Bilim insanları tedirgin: Küreselleşen dünyada bilimsel işbirliği giderek zorlaşıyor

Geçtiğimiz 40 yılda yaşanan teknolojik gelişmelerle birlikte dünyamız oldukça küreselleşti. İletişimin arttığı bu çağ en çok bilimsel işbirliği içinde olan bilim insanlarının işine yaradı zira uzun yıllardır coğrafi sınırlar içinde kalan bilim bu gelişmeler ile birlikte sınırları aşarak küresel bir boyuta ulaştı. Bu durum küresel işbirliğine dayalı pek çok bilimsel araştırmayı gerçekleştirmeyi mümkün kılarken son yıllarda bu işbirliği ortamı giderek bozuluyor. Bilim insanları bilimsel işbirliğine engel olan bu tehdit edici ortam hakkında endişelerini dile getirirken artan gerilimler durumu giderek zorlaştırıyor. Peki, son yıllarda artan bu zorlukların temel nedeni nedir? Hangi ülke bu durumdan ne kadar etkileniyor? Hepsi ve daha fazlası haberin ayrıntısında yer alıyor.

BİLİM-TEKNOLOJİ 20.07.2022, 11:23 21.07.2022, 17:18
Bilim insanları tedirgin: Küreselleşen dünyada bilimsel işbirliği giderek zorlaşıyor

20’inci yüzyılın sonlarında ve 21’ini yüzyılın başlarında yaşanan teknolojik gelişmelerle birlikte dünya çok daha küreselleşti. İletişimde yaşanan gelişmeler dünyanın çok farklı noktalarında yer alan insanların birbirleri ile iletişime geçmesini sağlayarak insanların kendilerinden çok uzaklarda yaşayan başka insanların hayatlarını gözlemlemesine olanak sağladı. Bu durum sosyal hayatımızı ve iletişim kurma biçimimizi oldukça etkilerden farklı coğrafyalarda yer alan insanları da birbirine yaklaştırdı. Bu anlamda en çok ilerleme kaydeden ve bu küreselleşmeyi en anlamlı şekilde kullanan grup ise bilim insanları oldu. Zira dünya üzerinde çözülmesi gereken birçok bilimsel proje yer alıyor ve bu projelerin çözüme kavuşturulması farklı ülkelerin bir araya gelerek ortaklaşa bir çalıma yürütmesi ile mümkün olabiliyor. Örneğin geçtiğimiz aylarda uzaya gönderilen James Webb Uzay Teleskobu projesini gerçekleştirebilmek için dünya üzerinde birçok devlet ve kuruluş bir arada çalışarak insanoğlunun en gelişmiş uzay projesini hayata geçirmiş oldu. Bu tür projeler o kadar büyük miktarlarda bilgi birikimi gerektiriyor ki projenin gerçekleştirilebilmesi için farklı yerlerde yaşayan bilim insanlarının birlikte çalışarak kolektif bir ürünü ortaya koymaları gerekiyor. James Webb Uzay Teleskobu projesi bilimsel işbirliğinin önemini oldukça iyi vurgularken yapılan araştırmalar son yıllarda farklı ülkelerde yaşayan bilim insanlarının işbirliği yapmak konusunda zorlandığını gösteriyor.

Son yıllarda artan güvensizlik ortamı

Birleşmiş Milletler ve birçok araştırmacı, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı ve salgın hastalıklar gibi küresel sorunları çözmede bilimin uluslararası işbirliğine dayalı oynadığı kritik rolü vurguluyor. Doğu’da yer alan ülkelerin bilimsel anlamdaki yükselişi, bu tür küresel ortak araştırmaların yürütülmesine yardımcı oluyor. Örneğin Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika 2017 yılında bir tüberküloz araştırma ağı oluşturdu ve hastalığa yönelik temel ve uygulamalı araştırmalarda önemli ilerlemeler kaydedildi. Bununla birlikte, son birkaç yılda süper güçler arasında artan gerilim ve milliyetçiliğin yanı sıra COVID-19 salgını ve Ukrayna'daki savaş, ulusların genel olarak daha güvensiz ve tek başına hareket etmesine katkıda bulundu. Bu durum araştırmacıların diğer ülkelerdeki akademisyenlerle işbirliği yapmasını giderek zorlaştırıyor.

