İran ve İsrail ezeli düşman mıydı? -2-

İran ile İsrail arasındaki ilişkilerle ilgili yazı dizimizin ikinci bölümünde 1979 İran İslam Devrimi'nin ardından iki ülke arasındaki ilişkilerin geçirdiği dönüşümü irdeleyeceğiz.

DÜNYA 10.09.2019, 16:10 10.09.2019, 16:49
İran ve İsrail ezeli düşman mıydı? -2-

Siyasi diktatörlük ve ekonomik kalkınma programları, 1979 yılında Muhammed Rıza Şah Pehlevi'nin sonunu getirecek bir devrime neden oldu. Küçük bir protesto hareketiyle başlayan tepkiler, Şah liderliğindeki monarşinin devrilmesi ve Ayetullah Humeyni’nin liderliğinde İslam Cumhuriyetinin kurulmasıyla sonuçlanan büyük bir devrime dönüştü.

1979 İran İslam Devriminin gerçekleşmesinin ardından Batı ve İsrail ile iyi ilişkilere sahip olan Şah, ülkeden ayrılmak zorunda kaldı. Yönetime artık mollalar sahipti. Yeni yönetim, Batı ve İsrail ile tüm ilişkileri koparmaya karar verdi. Ayrıca, 'ne batı ne de doğu' sloganı ile tam bağımsız bir politika yürütüleceği ve İslami yönetim biçiminin gereği olarak Müslüman ülkelerle daha samimi ilişkiler kurulacağı duyuruldu. Böylece, İran kendisini Arapların yanında konumlandırmış oldu. Yaşanan gelişmelerin ardından İsrail'in bölgedeki konumu, önemli bir ilişkiye sahip olduğu partneri kaybetmesi nedeniyle iyice zayıfladı.

İsrail'in petrol arzı tehlikeye girdi

İran'da iktidarı ele geçiren Humeyni yönetimi, İsrail ile politik, diplomatik veya ekonomik ilişkiler içerisinde bulunmak istemediğini bildirdi. Devrimden önce İsrail için 'petrol kaynağı' olarak görülen İran, politikasını tamamen değiştirdi. İsrail, Eilat-Aşkelon boru hattına devamlı olarak petrol tedarik eden İran'dan mahrum kaldı. Petrol arzı tehlikeye giren İsrail, yeni arayışlar içerisine girdi.

İsrail için İran'ın kaybedilmesi kolaylıkla kabul edilebilecek bir gelişme değildi. Bu nedenle İsrail, iktidarı ele geçiren mollalarla ilişki kurmak için çaba harcamaya devam etti. Bunu da İsrail dışındaki en büyük nüfus olan İran Yahudileri üzerinden yapmaya çalıştı. Bu dönemde İsrail, kendisini İran-Irak Savaşı esnasında 'İslam düşmanı' ve 'küçük şeytan' olarak nitelendiren Humeyni rejimine askerî anlamda destek verdi.

İran-Irak savaşı patlak verdi!

İran-Irak Savaşı, devrimin 'rejim ihracı' söyleminde bulunması ve Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak'ın bunu kendisine yönelik bir tehdit olarak değerlendirmesi sonucu 1980 yılında patlak verdi. Bölgede bulunan diğer devletler, savaşan taraflardan birinin yanında durmak zorunda kaldı. Libya, Suriye, Güney Yemen, Cezayir ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) savaşın ilk yıllarında İran'a destek verdi. İsrail de Irak'ı potansiyel düşman olarak görmesi sebebiyle İran'ın yanında durmayı tercih etti.

Savaş nedeniyle Arap ülkelerinin kendi aralarında bölünmeleri en çok İsrail'e fayda sağladı. Çünkü dünyanın dikkati Filistin sorunundan uzaklaşmış ve İsrail'e bu ülkelerden gelen tehditler azalmış oldu.

Humeyni, radikal anti-Siyonist söylemlerini artırdı. Buna rağmen, İran'ın İsrail ile ilişki kurması ve bunu da bölgede Şii devrimini yaygınlaştırmak için yapması, Libya ve Suriye'nin İran'a destek vermekten vazgeçmesine neden oldu.

