Danıştay, Ayasofya'nın ibadete açılıp açılmayacağına yönelik kararını 15 gün içerisinde bildirecek.
Türk ve yabancı akademisyenler tarafından konuya ilişkin önemli bir mektup yazıldı.
"Amacımız alınmamış bir karara karşı çıkmak değil"
Osmanlı ve Bizans tarihi, sanatı ve kültürü hakkında araştırma ve incelemeler yapan bilim insanları olarak bu mektubu yazmalarındaki amacın alınmamış bir karara karşı çıkmak değil, ortak endişelerini sahip oldukları bilgiler ışığında dile getirmek olduğunu ifade eden akademisyenler, temel konunun "Ayasofya'nın müze kalması ya da ibadete açılması" olmadığına dikkat çekti.
"Öncelik Ayasofya'nın korunması"
Akademisyenler, Ayasofya'nın nasıl korunacağına öncelik verilmesi gerektiğini belirterek, Ayasofya'nın tarihi dokusunun muhafaza edilmesi, Osmanlı ve Bizans'a ait eserlerin görünürlüğünün sürdürülmesi, kitle turizminin verimli bir şekilde yürütülmesi ve deprem riskine karşı gerekli önlemlerin alınması gibi konuların kendileri için önem arz ettiğini belirtti.
"Sanat eserlerinin saklanabileceği konusunda endişeliyiz"
Ayasofya'nın hem cami hem de müze olarak faaliyet yürüttüğüne dikkat çeken akademisyenler, bu yapının ibadethane rolünün genişletilmesinin şimdiye kadar Ayasofya'ya hasar vermediğini ve içerisinde bulunan sanat eserlerinin tekrar saklanmasına yol açmadığını belirten akademisyenler, yapının tarihi ve arkeolojik kalıntılarının hasara uğraması ve sanat eserlerinin saklanması gibi müdahalelere maruz kalabileceği konusunda endişeli olduklarını dile getirdi.
"Devlet korumacı idare geleneğini devam ettirmeli"
Akademisyenler, Ayasofya'nın bölgesel ve yerel siyasete malzeme olamayacak düzeyde güzel bir eser olduğunu kaydederek, bu anıtın gelecek nesiller için Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde korunduğunu ve devletin korumacı idare geleneğini devam ettirmesinin bilim insanları için ciddi bir önem taşıdığını ifade etti.