Erdoğan’dan Ukrayna krizi ve gündeme ilişkin önemli açıklamalar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden ayrılıp Senegal’e geçiş yaparken uçakta verdiği röportajda Ukrayna Krizi’nin yanı sıra gündeme ilişkin birçok konuda gazetecilerin sorularını yanıtlayıp değerlendirmelerde bulundu.

GÜNDEM 22.02.2022, 14:57 22.02.2022, 17:50
Erdoğan’dan Ukrayna krizi ve gündeme ilişkin önemli açıklamalar

Ukrayna krizi ile ilgili olan gelişmeler dünya gündemini etkilemeye devam ediyor. Son olarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ukrayna’da yer alan Luhansk ve Donesk bölgelerini tanıdığını açıkladı. Batı’da yer alan liderlerden ise Vladimir Putin’in bu kararına tepkiler yağdı. Konuya ilişkin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan Afrika ziyareti sırasında Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden ayrılıp Senegal’e geçiş yaparken uçakta gazetecilerin konuya ilişkin sorularını yanıtlayıp gündem değerlendirmesi yaptı.

Sorum Ukrayna ilgili olacak. Şu ana kadar konuya ilişkin bir çözüm bulunamadı. Türkiye sizin de başlattığınız bir süreçle gündeme dahil oldu. Bu noktada diplomasinin bir etkisi olur mu?

Şu ana Amerika’da ve Münih Konferansı’nda yapılan açıklamalar oldukça garip ve kimin nereye çalıştığı belli değil. Bana soracak olursanız Münih Konferansı NATO Zirvesi olmaktan ileriye gidemedi. Bu süreçte biz en başından beri gerilimin düşürülmesi için çaba verdik. Çözüme yönelik mesajlarımızı net bir şekilde dile getirdik. Son olarak Rusya’nın Luhansk ve Donesk bölgelerini tanıma girişimlerinin de Minsk Antlaşması’na karşı olduğunu belirttik. Bu kararla beraber Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin ihlal edildiği de vurguladık. Bizim için bu karar kabul edilemezdir. Taraflara hukuka riayet edip sağduyulu olma çağrılarımızı yineliyoruz.

Ukrayna’da bir savaş çıkması durumunda Karadeniz istikrarsızlaşacak. Batı da yakın bir dönemde bu bölgeye yoğunlaşabilir. Sizce bu durum Türkiye açısından da ne tür yeni tehditleri gündeme getirir?

Karadeniz ülkesi olduğumuz için gerekli tedbir paketlerinin hazırlanması gerek. Biz bu tedbirleri halihazırda alıyoruz daha önce de aldık. Buna yönelik çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Bu anlayışımız ile yola devam edeceğiz.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky’nin içinde Türkiye ve Almanya’nın olduğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeleriyle ortak bir zirve yapabileceğini açıkladı. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Söz konusu teklifin gerçekleşme ihtimali olursa biz de bunun bir parçası olmak isteriz. Olması gereken şey de budur zaten. Zelensky’nin bu daveti olumlu bir gelişmedir. Atılan bu olumlu adımı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeler ve ilgili devletler de kabul ederse bizim bu konudaki yaklaşımımız olumlu yönde.

Muhalefet partileri bir süredir görüşme halindeler ve görünüşe göre 28 Şubat’ta bir açıklama yapacaklar. Şu an için bu tarihe yönelik bazı tepkiler mevcut ama onlar bu tepkileri göz ardı ediyor. Hatta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu kendisinin de bir 28 Şubat mağduru olduğunu açıklamıştı. Kararlaştırılan toplantı Bilkent Otel’de gerçekleştirilecek. Burası sizin 2001 yılında partinin kuruluşunu açıkladığınız yer olarak da dikkat çekiyor. Bunlar size olağan akışta olan normal şeyler olarak mı geliyor? Bunun yanı sıra Kılıçdaroğlu diğer muhalefet partilerinin olumlu yaklaşması halinde kendisinin Cumhurbaşkanı adayı olabileceğini dile getirdi. Bu durum hakkındaki değerlendirmeniz nedir?

