutanlığında işgal edildi. İşgal, İtilaf Devletleri arasında tartışmalara yol açtı, çünkü Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu ile Yunan Krallığı arasından herhangi bir askeri çatışma meydana gelmemişti. İşgalden yana olan İtilaf Devletleri’nin hedefi, İtalyanların Anadolu’da kazandığı toprakları dengelemekti. 26 Nisan 1917’de Birleşik Krallık, İtalya ve Fransa arasında imzalanan Saint Jean de Maurienne Anlaşması, İtalyanlara vaat edilen İzmir’in Yunanlar tarafından işgal edilmesi ile uygulanamadı.

İzmir ile beraber Ayvalık, Çeşme yarımadası, Belkahve ve Selçuk’a kadar İzmir’in arka alanı Yunanlar tarafından işgal edildi. Yunan ordusu, Nisan 1920’den sonra İzmir’den harekete geçerek Eskişehir, Kütahya, Bursa ve Afyon’a kadar Batı Anadolu’nun geniş bir alanını da işgal etti.

İşgalci askerlere ilk kurşun

15 Mayıs 1919 günü, sabah saatlerinde Patris ve Atronitos isimli iki Yunan gemisi Pasaport’a yanaştı. Yaklaşık bir saat sonra bir grup Yunan Efzon Alayı, askeri gemiden indi ve karaya çıktı. Temiastokles isimli Yunan gemisi de 5. Piyade Alayı’nı Punta iskelesine çıkardı. Punta’dan ilerleyerek Kadifekale’yi işgal etmeyi planlıyorlardı.

Tüm bunlar gerçekleşirken onbinlerce yerli Rum da ellerinde çiçekler ve Yunan bayrakları ile Kordonboyu’nda bekliyordu. İzmir’de yaşayan Rumlar, 13 Mayıs günü Ayo Fotini Kilisesi’nde Yunan Albay Mavrudis tarafından Venizelos’un beyannamesinin okunmasıyla işgalden haberdar olmuşlardı. Toplanan Rumlar, Yunan askerlerini alkışlıyorlardı. İzmir Metropoliti Hristostomos, gelen askeri taburu kutsuyor ve Yunan bayrağını ağlayarak öpüyordu. 

İlk Yunan taburu, Hükümet Konağı, Kokaryalı, Kışa istikametinden Karantina’ya doğru yürümeye başladı. Koyu renkli bir takım elbise giyen Hasan Tahsin, tam o sırada Konak Meydanı’nda bekliyordu. Yürüyüş kolunun başı kışla hizasını geçtikten sonra Tahsin, kalabalığın arasından sıyrılarak ön tarafa geçti ve bağırarak “Olamaz, olamaz! Böyle ellerini sallaya sallaya giremezler!” dedi. Bu sözlerinden sonra yanındaki revolver ile düşmana ilk kurşunu sıkarak iki Efzon askerini öldürdü.

Hasan Tahsin’in işgalci Yunan askerlerine sıktığı ilk kurşun, Türklerin kurtuluş mücadelesinde işgal altında olan diğer yerlere de örnek oldu. Balıkesir ve Aydın’da işgallere karşı direniş başladı. Çerkez Ethem, Yunan işgaline karşı efeleri bir araya getirdi. Demirci Mehmet Efe, “Bir genç, düşmana ilk kurşunu sıkmış. Bundan sonrası bize düşer.” diyerek Aydın'da direnişi başlattı.

"Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri"

26 Ağustos 1922'de Türk ordusu tarafından başlatılan Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı'nın son safhası oldu. Mustafa Kemal Paşa'nın Dumlupınar'da bizzat yönettiği Başkomutan Meydan Muharebesi'nin ardından Yunan ordusu, İzmir'e doğru kaçmaya başladı. 

Yunan ordusu, ağır kayıplara uğramıştı ancak yine de toparlanmayı başarabileceği ve 8-10 tümenlik bir güç oluşturabileceği düşünülüyordu. Bu nedenle Mustafa Kemal Paşa, 1 Eylül günü TBMM ordularına "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri" talimatını verdi. Böylece 400 kilometrelik büyük takip başlamış oldu.

