Bir Cumhuriyet projesi: Köy Enstitüleri

Cumhuriyetin ilanıyla elde edilen sayısız kazanımlardan biri de temelleri cumhuriyetin ilk yıllarında atılan ve emin adımlarla büyütülerek 1937 yılında ön uygulamalarına başlanan, 1940 yılında ise tamamen hayata geçirilen Köy Enstitüleri’ydi.

GÜNDEM 28.10.2019, 17:55 28.10.2019, 18:06
Bir Cumhuriyet projesi: Köy Enstitüleri

Temel amacı ilkokullara öğretmen yetiştirmek olsa da aslında Köy Enstitüleri’nin anlamı bundan çok daha derin. Cumhuriyetle beraber inşasına başlanan Türk kültürü, kalkınma çalışmaları, modernleşme adımları enstitülerin bu anlamı derinleştiren etkileri ve amaçları oldu.

Cumhuriyetin ilk yıllarında okuma yazma oranı yüzde 5’i geçmiyorken, nüfusun yüzde 80’i de köylerde yaşıyorken eğitim politikalarının köylere taşınması kaçınılmaz bir durumdu. Dolayısıyla Halkevleri ile başlayan eğitim seferberliğinin köylerdeki yansıması olarak Köy Enstitüleri tarıma elverişli ve tren yollarına yakın 21 bölgede kuruldu ve eğitime başladı.

Enstitüleri en temelde yalnızca bir eğitim kurumu olarak değerlendirmek de doğru olmayacaktır. Temel olarak “hiçlikten üretmek” ve “uygulayarak öğrenmek” ilkelerini benimseyen enstitüler toplumsal kalkınmaya giden yolun en önemli basamaklarından biriydi. Enstitüleri yalnızca bir eğitim alanı değil aynı zamanda bir yaşam alanı olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır.

“Dönüşüm” hız kazandı

Türkiye’nin yeniden inşasıyla ilgili en önemli kavram dönüşüm. 1923, Anadolu için yepyeni bir model olan ulus-devletin en somut başlangıcıydı. Enstitülerin kurulması fikri ise yine aynı yılda yapılan İzmir İktisat Kongresi’nden geçiyor.

Kongrede sunulan “Ziraat ve Maarif Meselesi” başlıklı raporda ismen değinilmese de enstitülerin temelini atacak uygulamalı eğitimle ilgili fikirler ortaya atıldı. 

1933 yılında ise Kırsal Eğitimi İnceleme Komisyonu’nun sürdürdüğü çalışmalar sonucunda kırsalda yürütülmeye çalışılan eğitimin sonuç vermediği çıkarımı yapıldı. Okuma yazma oranında ve tarımsal üretimde makineleşme konusunda beklenen ilerleme sağlanamamıştı. Askerde öğrendiklerini köylülere anlatan onbaşı ve çavuşların köyleri ise öğretmen olmamasına rağmen ilerleme kaydetmişti. Bu durum enstitülerin kuruluşunu hızlandırdı çünkü görüldü ki köylünün köylü içinden çıkan kişilerce yetiştirilmesi hayatî önem taşıyor.

Dolayısıyla 1920-1935 yılları arası Köy Enstitüleri’ne sağlam bir temel kuran yıllar oldu. Bu yıllarda köylere dair öğrenilen her bilgi, yapılan her değerlendirme cumhuriyet Türkiye’sini benzersiz bir eğitim modeline taşıdı.

Projenin mimarları 1938-1946 yılları arasında Millî Eğitim Bakanlığı görevinde bulunan Hasan Ali Yücel ve dönemin İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç idi.

“Güvene dayalı, bireye değer veren eğitim modeli”

İsmail Hakkı Tonguç’un yüz yüze, güvene dayalı ve bireye değer veren eğitim anlayışı dönemin geleneksel eğitim anlayışına meydan okuyan bir biçimde Köy Enstitüleri’ni şekillendirdi. Bu eğitim modeli ile güçlü ve üretken bireyler meydana getirmek amaçlanmıştı.

Enstitülerin eğitim modelinin geliştirilmesi sürecinde öncelikle Avrupa olmak üzere farklı coğrafyalarda benzer nitelikteki eğitim kurumlarına ziyaretler gerçekleştirildi. Geziler sonucunda toparlanan bilgiler ülkenin koşulları ile harmanlanarak özgün bir cumhuriyet projesi olarak Köy Enstitüleri’nin eğitim modeli ortaya çıktı.

Oluşturulan müfredatta kültür dersleri, ziraat dersleri ve uygulamaları, teknik dersler ve uygulamaları olmak üzere üç ana başlık vardı. Her başlığın altında pek çok ders bulunuyordu. Ziraat dersleri ve teknik dersler hayata dair çok hayatî becerileri öğrencilere kazandırırken kültür dersleriyle cumhuriyetin ulusa kazandırdığı değerler içselleştiriliyordu. Kültür derslerinin en önemli etkilerinden biri de ulus-devlet inşasındaki kültür yaratımı sürecine yaptığı katkıydı.

Öğrenciler hiç bilmedikleri türküleri söylerken, halk oyunlarını öğrenip oynarken geleneksel Türk kültürüyle yoğruluyor, Batılı tiyatro metinlerini okuyup sahnelerken, dünya klasiklerini okuyup tartışırken dışarda olan bitenle harmanlanıyordu. Bu iki yönlü kültür dersleri genç nesillere geleneksel Türk kültürü ile Batı kültürü arasında önyargısız bir karşılaştırma ve harmanlama imkânı sunuyordu.

Ziraat ve hayvancılıkla ilgili derslerle yöreye özgü ürünlerin üretimi arttı, ürünlerin tanıtımına katkı sağlandı. Saklı kalmış kaynaklar ve imkânlar mümkün olan en verimli şekilde kullanılmaya çalıştı.

Köy Enstitüleri’yle gelen sosyal ve ekonomik dönüşüm

Gelişen üretim teknikleriyle yeni ürün ve pazar olanakları sağlandı. Enstitüler eliyle kurulan kooperatiflerle komşu köylerin de faydalanabildiği bir iş birliği ortaya kondu.
Kültür dersleriyle geleceğin çok önemli sanatçıları, yazarları, düşünürleri bu sıralardan geçti.

Nüfusunun yüzde 80 gibi yüksek bir oranı kırsalda yaşayan bir ülkenin kalkınması adına ortaya konmuş en önemli projelerden biri olarak değerlendirilen Köy Enstitüleri, Türkiye Cumhuriyeti’ni ayağa kaldıran, köylere hak ettiği dikkati ve özeni vererek kalkınmanın onlardan geçtiğini vurgulayan çok önemli bir kurumdu. Enstitülerin etkileri son derece uzun vadeli ve derin olmuştur. Kültürel dönüşümün temel taşı, ekonomik kalkınmanın en önemli ayaklarından biri olmuştur. Üretim toplumu olma vurgusuyla yola çıkan cumhuriyet, üretmeye en temelden yani topraktan başlayarak sanayii atılımlarını desteklemiştir. 

Modernleşme yolundaki kırılma noktası olan cumhuriyetin ilanı on yıllar sonra da hayata geçirdiği benzersiz projeler ve atılımlarla kutlanmaya devam ediyor.

Yorumlar (0)