Beynimiz artan enflasyonlarda tasarruf moduna geçiyor!

Özellikle COVID sonrası dönemde dünyada artan enflasyon rakamları fiyat pahalılığı riskini ortaya çıkardı. Pek çok ülkedeki milyarlarca insan fiyat pahalılığı ile mücadele etmeye çalışırken yapılan araştırmalar insanların büyük bir çoğunluğunun finansal zorluk yaşadığını gösteriyor. Yeni yapılan araştırmalara göre beynimiz bize bu zor zamanlarda yardımcı olabilir. Adeta bir risk değerlendirme sistemi gibi çalışan beynimiz fiyat pahalılığının yaşandığı bir dünyada tasarruf yapmamıza olanak sağlıyor? Peki, beynimiz bu tasarrufu nasıl sağlıyor? Ürün alırken ve fiyatları incelerken beynimiz nasıl çalışır? Risk gerçekten önlenebilir mi? Merak edilenler haberin ayrıntısında yer alıyor…

BİLİM-TEKNOLOJİ 16.08.2022, 21:40 18.08.2022, 10:52
Beynimiz artan enflasyonlarda tasarruf moduna geçiyor!

İki yıl önce, milyonlarca insan işsizken, merkez bankacıları ve politikacılar ABD ekonomisini pandemi kaynaklı resesyondan çıkarmaya çalışıyordu ve bu dönemde enflasyon sonradan düşünülmesi gereken bir parametre olarak görülüyordu. Aradan geçen bir yılın ardından, işsizliğin düşmesi ve enflasyon oranının yükselmesiyle, aynı politika yapıcıların çoğu fiyat artışlarının geçici olduğu konusunda ısrar etti. Bu sorunların ana nedeni olarak yıpranmış tedarik zincirleri, işgücü kıtlıkları ve er ya da geç kendisini düzeltecek olan diğer sorunlar gösterildi. Günümüzde, enflasyon oranları 1980'lerin başından beri en yüksek seviyeye ulaşmışken Biden yönetimi yetkilileri yeterince iyi önlemler almadıklarını kabul ediyorlar. Çalışma İstatistikleri Bürosu'nun son raporuna göre, mayıs ayında yıllık enflasyon oranı, tüketici fiyat endeksi ile ölçülen 1981'den bu yana en yüksek seviyesi olan %8,6'ya ulaştı. Diğer enflasyon ölçütleri de, TÜFE ile aynı ölçüde olmasa da, geçtiğimiz yıl içinde önemli artışlar gösterdi.

44 gelişmiş ülkenin 37’sinde enflasyon rakamları en az iki katına çıktı

Amerika Birleşik Devletleri'nde enflasyon o kadar uzun bir süredir nispeten düşük seviyelerde devam etti ki, ABD'li nesiller için hızlı fiyat artışları uzak geçmişin bir kalıntısı gibi görünüyordu. 1991'in başı ile 2019'un sonu arasında, yıllık enflasyon ayda ortalama %2,3 artış gösterdi ve yalnızca dört kez %5'i aştı. Bugün, Amerikalılar enflasyonu ülkenin en büyük sorunu olarak değerlendiriyor ve Başkan Joe Biden sorunu çözmenin en büyük iç önceliği olduğunu dile getirdi. Ancak ABD, insanların enflasyonist sorunlar yaşadığı tek yer değil. Pew Araştırma Merkezi'nin 44 gelişmiş ekonomiden elde ettiği verilere göre, ülkelerin hepsinde tüketici fiyatlarının pandemi öncesi zamanlardan bu yana önemli ölçüde arttığı ortaya koyuldu. Dünya genelinde pek çok ülkede enflasyon rakamları pandemi öncesinin oldukça yukarısına çıktı. Bu 44 ülkenin 37'sinde, COVID-19'un son iki yıldır piyasaları etkilemesi nedeniyle bu yılın ilk çeyreğinde ortalama yıllık enflasyon oranı 2020'nin ilk çeyreğinde yaşanan enflasyon oranlarının en az iki katı arttı. Ancak durum bununla da sınırlı değil. Zira 16 ülkede ise ilk çeyrek enflasyonu iki yıl önceki seviyenin dört katından fazla. Bu analiz için, çoğunlukla son derece gelişmiş, demokratik ülkelerden oluşan bir grup olan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün verileri kullanıldı. Veriler, 38 OECD üye ülkesinin 37'sini ve ekonomik açıdan önemli diğer yedi ülkeyi kapsıyordu. Elde edilen verilerle göre dünya büyük bir enflasyon ve fiyat artışı tehlikesi ile karşı karşıya. İncelenen ülkeler arasında Türkiye, 2022'nin ilk çeyreğinde açık ara en yüksek enflasyon oranına sahipti: Türkiye 2022 yılının ilk çeyreğinde %54,8'lik bir enflasyon artışına şahit oldu.