Rus bilim insanları ile işbirliği küresel anlamda kesilmişti

Ukrayna'nın işgalinden ardından beşeri bilimler araştırmalarından Kuzey Kutbu'ndaki iklim olayları hakkındaki araştırmalara kadar her konuda Rus bilim insanlarıyla işbirliğinin neredeyse küresel olarak kesilmesi, bilimin uluslararası politikanın kurbanı olmasının ve bunun için bir araç olarak kullanılmasının bir örneği olarak gösterilebilir. Çin ve ABD arasındaki bilimsel işbirliği her iki tarafta yer alan ulusal güvenlik endişeleri nedeniyle mikro elektronik ve kuantum hesaplama gibi alanlarda sekteye uğruyor. Küresel sorunlar ve jeopolitik kutuplaşma ile ilgili olarak uluslararası araştırma işbirliğini inceleyen araştırmacılar demokratik ülkelerin bu tavırlarının Çin gibi otoriter ülkelerin artan gücüne ve Rusya'nın Ukrayna'yı işgali gibi krizlere yanıt verme ihtiyacının anlaşılabilir olduğunu dile getiriyor. Ancak uluslararası araştırmaları azaltmak veya durdurmak, birçok riski de beraberinde getiriyor. Bilimsel işbirliğinin azalması uzun vadeli küresel sorunları ele almak için gereken bilgi üretimini de yavaşlatıyor.

Doğu’da artan bilimsel araştırmalar

1990'lar ve Sovyetler Birliği'nin çöküşünden bu yana, bilimde küresel işbirliği çarpıcı biçimde arttı. Bu gelişmenin birkaç nedeni var. Birincisi, 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin çöküşü, küresel bilgi alışverişini oldukça artırdı. Özellikle gelişmekte olan ve Batılı olmayan ülkelerde Batı'da yer alan üniversitelere giden öğrenci sayısında artış oldu. Bu durum, birçok ülkede araştırmacı ağları oluşmasına neden oldu. İkinci olarak, İnsan Genomu Projesi gibi büyük ölçüde işbirlikçi bilimsel çabaların yanı sıra pahalı, büyük araştırma laboratuvarları ve araçlarının giderek artan önemi, uluslararası işbirliğini körükledi. Son olarak, dijital devrim sınırlar arasında veri iletişimini ve paylaşımını çok daha kolay hale getirdi. Tüm bunlar, gen teknolojisi, iklim bilimi ve yapay zeka dahil olmak üzere birçok alanda işbirlikçi ve verimli araştırmalara yol açtı.

Çin dünyanın en büyük bilimsel yayın üreticisi

Batılı ülkeler 20. yüzyılın bilimsel ortamına aşina iken küreselleşme Batılı olmayan birçok ülkeye de fayda sağladı ve aradaki açığı biraz da olsa kapattı. 20. yüzyılın ikinci yarısında Çin, Hindistan, Rusya, Türkiye, İran, Mısır, Suudi Arabistan ve diğer birçok ülke bilimsel araştırmaların önemli ölçüde geliştirdi. Bu ülkeler bunu yaparak insanların kolektif bilgisine büyük bir katkıda bulundu. Özellikle Çin, bilimsel araştırmalarına büyük yatırım yaparak bugün dünyanın en büyük bilimsel yayın üreticisi konumuna ulaştı. Dünyanın birçok yerinde bilimsel kapasitenin geliştirilmesi ve akademik bağların kurulması, yeni bir virüse çözüm bulmak veya iklimdeki değişiklikleri izlemek söz konusu olduğunda kritik önem taşıyor. Verileri paylaşan ve politika yanıtlarını koordine eden ne kadar çok ülke olursa, bir virüsü kontrol altına almak veya küresel ısınmayı anlamak o kadar kolaylaşıyor.

Batı'nın yükselen Çin endişesi

Genel olarak günümüz dünyasında bilimsel ve teknolojik liderlik için rekabet eden üç küresel süper güç var: ABD, Çin ve Avrupa Birliği. ABD hükümeti ve Avrupa Birliği, bilimsel ve teknolojik liderliğin kaybını yalnızca azalan ekonomik fırsatların bir göstergesi olarak değil, aynı zamanda demokrasinin, serbest piyasa rekabetinin ve hukukun üstünlüğünün temel değerlerine yönelik bir tehdit olarak görüyor. 2022 yılının mayıs ayında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken şu açıklamalarda bulunmuştu:

Çin, hem uluslararası düzeni yeniden şekillendirme niyetine hem de giderek artan bir şekilde bunu yapacak ekonomik, diplomatik, askeri ve teknolojik güce sahip tek ülke. Pekin'in vizyonu bizi son 75 yılda dünyanın ilerlemesini sağlayan evrensel değerlerden uzaklaştıracaktır.