Bizim bu konuda Cumhur İttifakı olarak herhangi bir sorunumuz yok. Biz Cumhur ittifakı olarak Milliyetçi Hareket Partisi ve Büyük Birlik Partisi ile beraber çalışmalarımıza devam ediyoruz. Kendi ittifakımız içinde güçlendirme ve gelişmeler olursa biz bunu da olumlu karşılarız. Biz yaşanan polemiklere dahil olmadan hedeflerimize kararlı bir şekilde ulaşmak için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ancak onlar şu anda farklı meselelerle uğraşıyor. Masanın altında kimlerin olduğunu tartışıyorlar. Bunların ilk önce bu meseleyi çözüme kavuşturması gerekir. Dışarıda bıraktıkları ve içlerine dahil etmedikleri bir siyasi parti var. O siyasi partinin nasıl bir tavır koyacağı da ayrı bir mesele. Biz bunlarla çok fazla meşgul olmadan işimize bakıyoruz.

Cumhur İttifakı’nın gelişip güçleneceğine yönelik bir ifadeniz oldu. İttifak genişleyecek mi?

Genişleme için uygun bir zemin söz konusu olduğunda bu değerlendirilir. Ancak şu anda Millet İttifakı’nda yer alan herhangi birini İttifak’a dahil etmeyiz. Şu an için Cumhur İttifak’ında Bahçeli ve Destici Bey ile gerek görülmesi halinde değerlendirmeleri yaparak adımları ona göre atacağız. Ancak AK Parti olarak da bu konuda kendi düşüncemiz Millet İttifakı’nda yer alan herhangi birini aramıza sokamayız. Çünkü orası bir zillet ittifakı. Biz bu şekilde Cumhur İttifakı’nı lekeleyemeyiz.

28 Şubat tarihi hakkındaki ısrarlar için ne söylemek istersiniz?

Biz 28 Şubat’ı onlar gibi yaşamadık. Tam göbeğinde yer alarak yaşadık. Sayın Kılıçtaroğlu her şeyi birbirine karıştırıyor. 15 Temmuz darbe girişiminde havalimanından ayrılırken tanklar onu nasıl korudu? Koruma altında evine nasıl gittiğini herkes biliyor. On binlerce insan orada toplanırken bölgeden nasıl ayrıldı. Sonrasında da “Haberim olsaydı ben de beklerdim dedi.” Sayın Kılıçtaroğlu bir yalancı.

Kılıçtaroğlu iki hafta önce elektrik faturasını ödeyemeyeceğini açıklamıştı. CHP zihniyeti Türkiye’ye verdiği zararların da faturasını ödeyememişti. Sizce fatura ödememe alışkanlığının asıl sebebi bu mu? Bu tarz bir muhalefetten elektrik alabiliyor musunuz?

Müslüm Baba’nın şarkıları gibi damardan bir soru bu. Zaten CHP tarih boyunca sürekli olarak ülkeye fatura ödetti ve ödetmeye de devam ediyor. Ancak şu bilinmeli ki artık o dönemler sona erdi. Şu anda biz Adalet ve Kalkınma Partisi olarak iktidardayız. Elektrik faturasını ödememek mi istiyorsun? Bu konuda atılacak adımlar bellidir. Sen artık bu millete fatura ödetemezsin. O zamanlar artık tarih oldu. Bundan sonra sokaklara çıkıp bağırabilirsin.

Geçen hafa düzenlenen Kabine Toplantısı’nda elektrik faturalarının vatandaşın lehine yönelik düzenleneceğine ilişkin sinyaller vermiştiniz. Bu konuda atılacak adımlar belli oldu mu? Son durum nedir?

210 kilovatsaatin altındaki kullanımların ve bu kullanımın üstünde yer alan birim fiyatlarda yeni bir düzenleme ile vatandaşlarımızın lehine kararlar almak için çalışmalarımız devam ediyor. Sanatkar ve esnaf kardeşlerimiz için de yeni indirimli tarifeler olacak. Sivil toplumların elektrik kullanımına ilişkin yeni bir düzenleme ile de bu yerlerin kullanımını ticarethaneden konut statüsüne çevireceğiz. 1 Mart tarihinden itibaren gerekli değişiklikleri uygulamayı düşünüyoruz. Atacağımız bu adım milletin sesine kulak verdiğimizin de bir göstergesidir. Milletimizi rahatlatacak çözümleri gündeme getirmeye devam edeceğiz.

