Marmara Denizi’nde oksijensizlik alarmı! Dünya’nın en oksijensiz denizlerinden

Marmara Denizi’nde sürdürülen çalışmalarda geçtiğimiz yıl büyük bir soruna neden olan müsilaja dair bir iz rastlanmazken azalan oksijen seviyeleri nedeniyle tehlikenin her zaman devam edebileceği açıklandı. 1950’li yıllarda 1200 metreye kadar inen oksijen seviyeleri 2022 yılı itibariyle 25 – 30 metreye kadar düştü.

GÜNDEM 03.04.2022, 11:32
Marmara Denizi’nde oksijensizlik alarmı! Dünya’nın en oksijensiz denizlerinden

ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nde görev alan bilim insanları Bilim-2 gemisiyle Marmara Denizi’nde çalışmalar yürütmeye devam ediyor. Özellikle geçtiğimiz yıl büyük bir soruna neden olan müsilaj hakkında araştırmalar yapan bilim insanları müsilajın tekrar ortaya çıkma olasılığının düşük olduğunu belirtse de oksijen seviyelerinde büyük bir değişiklik olduğunu açıkladı. Buna göre 1950’li yıllarda yaklaşık olarak 1200 metre derinlikte bulunan oksijen seviyeleri yıllar içerisinde biriken fosfor ve azot miktarları ile beraber 30 metreye kadar düştü. 2017 senesinden bu yana devam ettirilen Marmara Denizi Bütünleşik Modelleme Sistemi (MARMOD) projesi kapsamında Marmara Denizi ile ilgili çalışmalar devam ettiriliyor.

110 farklı istasyondan numune alınıyor

Mart ayı ile beraber yeni bir sefere çıkan Bilim-2 gemisinde bulunan ve ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nde görev alan bilim insanları Çanakkale ve İstanbul boğazları da dahil olmak üzere CTD cihazları ile 110 farklı istasyondan aldıkları numuneleri gemide bulunan laboratuvarda inceliyorlar. Yapılan laboratuvar çalışmaları sonucunda Marmara Denizi’ndeki tuzluluk, kirlilik, klorofil, sıcaklık, zooplankton, fitoplankton, ışık ve oksijen miktarlarına dair yeni verileler elde ediliyor. Bu veriler daha sonra veri havuzunda toplanıyor. 7 gün ve 24 saat süren araştırmalar sonucunda Marmara Denizi’ne ait son durum gözlemleniyor.

Müsilaj Marmara Denizi’nin oksijen dengesini bozdu

ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Yücel yapılan incelemelerle ilgili açıklamalarda bulundu. Bilim – 2 gemisinin yaklaşık olarak bir yıldır Marmara Denizi’nde kapsamlı bir araştırma yürüttüğünü belirten Yücel geçtiğimiz yıl ilkbahar ve yaz aylarında yapılan araştırmalar neticesinde müsilajın Marmara Denizi’nin her yerini kapladığını ve denizin ilk 30 metresinde yoğun bir şekilde göründüğünü ifade etti. 2021 yılının eylül ayında gerçekleştirilen araştırmalar sonucunda Marmara Denizi’nde müsilaj kalmadığını belirten Yücel bunun denize yoğun miktarda bir oksijen faturasını bıraktığını söyledi. Yücel sözlerine şu şekilde devam etti:

2021 yılı bu şekilde sona ermişti. Bilim – 2 gemimizle beraber Marmara Denizi’ne tekrar geri döndük. Ana hedefimiz MARMOD proje kapsamında mevsimsel olarak Marmara Denizi’nin oksijen durumunu ve bunun değişim periyodunu gözlemlemek. Bu projeyi gerçekleştirmek için burada yer alıyoruz ancak bu yılki projenin bir farkı var. TÜBİTAK destekli 4 projemiz nedeniyle de burada yer alıyoruz. Tüm projeler Özel Müsilaj Çağrısı kapsamı ile gerçekleştirilmiş projelerdir. Toplam 5 proje ile birlikte çok yoğun bir şekilde buradaki çalışmalarımızı devam ettirmeye çalışıyoruz.

