Adaylık konusu altılı masaya taşınıyor: Karamollaoğlu tarih verdi

Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu, "Son dönemlerde bana gelen bilgileri paylaşayım. Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın en az 3 puan üstünde görünüyor. %15 civarında olan kararsız seçmenin dağıtılmasından önce." dedi. Karamollaoğlu, aday konusunun 5 Ocak tarihinde altılı masa toplantısında gündeme gelebileceğini ifade etti.

SİYASET 30.12.2022, 14:03
Adaylık konusu altılı masaya taşınıyor: Karamollaoğlu tarih verdi

Karamollaoğlu, hükümetin anayasa değişikliğine makul olduğunu kaydetti.

Karamollaoğlu, HT yazarı Nihal Bengisu Karaca'nın sorularını cevaplandırdı.

- Altılı masada yaşanan gelgitler, birlikteliğin sağlığına ilişkin endişelenilmesine sebep oluyor, yaşanan son gelişmeleri nasıl görüyorsunuz?

Yapmış olduğumuz son toplantımız ve 5 Ocak tarihinde yapacağız toplantının arası bir hayli uzadı. Bunun da sebebi maalesef benim. Bir ameliyat geçirdim, çabucak kendimi toparlayacağımı düşündüm ancak ara uzadı. Bu kadar ara uzamamış olsa bugünkü söylentilere itibar edilmeyeceğini düşünüyorum.

- Meral Hanım ile Kemal Bey arasında bir gerilim olduğu konuşuluyordu ve hatta şu eleştiriler yapıldı: Altılı masada liderler birbirlerine çok fazla nazik olduğundan esas sorunlar konuşulmuyor ancak sorunlar sonra kamuoyunun önünde tartışma konusu oluyor.

Ben ortada herhangi bir gerilim veyahut soğukluk görmüyorum. Eğer ona bakarsanız mevcut 6'lı masa daha dört iken de bir gerilim yaşanmıştı. Onun da nedeni bendim (gülüyor). Bu meseleye soğuk kalmıştım bir zaman. Referandumdan önce. O dönem içinde bu tarzda bir araya gelmek fikri ne kadar iyi olur, bundan emin değildim. Henüz yeni partiler kurulmamıştı. Bu işe ben taraftar değilken, Cumhurbaşkanının sistem değişikliği hususunda ısrarlı olmasının ardından ve sistemin ülkeyi bir dikta rejimine götüreceğinin netleşmesinin ardından beraberce hareket etmek konusuna olumlu yanıt verdim.

- Sizi ne ikna etti?

Bu model yürütmenin başını hesap sorulamaz hale getiriyor ve krallıktan da öte bir noktaya götürüyordu. Bizlerin buna rıza göstermesi söz konusu değildi. Bunun ardından partiler arasında bir ittifak gerçekleştirme kararı aldı. Hatta kendi aralarında onlar bir deklarasyon hazırlamışlardı ve benden de imza isteniyordu, ben de attım. Çünkü böylesine bir sisteme geçilmemesi lazımdı. Tüm yetkinin bir tek kişide toplandığı ve meclisin devreden alındığı bir sisteme geçilmemesi gerekiyordu. Fakat oldu. Arkasından ise seçim geldi. Böyle olunca bizlerin de beraberliği sürdü.

2018 yılı cumhurbaşkanlığı ve genel seçimleri...

Tayyip Bey adaylığını koydu. Ardından baktık ki herkes aday oldu. Ben de aday oluyorum o zaman dedim. Fakat benim önerim ise Abdullah Gül'ün AK Parti tabanından oy alabileceğini düşünerek, aday olması tarafındaydı. Abdullah Bey ve biz her daim her konuda aynı düşünmüyorduk. Fakat sırf bu sistem yerleşmesin düşüncesiyle. Abdullah Bey de teşekkür ederim, olurum ancak ittifak olursa, dedi. Kendince o da haklıydı. Seçilme ihtimalinin yüksek olması gerekliydi. Ancak olmadı. Madem ki herkes aday oldu ben de o zaman aday olayım dedim ve o seçimde ben de adaylığımı koydum.

- Bu örneği neden anımsattınız?

