Fransız Le Monde gazetesi, Türkiye'nin Rus yapımı S-400 hava savunma sistemlerini satın alması, hatta sevkiyatların da başlaması nedeniyle ABD ile Türkiye arasında gerginlik yaşandığına dikkat çekerek, Türkiye'nin NATO'dan ayrılacağı korkusunun gün yüzüne çıktığını yazdı.
Türkiye'nin İkinci Dünya Savaşı'ndan beri Batı ile yakın ilişki kurmasına rağmen, kesinlikle öngörülebilir bir müttefik olmadığı ileri sürülen haberde, 1974'teki Kıbrıs Barış Harekâtı ve 2003 yılındaki Irak tezkeresinin TBMM'den geçmemesine dikkat çekilerek, ABD ile ihtilafların aslında daha önce birçok defa ön plana çıktığı bildirildi.
Türkiye, ABD için çok önemli
Söz konusu haberde, Türkiye'nin Boğazları kontrol etmesi, NATO'da ordusu en büyük ikinci ülke konumunda bulunması, NATO'daki tek Müslüman ülke olması ve İncirlik Üssü gibi sebeplerle ABD için ne kadar önemli bir ülke olduğu vurgulandı.
Kendi gücünün ve imkânlarının farkında!
ABD ile anlaşmazlıklar ara sıra ortaya çıksa da Türkiye’nin "köprüleri yakma" amacında olmadığını bildiren Le Monde, Ankara’nın kendi gücünün ve imkânlarının farkında olduğunu ve kendi çıkarlarını güç kullanarak ön planda tuttuğunu kaydetti.
Rusya'yı tehdit olarak görmüyor
Türkiye-Rusya ilişkilerine de değinen Le Monde, iki ülke arasındaki diyaloğun, kısa vadede Suriye krizinin geleceğine ve çözüm için düzenlenen müzakerelere paralel olarak seyredeceğini ileri sürerek, "Türkiye Batılı müttefiklerinin aksine Rusya'yı düşman ya da tehdit olarak görmüyor. İki ülkenin de işbirliğine duyduğu karşılıklı ilgi sebebiyle, ilişkilerin tamamen kopması şeklinde bir senaryo olası değil." dedi.
Gazete ayrıca, Suriye'de Türkiye'nin, Rusya için kilit müttefik olmaya devam edeceğini bildirdi.
Uluslararası arenada sesini duyuruyor
Haberde, Türkiye'nin bölge politikası açısından Rusya'yı ABD'ye göre daha az zararlı gördüğü ifade edilirken, bununla bağlantılı olarak Türkiye'nin uluslararası arenada sesini duyuran ve eski dengeleri bozan bir ülke olduğu vurgulandı.
Buna örnek olarak ise, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, bugünün küresel düzenine itiraz etmesi ve bu düzenin 5 ülke tarafından (BMGK daimi üyeleri) yönetilmesinin kabul edilemez bulduğunu ifade etmesi gösterildi.