Netflix'i nasıl alırdınız? Turşusuz ve denetimli?!

Netflix geçtiğimiz haftalarda internet üzerinden yayın yapan televizyon kanalları ve medya kuruluşlarına RTÜK denetimi getirilmesinin ardından Türkiye’den çıkacağı iddialarıyla ilgili açıklama yaptı. 

YAŞAM 11.10.2019, 14:27 11.10.2019, 14:30
Netflix'i nasıl alırdınız? Turşusuz ve denetimli?!

Açıklamada şu ifadeler yer aldı: “İnternet yayınlarına yönelik getirilen yeni düzenlemenin gerektirdiği üzere lisans başvuru sürecimizi başlattık. Türkiye'de sayıları gittikçe artan 1,5 milyon üyeye sahibiz. Üyelerimizin dünyanın dört bir yanından sunduğumuz zengin içerik çeşitliliğine ve Türkiye'den dünyaya taşıdığımız yerel hikâyelere değer verdiğine inanıyoruz. Bu nedenle bir yandan Türkiye'deki yatırımlarımızı artırmaya devam ediyor, diğer yandan da sunduğumuz ebeveyn kontrollerini daha da güçlendirecek adımlar atmak üzere yetkililerle görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Hedefimiz, üyelerimizin tercih ettikleri içeriklere keyifle ulaşmalarını sağlarken çocuklarımızı yaşlarına uygun olmayan içeriklerden etkin bir şekilde koruyabilmek." 

Peki Netflix nedir ?

Netflix bugün nispeten genç kesime yönelik medya endüstrisindeki en baskın şirketlerden biri. Talebe bağlı içerik sağlayan etkili ve yaratıcı yapımlarıyla, kullanıcı verilerini daha iyi hizmet vermek için kullanarak müşterilerin içerikleri dilediği gibi tüketmesine olanak sağlamasıyla Netflix televizyon sektörünü sarsan krizin müsebbibi olarak görülüyor.

Netflix esasında filmler, belgeseller ve dizilerin bulunduğu internet üzerinden hizmet veren bir içerik mağazası olarak tanımlanıyor. Sabit aylık ücret dâhilinde müşteriler diledikleri herhangi bir içeriğe diledikleri zaman istedikleri bir cihazdan ulaşabiliyorlar. 
1997’de DVD kiralama imkânı sağlayan bir internet sitesi iken 2007’de yayıncılık hizmetleri de vermeye başlayan firma 2013 sonrasında orijinal içerikleriyle doğrudan TV ağları ve kablolu yayınlarla rekabet etmeye başladı.
Çoğu platform belli sayısal ölçütleri sağlayabilen-çoğunlukla izleyici sayısı- pilot bölümler üzerinden onayladığı programları izleyicilerine sunarken, Netflix yapımcılara bir veya iki sezonluk ön ödemeli sözleşmelerle anlaşma imkânı sunuyor. Bunun yanında programcılara, programlarını Netflix'ten geri bildirim veya onay almadan geliştirmeleri için yaratıcı süre fırsatı tanınıyor. 

Önemli yeniliklerinden birisi de kullanıcı verilerini agresif bir şekilde benimsemek üstüne kurulu olan platform üretmesi gereken özgün içeriklere bu verilere göre karar verip takip etmesi gereken “tür ve yetenekleri” böyle buluyor. Yarattığı esnek tüketim imkânıyla-istediğin yerde, zamanda ve cihazda- televizyon endüstrisini ilerleyen dönemlerde daha da zorlayacağa benziyor.

Dünya pazarındaki yeri

Statista’nın sağladığı verilere göre 2011 yılı son çeyreğinde 21,5 milyon kullanıcısı olan platform 2019'un 2’inci çeyreğinde 151,5 milyon aboneye sahip ve Macrotrends’e göre Netflix’in 2018 yılındaki yıllık cirosu 15.79 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Bu sayı 2017 yılına göre % 35.08'lik bir büyüme oranına işaret ediyor. 



Türkiye pazarındaki büyüklüğü

Reuters’ın haberine göre Netflix, Türkiye'de 1,5 milyon aboneye hizmet veriyor. Ülkedeki potansiyel kullanıcıların yalnızca% 10'una ulaştığını belirten şirket bu durumun Türkiye pazarını rekabet bakımından önemli ve kazançlı bir yeni abone kaynağı haline getirdiğini dile getiriyor. 

