Venezuela Latin Amerika’nın Afganistan’ı mı olacak?

Venezuela’ya yabancı bir askeri müdahale gerçekleştirilmesi, ülkeyi felakete götürebilecek sonuçlara yol açabilir. Afganistan, burada bir uyarı görevi görmeli. ABD, Venezuela’yı işgal ederse patlak verecek olan şiddet ve istikrarsızlık, ülkenin oldukça zor günler geçirmesine neden olabilir.

DÜNYA 01.05.2019, 10:08 03.05.2019, 16:35
Venezuela Latin Amerika’nın Afganistan’ı mı olacak?

Venezuela şu anda en büyük ekonomik ve insani krizlerinden birini yaşıyor. Yirmi yıllık yetersiz ekonomik politikaların ardından enflasyon 2018’in sonunda yüzde 1 milyonu aştı ve üç milyondan fazla Venezuelalı, yedi çocuktan birini yetersiz beslenmeye mahkûm eden kıtlıktan kaçmak amacıyla ülkeyi terk etti.

Bu arada cinayet oranı, her 100 binde 80 kişiyi geçti. Böylece Venezuela, Latin Amerika’nın en tehlikeli ülkesi haline geldi. Yıllardır sık rastlanan büyük elektrik kesintileri, artık telafi edilemez seviyeler ulaştı. Durum gerçekten umutsuz ve ne yazık ki daha da kötüye gidebileceğine dair sinyaller var.

Ulusal Meclis, Juan Guaido’yu bu yılın ocak ayında geçici cumhurbaşkanı olarak atadı ve bu da Venezuela Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro’ya doğrudan bir meydan okuma oldu.  İç kriz olarak başlayan şey, çarpıcı bir şekilde tehlikeli boyutlara ulaştı. Guaido, o zamandan beri birkaç Batı ve Latin Amerika ülkesi ve uluslararası kuruluşlar tarafından desteklendi. Şimdi de halkı ve orduyu Maduro’ya karşı gerçekleşen ayaklanmalara katılmaya çağırıyor.

Rusya, Caracas’ta askeri personel görevlendirerek Maduro’ya olan desteğini iki katına çıkarırken, ABD Başkanı Donald Trump, Maduro’nun iktidarına son vermek için Venezuela topraklarına askeri müdahalede bulunmaya istekli olduğunu açıkça belirtti. Bu noktada herhangi bir yabancı askeri müdahale, ülkede tam anlamıyla bir kaos yaratabilir. Venezuela, 2001’de ABD tarafından işgal edilen Afganistan’ın kaderini paylaşabilir.

Ordunun Maduro’ya desteği sürüyor

Chavezcilik, halk arasındaki desteğini kaybetmiş gibi görünüyor. Petrol zenginliğinin sona ermesi, rejimin yeniden dağıtım politikalarını sürdürme kabiliyetini zayıflattı. Bu politikalar, yıllardır nüfusun daha az ayrıcalıklı kesimlerinin çoğunluğunu destekliyordu.

Fakat tüm yerel ve uluslararası baskılara rağmen Chavezcilik, şaşırtıcı derecede dayanıklı olduğunu kanıtladı. Bu belirgin çelişki, Venezula’da son yirmi yılda ortaya çıkan karmaşık çıkar grupları sistemi ile açıklanabilir.

Hugo Chavez ve halefi Maduro, devlet kurumlarını zayıflatarak adeta bunları yozlaşmış derebeyliklere çevirdiler. Rejimin müttefiklerini bu kurumlarda görevlendirdiler ve devlet fonlarını zimmetlerine geçirerek zenginleştiler. Bunun en bilinen örneği de Bolivarcı Ulusal Silahlı Kuvvetler oldu.  Yaklaşık on yıl önce yapılan bir dizi kamulaştırmadan sonra Chavez, Bolivarcı Ulusal Silahlı Kuvvetler’in komutanlarına birkaç maden dahil olmak üzere ülkenin en değerli varlıklarının kontrolünü verdi. Birçoğu şu anda kapalı olmasına rağmen, ordu subayları kaçak madencilikten kâr elde etmeye devam ediyor.

