Kış aylarının vazgeçilmezi tarhananın sofralara yolculuğu...

Şifa kaynağı ve besleyiciliğiyle bilinen, Balkanlar, Anadolu ve Orta Asya gibi geniş bir coğrafya üzerinde yapım şekilleriyle damaklara lezzet katan tarhana, zahmetli uğraş sonrası sofralara geliyor.

Trakya’nın doğal su kaynakları ve temiz havasıyla Istranca Dağları’nın eteklerinde yetiştirilmiş olan domates, kırmızı biber ve soğan gibi ürünler, toplanmasının ardından bolca suyla yıkanıp tarhana yapılması için ufak parçalara bölünüyor.

Biberler önce, ardından ise soğan ve domatesler tencerede kaynatılıyor ve peşine yoğurt, un, yaş ekmek mayası, tuz ve salça ilavesi yapılıyor.

Yoğrulan hamur fermantasyon için üstüne örtü serilip leğende 9-12 gün boyunca bekletiliyor. Bu bekletme işlemi esnasında günde en az 3 kez hamur yoğruluyor.

Fermantasyon işlemi sonrası hamur, ufak parçalara ayrılıyor ve bir gün boyunca kurutuluyor. Parçalar kuruduktan sonra ertesi gün kevgirden geçirmek üzere elle ovalanıyor. Toz kıvamına gelen tarhana yeniden kurutuluyor ve kuruduğunda kışın bez torbalarda tüketilmek üzere saklanıyor.

“Meşakkatli yapımı lezzetine değiyor”

Kuştepe köyünde yaşamını sürdüren Mürvet Gürses, tarhananın yapılmasının meşakkatli olduğunu ifade etti.

Trakya’da üretimi yapılan tarhananın bölgedeki domates ve kırmızı biberden dolayı daha da koyu olduğunu söyleyen Gürses, “Bahçeden biberimizi topluyoruz. Biberler susuz yetiştiğinden tarhananın rengi Trakya’ya özgü oluyor.” şeklinde konuştu.

Gürses, tarhananın şifa kaynağı olarak bilindiğini de hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:

“Tarhanamız oldukça lezzetli. Kış aylarında sofralarımızın vazgeçilmezi. Hele nezle ve grip olduğumuzda hemen çorba için hastalıkları hafifletiriz. Bekleme süresi bir hayli uzun ancak lezzeti bu uğraşa değiyor. Hemen hemen her gece tarhana soframızda oluyor. Kimi zaman hiç yemek yapmayız, yalnızca karnımızı tarhanayla doyururuz. Kimi zaman da tarhana ile kahvaltılarımızı yaparız.