Doğu Afrika kavruluyor! Tarihin en kurak döneminde olan bölgeyi daha kötü günler mi bekliyor?

Son yıllarda artan hava sıcaklıkları özellikle Doğu Afrika olmak üzere pek çok yerde rekor sıcaklık ve kuraklıkların yaşanmasına neden oldu. Afrika Boynuzu olarak adlandırılan ve Etiyopya, Somali ve Kenya’yı da kapsayan bölge son yılların en şiddetli kuraklıklarından birini yaşıyor. Üst üste 4 yağış mevsiminin de kurak geçtiği bölgede önümüzdeki yağış döneminin de kurak geçmesi halinde tarihin en kurak dönemi yaşanmış olacak. Yetkililer kuraklığın insani etkilerine karşı uyarılarda bulunurken tarihi belgeleri de inceleyen araştırmacılar bölgedeki iklim değişikliğinin değişimini inceledi. Peki, bölgedeki iklim tarih boyunca nasıl değişti? Daha önce hangi tarihlerde şiddetli kuraklıklar yaşandı? Kuraklığın insani etkileri nasıl değerlendirilmeli? Hepsi ve daha fazlası haberin ayrıntısında yer alıyor…

DÜNYA 14.07.2022, 14:17 15.07.2022, 11:34
Doğu Afrika kavruluyor! Tarihin en kurak döneminde olan bölgeyi daha kötü günler mi bekliyor?

Etiyopya, Somali ve Kenya'nın geniş bölgeleri şu anda şiddetli bir kuraklığın pençesinde. Tahminen 16.7 milyon insan akut gıda güvensizliği ile karşı karşıya. Bu sayı Avusturya ve İsviçre'nin toplam nüfuslarından bile daha fazla. Bölgede 40 yıldır görülmeyen bir iklim olayı yaşanıyor. 2020'nin sonlarından bu yana art arda dört yağışlı mevsim yağışsız geçti. Bu meteorolojik kuraklık, toprak nemi kaybına neden olarak su yollarının kurumasına ve milyonlarca hayvanın ölümüne yol açtı. Afrika Boynuzu olarak adlandırılan bölge normalde yılda iki yağışlı mevsim geçirir. Zamanlama bölgeye göre değişse de uzun yağmurlar genel olarak Mart ila Mayıs ayları arasında diğer mevsimsel yağışlar ise Eylül ila Aralık ayı arasında yaşanır. Bu yıl Mart ve Mayıs ayları arasında yağması beklenen yağışların gecikmeli başlaması ve yeterince yağmur yağmaması özellikle uzun yağışların yıllık toplamın %70'ini oluşturduğu bölgede oldukça olumsuz sonuçlara yol açtı.

Tarihte hiç gerçekleşmemiş bir kuraklık

Durumun kısa vadede iyileşmesi olası gözükmüyor ve tahminlere göre Eylül-Aralık yağış mevsimi de kurak geçecek. Bu durum üst üste beş mevsim kuraklığın yaşanmasına zemin hazırlayacak. Bu durum bölgede daha önce hiç yaşanmamıştı. Kuraklığın neden olduğu insani kriz, Afrika Boynuzu'nda gelecekteki gıda ve su güvenliği hakkında ciddi soruları gündeme getiriyor. En son Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli raporunda, küresel ısınmanın yağış mevsimlerini kısaltarak gıda sistemlerini olumsuz etkileyeceği vurgulanmıştı. Kriz aynı zamanda şu soruları da gündeme getiriyor: Mevcut kuraklık yakın tarihin en kötüsü mü ve gelecekteki kuraklıklar daha da kötü olabilir mi?

Bilim insanları tarafından Afrika Boynuzu olarak nitelendirilen bölge. 

Tarihsel belgelere başvuruldu

Bilim insanları tarihsel klimatoloji olarak bilinen ve iklimin tarihsel değişimini inceleyen bir disipline uygun olarak Afrika'nın çeşitli bölgelerinde yağışların nasıl değiştiğini keşfetmek için bir araştırma gerçekleştirdi. Mevcut kuraklığın göreceli şiddetini anlamak için hem tarihsel kayıtların hem de verilerin incelenmesi gerekiyordu. Yağışı ölçmek için yağmur ölçerler gibi standartlaştırılmış aletlerin kullanıldığı çalışma son 200 yılı kapsayacak şekilde gerçekleştirildi.

Afrika’daki iklim geçmişine tanıklık etmek

Afrika'daki en erken yağış verilerinin toplanması Cezayir’ın kıyıları ve güneybatı Güney Afrika'da 1830'lara kadar uzanıyor. Bununla birlikte, Doğu Afrika'da, yağış verileri 1870'lerden itibaren tutulmaya başlandı. Bununla birlikte bilim insanları tarihsel bilgi kaynaklarını kullanarak yağış verilerinin olmadığı alanlardaki boşlukları doldurabiliyor. Bu tarihsel bilgi kaynaklarının en önemlileri arasında yerleşimciler, kaşifler, misyonerler ve sömürge hükümetleri tarafından yazılmış, geçmiş iklimi ve iklimle ilgili koşulları tanımlayan belgeler yer alıyor. Bu belgeler Afrika'daki iklimin geçmişine tanıklık etmemizi sağlıyor.

2016, son 40 yılın en kurak yılıydı

Son araştırmalara göre 2016, son kırk yılın en kurak yılı oldu. Bu dönemde Etiyopya, Somali ve Kenya, Ağustos ve Ekim arasında uzun vadeli yağışların yaşandığı dönemde ortalamadan %40 daha az yağış aldı. Küresel insani yardımları tetikleyen 1983 ile 1986 arasındaki kuraklık da oldukça şiddetliydi. Şu anda yaşanan kuraklık gibi, uzayan kuraklığın kümülatif bir etkisi oldu. Daha da geriye gidildiğinde son 200 yılı kapsayan yağış serileri 1950'lerin ortalarında Etiyopya ve Somali'de yaşanan kuraklığın neredeyse 2016 yılında yaşanan kuraklık kadar şiddetli olduğu anlaşıldı.