Geçmişte de böylesi ihtilaflar yaşandı. Her konuda güle oynaya birbirimizi destekleyeceğiz diye bir durum söz konusu değil onu hatırlatmak istedim. Bu sistemin kabul edilmemesi için çabası olanlar bulunuyordu. Bu çaba hala sürüyor. O sistem o gün kabul edildi. İşleyişini de görmüşüz. Bu iş böyle gitmez. Meclis'in bir hükmü bulunmuyor. Milletvekili sayısı isterse 1600 olsun. AK Parti'den kopuşlar yaşanınca kendiliğinden bu görüşmeler altı parti arasında olmaya başladı. Hem Babacan hem Davutoğlu ile olan ilişkimiz biraz daha somut hale geldi. Tamam, muhalefette biz böyle bir şey yapalım dedik. Fakat o zaman ittifaka dair de bir avantaj bulunuyordu.

"Altılı masaya gerek olmadığını söyleyen sözde muhalifler, günümüzün gidişatından rahatsızlık duymayanlardır"

- Muhalefette de böyle bir eleştiri bulunuyor

Şu anda bunu söyleyenler eğer kendilerine muhalif diyorlarsa inanın bana hakikaten ya hiçbir siyasi görüşleri bulunmuyor ya da aslında bugünkü gidişattan bir rahatsızlığı olmayanlar. Kendisini istediği kadar muhalif sansın ne olur? Netice alabileceğin bir başka tablo var mı? Yok. Benim tuttuğum parti daha büyük düşüncesi... Buyrun girin o zaman tek başınıza seçime. Daha önce de gördük bunu. Neydi Muharrem İnce? Büyük bir partinin adayıydı ancak bir etkinliği olmadı. Ekmeleddin beyin üzerindeki ittifak kadar dahi etkinliği olmadı. Bundan dolayı altılı masanın liderleri görüşmeyi sürdürelim ve beraber hareket edelim dedik. Bunun geçmişten bir farkı bulunuyor. Geçmişte yalnızca sistem değişikliğine eve mi, hayır mı meselesi bulunuyordu. Şimdi ise ortada bir süreç var. Cumhurbaşkanı seçilecek ve o cumhurbaşkanı bizlerin bu istemediğimiz sistemle seçilecek ve istemediğim bu sistem için de yine dokunulmaz olacak. Ama bizler diyoruz ki bu sistem değişsin, bunu samimiyetle amaçlayan birini aday olarak gösterelim. 400'den fazla vekil kazanırsa muhalefet veya mecliste bu çoğunluk yakalanırsa süreç kısalır ve referanduma ihtiyaç kalmaz.

- Fakat süreç uzarsa eğer muhalefet ülkeyi bu sistem ile yönetecek

Evet, bu dönemin nasıl olacağı bu sisteme göre -mecburiyetle- ülkenin nasıl yönetileceği de altılı masanın görevi olacak ve bugün yapılmış olan çalışmalar da bununla ilgili. Geçiş sürecine ilişkin adımlar. Bu dönemde uygulanacak olan adımlar.

- Yani bu son durum normal bir aday belirleme süreci, kampanya veya seçim değil, çünkü hiçbir şey şuan normal değil ve herhangi bir beklentiye girilmemeli mi diyorsunuz?

Evet öyle. Bu çalışmaları da bizi de, gösterilecek olan adayı da bir geçiş süreci parçası gibi görmek gerek.

- Anladım. Peki şunu söylemem gerekiyor, korkarım ki en muhalif olan dahi, "bu sistemi içselleştirdiğinden" ortak bir aday ile aciliyetle bir kampanya görme arzusunda.

İşte bu bahsettiğiniz beklendi cumhurbaşkanının güdümüne gitmektir. Ortada meşru bir sistem varmışçasına davranmaktır. Bu sistemin oturduğunu düşünmektir ve böyle bir kabulleniş ile muhalif olunmaz. Bundan dolayı altılı masa olarak bizim arzumuz diktatörlüğe götüren bu sistemi değiştirmektir. Bu yüzden 6 parti birleşerek yola çıktık. Birbirimizden farklı partiler olsa da icraatlerde birleşip geçiş süreci için ortak bir politika oluşturmak istedik.