Askerlerin uyuşturucu ve yakıt kaçakçılığına karıştıkları ve Caracas’ın da bunu görmezlikten geldiği de söyleniyor. Askeri liderler Maduro’yu desteklemeye devam ediyor, çünkü başka hiçbir hükümetin onlara benzer ayrıcalıklar sağlayamayacağını biliyorlar. Fakat Bolivarcı Ulusal Silahlı Kuvvetler, hükümetin hayatta kalmasını sağlayan tek unsur değil.

Ordunun unsurları rejimi desteklemediği ve Chavez’e karşı bir darbe girişiminde bulunmaya çalıştığı zaman Venezuela cumhurbaşkanı, kendisine sadık olan destekçilerine silah tedarik etmeye karar vermişti. Bu, daha sonraları ‘colectivos’ (kolektifler) adı verilen ‘Bolivar Çemberleri’nin nasıl oluştuğunu gösteriyor. Her ne kadar bu grupların söz konusu hedefi sosyalist devrimi savunmak olsa da, zamanla silahlı suç çetelerine dönüşmüşlerdir. Siyasi destek karşılığında, kolektiflerin popüler mahalleler üzerindeki kontrolü elinde tutmasına ve yasadışı işlere karışmalarına izin veriliyor.

Son yirmi yılda gücüne güç katan bu gruplar, Chavezcilik yok olursa her şeylerini kaybedecekler. Bu nedenle tüm yolsuzluklara ve Guaido’nun çağrılarına rağmen Maduro ve hükümetini desteklemeye devam ediyorlar.

Afganistan bir uyarı görevi görmeli

Venezuela’daki durum,  ABD tarafından işgal edilen, parçalanmış ve kutuplaşmış bir ülke olan Afganistan’ı hatırlatmaya devam ediyor. Afganistan, burada bir uyarı görevi görmeli. ABD, Venezuela’yı işgal ederse Maduro’yu devirmek en kolay kısmı olacak.  Maduro sınır dışı edildikten sonra patlak verecek şiddet ve istikrarsızlık ise en zoru olacak.

Venezuela muhalefeti ve yabancı güçler tarafından bir rejim değişikliği gerçekleştirilirse, yarım milyona yakın personeli olan Venezuela silahlı kuvvetleri ve kolektifler, kentsel savaşa dönüşebilecek büyük çaplı bir ayaklanma başlatabilirler. Herhangi bir çatışma durumda, Bolivarcı Ulusal Silahlı Kuvvetler bölünebilir ve bazı gruplar muhalefetin yanında yer alabilirler.

Rus ordusu, ABD işgali durumunda direnişe katılmaktan kaçınsa da kolektiflere ve yeni milis kuvvetlerine silah ve lojistik destek sağlamada belirleyici bir rol oynayabilir. Silahlı bir çatışma, ülkenin zaten zayıf durumda olan sosyal ve politik kurumlarını daha da zayıflatabilir ve kanunların işleyişini zora sokabilir. Bu, her çeşit suçlunun ülke içinde daha fazla güç kazanmasına ve kolektiflerin popüler mahalleler üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırmasına olanak sağlayacaktır. Bu tür olasılıklar karşısında uluslararası toplum ve Venezuela muhalefeti, durumun karmaşıklığını fark etmek zorundadır. Geçiş dönemi için hesaplanmış ve kapsamlı bir stratejileri yoksa, şiddet olayları benzeri görülmemiş seviyelere ulaşabilir.

Muhalefet gerçek güç dinamiklerini görmezden gelmeye devam edemez. Bu noktada Venezuela’daki kritik soru Maduro’nun nasıl devrileceği değil, kan dökülmesinden nasıl kaçınılacağı ve barışçıl bir geçiş döneminin nasıl sağlanacağıdır.

Yorumlar (0)