İsrail’de enflasyon rakamları 25 kat arttı

Enflasyonun son iki yılda en hızlı arttığı ülke ise İsrail oldu. İsrail'deki yıllık enflasyon oranı, 2012'nin başından 2021'in ortalarına kadar her çeyrekte %2'nin altındaydı. Bazı durumlarda ise negatif enflasyon yaşamıştı. 2020'nin ilk çeyreğinde oran %0,13 idi. Ancak nispeten hafif bir durgunluğun ardından İsrail'in tüketici fiyat endeksi hızla yükselmeye başladı: Bu yılın ilk çeyreğinde ortalama %3,36, yani 2020'nin aynı dönemindeki enflasyon oranının 25 katından fazla oldu. İsrail'in yanı sıra, 2020 ile 2022 arasında çok büyük enflasyon artışı olan diğer ülkeler arasında, 2022'nin ilk çeyreğinde enflasyon oranları %0,29'dan %5,67'ye yükselen ve iki yıl öncesine kıyasla neredeyse yirmi kat artış gösteren İtalya; 2020'nin ilk çeyreğinde -%0,13'lük enflasyon oranından bu yılın aynı döneminde %2,06 enflasyon oranına yükselen İsviçre; ve ekonomik türbülans geçmişi de bulunan Yunanistan yer alıyor. 2010'ların ortalarında Yunan ekonomisinin neredeyse erimesinin ardından, ülke birkaç yıl boyunca düşük enflasyon yaşadı. Buna pandeminin ilk baharı ve yazında başlayan birden fazla deflasyon dönemi de dahil. Ancak o zamandan beri fiyatlar yukarı fırladı: Yunanistan'da yıllık enflasyon oranı bu yılın ilk çeyreğinde %7,44'e kadar ulaştı. Ülkede iki yıl önceki enflasyon oranı ise %0,36'ydı yani neredeyse 21 kat artış yaşandı. Bu yılın ilk çeyreğinde ABD'de yıllık enflasyon ortalama %8,0'ın biraz altındaydı ve incelenen 44 ülke arasında 13. en yüksek orana sahipti. ABD'de ilk çeyrek enflasyon oranı, 2020'nin ilk çeyreğindeki seviyesinin neredeyse dört katı artış gösterdi.

Çoğu ülke benzer bir değişim gösterdi

Her ülkedeki mutlak enflasyon seviyesinden bağımsız olarak çoğu ülkedeki enflasyon grafiği aynı temel modele uygun şekilde değişim gösterdi ve son birkaç yıllık süreçte sadece küçük farklılıklar yaşandı. 2020'nin ilk çeyreğinde ortaya çıkan COVID’den önceki dönemde nispeten düşük seviyeler görülüyordu. O yılın geri kalanında ve 2021'e kadar sabit veya düşen oranlar görüldü çünkü birçok hükümet çoğu ekonomik faaliyeti keskin bir şekilde kısıtladı. Bu iki dönemin ardından artan aşı çalışmaları ve uygulamaları ile birlikte dünyanın normal sürecine dönmeye çalıştığı dönemde yani 2021 ortalarından sonlarına kadar olan dönemde ise yükselen oranlar görüldü. Ancak bu genel düşüş ve artış modelinde istisnalar var zira her ülkede enflasyon değişimleri tam olarak aynı şekilde yaşanmadı. Örneğin Rusya'da enflasyon oranları Ukrayna'nın işgalinin ardından yükselmeye geçene kadar pandemi dönemi boyunca istikrarlı bir şekilde yükseldi. Endonezya'da enflasyon pandeminin başlarında düşüş gösterdi ve düşük seviyelerde kaldı. Japonya, çok düşük enflasyon oranlarıyla yıllardır devam eden mücadelesini sürdürüyor. Suudi Arabistan'da ise durum tersine döndü: Enflasyon oranı pandemi sırasında yükseldi ancak daha sonra 2021'in sonlarında keskin bir şekilde düştü. 2022'nin başlarından itibaren tekrardan bir artış gösterdi ancak diğer ülkelerin yaşadığı enflasyon oranları düşünüldüğünde hâlâ oldukça düşük seviyelerde seyrediyor. Ülkedeki enflasyon oranı bugünlerde sadece %1,6.