- Altılı masada muhafazakar partilerin bulunması kimi muhalifler için rahatsızlık oluşturuyor gibi görünüyor. Bu rahatsızlık partilerin oy oranıyla mı yoksa İslamofobik kaygılardan mı ortaya çıkıyor?

Mühim olan azlık çokluktan ziyade ortaya koyulan iradedir. Bakınız CHP örneği. 1950'den beri siyasi tarihimizde önemli bir yeri var ancak en büyük oyu %25 ve üstünü göremedi. Ancak Kılıçdaroğlu toplumun bütününe açılmak için bir selam verdi ve helalleşme çağrısında bulundu. Bizler kendisini ilk kez Kudüs mitingine çağırdığımızda 202 senesinde çok güzel bir konuşma yaptı ve kendisi de şunu fark etti: Şimdiye dek hep mücadele ettiğimiz kesimle selamlaşmayı arttırırsam yalnızca gönülleri kazanmam onların oylarını da alabilirim. Bu yüzden adımlar attı, meclise başörtülü bir vekil aldı. Bu yaşananlar son derece önemli.

- Kemal Kılıçdaroğlu'nun başörtü konusundaki çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Son derece önemli buluyorum. Beklentilerin ardında bir adımdı bu. Kılıçdaroğlu çeşitli akıllardaki şüphelere karşın şunu dedi: "Yasa teklif ediyorum." Bu teklifi bizzat kendisi düşündü. Hiçbirimizin bir yönlendirmesi yoktu. Taraftarlarının dahi tepkisini alma pahasına bunu yaptı. Ne olursa olsun ben bu adımdan dolayı CHP Genel Başkanı'nı destekliyorum.

"Anayasa değişikliği teklifi bizlere göre makul"

- İktidar yasa teklifini bir tehdit olarak kabul etti ve bunu gollük bir pas olarak değerlendirip anayasa değişikliği teklifi yaptı. Bu defa da Kılıçdaroğlu'na gelen eleştiriler arttı. Anayasa değişikliği teklifi meclise geldiğinde bu ne olacak veyahut ne olmalı?

Biz konuyla ilgili tavrımızı paylaştık. Makul bir anayasa gelirse müsbet yaklaşırız dedik. Kamuoyu yoklamasına giderse de destek veririz. Anayasa değişikliği teklifinde bir başörtüsü atfı dahi bulunmuyor. Bu yüzden herkes destekleyebilir. Teklifin Meclis'te kabul edilmesi ülkemizde müsbet bir havanın ortaya çıkmasını sağlar.

Cumhuriyet demek, demokrasi denilen iş bazı meselelere ilişkin sonsuza kadar kavga etmek demek değildir. Bu manada gelen teklifi olumlu buldum.

- İYİ Parti kanadında da anayasa değişikliğine evet denileceği ifade edildi. Son tabloyla referandum için gerekli sayı oluşabilir. CHP'li vekiller hayır verirse ne olacak? Son durum altılı masanın akıbetini nasıl etkileyebilir. 5 Ocak'taki toplantıda bu konu gündem olacak mı?

Varsayımlar içinden konuşacaksak CHP'nin konuya ilişkin böylesine güçlü bir adım atmasının ardından böyle bir tavrın söz konusu olmayacağını düşünüyorum. Çünkü tavır almayı gerektirecek bir ifade teklif metninde bulunmuyor. Benim kanaatim böyle. Kılıçdaroğlu'nun şimdiye dek sergilediği uzlaşma zemini oluşturma çabasına bakarak bunları söyleyebiliyorum.

- Fakat bir de "aile" meselesi var

Evet ama tabii bir şey söylüyor. Aile erkek ve kadından oluşur. Zaten öyle değil mi? Toplumun temelindeki ailenin nasıl oluştuğuna itirazı olan var mı?

- Bu söylediğinize evliliklerin önünü kapatamayız diyen insan hakları savunucularından itiraz var

Bunlar azınlıktaki insanlar. Çıkardıkları yaygaraya bakıldığında halkın yüzde 90'ı böyle gibi düşünürsünüz ama gerçekte böyle değil. Aileyi tahrip edip medeniyet oluşturamazsınız.