Şimdilik müsilaja dair bir belirti yok ancak tehlike devam ediyor

Yapılan son araştırma seferinde elde edilen bilgiler ile ilgili konuşan Yücel sözlerine şu şekilde devam etti:

Bir hafta öncesinde Çanakkale Boğazı’na giriş yapmıştık. İzmit Körfezi dışında kalan 110 istasyonun 90’ında gerekli çalışmalarımızı yaptık. Şu an ise 45C olarak da bilinen Marmara Denizi’nin en derin çukurlarından biri olan Çınarcık Çukuru’nda yer alıyoruz. Burası farklı kurumların yaklaşık olarak 50 – 60 yıldır gözlemlediği bir alan. Marmara’nın uzun dönemli değişimlerini bu lokasyon üzerinden öğrenmeyi hedefliyoruz. İlk buldular şu yönde: şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki müsilaj artık Marmara Denizi’nde yok. Tekrar başladığına dair herhangi bir bulgu da bulunamadı. 90 istasyondan alınan verilerle bu sonuca vardı. Biz bunu deniz içindeki bulanıklığı ve çeşitli parametreleri ölçen sensörler yardımı ile anlayabiliyoruz ancak bununla da yetinmiyoruz. Denizin içinde bulunan özel ağlarla müsilaj toplamaya çalıştık ancak buna ilişkin bir bulguya rastlayamadık. Daha önceki incelemelerde bazı küçük balık larvaları ve denizanaları gibi sayıca çok fazla olmayan ve Marmara'nın çok da zengin bir yaşama ev sahipliği yapmadığını gösteren ancak bunun yanında müsilaj izi de göstermeyen örneklere sahip olduk.

1200 metre olan oksijen derinliği 30 metreye indi

Yücel müsilaj izinin olup olmamasından da önemli olan şeyin şu ana kadar yapılan çalışmalar sonucunda oksijen yetersizliğinin ortaya çıkmasını ifade ettikten sonra sözlerine şu şekilde devam etti:

Çanakkale Boğazı’ndan Çınarcık Çukuru’na yani doğuya doğru yaklaştığımızda giderek azalan düzeyde bir oksijen seviyesi ile karşılaşıyoruz. Çanakkale Boğazı’ndan ve Akdeniz’den derin su ile birlikte gelen oksijen maalesef bu bölgeye geldiğinde çoktan bitmiş oluyor. Bunun önemini anlamak için bir balığı düşünün. Sofralarımızı zenginleştiren ve dünyadaki biyoçeşitliliğe katkıda bulunan önemli bir unsur olarak dikkat çekiyor balıklar. Marmara Denizi’nde 1950’li yıllarda 1200 metre olan en derin noktalara kadar oksijen bulunuyordu. Burada yaşayan bir balık türü 1200 metreye kadar dalarak orada yaşayabiliyordu. Ancak 2022 yılı itibari ile bir balığın dalabildiği maksimum mesafe 25 ila 35 metre arasında. Bu mesafe geçtiğimiz yıl yaz aylarında ve eylül ayı sonunda 22 ila 35 metreye kadar çıkıyordu. Kış aylarında ise mevsimler salınımlar ile beraber 32 ila 35 metre arasında. Bu salınımı MARMOD projesi kapsamında keşfettik. Oksijensizlik sınırı ise 1200 metreden 25 – 35 metrelere kadar çekilmiş durumda.

Denizde oksijen nasıl üretiliyor?

Oksijensizliğe neden olan faktörler hakkında bilgi veren Yücel şu ifadelere yer verdi:

Denizde bulunan oksijen dağılımı bir dengenin sonucunda meydana geliyor. Oksijen denizde alg denilen ve çoğu mikroskobik düzeylerde olan canlılar tarafından üretiliyor. Bu canlılar fotosentez gerçekleştirerek büyüyorlar ve yan ürün olarak da oksijen üretiyorlar. Öte yandan atmosferden denize karışması ve Akdeniz gibi derin akıntılarda da oksijen üretiliyor. Bunlar oksijenin girdilerini oluşturuyor bunun yanında bir de çıktıları var. Biz nasıl ki solunum yaparak oksijen tüketiyorsak denizde de bunu yapan canlılar bulunuyor. Bu canlılar oksijeni kullanarak yemek moleküllerini parçalıyorlar. Bu şekilde bu canlılar da oksijen tüketmiş oluyor.