Enflasyonun önümüzdeki dönemde düşmesi beklenmiyor

Enflasyonun önümüzdeki dönemde de azalması pek mümkün gözükmüyor. OECD'nin ara raporuna göre, nisan ayı enflasyon oranı, grubun 38 üye ülkesinden 32'sinde mart ayı rakamının önüne geçti. Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından 2022'nin ikinci çeyreğinde küresel enflasyonist baskılar arttı. Tedarik zinciri ve ulaşım sorunlarının yanı sıra artan oynaklık ve artan enerji, gıda ve emtia fiyatları küresel fiyat artışını hızlandırıyor. Savaş, düşük özel sektör güveni ve harcamaları nedeniyle bazı enflasyonist baskıları da azaltacak olsa da, genel küresel enflasyonun 2022-2023 döneminde hızlanacağı tahmin ediliyor. Temel senaryoya göre, küresel enflasyonun 2022'de %7,9'a, 2023'te ise %5,0'a ulaşması bekleniyor. Genel olarak, enerji bağımlılığı daha fazla olan ülkeler 2022'de daha yüksek enflasyonist etkiler hissedecek. Enflasyonun 2022-2023'te yüksek seviyelere çıkmasıyla hem yükselen hem de gelişmiş ekonomilerdeki tüketiciler ve işletmeler artan fiyatların baskısını giderek daha fazla hissedecekler. Daha yüksek fiyatlar, işletmelerin kar marjları üzerinde daha fazla baskı oluşturacak.

Savaş, COVID ve iklim değişikliği

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, daha yüksek enflasyonist baskılara katkıda bulunan ana risk olarak görülüyor. Emtia piyasalarında daha yüksek oynaklık, arz kesintileri ve ulaşım sorunlarının küresel tedarik zincirlerini bozacağı ve girdi fiyatlarını şişirmesi bekleniyor. Rusya'nın Avrupa'daki ham petrol ithalatına getirilen kısıtlamalar ve doğal gaza olan bağımlılığı azaltma çabaları da enerji fiyatlarında şoklara neden olacak ve küresel ulaştırma ve lojistik sektörlerini etkileyecek. En büyük ekonomilerde süregelen işgücü piyasası sorunlarının şirketler için işletme maliyetlerini şişirmesi ve yükselen enflasyon düzeyine katkıda bulunması bekleniyor. Yapılan tahminlere göre önümüzdeki dönemlerde işçi kıtlığı ücret artışlarını ve şirketleri baskı altına alacak. Çin'in sıfır COVID politikası da küresel arz sorunlarına katkıda bulunabilir. Son olarak, aşırı hava koşullarının, artan enflasyona katkıda bulunabilecek, tarımsal verimi ve gıda güvenliğini tehdit edebilecek ve ticari korumacılığı tetikleyebilecek uzun vadeli etkilerinin olması bekleniyor. Fransa ve Hindistan'daki mevcut kurak ve sıcak hava ile ABD ve Kanada'daki kuraklıklar büyük tahıl üreticilerinde 2022'de daha düşük mahsul verimiyle ilgili endişeleri artırdı.

Beynimiz ekonomiyi yönetebilir mi?

Hayat pahalılığı krizi görünüşe göre devam edecek. Tüm dünyada enflasyon oranı son dönemlerde oldukça yükseldi ve önümüzdeki dönemlerde daha da yükselmesi bekleniyor. Enerji, ulaşım, akaryakıt ve bakkaliyede fiyatlar arttıkça, dünya üzerinde milyarlarca insanın finansal zorluklar yaşadığına dair endişeler artıyor. Yakın tarihli bir anket, belki de şaşırtıcı olmayan bir şekilde, düşük fiyatların önümüzdeki ay tüketiciler için giderek daha önemli hale geleceğini gösteriyor. Bazı müşteriler hala iyi değer ve müşteri hizmeti algılarını hesaba katacak, ancak çoğunluk için, nereden alışveriş yapılacağına ve ne satın alınacağına karar verirken fiyat en kilit faktör olacak. Nörobilimdeki araştırmalar, beynimizin bunu başarmaya yardımcı olmak için son derece uygun olduğunu gösteriyor. Zor kararlar vermek, beynin farklı bölümlerinin bir sonuca varmak için birlikte çalışmasını gerektiriyor. Tipik olarak, insanlar bir şey satın alma konusunda karar verirken, psikologların değerlendirme sistemi veya seçim sistemi dedikleri iki süreçten birini kullanıyorlar. Değerleme sistemi risk ve korku kavramlarını işleyen ventromedial prefrontal korteksi ve bazal ön beynin ödül sistemi bölgelerini çalıştırır. Böylelikle beyin seçenekleri algılanan değerlerine ve olası ödüllerine göre sıralar.