Faturalar konusu açılmışken marketler de sık sık gündeme geliyor. KDV indirimi yapıldı ancak marketler bu adım karşısında ilk önce zam yapıp daha sonra indirime giderek sözde indirimlerin oluşmasına neden oldu. Çalışmaların devam ettiğini biliyoruz ve ilgili işletmelere ceza kesilmeye devam ediliyor. Ancak vatandaşların görüşü cezaların bu anlamda yetersiz olduğu yönünde. Önümüzde bizi nasıl bir süreç bekliyor?

Vatandaşlarımızın içi rahat olsun. Maliye Bakanlığımız ve Ticaret Bakanlığımızla ortaklaşa çalışarak KDV indirimlerinin fiyatlara yansıtılıp yansıtılmadığını kontrol ediyoruz. Bu konuda ciddi bir şekilde deneyim ve yaptırım politikamız var. Öte yansan bir ürünün fiyatının ilk önce artırılıp sonra düşürülerek indirim yapıldığına ilişkin yapılan örtülü artışların da önünü kestik. Bu artışlarla aslında enflasyona yapay bir önden yükleme yapılıyordu. Bunun yanı sıra marketlerdeki yüksek fiyatlara ilişkin şikayet ve denetim sonucunda bir usulsüzlük olması durumunda da gerekli cezalar kesiliyor. Öte yandan stokçuluğu önlemeye yönelik de gerekli adımlar atılıyor. Serbest piyasanın suistimal edilmesine ve vatandaşlarımızın hakkı yenerek aldatılmasına göz yummayız. Cezalara ilişkin bazı düzenlemeler oldu. Tekrarlanması halinde cezalar artırılarak uygulanıyor.

Gündemde hal yasası vardı. İstenilen amaca ulaşmayacağını mı düşündünüz yoksa kapsamı genişletilmek için bekleniyor mu? Neden çıkmadı?

Tüketiciye dair üzerinde çalışmakta olduğumuz dört düzenleme bulunuyor. Bunlardan ilki tüketicinin korunmasına ilişkin. Bitmek üzere bu. İkincisi e-ticarete dair düzenleme. Üçüncüsü ise perakende ile ilgili ve sonuncusu ise hal kanunu. Bunların hepsi beraber düşünülebilir. Hal Kanunu’na ilişkin bir taslağımız bulunuyor fakat arzuladığımız neticeyi elde edebilmek için kimi sıralı adımların da atılması gerekli.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız büyük şehirlerdeki büyük hallerin çıkışlarında kontrol noktaları kurdu. Bu kontrol noktalarında bakanlığımızın denetim elemanları bulunuyor. Ürünlerin halden çıkmasından markete ulaşmış olduğu fiyata, kamyonların taşımış oldukları miktara dek denetim yapılıyor. Tam anlamıyla halleri kayıt altına almak istiyoruz. Çıkacak olan düzenlemeyle birlikte hem hal içindeki yönetimin regüle edilmesi hem de üreticilerimizin oraya girmesini sağlayacağız. Orada yani belli bir kotada üretici birliklerine kontenjan sağlayacağız ve hallere onların girmesini sağlayacağız ki fiyatların dengelenmesi hususunda bir rol oynayabilsinler. Taslağımız tabii ki var ancak bu düzenlemeleri gerçekleştirip akabinde onu geçireceğiz. Bir mantığı ve sıralaması bulunuyor kendi içinde.

Necip Hablemitoğlu cinayetinin kilit ismi Nuri Gökhan Bozkır, Ankara’dan getirildi ve 12 günlük verilen çabanın ardından itirafçı oldu. Cinayetin nasıl işlendiğine ilişkin tüm detayları emniyetle paylaştı. Fakat vermiş olduğu isimler ile bu işin sonuca götürülemeyeceği, kapatılacağına ilişkin iddialar yer alıyor. Konuya ilişkin değerlendirmeniz nedir?

