İnsanlar üzerinde yapılmış en korkunç deneyler!

Tıbbi ilerleme hayat kurtarır, ancak bazen bilim insanları, bir atılım umudunun etik değerlerin önüne geçmesine izin vermiştir.

YAŞAM 05.11.2019, 10:00 08.11.2019, 10:49
İnsanlar üzerinde yapılmış en korkunç deneyler!

İnsanlık, genellikle, ilerleme ve gelişme için yüksek bedeller öder — en azından, birçok ünlü psikolojik deneyde böyle görünüyor. Psikolojideki bazı ünlü deneyler, deneklerini geçici olarak sıkıntılı bırakırken, diğerleri katılımcılarını ömür boyu psikolojik sorunlarla baş başa bıraktılar. İşte, onlardan birkaçını özetledik.

1.Proje MKUltra

1953'ten 1973'e kadar, Amerika Birleşik Devletleri hükümeti, vatandaşlarının zihinlerini manipüle etmenin en iyi yollarını bulmak ve daha sonra “gizli operasyonlarda istihdam edebilecek kimyasal maddeler geliştirmek " amaçlarıyla bir dizi etik olmayan deney gerçekleştirdi. Toplu olarak, deneyler MKULTRA projesi olarak adlandırıldı ve CIA tarafından resmen desteklendi. Her deney, Amerikalıların zihinlerini bulandıran ilaçlar, duygusal yoksunluk, sözlü ve cinsel istismar, aşırı izolasyon, hipnoz ve diğer işkence biçimleri gibi şeylere maruz bırakmayı içeriyordu. Denekler, üniversitelerden, hastanelerdne ve cezaevlerinden bulundu. Neyse ki, proje MKUltra,  Kongre tarafından kapatıldı.

2.Yeniden Atama

Yedi aylıkken, David Peter Reimer’ın penisi sünnet sırasında ciddi derecede zarar gördü. Cinsiyetin öğrenildiği argümanını inceleyen psikolog  Dr. John Money, Reimer ailesini, cinsiyeti kadın olarak yeniden atanırsa oğullarının başarılı bir cinsel olgunlaşmaya ulaşma olasılığının daha yüksek olduğuna ikna etti. Yıllar geçtikçe, Dr. Money, görünüşe göre David'e danışmasa da, yeniden atama işleminin başarılı olduğunu belirtmeye devam etti. 38 yaşında intihar etmeden önce, David, kendini kadın olarak tanımlamadığı konusunda ısrar etti ve çocukluk döneminde onunla alay edilidiğini, akranları tarafından acımasızca dışlandığını ve depresyona girdiğini anlattı.

3.Stanford Hapishane Deneyi

Stanford hapishane deneyi, belki de şimdiye kadar yapılan en ünlü deneylerden biri, 1971 yılının Ağustos ayında gerçekleşti. Deneyin amacı, mahkumlar ve onları koruyanlar arasındaki çatışmanın nedenlerini incelemekti. Yirmi dört erkek öğrenci rastgele bekçi ya da mahkum rolüne atandı, ve daha sonra Stanford kampüsünde psikoloji binasının bodrum katında bulunan özel olarak tasarlanmış bir cezaevi rollerine uygun kuruldu. Kısa süre sonra bekçi rolü verilenlerin işlerini çok ciddiye aldıkları belli oldu. Sert önlemler almaya başladılar ve “mahkumlarını” çeşitli derecelerde psikolojik işkenceye maruz bıraktılar. Bu şaşırtıcıysa, belki de deneydeki mahkumların çoğunun onlara uygulanan şiddeti kabul etmesi daha da şaşırtıcıdır. Muhafızlar tarafından kabul edilen otoriter önlemler o kadar aşırı oldu ki, deney sadece altı gün sürdü.

4.Milgram Deneyi

1961'de, Nazi Adolf Eichmann'ın savaş suçlarından yargılanmasından üç ay sonra, Yale Üniversitesi psikoloğu Stanley Milgram, Eichmann ve soykırımdaki 1 milyon suç ortağı, sadece emirleri takip etmenin nasıl mümkün olduğunu merak etti. Böyle bir şeyin mümkün olup olmadığını anlamak için Milgram, bireyin bir otorite figürüne itaat etme isteğini ölçmek için bir deney düzenledi. Deneyde, iki katılımcı (biri gizli bir aktördü) sadece birbirlerini duyabilecekleri iki odaya ayrı ayrı yerleştirildi. Denek, daha sonra aktöre bir dizi soru okudu. Aktör bir soruyu yanlış cevapladığı zamanlarda, denek, aktöre elektrik veren bir düğmeye basacaktı. Deneklerin çoğu çığlıkların ilk duyulduğunu anda deneyi durdurma arzusunu dile getirse de, neredeyse her biri, herhangi bir sonuçtan kişisel olarak sorumlu tutulmayacakları söylenince düğmeye basmaya devam etti. 

5.UCLA Şizofreni Deneyi

1983'ten başlayarak, UCLA araştırma psikologları Michael Gitlin ve Keith H. Nuechterlein, şizofreni nüksünden muzdarip insanların neden ve nasıl olduğunu incelemek için büyük ve genellikle etik olmayan aşırılılıklara gitti. Özellikle iki doktor, psikozu tahmin etmenin mümkün olup olmadığını öğrenmek istedi. Deneyde yer almak için yüzlerce şizofreniden müzdarip insanı deneye tabii tuttular ve ayrıca ellerinden de kullandıkları ilaçları aldılar. Ne yazık ki, Gitlin ve Nuechterlein, test deneklerinin ilaçlarına geri dönebileceği uygun bir zaman çizelgesi planlamadılar. Ayrıca, deney süresince katılımcıları koruyamadılar. Deney, bir denek olan Antonio LaMadrid isimli bir adamın dokuz katlı bir binanın çatısından ölüme atlaması ile sonuçlandı.

6. Canavar Çalışması

1939'da, Iowa Üniversitesi'ndeki konuşma patologları, kekemeliğin bir çocuğun konuşma konusundaki kaygısının neden olduğu ve öğrenilmiş bir davranış olduğu teorilerini kanıtlamak için yola çıktılar. Ne yazık ki, bu konuda gitmek için seçtikleri yol, üzerlerinde deney yaptıkları yetimlere ileride kekemeye mahkum olacaklarına ikna etmekti. Evet, yetimler. Araştırmacılar, yetimhanedeki çocuklarla oturdular ve onlara kekemelik belirtileri gösterdiklerini ve doğru konuşacaklarından emin olmadıkları sürece konuşmamaları gerektiğini söylediler. Deney kekemeliği tetiklemedi, ancak eskiden “normal” olan çocukları endişeli, içe kapanık ve sessiz hale getirdi.
 

Yorumlar (0)