En iyi ve en hızlı ödül

Sınırlı bir bütçeyle süpermarkette yiyecek alışverişi yaptığınızı hayal edin. Kalabalık ahırlarda barındırılan tavuklardan 50 TL'ye bir kutu yumurta veya 80 TL'ye serbest dolaşan tavuklardan bir kutu yumurta satın alabilirsiniz. Tavukların serbestçe dolaşmasının etik olarak tercih edilebilir olduğunu bilseniz bile, sonunda daha ucuz yumurtaları satın alabilirsiniz. Bu durumda, seçimi tamamen fiyata dayandırırsınız çünkü değerleme sistemi insanları kendilerine en iyi ve en hızlı ödülü verecek olan seçeneğe yönlendirir. Bu durumda söz konusu ödül ise para tasarrufu. Bu arada seçim sistemi, çok geniş bir şekilde ifade edersek akıl yürütme, hafıza ve karar vermeye yarayan dorsolateral prefrontal korteksin ve beynin karmaşık işleri yürüten bölgesi olan parietal bölgelerle ilgilenen kısımların çalışması sonucu ortaya çıkar. Dolayısıyla, sepetinizde yumurtalarla hala süpermarketteyseniz, kırılan şekerliğinizin yerine yeni bir şekerlik almayı düşünebilirsiniz. Güzel bir şekerlik bulabilirsiniz ama aynı zamanda oldukça pahalı olduğu için tereddüt edebilirsiniz. Bu gibi durumlarda, belirsizlikle karşı karşıya kalındığında, prefrontal korteks giderek daha aktif hale gelir ve dürtüsel kararları engeller, bu da kayba karşı doğal bir isteksizlik yaratır. Bu durumda bu isteksizlik ise para kaybetmek. Bu arada, beynin başka bir parçası olan dorsal anterior singulat korteks, daha uygun fiyatlı bir şekerlik aramak gibi alternatif seçenekleri işlemeniz adına size zaman tanımak için yanıtınızı geciktirerek karar verme sürecini iyileştirmeye yardımcı olur.

Daha fazla ödeme yapmak önlenebilir bir risk

Her iki sistem de fiyatları ve maliyetleri düşündüğümüzde, beyin biyolojimizin karşılayabileceğimiz bir alternatif aramamızı sağlamanın yollarına sahip olduğunu gösteriyor. Riske karşı doğal bir isteksizlik, finansal belirsizlikle karşı karşıya kalan tüketicilerin, süslü bir ürün veya alışkanlıklar tarafından bir ürünü satın alma yoluna gitmek yerine, benzer iki üründen daha ucuz olanı seçmesine yardımcı olur. Daha fazla ödeme yapmak önlenebilir bir risk haline gelir. Müşteri hizmetlerinin marka bağlılığı gibi diğer değerler, fiyat baskın olduğu için neredeyse modası geçmiş hale gelir.

Risk çekici geldiğinde

Ancak beyin işlevlerimizin her zaman doğru kararlar almadığını hatırlamakta fayda var. Finansal endişelere sahip olmak stresli olabilir ve araştırmalar stresin insanların karar verme şekillerini olumsuz etkileyebileceğini gösteriyor. Örneğin, beyin kayıp karşısında risk arayıcı hale gelebilir ve gereksiz riskler alabilir. Bu tür zamanlarda beynimiz potansiyel ve matematiksel olarak kazanmamızın oldukça düşük bir ihtimalde olduğu seçenekleri göz önüne almamıza ve hatta değerlendirerek altından kalkamayacağımız riskler almamıza neden olabilir. Bunun bir nedeni, yüksek dopamin tepkilerinin insanları anında ve potansiyel olarak yüksek ödüllere odaklamasıdır. Stresli hisseden ve kredi arayan biri, finansal durumlarını çok daha kötü hale getirebilecek bir anlaşmayı kolayca kabul edebilir. Ayrıca stresin, insanların rastgele sayıları bir faiz oranıyla karşılaştırmak gibi tamamen alakasız bilgileri karar verme süreçlerine dahil etmelerine neden olduğuna dair kanıtlar da var.

Genel olarak, karar verme karmaşık bir süreçtir ve her şey daha pahalı hale geldikçe, fiyatın giderek daha baskın bir faktör haline gelmesi muhtemel gözüküyor. Ancak politikacılar ekonomi hakkında tartışırken ve güvendiğimiz şirketler ürün fiyatlarını yükseltirken, en azından beynimiz, bizi mevcut ekonomik ortamın yıkımlarından korumanın bir yolunu bulmamıza yardımcı olacak şekilde programlanmıştır.

HABERNEDİYOR.COM | TAYFUR BAL - ÖZEL HABER

Yorumlar (0)