İran ile İsrail ezeli düşman mıydı? -1-

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran'ın nükleer silah geliştirdiği gizli bir tesisi tespit ettiklerini ileri sürdü. Netanyahu, tesisin deşifre olması nedeniyle İran'ın burayı imha ettiğini iddia etti. Peki, iki ülke arasındaki ilişkilerin tarihsel süreci ve kırılma noktaları nelerdir? İsrail ve İran tarih boyunca düşman mıydı, yoksa dostane ilişkilere sahip oldular mı? Ayrıntılar haberimizde...

DÜNYA 10.09.2019, 11:33 10.09.2019, 16:39
İran ile İsrail ezeli düşman mıydı? -1-

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, pazartesi günü yaptığı açıklamada, İran'ın gizlice nükleer silah geliştirdiğini ancak İsrail'in tesisi tespit etmesinden sonra gizli bölgenin yine İran tarafından imha edildiğini ileri sürdü.

Binyamin Netanyahu, İran'ın İsfahan kentinin güneyindeki Abade'de bulunan bir tesiste nükleer silah geliştirdiği iddiasında bulundu. "İran, bu tesiste nükleer silah geliştirmek için deneyler yaptı." ifadesini kullanan Netanyahu, "İsrail istihbaratı bunu ortaya çıkardığı zaman bölgeyi imha ettiler." dedi.

İran, İsrail liderinin savaş için bahane aradığını ileri sürerek suçlamaları reddetti.

Irak'ın işgalini hatırlattı

Bu durum akıllara, ABD'nin 2003 yılında kitle imha silahları olduğu gerekçesiyle Irak'ı işgal etmesini getirdi. İşgal öncesi ABD Merkez İstihbarat Teşkilatı (CIA), Irak'ta kimyasal silah üretildiğine dair bir rapor hazırlamış ve işgali meşru hâle getirmeye çalışmıştı. Fakat söz konusu silahlar bulunamadığı gibi, ABD’li emekli politikacılar ve eski CIA çalışanları Irak’ta kimyasal silahların olmadığını bildiklerini, işgal için bir suç isnat edilmesi gerektiği için 'kimyasal silah' iddialarını ortaya attıklarını itiraf etmişlerdi. Iraklı bir kimya mühendisinden uydurma bilgiler alan dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powel, 2003 senesinde BM’de Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’in kimyasal ve biyolojik silah sahibi olduğuna dair brifing vermiş ancak Powel’ın bilgi kaynağı olan kimya mühendisi, tüm bilgilerin yalan olduğunu ve bahane olarak kullanıldığını itiraf etmişti.

Tarihsel süreçte İsrail-İran ilişkileri nasıldı?

İran ve İsrail, birbirleriyle ortak sınırı bulunmayan, şimdiye dek orduları doğrudan savaşmamış ve birbirlerinin topraklarında hak iddia etmemiş iki ülke.

"Nikâhsız evlilik"

1948 yılında İsrail devletinin kuruluşundan 1979 İran İslam Devrimi'ne kadar olan dönemde, iki ülke arasında stratejik bir ortaklıktan söz edilebilir. 1960'lı yıllarda ABD'nin Sovyetleri çevreleme politikasının bir gereği olarak İran ve İsrail, oldukça yakın bir ilişki kurdu. İlk İsrail Başbakanı David Ben-Gurion tarafından geliştirilen 'çevre ülkeler' doktrini çerçevesinde Türkiye ile birlikte İran da partner ülke olarak görüldü. İran, İsrail'i resmî olarak tanımasa da uzmanlar o dönemdeki ilişkiyi 'nikâhsız evlilik' olarak nitelendirdiler.

Irak'ta 1958 yılında gerçekleşen ihtilalin ardından burada yaşayan Yahudilerin İsrail'e güvenli bir şekilde transfer edilebilmesi için İran yönetimi büyük çaba harcadı. İhtilal sonrası Irak'ın Bağdat Paktı'ndan çekilmesiyle pakt işlevsiz duruma geldi. Fakat Irak'ı kendisine karşı büyük bir tehdit olarak gören İsrail, Ortadoğu bölgesinde yeni bir paktın oluşumu için harekete geçti.

İsrail Başbakanı Ben Gurion, son derece gizli çalışmalar yürüterek, bölgenin Arap olmayan ülkeleri İran, Etiyopya ve Türkiye ile birer güvenlik iş birliği antlaşması imzaladı. Bu oluşumda en aktif alan ise istihbarat oldu. 'Üç uçlu gladyatör kılıcı' anlamına gelen Trident isimli bir istihbarat ağı oluşturuldu. İran istihbaratı SAVAK, Türkiye istihbaratı MİT ve İsrail istihbaratı MOSSAD, senede iki defa toplantı düzenleyerek istihbarat paylaşımında bulundu.

