'Kara Cuma'yı neden eleştirmemeliyiz?

Her sene Kasım ayının son haftasına denk gelen,bu sene 29 Kasım’da gerçekleşecek olan “Kara Cuma” genelde de tüketim ve alışveriş çılgınlığıyla bilinen bir tarih. Bilinenden çok daha eskiye giden Kara Cuma dünya düzeni adına bir şeyler söylüyor olabilir mi ?

YAŞAM 22.11.2019, 17:54
'Kara Cuma'yı neden eleştirmemeliyiz?

Hıristiyan kültüründe 19’uncu yüzyıldan beri ABD Başkanı Abraham Lincoln’ün kasım ayının son perşembesini Şükran Günü tatili ilan etmesiyle beraber başladığı düşünülüyor.

Şükran Günü’nün ilanının ertesi günü hemen“Kara Cuma” olarak anılmaya başlanmıyor. İsmin tevellüdü 24 Eylül 1869’a dayanıyor. Jay Gould ve James Fisk’in altın fiyatlarında yaptığı manipülasyon ardından  borsaların çöküp hisse fiyatlarının yüzde 20’lere düşmesiyle buğday ve mısır gibi ürünlerin fiyatlarında yaşanan sert düşüş yüzde 50’lere varıyordu.

Jay Gloud


Aynı yıllarda Demokratların New York’taki politik aygıtı haline gelmiş olan Tammany Hall’deki rantçı zihniyet Gould ve Fisk’in yaptıklarının yanlarına kar kalmasını sebep oluyordu.

James Fisk


Pek çok yatırımcı ve tüccarın iflası hatta kimilerinin intiharıyla sonuçlanan bu gün, başka bir “Kara Cuma” olarak anılıyordu. Ancak bu tarihçe bugünkü resmi tam olarak anlatamadığı için isme dair başka hikayelerde mevcut.   
 

Bugün bildiğimiz haliyle Kara Cuma’nın bu isimle anılmaya başlamasında bir başka etkenin muhasebeciler olabileceği de söyleniyor. Pek çok tüccar bugünlerde sene içinde elde edemediği kadar kar elde ettiği için giderlerin kırmızı, gelirlerin siyah ile ifade edildiği geleneksel muhasebe geleneğinin bu adlandırmaya sebep olmuş olabileceği ifade ediliyor.

Kara Cuma’ya dair en akla yakın ve bilinen hikaye ise takvimler 1939’u gösterip kapitalizmin en büyük krizlerinden “Büyük Depresyon” tarih sahnesine çıktığı zamanlara rastlıyor. Bu tarihlerde Şükran Günü Kasım’ın neredeyse son günlerine gelmeye başlamış perakendeciler dönemin ABD Başkanı Roosvelt’e iflas edeceklerini ifade eden bir dilekçe yollamışlardı. Dilekçe Franklin Roosvelt’in Şükran Günü tatilini Kasım’ın dördüncü perşembesine almasını talep ediyordu. 

Frank Roosvelt Şükran Günü kutluyor

Ancak Ekim’in sonlarına denk gelen bu talep garip bir ikiliğe sebep oldu ve eyaletlerin yalnızca 25’i Franklin Roosvelt’in kararına uyum sağladı. Hatta Teksas ve Kolorado gibi eyaletlerde tatil iki defa kutlandı ve karardan memnun olmayanlar Şükran Günü yerine “Başkan Günü” demeyi tercih ettiler.*

1941 yılında parlamento bu ikiliği bitirip kasım ayının 4’üncü perşembesini Şükran Günü ilan etme kararı aldı. 

1950’lere gelindiğinde insanlar Şükran Günü ertesi günü garip bir biçimde ‘hasta’ olmaya başladılar çünkü bu sayede 4 gün tatil yapabiliyorlardı. Bu sayede ‘hasta’ olanlar ertesi gün açık olan dükkanlardan tatil alışverişlerini yapacak imkanı da buluyordu ve zamanla hastalık vakalarının artmasıyla beraber Şükran Günü ertesi gelen cuma günleri gayri resmi bir tatile dönüşmeye başlıyordu.