Ukrayna’dan Milli İstihbarat Teşkilatı marifetiyle Necip Hablemitoğlu Türkiye’ye getirildi ve Emniyet’te sorgulaması yapıldı. Sorgulamasının ardından cezaevine gönderildi ve burada birtakım ifadeleri oldu. Konuştuklarının arasında neyi tarif ettiği ve etmediği, konuştuklarının belirli ölçeklere oturup oturmadığı ve ifadesinde söylediği kişilerin o tarihteki HTS kayıtlarıyla nerede olduğu da birlikte incelenecek. Fakat işin içinde FETÖ’nün izi olduğu ilk günden beri bugün de o dosyanın içinde netleşmiş vaziyette. Onun için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından konuya ilişkin ciddi bir şekilde analiz yapılıyor. Emniyet birimlerinde de öyle. Beraber çalışmayı sürdürüyorlar.

İsrailli mevkidaşınızın Türkiye ziyareti kesinleşti. Yapılacak olan ziyaretten bölge ve Filistin özelinde Türkiye-İsrail ilişkileri bakımından neler bekliyorsunuz, öğrenebilir miyiz?

Mevkidaşım Herzog’un yapacağı ziyareti önemsiyoruz. Bu yapılan ziyaretle beraber Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerde atılmış olan adım, bundan sonrası için de başka boyutlarda görülebilir. Filistin sorununa dair özellikle bu yapılaşmaya dair atılmış olan adımlarda çözüm noktaları belki gündemde olabilir.

Şunu temenni ediyoruz ki, yapılacak olan ziyaretle beraber bu işi güçlü kılacak yönde adımlarımızı atalım. Bir diğer önemli konu burada, Türkiye-İsrail ilişkilerinde doğalgazdan tutun da pek çok diğer konuya varıncaya dek adımların atılması. Bu adımları bir ara atma noktasına gelmiştik ancak o zamanki İsrail Başbakanı’nın olumsuz tavrından ötürü süreci sürdüremedik. Fakat belki şu anda farklı yönde gelişmeler yaşanabilir. Şunu temenni ediyoruz ki, iki ülke arasında bu adımı atmak aramızdaki ilişkileri güçlendirebilir ve bölgeyi böylece geleceğe dair barış havzasına çevirebiliriz.

Körfez ülkeleriyle atılmış olan yeni adımlar dahilinde Suudi Arabistan ile hangi kademedeyiz? Yakın zamanda bir ziyaret, temas söz konusu mu?

Elbette biz Suudi Arabistan ile ilişkilerimizin geliştirilmesini istiyoruz. Sayın Dışişleri Bakanımız Riyad’a geçtiğimiz sene ziyarette bulundu ve mevkidaşıyla başka görüşmeler gerçekleştirdi. Kardeşim Kral Selman ile telefon görüşmeleri yaptık. Hastalığımız dahilinde kendilerinden de geçmiş olsun mesajı aldık. Gelecek dönemde olumlu diyaloğumuzu sürdürme ve somut adımlarla ilişkilerimizi ilerletme isteğindeyiz.

Yunanistan’da bulunan Lavrion kampının PKK terör örgütüne eleman temin için harekete geçtiğine dair İçişleri Bakanı Süleyman Soylu geçtiğimiz hafta açıklamalar yapmıştı. Burası aslında uzun senelerdir faaliyeti bulunan bir kamp ve Yunan makamlarınca mülteci kampı statüsüne büründürülmüş vaziyette. Buna ilişkin bir adım atılıyor mu? Yunan makamlarıyla bir görüşme gerçekleştirildi mi?