Oksijensizliğe ne neden oluyor?

Şu an Marmara Denizi’nde oksijenin harcandığı bölgeler oluşturulduğu bölgelerin çok daha üzerinde yer alıyor. Bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi denizin içinde yer alan organik moleküllerin sayısındaki artış. Bunun da nedeni aşırı fosfor ve azot ile birlikte özellikle sıcak mevsimlerde ışıkla beraber biyolojik üretimin gerçekleşmesi. Bu da canlıların daha fazla oksijen tüketmesi anlamına geliyor. Marmara Denizi şu anda bu kısır döngünün içerisinde yer alıyor. Buradaki fosfor ve azot fazlası nedeniyle oldukça yüksek miktarlarda yemek üretiliyor.

Fazla besin miktarı

Geçen yıl yaşanan müsilaj probleminin ana nedeni buradaki fazla besin miktarlarıydı. Marmara Denizi adeta bir komaya girmiş oldu. Şu an komadan çıkmış gibi görünüyor ancak tekrar girmesi için de önkoşullar mevcut. Peki, bu koşullar tam olarak nedir? Fosfor ve azot oranları oldukça fazla. Oksijen seviyeleri eski kötü koşullarını koruyor. Bu nedenle buradaki koşullar oksijeni hızlı bir şekilde tüketen bir sistem olarak karşımıza çıkıyor.

Marmara Denizi’nden daha oksijensiz bir deniz yok

Birçok üniversite ve kurumda gerçekleştirilen çalışmalar dünyadaki benzer sistemlerle çalışıyor. Marmara Denizi onlardan bile daha oksijensiz şu an. Dünyada ilk 25 ila 30 metreden sonra balıkların giremediği bir deniz neredeyse bulunmuyor. Karadeniz de oksijensiz olması ile biliniyor ancak orada bile bu seviyeler 80 metrenin üzerinde. Ancak Marmara Denizi 25 – 30 metrelik bir derinliğe sıkışmış durumda. Bu nedenle denizdeki hayatı ve ekonomik aktiviteyi sadece o alana kadar sınırlıyor. Bu özelliği ile dünyada tek olarak biliniyor ve sırf bu durum bile alarm zillerinin çalınması için yeterli.

Müsilaj Eylem Planı ile deniz kendisini toparlayabilir

Müsilaj süreci bu sorunun çözümünü hızlandırabilir zira müsilaja karşı atılacak adımlar arasında fosfor ve azot düzeylerini kesmek yer alıyor. Ana hedef bunları en az yüzde 40 - 50 oranında azaltmak. Müsilaj Eylem Planı bilimsel sonuçları eyleme dönüştüren bir plan olarak dikkat çekiyor. Özellikle yüklerin azaltım aşamaları devreye girdiğinde deniz kendisini toparlamaya başlayacaktır.

Müsliaj sorunu tekrar yaşanabilir mi?

Müsilajın görülme ihtimalin şu anda da bulunduğunu ve bunun gelecek yıllarda da devam edeceğini belirten Yücel sözlerine şu şekilde devam etti:

Müsilaja neden olan ana faktörler aşırı miktardaki fosfor ve azot düzeyinin yanı sıra azalan biyoçeşitlilik. Bunun yanında yüzey sularının durgunlaşması ve ısınması da ana nedenler arasında yer alıyor. Bütün bunlar Marmara Denizi’ni müsilaj için uygun bir deniz haline getiriyor. Bu nedenle müsilaj teknik olarak haftaya da başlayabilir, önümüzdeki ay da. Özellikle önümüzdeki haftalar oldukça kritik. Çünkü önümüzdeki haftalarda deniz ısınıp durgunlaşabilir. Bu da müsilaj riskini beraberinde getirir. Ancak yaptığımız çalışmalar da küçük de olsa herhangi bir riskle karşılaşmadık.

Yorumlar (0)