Merkez bankalarının yeni trendi: Negatif faiz oranları

Negatif faiz oranları küresel ekonomide yer edinmeye başladı ve merkez bankaları bir çıkış yolu bulmaya çalışıyor.

EKONOMİ 20.10.2019, 15:40
Merkez bankalarının yeni trendi: Negatif faiz oranları

Reuters’in haberine göre, merkez bankaları yavaşlayan küresel ekonominin acılarını azaltmak için yoğun bir çaba sarf ediyor fakat negatif politika faizleri kendi başına bir sorun teşkil ediyor.

Uzmanlara göre, siyasiler bu gibi durumlarda gerekli maliye politikaları ve yapısal reformlarla büyümeyi iyileştirmeye çalışır ve faiz oranlarının artmasını sağlayacak ortam oluşturur. Fakat Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Çin arasındaki ticaret savaşları, Almanya’daki eli sıkı hükûmet harcamaları, bitkin Brexit süreci ve genişlemeci hükûmet politikaları, merkez bankalarını kurtarma çabalarına dair politikalar yapmakta zorluyor ve büyük olasılıkla daha da fazla negatif getirili borca yol açıyor.

Yan etkilere yol açabilir

Japon Merkez Bankası Başkanı Haruhiko Kuroda, gerektiğinde kullanılacak araçların olduğunu belirterek, “Para politikasının etkilerinin bariz bir şekilde azaldığını düşünmüyorum.” ifadelerinde bulundu. Kuroda düşük faiz oranlarının uzun süredir var olmasıyla ilgili “finansal sistemde yan etkilere yol açabileceğini ve dikkatli olunması gerektiğini” savunuyor.

Avrupa ve Japonya’da negatif faiz oranları günlük yaşantının bir parçası ve ABD dâhil birçok farklı ülkenin merkez bankası da politika faiz oranlarını düşürüyor.

"Bu durumla nasıl baş edeceğimiz çok açık değil"

Stanford Üniversitesi Ekonomi Profesörü John Taylor, Uluslararası Finans Enstitüsünde verdiği bir demeçte konuyla ilgili “Bu durumla nasıl baş edeceğimiz çok açık değil.” diye konuştu.

Taylor, enstitüde gerçekleşen bir merkez bankacılığı panelinde konuşma yaptı ve panelde 2007-2009 finansal krizinden bu yana manzaranın ne denli değiştiğinden bahsetti. Alışılmadık politikaların uygun olup olmadığı tartışması bir yana geleneksel merkez bankacılığının hayatta kalıp kalamayacağı şimdiki tartışmaların odak noktasını oluşturuyor. Negatif faiz oranları gibi gariplikler kendi kendini güçlendirip güçlendirmeyeceği ve merkez bankalarının açıktan açığa çıkış yolunu sağlayacak maliye politikaları için hükûmetleri finanse edip etmeyeceği soruları ise ekonomistler arasında gündemde.

Eski ABD Merkez Bankası Fed Başkan Yardımcısı ve yatırım yönetimi şirketi BlackRock’ın kıdemli danışmanı Stanley Fischer, “Para politikasının iyi işlememesi durumunda politikacıların maliye politikasını yönetmelerini kolaylaştırmalıyız.” diyerek konuyla ilgili değerlendirmede bulunuyor.

Ahlaki tehlike

Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Dünya Bankasının bu hafta gerçekleşen toplantıları iki konu üzerine odaklandı: kaçınılan “politika şokları” tarafından yönlendirilen küresel ekonomik yavaşlama ile emekli fonları, bankalar ve genel finansal istikrar riskleri. Bu riskler, IMF’nin tahminine göre yaklaşık 15 trilyon dolar tutarında ve bonolar negatif faiz oranlarına tabi tutuluyor.

Bazı uzmanlara göre kolaylaştırılmış para politikası ile ticaret savaşının yarattığı riskler ile diğer var olan riskler ortadan kaldırılabileceğini savunurken, bazı uzmanlar ise merkez bankalarının uyguladığı bu politikaların ekonomik yavaşlama sinyalleri içerebilmesi yüzünden “ahlaki tehlike”nin etkilerini görebileceğinden endişe duyuyor.

Fitch Ratings’in baş ekonomisti Brian Coulton, “Hükûmetlerin yarattığı zararları kapatabilmek için merkez bankalarının elinden geleni yaptığına dair merhametli bir bakış açısı mevcut.” diyerek bu yaklaşımın yanlış olduğunu vurguluyor.

Coulton, “Merkez bankalarının bütün bu büyüme zorluklarının üstesinden gelebileceğine dair yanlış bir inanç var ve bu çok büyük tehlikeler yaratabilir.” diye de ekliyor.

Fakat merkez bankalarının bunu gerçekleştirmekten başka bir seçeneği olmayabilir.

Aşağı yönlü riskler

IMF-Dünya Bankası Toplantıları arifesinde IMF ekonomistleri, küresel ekonomi için 2008-2009 finansal krizinden daha düşük bir büyüme tahmini belirleyerek, konferans için karamsar bir ruh hali yarattı.

IMF’yi yönlendiren komite, üye ülkelerin “riskleri elimine etmek için gerekli tüm politika araçlarını kullanmaları” gerektiğini Cumartesi yayımlanan bir bildiride belirtti.

Faiz oranlarının sıfıra yakın veya altında olmasıyla birlikte, varlık alımları merkez bankaları için yeni bir politika aracı olarak karşımıza çıkıyor. Avrupa Merkez Bankası (ECB), örneğin, politika faizini yüzde eksi 0,5 gibi rekor bir değere çekti ve piyasalarda uzun bir süre kalacağı tahmin edilen bir tahvil alım programını uygulamaya koydu.

Artık ECB başkanlığından ayrılan Mario Draghi Cuma günkü IMF toplantısında “Euro bölgesi büyüme görünümünü çevreleyen riskler aşağı yönlü olarak gözlemleniyor. Yönetici kurul tüm araçlarını kullanmak içi hazır durumda.” diye konuştu.

Diğer ülkeler de faiz indiriyor

Euro bölgesi, ABD ve Japonya dışında, diğer ülkeler de faiz oranlarını gevşetiyor. Rusya Merkez Bankası Başkanı Elvira Nabiullina ekonomik büyümenin yavaşlaması ve enflasyonun küçülmesiyle, faiz oranlarını azaltırken “daha keskin” olacağını belirtmişti.

Aynı şekilde Ukrayna Merkez Bankası Başkan Yardımcı Kateryna Rozhkova da kademeli bir şekilde faiz oranlarını azaltacaklarını bildirmişti.

Hastalık belirtisi

Uzmanlar, düşük faiz oranları büyümeyi desteklerken, fazla uzlaşmacı para politikasının sonucu yatırımcıların risk iştahının daha da artmasına yol açabileceğini düşünüyor.

Öte yandan, IMF’nin para ve sermaye piyasaları departmanı direktörü ve finansal danışmanı Tobias Adrian, “Yan etkiler konusunda endişeli değiliz, yatırımcılar bu yüzden kazanca erişebiliyor.” değerlendirmesinde bulundu.

İzlanda Merkez Bankası Başkanı Ásgeir Jónsson’a göre negatif faiz oranları bazı “altta yatan derin problemler”i saklıyor olabilir ve “gelişmiş ülkeler için bir hastalık belirtisi” taşıdığını da ekliyor.

Yorumlar (0)