Yaklaşık olarak 7-8 aydan beri Lavrion kampına eleman gönderip burada eğitimlerini verip, oradan da yeniden Irak üstünden tekrar terör örgütü PKK’ya ve diğer taraflara sevk etmeye dair bir altyapısı var. 7-8 ay öncesine dek böyle bir şey yoktu. Bizler isimlerini belirledik. Dışişleri üstünden bu isimleri Yunanistan’a ilettik. “Şu isimler sizin tarafınızda, burada PKK eğitimi alıyorlar, isimleri şunlardır” dedik. Bunun üzerine bir hareketlenme söz konusu. İkinci bir şey konu daha var; terör örgütünün kırsalda hareketsiz bir şekilde kalınca şehirlerin içinde eylemlerini yapmak gibi atakları var.

Birkaç defa bunu Suriye Nusaybin’den Kızıltepe hattından içeriye sevk etmek suretiyle gerçekleştirmeye çabaladılar. Bu hatlar başarılı bir şekilde engellendi. Bunlar engellendiğinde bu kez de Yunanistan üstünden talimatlar vermeye başladılar. Konunun iki ayağı bulunuyor. Hem adam eğitip sevk etmek, hem de ülke içerisindeki terör örgütünün şehir içine hareketliliğini Lavrion kampı ile sağlamak gibi iki hamleleri bulunuyor. Bu atabilecekleri iki hamleyi de Yunanistan’a ilettik.

Üç ülkeyi içine alan Afrika gezinizin ilk ayağı sona erdi. Buradaki beklentileriniz ve gözlemleriniz nelerdir?

Bu ziyarette bizlere eşlik ettiğiniz için öncelikle sizlere teşekkürlerimi sunuyorum. Türkiye olarak biz kazan-kazan anlayışıyla Afrika’nın kalkınmasını desteklemeye ve karşılıklı olarak ticaret hacmimizi genişletip birlikte kazanmaya dair çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Turumuzun ilk noktası Kongo Demokratik Cumhuriyeti 2,3 milyon metrekareden oluşan yüz ölçümü ve toplamda 90 milyonluk nüfusuyla çok büyük bir ülke ve ciddi olarak da zengin yeraltı kaynakları bulunuyor. Pek çok üründe zenginlikleri bulunuyor. Bakırdan elmasa kadar, ciddi olarak yeraltı metal zenginlikleri var. Bütün bunlara karşın niçin acaba bugüne dek Kongo Demokratik Cumhuriyeti bir sıçrama gerçekleştiremedi? Bunlar işte maalesef Afrika’nın kara bahtı…

Afrika’yı Batı’nın nasıl soyup soğana çevirdiğini hep bilir ve duyardık. Bunu gelip burada görünce insan gerçekten kahroluyor. Burada tüm yol güzergahlarında gördüğümüz insanların durumu bizlere sinyal veriyor. Tablo çok açık bir şekilde görülüyor. Buraya ilişkin şimdiye dek Batı olumlu herhangi bir şey yapamaz mıydı? Bunlar buraya senelerdir gelip giderler. Var mı bir destekleri? yok. Bizlerin Afrika’ya vermiş olduğu önem her gün daha da ortaya çıkıyor. Albayrak Grup’un Kongo’da temizlik işini aldığını öğrendiğimde çok sevindim. Albayrak’ın bu işi hiçbir yerde olmayan bir süratla ve başarıyla yapacağını düşünüyorum. Neden? Bizler bu işi İstanbul’da Albayrak’la başardık da ondan. Tabii Cumhurbaşkanıyla görüşmemde de ben “Türk şirketleri sömürmek amacıyla gelmezler, kazan-kazana göre burada sizle iş yaparlar. Yalnızca 1 sene içinde burada yaşanan değişimi gözlerinizle göreceksiniz” dedim. O da mutlu oldu. Bunlar kitabının yazılacağı oldukça önemli değişimler. Bu bakımdan burayı önemsiyorum. Afrika’nın tam ortasında olan bu ülkenin büyük bir sıçrama yapacağını düşünüyorum. Dolayısıyla bizlerin de ilişkilerini geliştirmesi gerek. İş insanlarımızı buraya sevk etmek ve buradaki yatırımları geliştirmek suretiyle farklı adımları da inşallah atarız.

