Olumsuz ve sorunlu duygularla nasıl baş edilir? Neden kendimi değersiz hissediyorum?

Psikolojik Danışman ve Terapist Ayşegül Keskin ile bu hafta sorunlu ve olumsuz duygularımızı konuştuk. Öfke ve korku hayatımızı ne ölçüde etkiler? Değersizlik duygusu nedir? Değersizlik duygusuyla nasıl baş edilir? İnsan kendini neden değersiz hisseder? Bilinç ile bilinçaltı arasında nasıl bir ilişki var? İşte cevaplar…

YAŞAM 27.06.2022, 11:41 28.06.2022, 15:02
Olumsuz ve sorunlu duygularla nasıl baş edilir? Neden kendimi değersiz hissediyorum?

Yaşamımızı etkileyen en önemli faktör hiç şüphesiz duygularımız. Hepimiz gün içinde olumlu ve olumsuz birçok duyguyla yüzleşiyoruz. Hatta bazı zamanlar duygularımızın etkisi daha uzun sürebiliyor. Fakat değersizlik, öfke ve korku gibi duygular yaşamımızın her anını etkiliyorsa çok dikkatli olmak gerek. Olumsuz duyguların yaşam üzerinde hüküm sürmesine izin vermek kişiyi ve çevresini yıpratmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Psikolojik Danışman ve Terapist Ayşegül Keskin ile bu hafta olumsuz ve sorunlu duygularımızla baş etmenin yöntemlerini konuştuk. Daha mutlu bir yaşamın kapılarını aralamak için sorunlu duygularla vedalaşmanın yöntemlerini röportajımızda bulabilirsiniz.

İnsanlardaki en temel duygular hangileridir?

İnsanlar, en temel duyguları otomatik olarak yaşarlar. Yani doğdukları andan itibaren duygularla muhatap olurlar ve hayatı keşfetmeyi duygularla öğrenirler. Hayatı, dünyayı, ailelerini ve ilişkilerini duygular üzerinden yorumlarlar. En temel duygulardan biri korku diğeri ise öfkedir.

‘‘Öfke ve korkunun arka planındaki duyguları keşfetmemiz lazım’’

Öfke ve korku hayatımızı ne ölçüde etkiler?

Öfke ve korku aynı zamanda bir savunma mekanizmasıdır. İnsan iki şekilde programlanmıştır. Ya sorun karşısında saldıracaktır, yani mücadele edecektir ya da kaçıp geri plandan takip edecektir. Yaradılıştan gelen kendi kodlarımızda bulunan bu iki savunma mekanizması hayatta kalmak ve yaşantımızı nesiller boyu sürdürebilmek için otomatik çalışır. Yani ya mücadele edeceğiz ya da geri plana çekilip geri plandan takip edip kendimizi korumaya alarak hayat planında yol alacağız. Öfke ve korku aslında bir sonuçtur. En temel duygularımızdan biridir ve çok önemlidir. Öfke ve korkunun arka planındaki duyguları keşfetmemiz lazım. O arka plandaki duygular aslında bizim verdiğimiz tepkilerdir. Örneğin; korku ve öfke duygusunun arkasında bir tehlike algısı vardır. Fakat bu tehlike bazen değersizlik duygusu da olabilir. Çoğunlukla da zaten değersizlik inancıyla yakından alakalıdır. Özellikle öfke nerede ise değersizlik inancı oradadır. Bu da bizim kapatmak isteyip hayatın içinde formüller aradığımız ana inançtır.

Kötü hissetmek ne demek? İnsan, neden kendini kötü hissettiğinde karşı tarafında böyle hissetmesini ister?