İsrail'den İran'a silah yardımı teklifi

1980 yılında başlayan İran-Irak savaşının ilk yıllarında İran, hiç iyi durumda değildi. Muhammed Rıza Şah Pehlevi döneminden itibaren İran ordusunun silah ihtiyacının yüzde 90'ının ABD tarafından karşılanması ve devrimin ardından İslam rejiminin ABD ile ilişkileri koparması sebebiyle artık bu kanaldan silah temin edemeyen İran ordusunun cephane, silah ve diğer ikmal malzemeleri neredeyse tükendi.

İsrail, İran ordusunun yaşadığı sıkıntının farkındaydı. Bu nedenle İran'a ihtiyaç duyduğu silahların en azından bir kısmının karşılanmasını teklif etti. Her ne kadar 'küçük şeytan' ilan etse de, İsrail'in teklifini kabul etmek Humeyni için makuldü. Böylece izolasyondan biraz da olsa sıyrılacaktı.

İsrail'in yaptığı bu teklifin nedeni, İran ile savaşan Irak'ın 1980'lerin başından beri nükleer silah üretmeye çalıştığı iddiasıydı. Bu, İsrail veya İran'ın kabul edebileceği bir şey değildi.

İran gizli servisi, İsrail Hava Kuvvetlerine ait uçakların Irak'ta bulunan Osirak nükleer tesisini bombalaması için gerekli istihbarat bilgileri sağladı. Alman Ortadoğu uzmanı Fürtig, iki ülke arasındaki gizli iş birliğinin büyük boyutlarda olduğuna dikkat çekerek, "Her iki ülke de bu iş birliğini saklamaya çalışıyordu. Bunu ortaya çıkarmak, ne İranlıların ne de İsraillilerin işine geliyordu." demişti.

İsrail, eski müttefiki İran'ın ihtiyaçlarını karşılama hususunda asla mesafeli davranmadı. Hatta ABD'den yükselen olumsuz sesleri önlemek amacıyla başbakan seviyesinde diplomasi gerçekleştirdi.

İki ülke arasında örtülü ilişkiler

İngiliz Observer gazetesinde yer alan bir haberde, İsrail'in 1979 yılından önce İran'a silah satan devletlerin başında olduğu ve bu satışların yıllık 500 milyon doları bulduğu bildirilmişti. Habere göre, 1980'de İran-Irak savaşının başladığı sırada, İsrail Savunma Bakanı Yardımcısı ile İran temsilcisi Paris'te görüşmüş ve İran'daki Yahudilerin İsrail'e transfer edilmelerine karşılık silah pazarlığında bulunmuşlardı. Yahudi vatandaşlarının İsrail'e göçmelerine İran tarafından izin verilmişti. İsrail de İran'a F-4 ve F-5 savaş uçakları ile M6 tanklarının yedek parçalarını vermişti.

1990'lı yıllarda da eski bir İsrailli asker olan Nahum Manbar'ın İran'a kimyasal silah malzemesi sattığı ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine Manbar, yasaklanmış olmasına rağmen düşman bir ülke ile iş birliği yapmak ve casusluk suçlaması ile 16 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Bir süre sonra Manbar'ın İsrail gizli servisi ile ilişkileri tespit edilmişti.

Bir diğer olay ise meşhur Ofer ailesinin adının geçtiği skandal... Bu olay, İsrail ile İran arasındaki örtük ilişkilerin en güzel örneklerinden biri olmuştu. İsrail'in en zengin iş insanı Sami Ofer, İran'a 8,65 milyon dolarlık gemi satmış ve bu ülkenin petrolünü başka ülkelere pazarlamıştı. Ofer, bu olayın ortaya çıkmasının ardından Tel Aviv'deki evinde ölü bulunmuştu. Ofer ailesi, İran ile kurulan ticari ilişkilerden İsrail gizli servislerinin haberdar olduğunu açıklamış ama kısa bir süre sonra bu inkâr edilmişti.

Gerilimin fitili ateşlendi

İsrail ile İran arasındaki resmî ilişkiler, 1979 yılında kesilse de gayriresmî ilişkiler, özellikle İran-Irak savaşı sırasında devam etti. Fakat İranlı yöneticilerin çok sert açıklamalarına rağmen itidalli davranmayı tercih eden İsrailli politikacılar, 1990'lı yıllardan itibaren İran’dan ümidini kesti ve İran’ın sert söylemlerine karşılık vermeye başladı.

İran yönetiminin tavizsiz tutumu ve İsrail’in artık bölgede önceki gibi izole olmaması nedeniyle iki ülke arasındaki gerilimin fitili ateşlendi.

Yorumlar (0)