Çin'in bilim ve teknolojideki yükselişi Batı'da sert tepkilerin oluşmasına neden oldu. Avustralya, 2020 yılında federal hükümete bilimsel araştırmalarda yabancı anlaşmalar yapılmasına ilişkin veto yetkisi veren bir yasa çıkardı. ABD'de çıkarılan 2018 İhracat Kontrol Reformu Yasası da temel ve gelişmekte olan teknolojiler konusunda Çin'e olan bağımlılığı azaltmak için tasarlandı.

Siyasetin bir aracı olarak bilim

Çin ve Batı arasındaki uluslararası rekabetin bir parçası olarak bilimsel araştırmaların bu boyutu göz önüne alındığında, bilimin giderek artan bir şekilde politik bir araç olarak kullanılması şaşırtıcı gözükmüyor. ABD hükümeti, Çin'in bilimsel ilerlemesini ve uluslararası etkisini sınırlamaya çalışmak için önemli adımlar attı. 2018 yılında ABD, Çin Girişimi adı verilen bir girişim başlattı. Bu girişim kapsamında FBI, kurumsal ve akademik sektörlerde ABD-Çin bağlantılarını kapsamlı bir şekilde araştırdı. Çin Girişimi kapsamında yapılan araştırmalarda herhangi bir Çinli casus bulanamadı. Ancak ABD merkezli üç bilim insanı, Çin bağlarını ifşa etmedikleri için mahkum edildi.

Yaptırımlar araştırmacıları işbirliği yapma konusunda temkinli hale getiriyor

Çin Girişimi, etnik profil oluşturma iddiaları nedeniyle araştırmacılar, üniversite liderleri ve sivil haklar örgütleri tarafından ağır eleştirilere maruz kaldı. Biden yönetimi, 2022 yılının şubat ayında girişimi resmen iptal etti. Ancak Huawei gibi şirketlere uygulanan ticari yaptırımlar yoluyla Çin'in bilim ve teknoloji endüstrilerini kısıtlama çabaları, Amerikan şirketlerinin Çinli teknoloji şirketleriyle iş yapmasını engelliyor. Çin Girişimi ve yaptırımları, her iki taraftaki araştırmacıları da işbirliği konusunda temkinli hale getirdi.

Bilimsel ve teknolojik özerklik

Avrupa Birliği de benzer bir tavır aldı. AB yetkileri Çin'i hem bir rakip hem de ortak olarak adlandırıyor. AB, başta Çin olmak üzere diğer ülkelere olan bağımlılığı azaltmak için Avrupa'nın bilimsel ve teknolojik özerkliğini artırma hedeflerini ana hatlarıyla belirledi ve bu stratejileri 2021 yılında uygulamaya başladı. Öte yandan Çin bilim, teknoloji ve bilimsel araştırmaları genel olarak ulusal çıkarlara hizmet etmek için kullanıyor. Hükümet, yapılan araştırmaların öncelikle ulusal ihtiyaçlara hizmet edeceği fikrini açıkça öne sürdü ve Çinli bilim insanları giderek artan bir şekilde siyasi kontrol altında kalıyor. 2021 yılında Xi Jinping'in hukukun üstünlüğü, ekonomi ve yeşil kalkınma gibi konulardaki fikirlerini incelemeye ve teşvik etmeye adanmış 18 araştırma merkezi vardı.

Küresel sonuçlar

ABD, Avrupa ve Çin'deki birçok araştırmacı dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda jeopolitik rekabetlerin uluslararası araştırma işbirliğini kısıtladığına dair endişelerini dile getiriyor. Uluslararası bilimsel işbirliğinin önündeki engellerin daha da artması, veri paylaşımına, araştırma kalitesine ve sorunların çözümüne katkıda bulunan araştırmaları yayma alışkanlığına daha fazla zarar vermek gibi büyük bir riskleri de beraberinde getiriyor. Avrupa, ABD ve Çin'deki araştırmacılar, üniversite liderleri ve finansman kuruluşları sık sık mevcut durumla ilgili hayal kırıklıklarını dile getiriyor duyuyorum. Araştırma topluluğundaki pek çok kişi daha açık ve küresel bir bilim ekosistemi görmek istiyor. En nihayetinde bilimin değişen güç dinamiklerinden daha ayrı, ancak safça izole olmadığı bir geleceğe doğru çalışmak da mümkün. İklim değişikliği gibi konuların şiddeti arttıkça, araştırmacıların sorumlu, karşılıklı, şeffaf ve eşitlikçi uluslararası ilişkiler kurmaları gelecek yıllarda daha da önemli hale gelecek.

HABERNEDİYOR.COM | TAYFUR BAL - ÖZEL HABER

Yorumlar (0)