1966 yılı ise “Kara Cuma” tabirinin basılı yayınlarda ilk kez geçtiği tarih oldu. Amerikalı pul koleksiyoncularına yönelik basılan bir dergide çıkan yazıda Philedelphia Polis Departmanı “Black Friday”(Kara Cuma) ismini aşırı kalabalığı, yaşanan izdihamı ve trafiği vurgulamak için kullanıyordu. Nitekim polislerin bu zamanlarda yaşanan vakaları önlemek için 12 saate varan sürelerde kesintisiz çalışmaları gerekiyordu. Sonuç olarak bu isim bir eyalet tarafından tüm Amerika’ya oradan da genişleyen pazarlar ve artan tüketim çılgınlığı ölçütünde tüm dünyaya hediye edilmiş oldu.

Peki Kara Cuma’nın getirdiği tüketim çılgınlığının altında ne var?

York Üniversitesi Sanat, Medya, Performans ve Tasarım Okulu Araştırma Dekanı Kenneth Rogers basının Kara Cuma çılgınlığını nasıl ele adlığı üzerinden 2012 tarihli bir makale yayınlıyor. Haitili bir göçmenin izdihamlar sırasında ölümünün ardından basın tarafından “şeytanlaştırılan” kalabalığın başka bir arka planı olduğunu ve kitlelere yönelik “barbarlık” vurgusunun ırkçı temayüller taşıdığını iddia ediyor. 

Roger’a göre modern tarihte kitleler daima tehlikeli, hastalıklı, muğlak bir imgeye sahip ve bu “barbar” vurgusu sosyal problemler sebebiyle kapalı cemiyetlerine avamların gelmesini istemeyen zenginlerin korkusunun bir yansıması.

Makalesinin amacının basit bir tüketim çılgınlığının esasında derinlerde daha önemli bir sorunun olduğuna işaret ettiğini göstermek ve insanların neden ürünler için kavga edip birbirlerini ezecek hale geldiğini anlamak  olduğunu söylüyor. 2008 ekonomik durgunluğunda yaşanan “Kara Cuma” izdihamlarına dikkat çeken Roger, belli ‘ayrıcalıklı’ toplumsal tabakadan insanların belli başlı ürünleri alıp çıkarken çalışan sınıfın ödeme yapmak için beklediğinin altını çiziyor. Bu grupların işsizlik ve evsizlikle her an karşı karşıya kalan kitleler olduğunu ve bu ölçüde de  Siyahî ve Latinlere yönelik ayrımcı önyargılara maruz kaldıklarını ifade ediyor.

Bu durumun yapısal bir sorun olduğunu ifade eden Roger, bir taraftan da “Kara Cuma”nın kitlelerin nasıl pazar tarafından manipüle edilebildiğinin de bir temsili olduğunu ifade ederken, bunun salt barbarca bir hareket olarak tanımlanamayacağına dikkat çekiyor. 

Sosyal ve finansal baskılar arttığı ölçüde “Kara Cuma”nın arsız ve aşırı tüketim gerçeğini daha çıplak bir şekilde ortaya koyduğunu kaydediyor.Amerikan toplumunun bir katılım kültürü olduğunu ve bu katılımın tüketimle sağlandığını, bu sayede bu toplumun bir bağ ve aitlik hissi kurabildiğini anlatan Roger, 11 Eylül saldırısı ardından ekranlardan “Çıkın ve alışveriş yapın” çağrısı yapan Bush’u örnek gösteriyor.  

Daha eleştirel bir tutum öneren Roger bu barbarlığı eleştirirken asıl yapılması gerekenin insanları buna yapmaya zorlayan şartlar üzerine düşünmek olduğunu, neden toplumdaki refahın eşitsiz bölüşümü üzerine düşünülmediğini soruyor.  


*(İngilizce’de Thanksgiving olarak geçen tabir o dönem başkan Roosvelt’in ön adıyla Franksgiving olarak anılıyordu.) 

Habernediyor.com/ Umur Gerenli
 

Yorumlar (0)