Türkiye’de kim kullanıyor, ne izliyor?

Galatasaray Üniversitesi Dr.Öğr.Üyesi Ece Vitrinel’in çalışmasında abone temelli platformlardaki kategorilerin izleyiciyle eşdeğer tutulması sık düşülen bir hata olarak ifade ediliyor. Kısacası yalnızca Netflix’in ülkeleri nasıl algıladığının bilinebileceği, o ülkedeki kullanıcıların gerçekte ne izlediğiyle ilgili bir çıkarım yapmanın zorluğu vurgulanıyor. Netflix’in Türkiye’deki yerelleşme politikası çoklukla korsan diziler ve yerel damak zevkiyle örülü görsel işitsel pazarda özgün yerel içerik üretimiyle sağlanan bir rekabetten ziyade yerel izleyicilere yönelik köklü imajını yerel pazarlama materyalleriyle sağlamlaştırmaya çalışıyor. Burada bir başka belirleyici etken de Netflix’in Türkiye’deki müşteri profili algısı. Amerika’daki ana akım orta sınıf kullanıcının tersine büyük şehirlerde yaşayan teknolojik olarak yetkin kültürel elitler olarak tanımlanabilecek bu kitle sunulan içerikler bakımından belirleyici ölçüt olarak görülüyor. Bu noktada da RTÜK denetimi akıllara 2011 yılındaki “İnternetime Dokunma” eylemlerini getiriyor. Sarphan Uzunoğlu 2011’in İnternetime Dokunma eylemlerinde yakalanan ortaklaşma ve sansür karşıtlığı duygusunun, toplumsal polarizasyon ve siyasal durum gereği tekrar yakalanamadığını ve günümüzde internet sansürünün normalleştiğini ileri sürüyor. Öte yandan Netflix’in kültür endüstrisinde yeni bir içerik tiranlığı süreci başlattığına dair tartışmalar da devam ediyor.

Netflix Mcdonaldlaştırır mı?

Sosyolog Ritzer’in Mcdonaldlaşma tezine göre modern kapitalist küreselleşmenin dört temel göstergesi verimlilik, hesaplanabilirlik, öngörülebilirlik ve denetim olarak ortaya koyuluyor.  Mcdonaldlaşma ise temelde üretim ve tüketimde evrensel bir homojenleşme süreci olarak tanımlanıyor. Mcdonald’s restoranları da bu dört öğenin sembolik bir göstergesi olarak sürece adını veriyor. 



Modern insanın oluşumunun ve günümüzün dünyasını belirleyen sistemsel değişimlerin başında karşımıza çıkan “rasyonelleşme” kavramı Alman sosyolog Weber’in tezlerinde ilk olarak ortaya koyulmakla beraber son kertede bir somutlama olarak bürokraside cisimleşiyor. Ritzer ise bu bürokratik rasyonelleşmenin dijital  tüketim süreçlerini de kapsadığını ileri sürüyor. Rousseau’nun deyimiyle “kalpsiz bir dünyanın cenneti”ne dönen özel hayatta da eğlence ve bireysel alan hiç olmadığı kadar önem arz eder bir hale bürünüyor.
Verimlilik anlamında platform self-servis bir tüketim modeli sağlayarak ve ürünü tüketmeyi ve ulaşmayı olduğunca basitleştirerek kişiye özel içerikler bağlamında izleyiciyi de kategorileştiriyor. Sunduğu ürünlerin büyüklüğüne ve hızla paketlenip tüketilmesine büyük önem verildiği de tıpkı Mcdonald’s restoranları gibi az paraya çok ve hızlı içerik yaklaşımıyla ortaya çıkıyor. Abonelerin seçimleri doğrultusunda sunulan içerikler hem evrensel bir aynılığı hem de yerel ve evrenseli birbiri içinde eriten dönüştürücü bir eğilimi açığa çıkarıyor. Uzmanlara göre bu şekilde de özgürlük gibi görünse bile özünde bir içerik tiranlığının bayraktarlığını yapıyor.
 

Yorumlar (0)