Çin'in "katil arıları" şimdi de kestane ağaçlarına dadandı!

Kestane üreticileri arasında "katil arı" olarak isimlendirilen ve anavatanı Çin olarak bilinen gal arısı, son olarak Düzce'de görüldü. Kestane ağaçlarının çiçek açmasını önleyen ve kurumasına yol açan gal arısı, arıcıları kaygılandırıyor. 

YAŞAM 27.05.2020, 11:54
Çin'in "katil arıları" şimdi de kestane ağaçlarına dadandı!

Ana vatanı Çin olarak bilinen ve Türkiye'de öncelikle Bursa ve Yalova bölgesinde ortaya çıkan gal arısı, kestane ağaçlarının tomurcuklarına yerleşerek, çiçek açmasını önlüyor. "Katil arılar" ağaçların kurumasına da yol açıyor.

Son olarak Düzce'de ortaya çıkan gal arısı, özellikle kestane üretimi gerçekleştiren köylülerle beraber kestane balı üreten arıcıları da endişelendirmeye başladı. 

"Kestane ağaçları tamamen kuruyacak"

Türkiye Tarım Hayvancılık ve Arıcılık Dayanışma Platformu Derneği Düzce Şubesi Başkanı Aykut Keleş, gal arısı ile mücadele edilmemesi halinde kestane ağaçlarının tamamen kuruyacağını belirterek, "Gal arısının ana vatanı Çin olarak bilinmektedir. İlk olarak Bursa taraflarında görünmeye başladı. Yalova, Kartepe ve bu bölgeye kadar geldi. Düzce’den sonra Zonguldak’ta da görülmeye başlandı." dedi. 

"Yakın zamanda yiyecek kestane bile bulamayacağız"

Gal arısının kestanenin çiçek açmasını önlediğini, bu nedenle bal alma oranının düştüğünü belirten Keleş, "Bırakın bal almayı, yakın zamanda yiyecek kestane bile bulamayacağız. Bu olaya detaylı ve tam olarak el atılması gerekiyor. Buna karşı bir böcek türü geliştirildiğini duyuyoruz. Fakat bu böcek türü buna yetişemiyor. Gal arısı daha hızlı ilerliyormuş. Bekliyoruz, aksi halde ormanlarımız iyice kuruyacak." diye konuştu. 

Düzce Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevcan Öztemiz, gal arısının kritik ekonomik kayıplara neden olduğunu kaydederek, "Gal arısı kestane üretiminde önemli ekonomik kayıplara neden olan bir karantina zararlısıdır. Bu bir arıcık. Arı grubundan bir zararlı. Kestanelere gerçekten çok önemli zararlar vermektedir. Erginleri siyahımsı renkte, anten ve bacakları sarımsı kahverengi renkte, yumurta ve larvaları beyazımsı, erişkinleri ise sarımsı ve kahverengi bir zararlı." dedi.

"Ülkemizde 2014 yılında görüldü"

Prof. Dr. Öztemiz, gal arısının ana vatanının Çin olduğunu hatırlatarak, "1941 yılında Japonya, Kore ve Nepal'de görülmüş. 1970’li yıllarda Amerika’da görülmüş. 2002 yılında başta İtalya olmak üzere Avrupa ülkelerinde görülmüş. Ülkemizde ise 2014 yılında görüldü. Özellikle Yalova ve Bursa’da yayılmış durumda. Ancak ülke genelinde yayılması da ülkemiz açısından büyük risk oluşturacaktır." ifadelerini kullandı. 

"Çiçeklerde dökülmelere neden oluyor"

Gal arısının yüzde 50 ile 75 oranında verim düşüklüğüne yol açtığını aktaran Prof. Dr. Öztemiz, "Özellikle tomurcuklarda zarar veriyor. Tomurcuklarda gal oluşumuna neden oluyor. Tomurcuklarda gal oluşumuna neden olunca çiçeklerde dökülmelere ve gelişimde gerilemelere yol açmakta, meyve tutumunu engellemekte ve verimi yüzde 50 ile 75 arasında geriletmekte, çok önemli bir zarar oluşturmaktadır." açıklamasını yaptı. 

"Yoğun bulaşmalarda ağaç ölümlerine neden olmaktadır"

Prof. Dr. Öztemiz, gal arısı ile mücadelenin sıkıntılı bir süreç olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi:

"Mücadelesi olmakla birlikte biraz zor. Nedeni ise özellikle tomurcuklarda geliştiği için yumurtasını tomurcuğa bırakıyor ve birinci derece larvalar kışı tomurcuk içinde geçiriyor. Mayıs ayına kadar tomurcukta kaldıktan sonra erginler tomurcuktan çıkıyor. Mücadelesinin zor olmasının sebebi tomurcuklar içinde gallar oluşturması. Sürgün gelişimi engellediği için yoğun bulaşmalarda ağaç ölümlerine neden olmaktadır. Mücadelesinde mekanik ve kültürel önlemler, kimyasal mücadele ki biz entegre mücadelede en son çare olarak düşünüyoruz. Biyolojik mücadele var. Özellikle dayanıklı çeşitlilik noktasında çalışma var. Mekanik mücadele sürgünlerde zarar olduğu için sürgünlerde budama ile çözülebilir. Ama bunu ticari kestane üretimi yapılan bahçelerde önermiyoruz. Kimyasal mücadelenin yan etkilerini hepimiz çok iyi biliyoruz. Tomurcuk içinde olması etki açısında da büyük risk oluşturuyor.”

"Kısa vadede sorunu çözmek mümkün görünmüyor"

Gal arısı ile en önemli mücadele yönteminin "biyolojik mücadele" olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Öztemiz, "İlk biyolojik mücadele ile ilgili çalışmalar 1950’li yıllarda başlamış. 1980’li yıllarda da biyolojik karşıtların salım çalışması yapıldı. Buna karşı mücadelede etkili olan yine bir arı türü olan 'torymus sinensis’tür. Çok etkili olduğu söyleniyor. Şu an birçok Avrupa ülkesinde İtalya’da, Japonya’da, Kore’de başarılı bir şekilde kullanılıyor. Ülkemizde de doğal düşmanlarla ilgili çalışmalar yürütülüyor. Birçok tür tespit edilmiş ancak Avrupa’da kullanılan arı türünün İtalya’dan getirilerek salımı gerçekleştirildi. Özellikle Yalova ve Bursa yörelerinde. Kısa vadede sorunu çözmek mümkün görünmüyor." diye konuştu. 

Yorumlar (0)