- Peki tekrar adaylık konusuna geleceğim. Aday konusu kesin bir şekilde Cumhur İttifakı'nın seçim takvimine girdi mi şimdi?

Şimdiye dek konu hiç konuşulmadı. Öncesinde politikaları belirlemek istedik. Bu konuya ilişkin de doğru yaptığımıza inanıyorum.

- Masada konuşulmayan konular dışarıda konuşuluyor ama. Adayın masaya gelmesi gerekmiyor mu? Meral Hanım'a açık bir şekilde sorulduğunda kanaatlerini ifade ediyor. Adaylık meselesi netleşirse kafa karışıklığı giderilebilir ve bir aday etrafında birleşme söz konusu olabilir.

Birleşme olabileceği gibi ayrışma isteyenler tarafından da bu ayrıştırma konusu olabilir.

Bununla beraber Meral Hanım konusu... Meral hanımın partisinde biliyorsunuz farklı dinamikler söz konusu ve onları bir arada tutmak biraz zor. Bugüne dek altılı masanın ilişkilerinin olumlu şekilde ilerlediğine inanıyorum.

- Adayın belirlenmesi ayrışma oluşturabilir diyorsunuz fakat ayrışma olacağı kadar oldu zaten farkında mısınız bilmiyorum ama bu mesele muhalefet tabanında bir depresyon da oluşturdu.

Bahsettiğiniz durumu oluşturanlar Erdoğan ile onun oyununa gelenler. Başka da kimse değil. Seçim bir ay sonra mı? Ne zaman seçime gideceğiz daha belli değil. Erdoğan bir oyun oynuyor, muhalefet de onun oyununa geliyor. Seçim atmosferine girilmeden adayın açıklanması doğru değildi. Yıpratılırdı. 20 senelik iktidar birikimine karşı daha netleşmemiş bir taahhütle aday ortaya çıkamazdı.

- Yıpranmaktan korku duyan birinden aday olur mu?

Mesele, korkmak da değil. Şimdiye dek bunu gündeme almamamız gayet doğruydu. Fakat Ocak ayından bu zamana dek seçim sathı mailine girmiş bulunuyoruz. 5 Ocak tarihinde altılı masa tekrar toplanacak. Artık orada bu konu konuşulabilir.

- Adayı konuşmak önemli bir hale geldi diyorsunuz yani artık siz de...

Ben daima aday kim olacak diye mugalata yapan mangalda kül bırakmayanlara bakmıyorum. Fakat Erdoğan, ortalığı karıştırmak istedi ve karıştırdı. Buna gücü vardı ve de yaptı.

"Seçimlerde Meclis'i kaybedecekleri ortada"

- Seçimi almaya gücü yeter mi öyleyse?

Seçimde ben dikiş tutturabileceği kanaatinde değilim. Eğer aday olursa alacağı oy %42-43'ün üstünde değil. Cumhur ittifakında ise bu daha da düşük. Seçimlerin sonucunda Meclis'i kaybedecekleri ortada. Şöyle önemli bir nokta burada ortaya çıkıyor. Bizler Meclis'te 400'ün üstüne çıkarsak referanduma gerek kalmaz ve anayasa değişikliği süratle olur. Orada işte uyum oldukça önemli.

- Oyların bir de çoğunluğunu alabilecek olması konusu var

Tabii. Son dönemde bana ulaşan bilgileri paylaşayım. CHP lideri Erdoğan'ın en az 3 puan önünde şuan. O da %15'lik kararsız olan seçmenin dağıtılmasından önce.

- Kararsız seçmenin tercihini muhalefetten yana yapmasını sağlaması neye bağlı sizce?

Her şeye rağmen kararsız olan seçmen düzgün bir aday gösterildiğinde ve düzgün bir kampanya gerçekleştirildiğinde, reaksiyonel davranılmadığında müsbet karar verir, şeklinde düşünüyorum. Fakat bu seçmen hırçınlaştırılır ve tahrik edilirse kimi insanlar da haklarını kaybetme korkusu uyanırsa seçmeni kısmen etkiler. Tayyip Bey kimi adımlar atıp seçmeni yanına çekmeye çalışıyor. Çünkü bu kesimin çoğu dar gelirli mağdur insanlar.

Yorumlar (0)