İsrail'in petrol tedarikçisi

İran ve İsrail arasındaki ekonomik ilişkiler de dikkat çekiciydi. İran'ın önemli bir petrol üreticisi olması iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesinde etkili bir faktör oldu.

İsrail, 1973 Yom Kippur Savaşı'nın ardından temel ihtiyacı olan petrolü, Kuveyt, Venezuela, SSCB ve İran gibi ülkelerden temin edebildi. İran petrolü, kalitesinin yüksek olması, Hayfa rafinerisinin damıtma standartlarına uyması ve ekstra maliyet gerektirmemesi nedeniyle ön plana çıktı.

İran, 1960'lı yıllardan itibaren, İsrail'in en önemli petrol tedarikçisi konumuna geldi. İsrail ile İran arasındaki petrol ticareti, Eilat ile Aşdod arasına kurulan petrol boru hattı ile sağlandı. İran'dan yola çıkan petrol tankerlerinin taşıdıkları ham petrol, önce İsrail'in Eilat limanından Aşdod'a, daha sonra da Hayfa'ya pompalanmaya başladı. Petrol boru hattının kapasitesinin artırılmasıyla iki ülke arasındaki petrol ticaretinin hacmi de genişledi.

İran'dan Irak'taki Yahudilere yardım

Muhammed Rıza Şah Pehlevi, kendisinin doğal düşmanı olan Sünni Arap devletleri ile İsrail arasındaki savaşı ulusal çıkarlarına uygun gördü. Bu nedenle İsrail ile iyi ilişkiler kurmanın hem kendi yönetimine hem de ülkesine fayda sağlayacağını düşündü. 1958 yılında gerçekleşen ihtilalden sonra Irak'ta mahsur kalan Yahudilerin, İran üzerinden İsrail'e ulaşmalarını sağlamak için Tahran'dan Tel Aviv'e uçak seferleri düzenledi.

Aynı zamanda, İran'da birçok İsrail vatandaşı ve firması iş yapıyordu. İlk olarak 1977 yılındaki orta menzilli füze projesi olmak üzere iki ülke arasında çok sayıda askerî sanayi projesinde iş birliği gerçekleştirildi.

İsrail'den tüm alanlarda destek!

İsrail, İran ile iyi ilişkiler kurarak hem İran'da yaşayan yaklaşık 90 bin civarında Yahudi'nin hayatını güvenlik altına almayı hem de bölgede bir partner ülke kazanmayı hedefledi. İran'ı ihtiyaç duyduğu bütün alanlarda desteklemeye çalışan İsrail, bu kapsamda İran Silahlı Kuvvetleri'nin yapılandırılmasına yardım etti. İran askerleri ve SAVAK ajanları, MOSSAD ve İsrail'in yurt içi gizli servisi olan Şin Bet tarafından özel olarak eğitildi. Ayrıca, İranlı tarım uzmanları da İsrail tarafından yetiştirildi.

SAVAK'ın adamları, sürekli İsrail'e giderek Irak rejim muhalifi Kürtlerin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yürüttüler. İsrail yönetimi de Filistin kamplarında eğitilen İran rejim muhalifleri hakkında İran istihbaratına bilgi sağladı.

Şah döneminde İsrail ile oldukça iyi ilişkiler kurdu ancak başını İmam Ruhullah Musavi Humeyni'nin çektiği mollalar, bu ilişkiyi sert bir şekilde eleştirdiler. O dönem İsrail'in satın aldığı petrolün yarısının İran'dan temin edilmesine ilişkin Ayetullah Humeyni şu ifadeleri kullanmıştı: "İran halkının Şah’a karşı ayağa kalkmasının sebeplerinden birisi de onun gasıp (zor kullanan) İsrail’i desteklemesidir. İsrail’in petrolünü temin ediyor, İran’ı İsrail mallarını kullanma pazarı hâline getirmiş ve diğer manevi destekleri... Ve sırf kamuoyunu yanıltmak için sadece İsrail’i kınamakla yetiniyor. Müslüman İran halkı ve diğer beldelerden olan hiçbir Müslüman ve esasen hiçbir özgür insan İsrail’i resmî olarak tanımaz ve biz her zaman Filistinli ve Arap kardeşlerimize destek olacağız."

1979 İran İslam Devrimi'nin ardından iki ülke arasındaki ilişkilerin geçirdiği dönüşümü, yazı dizimizin ikinci bölümünde görebilirsiniz.

Yorumlar (0)