İngilizleri atlatmayı başardı

Kurtuluş Savaşı sırasında İngilizlerin 'Kara Jumbo' isimli bir casusluk teşkilatı vardı. Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruz öncesinde bu teşkilatı atlatmayı başardı. Akşehir'de fubol maçı izleme bahanesi ile komutanlarla bir araya geldi. Gazetelerde "Çankaya'da çay partisi veriyorum" diye haberler yayımlatarak dikkatleri dağıttı ve Ankara'dan ayrılıp Batı Cephesi Karargâhı'na ulaştı.

'Kara Jumbo'nun Büyük Taarruz'dan haberi yoktu. 26 Ağustos günü başlayan Büyük Taarruz'u ancak 28 Ağustos günü öğrenebildiler.

İngilizler, büyük hayallere sahipti. 29 Ağustos günü Atina'daki İngiliz Elçisi Mr. Bentinc, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a gizli bir telgraf yolladı. Bu telgrafta, 'Kral Constantin ile Kraliçe Sophia'nın Ayasofya Kilisesi'nde kısa sürede Bizans İmparatoru ve İmparatoriçesi'nin tacını giymelerini' sabırsızlıkla beklediğini ifade ediyor ve İstanbul'un Yunanistan'a verilmesini arzuladığını belli ediyordu. 

Yunan Başkomutanı Yorgo Hacıanestis, görevinden istifa ederek Yunanistan'a kaçtı. Onun yerine atanan Nikolaos Trikupis, başkomutanlığa getirildiğini esir alındığında Mustafa Kemal Paşa'dan öğrendi. 

Bizans ve İyonya Devleti hayallerine son...

İngiltere, hem İzmir'de bulunan İngilizleri korumanın hem de İstanbul'da tutunmanın çarelerini aradı. Fakat Anadolu'dan atılan Yunanların Trakya'dan da atılmalarını istemiyordu. İyonya Devleti ve Bizans hayalleri yok oluyordu...

Yunanistan, 2 Eylül günü İngiltere aracılığıyla mütareke istedi. Fakat İngiltere, Yunanistan'ın mütareke teklifini Türkiye'ye duyurmayıp tam 5 gün bekletti. Mustafa Kemal Paşa, 10 Eylül'den sonra yapılacak mütareke tekliflerini kabul etmeyeceğini açıkladı.

İstanbul'daki İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harington, kaçan Yunan ordularının Alaşehir'de Mustafa Kemal Paşa'nın askerlerini durdurabileceğini zannediyordu. General Harington, Yunan Başkomutanı Trikupis'in Uşak'ta Mustafa Kemal Paşa'ya esir düştüğünden haberdar değildi. 

Yunan tahtı sallanıyordu!

3 Eylül günü Yunan hükümeti düşmek üzereydi. Yunan kralı Konstantin'in tahtı sallanıyordu. 

İzmir'deki İngiliz Başkonsolosu Harry Lamb, 5 Eylül'de Londra'ya bir telgraf çekti. Bu telgrafta, Türk ordularının ele geçirdiği yerleri tek tek saydı ve Türk süvarilerinin Salihli'de olduklarının sanıldığını bildirdi. Yunanların İzmir'den ayrıldıklarını kaydeden Lamb, İzmir'deki Yunan postanesinin ve Yunan Milli Bankası'nın kapandığını, göçmenlerin şehre akın ettiğini ve kentte ekmek sıkıntısının yaşandığını ifade etti.

6 Eylül sabahı Yunan Başkomutanı Trikupis'in, Türk Başkomutanı Mustafa Kemal'in elinde esir olduğuna dair haberler yayılmaya başladı. Bunun üzerine İngiliz kabinesi, bazı kararlar aldı. Türklerin Çanakkale'yi ve İstanbul'u işgal etmeye başlaması durumunda İngiltere'nin silahla karşı koymasına karar verildi. Ayrıca, Boğazlardaki İngiliz Deniz Kuvvetleri artırılacak ve İzmir'deki İngiliz kolonisi korunacaktı.

