Uludağ'da tehlike çanları: Milli parkta korkunç tablo!

Kış turizminin gözdesi olarak bilinen Uludağ’da tehlike çanları çalmaya başlıyor. Küresel iklim değişikliğinin haricinde gelişigüzel yürüyüşler, piknikler, etkinlikler ve kamplarla 35 yıl içinde kayalık alanlarda artış, çayırlarda azalma, su kaynaklarında daralma yaşanması endişelendiriyor. Uludağ'da çıplak kayalık bölge miktarı yüzde 7,8 oranından yüzde 13'e çıkarken, alpin çayırlarının oranı da yüzde 18'den yüzde 16'ya, su kaynakları da 7,4 hektardan 2,9 hektara geriledi.

YAŞAM 09.11.2021, 13:56 11.11.2021, 09:26
Uludağ'da tehlike çanları: Milli parkta korkunç tablo!

Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü’nde görevli olan Doç. Dr. Gökhan Özsoy’un araştırmasında, ekolojik dengenin 35 yılda Uludağ Millî Parkında bozulduğunu ortaya koydu.

“Uludağ’da tahribat fazla…”

Coğrafî bilgi sistemine ait algoritmalar ve uydu verileri kullanılarak algoritmaları hazırlanan araştırmada 1985-2019 yılı arasında Uludağ’ın çayırları, kayalık bölge ve su kaynaklarındaki değişiklikler gözlemlendi. Alpin çayırlarının yüzde 18’den yüzde 16’ya düştüğü, çıplak kayalıkların yüzde 7,8’den 13’e çıktığı ve su kaynaklarında 7,46 hektardan, 2,9 hektara daraldığı bilgisi dikkat çekildi. Gelişi güzel Uludağ’da gerçekleştirilen yürüyüş rotaları, piknik ve kamp alanlarının olduğu alanlarda tahribatın çok olduğu, insanların giremediği bölgelerde bulunan ağaçlarda küçük de olsa artışların yaşandığı tespit edildi. 

Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü’nde görev alan Doç. Dr. Gökhan Özsoy, “1985-2019 yılları arasındaki uydu görüntüleri dikkate alınarak bu araştırma gerçekleştirildi. Uludağ ile ilgili ciddi neticelere ulaştık. İnsan aktivitesinin yoğun olduğu bölgelerde, erozyonda artış, çıplak kayaya dönme bitki yoğunluğunda gerileme belirledik. Turistik açıdan birinci ve ikinci bölge, kamp yapılan bölgeler Kirazlıyayla, Bakacak, Sarıalan gibi alanlarda vejetasyon örtüsünde bozulmalar görüldü” sözlerini kullandı.

“İnsanların girmediği ormanlarda artış var”

Özsoy açıklamasına şöyle devam etti:

“İşin sevindirici yanı; insan aktivitesinin olmadığı bölgelerde yüksek eğimli yerlerdeki orman faunasında bir artış var. Demek ki doğayı haline bıraksak, Uludağ daha yeşil bir yer olacak. Çarpıcı olan şey; 1985’teki vejetasyon örtüsüne baktığımızda 2019’da biraz daha yoğun bir yeşillik mevcut. Bu da şu anlama geliyor; insanlar o bölgeye giremedi ve ağaçlar yoğunluğunu arttırdı. Orman sınırlarında artış olmadı fakat var olan ormanların yoğunluklarında artış yaşandı. Bu da iyi bir haber” açıklamasını yaptı.

“Uludağ’a özel 30 endemik mevcut” 

Alpin çayırları alanındaki deformasyona ilişkin açıklamalarda bulunan Özsoy, şunları söyledi:

“Bu, üzerinde durulması gereken bir konudur. Karlar eriyince kontrolsüz insan girişleri yaşanabiliyor. Bunların sebep olduğu erozyon izlerini gözlemleyebiliyoruz. Yol izleri, otlatılan hayvanlara ait izler… Son yıllarda ise turistik açıdan moda olan Off-Road ve ATV gibi aktivitelerin yapılması... Lastik izlerine kadar rotalar ortaya çıkmış durumda. Bu, kontrolsüz gidiyor ve çok deformasyon oluyor. Bölgeye gelen insanlar yalnızca off-road yapmıyorlar. Arabadan inip etrafa da açılıyorlar. Birtakım endemik türlere de hasar verebilirler. Bugün bakıldığında Uludağ, hem flora hem de fauna açısından endemik türleri ile ünlüdür. 30’a yakın yalnızca Uludağ endemik var. Bu oldukça önemli bir sayıdır. Bunları korumamız gerekiyor” 

“Alınabilecek tedbirler var”

Alınabilecek bazı tedbirlerin olduğunu ifade eden Özsoy, sözlerine şöyle devam etti: “Milli Parkların özellikle oluşturduğu rotalar mevcut. Bu gezi rotalarının kontrolünün iyi yapılması, terk edilmemesi, gelişigüzel firmalar veya turistler kendisine rota oluşturmaması lazım. Bir oluşturulacaksa bakanlıktan izninin alması gerekiyor. O rotada endemik tür var mı bakılması lazım. Buna bakılarak izin verilir” açıklamasını yaptı ve şunlara aktardı:

“Geçmişte duymuşsunuzdur. Uludağ’da dağcılar kayboluyor, bu insanlar nasıl kayboluyor? Bir kontrolsüzlük var. Ben dolaşayım biraz diyor ardından yolunu bulamıyor. Yurt dışında böyle turist çeken kayak merkezlerinde bu haberleri göremezsiniz. Yasaktır. Başının estiği gibi kimse dolaşamaz. Biz yaptığımız araştırmada, su yüzeylerinde de azalmalar tespit ettik. Uludağ’da 9 adet göl var. Bazıları yazın kuruyor, bazıları ise yazın bile su barındırıyor. Göllerdeki su çeperinde daralmalar yaşanmış. Bunun iyi bir şekilde araştırılması gerekiyor. Yıl bazında 2019’da görüntü böyle miydi, gerçekten küresel ısınma kaynaklı olmak üzere su yüzeyleri mi azalıyor? Mutlaka bunun araştırılması lazım” 

“Su kaynaklarında önemli ölçüde daralma var”

Özsoy, sözlerini şu şekilde tamamladı: “1985’te MillÎ Park sınırlarından söz edersek, çıplak kayalıklar bölgenin yüzde 7,8’ini kaplarken, 2019’da bu yüzde 13,3’e çıkıyor. Bu ciddi bir orandır. Bu bozulma, birinci ve ikinci bölge, günübirlik piknikçiler ile kamp faaliyetlerinin olduğu yerlerde görülüyor. Çayırlarda yüzde 18’lerden 16’lara düşüş mevcut. Çayırlarda yaşanan deformasyon ise; tamamı ile yok olması şeklinde değil, kuruması ve toprak yüzeye dönüşmesi biçiminde oluyor. Fundalık ve çalı orman bölgelerinde biraz artış yaşanmış. Bunlar yüzde 43,5’lerden, 44,2’ye çıkmışlar. Sevindirici bir gelişme bu. Belki de en önemlisi su yüzeyleri… 7,46 hektardan 2,9 hektara bir gerileme var. Ciddi anlamda bunun araştırılması gerekiyor. Küresel ısınma mı sebep oldu? Meteorolojik olaylarda 20-30 senede kuraklıklar olabilir, bununla mı ilgili? Bunlar araştırılmalı.”

Yorumlar (0)