Siyasi krizin ortasında bir lider: Nicolas Maduro

Venezuela Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro, bu yılın başlarında Juan Guaido’nun kendisini geçici cumhurbaşkanı ilan etmesi ve ülkede hükümet karşıtı ayaklanmaların patlak vermesi üzerine gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Nicolas Maduro’nun hayatına ve siyasî kariyerine dair detaylar haberimizde…

DÜNYA 02.05.2019, 13:06 02.05.2019, 13:11
Siyasi krizin ortasında bir lider: Nicolas Maduro

Nicolas Maduro, 23 Kasım 1962’de Venezuela’nın başkenti Caracas’ta dünyaya geldi.  Venezuelalı siyasetçi ve işçi lideri Maduro, Mart 2013’te hayatını kaybeden Cumhurbaşkanı Hugo Chavez’in kalan görev süresini tamamlamak için yapılan seçimi kazandı. Ekim 2012-Mart 2013 tarihlerinde başkan yardımcılığı görevini yürüttükten sonra, Chavez’in ölümünün ardından geçici cumhurbaşkanı oldu. 'Chavismo'nun  (Chavez taradından kurulan siyasi sistem ve ideoloji) güçlü bir destekçisi olan Maduro, kazandığı seçimde Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi’nden adaydı.

Maduro, orta halli bir ailenin çocuğuydu. Babası, sol siyaset ve işçi hareketi ile ilgileniyordu. Maduro da sol siyasete olan ilgisi nedeniyle, üniversite eğitimi almak yerine sendikacılık eğitimi almak için Küba’ya gitti.  Daha sonra Caracas’ta otobüs şoförü olarak çalışırken, transit işçiler sendikasının temsilcisi oldu.

Maduro'nun yükselişi başladı

Başarısız bir darbe girişimine öncülük ettikten sonra Chavez, 1992 yılında hapis cezasına çarptırıldığında, Maduro ve gelecekteki eşi Cilia Flores, Chavez’in serbest bırakılması için bir kampanya düzenledi. Chavez, 1998’de hapisten çıktı ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandı. Böylece, Maduro ve eşi Cilia Flores’in de yükselişi başlamış oldu.

1999 yılında Maduro, yeni anayasayı yazan Kurucu Meclis’in bir üyesiydi. Aynı yıl Maduro, Temsilciler Meclisi’nde de görev yaptı. 2000 yılında da Ulusal Meclis’e giren Maduro, dışişleri bakanı olana kadar meclis başkanlığı görevini sürdürdü.

Latin Amerika’da sosyal, politik ve ekonomik anlamada bütünleşme sağlamayı ve bölgedeki ABD etkisini azaltmayı amaçlayan ‘Latin Amerika için Bolivarcı İttifak’ın hedeflerini gerçekleştirmek için çalıştı. Ayrıca, Venezuela’nın Libya Devlet Başkanı Muammer el-Kaddafi ve İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile dostça ilişkiler geliştirmesine yardımcı oldu.

Maduro’nun yönetimdeki ağırlığı, özellikle Chavez’in sağlığının bozulmasıyla başladı. Chavez, 2011 yılında kanser olduğunu açıklamıştı. Ekim 2012’de Chavez’in cumhurbaşkanlığı seçimindeki zaferinden sonra Maduro, başkan yardımcısı oldu. Aynı zamanda Maduro’nun eşi de Venezuela’da başsavcı olarak görev yapıyordu. Böylece Maduro ve eşi, ülkenin en güçlü siyasi çifti olarak algılanmaya başladı.

Chavez, Maduro’yu halefi olarak gördü

Chavez, Aralık 2012’de Küba’ya bir ameliyat için gitmeden önce, hayatta kalmaması durumunda Maduro’yu kendi halefi olarak gördüğünü söyledi. Maduro, 5 Mart 2013 tarihinde Chavez’in hayatını kaybettiğini duyurdu. Daha önce, Venezuela’nın ‘emperyalist’ düşmanlarını Chavez’i zehirlemekle suçlamıştı. Chavez’in ölümünden sonra Maduro, 29 Nisan’da cumhurbaşkanı olarak yemin etti ancak iktidarı kontrol etmekte yeterince başarılı olamadı.

Maduro, bölünmüş durumda olan ülkesini bir araya getirmeye çalıştı ancak ekonomide yaşanan kriz nedeniyle 2014’ün başlarında orta-sınıf kesimden birçok vatandaş, hükümeti protesto etmek için sokaklara döküldü. Diğer bir yandan ülkenin gecekondu mahallesi sakinleri Maduro’nun yanında yer aldı. Ordu ve polisler de onu desteklemek için harekete geçtiler.

Chavismo hareketi içinde üç grup nüfuz için mücadele ediyordu: Küba ile güçlü bağları olan sol görüşlü siviller, 1992 yılında başarısız bir darbeye katılan ordu subayları ve güçlü bir desteğe sahip olan bölgesel liderler. Maduro, gerçekleştirdiği işten çıkarmalar ve yeni atamalarla, sol görüşlü sivilleri desteklediğini göstermiş oldu.

Ekonomide sıkıntılar baş gösterdi

Venezuela ekonomisi, petrol fiyatlarının azalmasının bir sonucu olarak sıkıntıya girdi.  Ham petrol üretimi, giderek daha yüksek oranlarda viskoz (az akışkan) petrolden oluşmaya başladı. Bu petrolün rafine edilmesi oldukça yüksek maliyetliydi.

Ekonomi, sanayi üretiminin azalması ve petrol dışı ihracatın azalmasıyla daha da sıkıntıya girdi. Petrol, ihracat gelirlerinin yüzde 95’ini oluşturuyordu. Hükümetin sanayi sektörüne yeterince yatırım yapamaması, elektrik ve çelik gibi endüstrileri millileştirmesi gibi faktörlerin ekonominin kötüye gitmesinde etkili olduğu iddia edildi.  

Enflasyon da ciddi derecede yükselişe geçti. İthalat kapasitesi azaldıkça, tuvalet kâğıdı, süt, un ve ilaç gibi bazı temel maddelerde sıkıntılar yaşanmaya başladı.

Maduro, yaşanan bu ekonomik kriz karşısında etkili bir politika uygulayamadı. Enflasyon artmaya devam edince, para da değer kaybetti. Bunun sonucu olarak da bütçe açığı artış gösterdi. Ekonomide yaşanan bu sıkıntılar, sağlık ve eğitim gibi alanlarda verilen hizmetlerin aksamasına neden oldu.

Maduro, ABD’yi Venezuela ekonomisinin durumundan dolayı suçlamaya devam etti. 2018’in başlarında enflasyon yüzde 2 bin 400’e fırladı. IMF, yıl sonuna kadar enflasyonun yüzde 13 bine ulaşacağı tahmininde bulundu.

Kötü beslenme sıkıntısının artmasıyla birlikte Kolombiya, Brezilya ve diğer ülkelere göç eden Venezuellalıların sayısı günde 5 bin kişiye ulaşmıştı.

Yeniden cumhurbaşkanı seçildi

Maduro, Mayıs 2018’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandı. 10 Ocak’ta yemin ederek görevinde ikinci döneme başladı. Ocak ayında muhalefet lideri Juan Guaido’nun kendisini geçici cumhurbaşkanı ilan etmesinden sonra Venezuela hem siyasi hem de insani anlamda bir krizin ortasında kaldı. Venezuela sokaklarında muhalefet destekçileri ve hükümet destekçileri arasındaki şiddetli çatışmalar hala devam ediyor.

Yorumlar (0)