habernediyor.com

Zenginlik merhameti öldürüyor mu?

ÖZEL HABER

Yeşilçam’da samimi ve içten yoksulların her filmin sonunda yerdiği merhametsiz zenginler, savurgan bankerler, acımasız milyarderler gerçek mi? Yaşar Usta’nın dediği gibi “yakışır mı sana ekmekle oynamak? yakışır mı bunca günahsızı çoluk çocuğu sokağa atmak?” diye sorduğumuzda gönlü titriyor mu bankerlerin? Cevabı haberimizde…

Berkeley Üniversitesi’nden Paul Piff ve Dacher Keltner’in yürüttüğü çalışmalar sosyal sınıf ve diğer insanlara yönelik tutumların arasında bir ilişki olup olmadığını inceliyor. Sosyal sınıf ölçütünün içine zenginlik, mesleki statü ve eğitim de dahil ediliyor.

İlk çalışma yoğun bir dört yol ağzında farklı sosyal sınıflardan araç şoförlerinin tutumları üzerinden yürütülüyor. Araştırmanın bulguları lüks araç sürücülerinin kendi sıralarını beklemek yerine diğer sürücülerin geçiş hakkını ihlal etmesinin daha olası olduğunu gösteriyor.

Konu özelinde hem kadın hem erkek sürücülerin aynı tavrı gösterdiği belirtilirken, takip eden başka bir çalışmada muhtemelen ülkemizde de tüm yayaların deneyimlediği bir gerçek olan yaya geçidinden geçerken hızlanan o arabaların da zenginlerin arabaları olduğunu ortaya koyuyor.

Bencilliğin mi zenginliğe sebep olduğu zenginliğin mi bencilliğe sebep olduğunu anlamak için Piff ve arkadaşlarının yaptığı bir başka deneyde ise çalışma insanların sınıfsal durumlarına yönelik duygularını manipüle ederek yürütülmeye çalışılıyor. Araştırmacılar katılımcılardan kendilerinden daha iyi ve kötü durumda olan insanlarla kendi finansal durumlarını karşılaştırmalarını istiyor. Ardından katılımcılara bir kavanoz şeker ikram edilerek diledikleri kadar şeker alabilecekleri ve almadıkları diğer tüm şekerlerin çocuklara verileceği bilgilendirmesi yapılıyor. Kendi durumunu diğerlerine göre çok daha iyi olarak değerlendirme eğiliminde olan katılımcıların anlamlı miktarda daha fazla şeker alarak çocuklara daha az şeker bıraktığı sonucuna varılıyor. 

İlgili bir başka çalışma Keltner tarafından yürütülüyor ve bu çalışmada da acı çeken insanlara yönelik merhamet hislerini belirten ifade kullanımlarının daha az varlıklı insanlarda daha yaygın olduğunu ortaya çıkartıyor. Örneğin; çoğu az varlıklı kişi “zor durumda olan insanları farkederim” “zor durumdaki insanlra yardım etmek önemlidir” gibi ifadelere cinsiyet, etnisite ve dini inanç gibi faktörlerin etkisi dahil edildiğinde dahi daha fazla katılıyor.  

Bir başka çalışmada ekonomik, sosyal durumları, gelir ve eğitim durumlarıyla ilgili önden bilgi alınan katılımcılara iki video gösteriliyor. Bu videoaların ilki normal kalp ritmini görebilmek için izletilen ve izleyenelerin kayıtsız kalabileceği bir video iken diğer video ise kanserli çocuklar hakkında bir video oluyor. Daha düşük refah seviyesine ve statüye sahip olanların kanserli çocuklara ilişkin videoyu izlediğinde kalp ritimlerinde anlamlı düşüş gözleniyor. Kalp ritminin düşmesi diğer insanların duygu-durumlarına artan ilginin biyolojik bir göstergesi olarak kabul görüyor.

Peki refah ve toplumsal statü nasıl merhamet duygusunu öldürücü bir sebep olabiliyor? Piff ve arkadaşları zenginlik ve statünün sağladığı görece özgürlük ve bağımsızlık hissine dikkat çekiyorlar. İnsanlara daha az bağımlı hale geldikçe onların duygu ve düşüncelerini umursama oranının da düşebileceğini kaydeden araştırmacılar, insanların bu sebeple daha bencil olmaya başlayabileceğini belirtiyor.

Bunun tablonun yanında ABD’de artan gelir eşitsizliğine dikkat çeken uzmanlar merhamet ve zenginlik arasındaki bu ilişkinin önemli etkileri olduğunun altını çiziyor. Ülkede siyasi ya da ekonomik gücü elinde bulunduranların daha ayrıcalıklı sosyal çevrelerden geldiğini kaydeden Piff ve Keltner’a göre sosyal sınıfın toplumsal kesimleri önemseme konusunda böyle  bir etkisi mevcutsa gücü elinde tutup kararları verenlerin muhtaç kesimlere yönelik politikalar üretmesinin daha az olası olduğunu ifade ediyor. Bu noktada merhamet ve empati kapasitesiyle politik seçimler arasında da bir ilişki olduğu görülüyor.

İşin ilginç yanı yukarıdaki araştırmalarla çelişme ihtimali olan bir şekilde muhafazakarların daha fazla bağış yaptığı yönünde ancak nüansın ortaya çıktığı yer de tam olarak burası. 


Yukarıdaki resimle beraber ülkemizin servet dağılımının durumu yüzde 10’luk en zengin kesimin servetin yüzde 80’ine yüzde 90’lık kesimin ise yüzde 20'sine sahip olduğunu gösteriyor. Bu tabloyu göz önüne alınca Yaşar Usta’nın soruları daha büyük bir anlam buluyor. 


Habernediyor.com/ Umur Gerenli

Sıradaki Haber
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.