İngiltere, tamamen kendini kurtarmanın derdineydi. 7 Eylül günü Müttefikler, Yunanistan'ın mütareke talebini Mustafa Kemal Paşa'ya ilettiler. Mustafa Kemal Paşa, mütarekeden sonra 15 gün içinde Yunanistan'ın savaş esirlerini ve Trakya'yı kayıtsız şartsız Türkiye'ye bırakmasını istedi. 

Yunan ordusu yakıp yıkarak ilerledi

Yunan ordusu, geçtiği yerlerde çocuk, genç, yaşlı demeden önüne çıkan herkesi katletti. Türk köylerini ve kentlerini yakıp yıkarak ilerledi. Eskişehir, Uşak, Alaşehir, Turgutlu, Salihli, Ahmetli ve Manisa alevler içindeydi. Alaşehir'de bulunan 4 bin 500 evden 4 bin 300'ü yakılmış ve kentteki 11 bin 500 kişinden 2 bini katledilmişti.

O sırada Mustafa Kemal'in askerleri İzmir'e yaklaşıyordu. Kentte panik havası vardı.

Fransa, 5 Eylül günü Ernast Renan ve Edgar Qinet isimlerindeki iki zırhlısını İzmir'e gönderdi.

İzmir işgalden kurtuluyor

İzmir'deki İngiliz kolonisinin bir kısmı, 7 Eylül sabahı 'Mingari' gemisi ile Kıbrıs'a gönderildi. İngiliz askerleri, İzmir'deki bankalarının önünde nöbet tuttular. Osmanlı Bankası İzmir Şubesi, bankada bulunan hazineyi İngiliz zırhlısı 'İron Duke'a taşıdı.

Diğer bir yandan Fransızlar, yaklaşık 200 askeri Fransız Konsolosluğunun bahçesine yerleştirdiler. 

Yunan karargâhı ve sivil memurları İzmir'den ayrılırken, Yunan Yüksek Komiseri İngiliz 'İron Duke' gemisine sığındı.

Müttefikler, 8 Eylül Cuma günü İzmir'i Türklere teslim etmeye karar verdiler. Yunan yönetimi, kenti boşaltmaya başladı. Mustafa Kemal Paşa, I. Ordu Komutanlığına gönderdiği telgrafta, "İzmir'in kayıtsız şartsız teslim alınması mümkün olduğundan temsilcilerin herhangi bir teklifi kabul olunmayacaktır." ifadesini kullandı.

O akşam asker yüklü son 2 Yunan savaş gemisi, İzmir limanını terk etti. Ve İzmir düşman işgalinden kurtuldu...

Fakat Türk orduları henüz kente girememişti. Limanda Fransız, İngiliz ve İtalyan gemileri ve amiralleri, kentte de bu 3 devletin başkonsolosları bulunuyordu. Bu nedenle şehir, her türlü yağmaya açıktı. 

Zafer kazanıldı, Türk bayrağı dalgandı!

Beklenen gün gelmişti. 9 Eylül sabahı, 5. Süvari Kolordusu'nun 1. ve 2. Süvari Tümeni Bornova'ya girdi. Karşılarına çıkan Yunan askerlerini geri püskürtüp İzmir'e hareket ettiler.

Mustafa Kemal Paşa'nın askerleri artık İzmir'deydi. 2. Tümen 4. Alay Komutan Yardımcısı Yüzbaşı Şerafettin Bey komutasındaki süvariler, Kordonboyu'ndan Pasaport iskelesine girdiler. Burada bir Rum tarafından atılan bombayla yaralanan Şerafettin Bey, aldırış etmeden atını sürmeye devam etti.

Saat 10.30'da İzmir Hükümet Konağı'nda Türk bayrağı dalgalanmaya başladı! Zafer böyle kazanıldı...

Yorumlar (0)