Yakın zamanda Gine-Bissau’da büyükelçilik açacağınızı yakında belirtmiştiniz. Afrika’da 54 ülke bulunuyor, Türkiye’nin Afrika’da 1923 senesinden 2002 senesine dek 12 elçiliği bulunuyormuş. Sizin döneminizle beraber yeni 31 elçilik açılıp 43 elçiliğe ulaşılmış. Arada açılmayan elçilikler de bulunuyor. Yeni elçilikler açılacak mı ve 54’te 54 gibi hedef koyuyor musunuz? Elçilikler açılıyor ancak yapılan çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Elçiliklerin açılması demek, orada ülkenizin varlığının ispatı anlamına gelir. Bir ülkede var olmak istiyorsanız, orada elçiliğinizin olması gerek. Elçiliğiniz varsa orada varsınız, yoksa eğer yoksunuz. Kimi ülkelerde örneğin yanındaki veya ilerisinde yer alan komşu ülkelerden görevlendirilen elçiler bulunuyor. Fakat bizzat o ülkede bizlerin büyükelçisinin olması, futboldaki tabirle adam adama markaj demektir. Bunu gerçekleştirmemiz lazım. Bizler şimdi Afrika’daki büyükelçilik sayımızı 43’e ulaştırmak suretiyle bunu başardık. İlk geldiğimizde 12 adetti. Bu şekilde yürümesi tabii mümkün değildi. Şimdi ise daha farklı bir Türkiye var. Bizi bu noktada dünya gıptayla takip ediyor. “Gerçekten bunlar çılgın Türkler” diyorlar. Bütün buralara girip buralarda bu adımlarımızı atmamız gerekliydi.

Mesela Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde Tshisekedi’ye şunu söyledik, “Bize iki dönümlük yer verdiniz ama iki dönüm bize uymaz. 10 dönüm falan bir yer verin bize.” Şimdi 10 dönümü tesis ettiler. Nehrin kenarında güzel bir yer. Hemen bakanlığımızdan bir heyet ile Dışişleri’nden bir ekip buraya bakacak, zemin etütlerini gerçekleştirecek ve sonrasında hızlıca buradaki büyükelçilik binasının inşasını başlatacağız. Senegal de o şekilde oldu. 10 bin metrekare orası da . Tepede görkemli bir yerde. Bütün Umman’a bakıyorsunuz oradan da.

Sıklıkla gerçekleştirdiğiniz Afrika gezileriniz sıkça Batı basınında yer alıyor. Bunlar, “Türkiye’nin Afrika’daki yükselişi” başlıklarıyla veriliyor. Konuya ilişkin Afrika’ya Batı’nın yaklaşımıyla Türkiye’nin yaklaşımının arasındaki farklılıkları nasıl görüyorsunuz? Bu iki yaklaşım türüne ilişkin Afrikalı liderlerden aldığınız geri dönüşler nasıl?

Afrikalı liderlerden ülkemize dair yaklaşımların günden güne daha da olumlu olduğu izlenimini alıyorum. “Gerçekten Türkiye kazan-kazan esasına göre ülkelerimize geliyorlar” deniyor. Yeniden aslında tarih tekerrür etti? Nasıl oldu? Ecdadımız da buraya geldiğinde sömürge anlayışıyla ve mantığıyla hareket etmedi. Buraları tam aksine ihya etmek ve kalkındırmak üzerine geldi. Bizler de şimdi ihya etmek üzerine geliyoruz. Kimlerle birlikte? İş insanlarımızla… Ve onlara diyoruz ki, “Burada yatırım imkanları bulunuyor. Bu yatırımları yapmalısınız ancak sömürmek için değil, hem sizler hem ülkemiz kazanacak.” Sağ olsunlar iş insanlarımız da bu anlayışla çalışıyorlar. Gerçekten de iş insanlarımız ciddi olarak buralarda alın teri döküp kazanıyor ve kazandırıyorlar, ayrıca da bizleri çok mutlu ediyorlar. Eserleri görüyoruz çünkü. Bu eserlerle birlikte o ülkelerin Türkiye’ye olan bakışları da daha olumlu oluyor.

Yorumlar (0)