Şifa arayanların merkezi Kaklık Mağarası, Pamukkale’ye benzeyen haliyle ilgi çekiyor!

Denizli kentine yaklaşık 36 kilometrelik bir mesafede bulunan ve Honaz ilçesine bağlı Kaklık Mağarası, Pamukkale’ye benzeyen haliyle ziyaretçilerini şaşırtıyor. 2002 yılından bu yana ziyaret edilen büyülü mağara, cilt hastalarının da şifa bulacağı yer olarak dikkat çekiyor. 

SEYAHAT 13.04.2021, 15:35 14.04.2021, 09:30
Şifa arayanların merkezi Kaklık Mağarası, Pamukkale’ye benzeyen haliyle ilgi çekiyor!

Denizli il merkezine yaklaşık 36 kilometre uzaklıkta bulunan ve Honaz ilçesine ise 22 kilometrelik mesafedeki Kaklık Mağarası, yaklaşık 2 milyon yıllık bir geçmişe sahip. Şifa dolu ve kükürtü yüksek bir suya sahip olan büyülü mağara, özellikle cilt hastalıklarına sahip kişilerin uğrak noktası haline geliyor. Pamukkale’ye olan benzerliğiyle dikkat çeken ve ‘Yeraltı Pamukkale’ olarak anılan Kaklık Mağarası, 2002 yılında hizmete açılmıştı. Kükürt yüksekliği oldukça fazla olan ve yüz binlerce metre derinden gelen şifalı bir suya sahip mağaranın suyu, yoğun bir karbonata da sahip.



Yöre halkı 'Kokar Hamam Pınarı' olarak tanımlıyor

UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan Pamukkale'ye benzerliğiyle dikkat çeken Kaklık Mağarası, Pamukkale’ye özellikle travertenleri açısından benzeyen haliyle ilgi görüyor. Pandemi sürecinde bile yüksek sayıda ziyaretçinin keşfettiği büyülü mağara, yöre halkı tarafından da 'Kokar Hamam Pınarı' olarak tanımlanıyor. Mağaranın termal suları sazlıklar arasından yukarı çıkıyor. Kaynayarak suları ayyuka çıkan mağaranın tavan yapısı ise, sarkıt ve dikitlerin yanı sıra damlataşından oluşuyor. Özellikle deri hastalıkları, astım, kaşıntı, egzama ve mantar gibi hastalıklara şifa olduğu söylenen suyuyla dikkat çeken mağara, en çok bu açıdan ziyaretçi çekmekte.



Mayıs 2002’den bu yana ziyaret ediliyor

Yıllık 25 derecelik sabit bir sıcaklığa sahip olan mağara, rengi olmayan ve kükürt konusu taşıyan bir suya sahip. Ahşap merdiven yapısı yapılan mağaraya, bu merdivenler sayesinde iniliyor. 190 metrelik bir uzunluğa sahip mağara, doğal koruma alanı olarak da tescillenmiş durumda. Ayrıca daire şekilde bir tahta yoluna sahip olan mağarada, travertenlerin etrafında da dolaşılma izni verilmekte. Yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olan büyülü mağaranın, çökmeler sonucunda oluştuğu ve 1839 yılında ilk kez keşfedildiği bilinmekte. Mayıs 2002’den bu yana hizmete açık olan mağara, suların yavaş yavaş aktığı duvarlarında da küçük yaprakçıklara sahip sarmaşıklarıyla dikkat çekmeye başladı. Farklı farklı yeşil tonlarına sahip sarmaşıklar, mağarayı bambaşka bir havaya bürümeye başladı.

Yorumlar (0)