İnsanın öfkelenme hali bir sonuçtur fakat bu durumun arka planında çok ciddi ve rahatsız edici bir duygu vardır. Kişinin bu duygusu yüzde 90 kendi değersizliği ile alakalıdır. Peki, kötü hissetmek ne demek? İyi hissetmemek demek, yani o anda mutsuz olduğunuz şeydir. Biz mutsuzluğu aslında sadece kötü hissettiğimiz zaman ‘‘mutsuzluk’’ diye yorumluyoruz. Bu ayrım çok önemli! Kötü hissettiğimizde ne oluyor? Bir alarmı çalıyor ve diyor ki ‘‘Dikkat! burada bir problem var.’’ fakat kötü hissettiğimiz duyguyu aktardığımız için kendimizi gözden kaçırırız. İşte o zaman şöyle deriz: ‘‘Ben kötü hissediyorsam ben masumumdur. Benimle hiçbir alakası yoktur. Bu konunun benim bilinçaltım ile de alakası yoktur. Benim travmalarım yok.’’ Bunları düşünmeye başladığımızda ise direkt karşı tarafa saldırıya geçeriz. ‘‘O beni kötü hissettirdi, ona karşı tepki vermeliyim’’ diye düşünürüz. Karşı tarafı da kötü hissettirecek şekilde büyük kavgalar çıkarabiliriz.

‘‘Değersizlik inancı çocukluk yıllarından yetişkinlik dönemine devreder’’

Değersizlik inancı kişide nasıl oluşuyor? Bu inanç çocukluktan gelen bir şey mi?

Değersizlik inancı çocuklukla alakalıdır. Çocuk aileden gördüğü anlayış, müsamaha, affetme, yakınlık gibi onarıcı duyguları sevgi olarak algılar. Sevmek ve sevilmemek olarak yorumlar. Bir çocuk bütün olayları beni seviyor ya da sevmiyor diye yorumlar. Hatta çocuk olayları, ‘‘Bana değer vermiyor, beni önemsemiyor, ciddiye almıyor, beni küçümsedi’’ diyerek detaylandır. Değersizlik inancı oluşan çocuk, her defasında kendini kötü hisseder ve bu yetişkinlik dönemine de devreder.

Peki, değersizlik inancının üstesinden nasıl gelebiliriz?

İnsan, ancak kişisel gelişim yolculuğuna çıktığında kendi farkındalığı ile bilinçaltındaki o değersizlik inancını zayıflatabiliyor. Yoksa değersizlik inancı, çok kuvvetli bir duygudur ve bütün alanımıza hükmedebilir. Mesela ben kötü hissettiğimde eğer kendimi değersiz hissediyorsam bir formül bulmam lazım. Aksi takdirde bu durum hayatın tüm alanlarını etkileyebilir. Kişinin bulunduğu ortam, ilişkide olduğu insanlar yoğun olarak kendini değersiz hissettiriyorsa çok ciddi çatışmalara girebilir. Örneğin; bu süreç evliyseniz boşanmaya kadar, çalışıyorsanız işten ayrılmaya kadar gidebilir.

‘‘Değersizlik inancı ciddiye alınmalı!’’

Sorunlu duygularımızı nasıl fark edebiliriz?