19. ve 20. yüzyılda yaşanan şiddetli kuraklıklar

Araştırmaya dahil edilmeyen daha eski dönemlerde daha da şiddetli kuraklıkların meydana gelmesi olası gözüküyor. Modern kuraklıklar sırasındaki kuraklığın büyüklüğünü, yağışın ölçülmediği daha önceki dönemlerle karşılaştırmak kolay değildir. Bununla birlikte, kıta çapında büyük bir tarihsel iklim araştırması, Doğu Afrika'nın 1820'lerde ve 1880 ila 1900'lu yıllar arasında en azından son yıllardaki kadar kötü kuraklıklar yaşadığını gösteriyor. 1820 ve 1830'larda yaşanan kuraklık muhtemelen son 200 yılın en kötüsüydü. Baringo Gölü'nün tamamen kurumasıyla birlikte Kenya'nın merkezinde göl seviyeleri düştü. Avrupalı ​​gezginlerden gelen raporlarda Kenya, Tanzanya ve Uganda gibi bölgeleri etkileyen, muhtemelen 20 yıl kadar süren uzun süreli bir kıtlıktan bahsediliyor.

Timsah kıtlığı

Daha yakın tarihli bir tarihsel iklim çalışması 1900 civarında birkaç yıl süren ve kuraklığa bağlı olarak kıtlığa sebep olan ayrıntıları gözler önüne seriyor. İnsanlar yemek için timsah avlamak zorunda kaldıklarından, bu kıtlık yerel olarak “lwaya” (timsah) kıtlığı olarak adlandırılıyor. 1902'ye gelindiğinde, sömürge yetkilileri, kıyıyı Victoria Gölü'ne bağlayan yapım aşamasındaki demiryolu aracılığıyla getirilen Hint pirinçlerini kıtlık yardımı olarak dağıtmak zorunda kaldı.

Kuraklığı insan etkileri ile değerlendirmek

Tüm bu bilgiler bir bütün olarak ele alındığında, Doğu Afrika'daki mevcut kuraklık, son yıllarda görülmemiş bir durumum yaşanmasına neden oldu. Zira art arda dört mevsimde de ortalamanın altında yağış gerçekleşti. Bölgede son zamanlardaki en yoğun gıda güvenliği krizleri, çok mevsimli kurak dönemlerle ilişkilendiriliyordu. Bununla birlikte, küresel insani yardımın ortaya çıkmasından önce 1820'ler ve 1830'larda yaşanan kuraklıklar daha da uzun sürdü ve bu nedenle kıtlığa ve kuraklığa bağlı insan etkileri açısından muhtemelen daha şiddetliydi.

Küresel ısınma daha şiddetli kuraklıklara neden olacak

Daha önce açıklanan tarihsel belge türlerinde kaydedilen insani etkilere ek olarak, kuraklıklar doğal bitki örtüsü ve manzaraları da etkiler. Bu etkile polen ve tortul kayalarda miraslar bırakarak geçmişteki iklim değişkenliğini anlamak için botanikçiler ve jeologlara ipucu veriyor. Örneğin, son 2000 yılı kapsayan Aden Körfezi'ndeki deniz tortullarından elde edilen veriler, küresel sıcaklıklar ile Doğu Afrika Boynuzu'ndaki kuraklık arasında yakın bir ilişki olduğunu göstermektedir. Bu birliktelik gelecekte de devam ederse, küresel ısınma daha şiddetli kuraklıklara neden olacak. İklim değişikliği şimdiden Afrika Boynuzu'ndaki yağış seviyelerini etkiliyor. Artan sera gazları sonucu yükselen küresel sıcaklıklar, batı Pasifik Okyanusu'nun sıcaklığını artırdı veKenya, Somali ve Etiyopya'da kuraklıklara yol açtı. Bölgede art arda yaşanan kuraklıkların daha yaygın hale gelmesinin nedeni bu olabilir.

Kuraklık Doğu Afrika ikliminin ayrılmaz bir parçası

Herhangi bir yarı kurak bölgede olduğu gibi, kuraklık Doğu Afrika ikliminin ayrılmaz bir parçası ve gelecekte de öyle olmaya devam edecek. Olumlu haber şu ki, Kıtlık Erken Uyarı Sistemleri Ağı gibi bilim insanlarından oluşan gruplar artık akut gıda güvensizliği konusunda erken uyarı sağlayabiliyor. Öte yandan Doğu Afrika'daki kuraklık, genellikle Pasifik Okyanusu'ndaki La Niña koşullarının oluşmasıyla bağlantılı. Bu nedenle hükümetlerin ve yardım kuruluşlarının acil durum hükümlerini kuraklık başlangıcından çok daha öncesinde uygulamaya koyması mümkün. Doğu Afrika topluluklarının iklim şoku ve streslerine karşı direncini artırmaya yönelik tedbirler, 2016 kuraklığının genel etkisinin 1980'ler ve 1973 yıllarında yaşanan kuraklıklardan çok daha düşük olduğu anlamına geliyor. Bölgede kıtlıkla mücadele yöntemleri artmaya devam ettikçe, Afrika Boynuzu'ndaki kriz yönetiminden kuraklık risk yönetimine geçmek mümkün olabilir.

HABERNEDİYOR.COM | TAYFUR BAL – ÖZEL HABER

Yorumlar (0)