Kötü hissettiğimiz duygular aslında sorunlu duygularımızın da alarmıdır. Kişi, sorunlu duyguları gün yüzüne çıktığında bozulma, alınganlık yapma, karşı suçlamalarda bulunma ya da suratının düşmesi gibi tavırlarını karşısındakine de yansıtır. Aslında tam bu noktada kişi kendi sorunlu duygusunu tespit edebilir ve nelere alındığını kendisine söyleyebilir. Kişi alınganlık anlarında ‘‘Ben şu an kendimi kötü hissediyorum, çok bozuldum fakat bu benimle ilgili bir durum’’ diyebilmeli. Diyelim ki; bir arkadaşıma gideceğim. Arkadaşımı arayıp ‘‘Yarın sana bir kahve içmeye, geleceğim’’ dedim. O da ‘‘Gel’’ dedi. Fakat ertesi gün arkadaşım beni arayıp, ‘‘Yarın çok müsait değilim. Başka bir programım çıktı. Başka güne erteleyebilir miyiz?’’ dedi. Ben de bu durumu anlayışla karşılamış gibi yapsam da aslında çok bozuldum. Nasıl bir yorum yaptım? Beni istemedi. Eğer isteseydi kendi programını düzenlerdi. Ben ona gidip bir kahve içerdim. Ama iptal ettiğine göre demek ki beni istemiyor. Bu ne? Bu, benim kendi yorumum. Kendi değersizliğimle alakalı. Halbuki karşıdan bir yorum yok. Bana ait bir saldırı yok ama ben bu durumu bu şekilde yorumluyorum. Niye? Çünkü orada bir yaram var. Değersizlik hissi var. Bu çocukluktan gelen bir şey. ‘‘O madem o beni kabul etmedi. Bir daha aradığında ben de telefonu açmam ya da o bana gelmek isterse ben de onu kabul etmem.’’ İşte kendi başımıza iş açtık mı? Açtık. O halde ben bozulduğum, alındığım, kendimi çok değersiz hissettiğim o duruma önem vereceğim. O duyguyu ciddiye alacağım fakat rehber edinmeyeceğim. Ona ayak uydurup davranışlarımı ona göre belirlemeyeceğim. Çünkü bu benimle ilgili bir şey. Karşı tarafla alakalı değil. Onun için bu duygumu alarm sayıp, ciddiye alıp süreci yavaş yavaş yoluna koymam lazım. Bunu yapabilmem için öncelikle bilince ihtiyacım var. Yani farkındalığa ihtiyacım var. ‘‘Ben durup durup arıza çıkarıyorum. Çok fazla alınganım. Kendi işlerimi kendim karıştırıyorum. Haklı da olsam bile abartılı tepkiler veriyorum’’ gibi bu cümleleri bilerek, farkındalıkla kendimi tespit etmeliyim. Bu kendimi aşağılamak için değil, kendimi tespit etmek için gerekli. Aksi takdirde bilinçaltı süreci onaramaz. Bilincinde onarmayı istemesi gerek. ‘‘Evet böyle bir durum var. Bunu halletmem lazım’’ demesi gerek. Bu koşullar sağlandığında, bilinç ile bilinçaltı el ele verip mevzuyu düzeltebilir. Hiç muhalefet etmez.

Ayşegül Keskin: ‘‘Bilinç, çoğunlukla bilinçaltının emri altındadır’’

Bilinç ile bilinçaltı arasında nasıl bir ilişki var? Hangisi karar verirken etkisini gösterir?

Bizim doğduğumuz andan itibaren bilinçaltı dediğimiz bir sistemimiz var ve zaman içinde belli yaştan sonra da bilincimiz oluşur. Yetişkinlikte bilinç vardır fakat bilinç, çoğunlukla bilinçaltının emri altındadır. Yani insan bütün seçimlerini ve davranışlarını bilinçli yaptığını zanneder fakat gerçek öyle değildir. Kişi eğer bu durumun farkında olmazsa, kendi yolculuğundan çıkamazsa, bilinçaltının sakat bağlantıları ile hayatını mahvedebilir. Bilinç ile bilinçaltı arasında görünmeyen bir sınır, bir ara bölge vardır. Bizim bu ara bölgeyi tanımamız gerek. Bilinçle bilinçaltı arasında ayrımı yapabilmemiz lazım.

O halde ‘‘Bilinç ile bilinçaltı uyumlu şekilde hareket eder’’ diyebilir miyiz?

Evet gerçekten ikisi uyumlu hareket edebilir ama burada hep söylediğimiz şey kişisel gelişim macerası insan için çok önemli. Kişinin bilinçli ve farkındalıklı şekilde hayatı yaşamaya çalışması çok kıymetli. Bilinçaltı, annesiyle beraber yolda yürüyen bir çocuk gibidir. Hani çocuk önde annesi ise arkasından yürürken çocuk ikidedir dönüp arkasına bakar ya annesi geliyor mu diye, işte tam olarak bilinç ile bilinçaltı da böyledir. Yani bir görünmeyen bir onay ister. Aynı bilinçaltı da öyledir. Bir şey yapacağı zaman bilince bakar, onay alıyor mu diye. Bilinçten onay alınca onu pekiştirir. Bunun sebebi de koruma ve güven amaçlıdır. Çünkü insanlar güven ararlar, tehdit algısından uzak olmak isterler.

HABERNEDİYOR.COM / KÜBRA ÖZGÜ - ÖZEL HABER

Yorumlar (0)