Suskunluk sarmalı: Neden susuyoruz?

İletişim kuramları arasında önemli bir yer tutan ‘suskunluk sarmalı’ kuramını 1976 yılında Alman siyaset bilimci Elisabeth Noelle-Neumann ortaya koydu. Neumann’ın teorisi temelde “Toplumun düşündüklerinin dışında farklı şeyler düşünüyorsanız, bunları dile getiremezsiniz.” diyordu.

BİLİM-TEKNOLOJİ 28.04.2019, 16:40 29.04.2019, 12:03
Suskunluk sarmalı: Neden susuyoruz?

Neumann Almanya'daki seçimlerin hemen öncesinde anket çalışmaları ile Hristiyan Demokratlar ve Sosyal Demokratlar arasındaki oy farkını ölçümlemeye çalışıyordu. Araştırmalarını yaptığı sırada bir grubun düşüncelerini söylemekten çekindiğini fark etti. Araştırmasını bu yöne genişleterek iletişim kuramları için çok önemli yer tutan ‘suskunluk sarmalı’ kuramını geliştirdi.

Neumann, araştırmaları sırasında tartışma ortamında egemen düşüncenin ne olduğu ve düşüncenin ne kadar gür sesle söylendiğinin, öne sürülen argümanlardan daha etkili olduğunu gördü. Düşüncesini kabul ettirmek isteyen anlatıcı bazen bir siyasetçi, bazen kamuoyu önderi, bazen de sade bir vatandaş oluyordu. Düşüncelerini kabul ettirmedeki başarısı ise kitle iletişim araçlarına ne kadar hakim olduğu ile doğru orantılı olarak ilerliyordu.

Çoğunluk ne diyor?

İnsanlar ‘çoğunluğun’ düşüncelerini doğru olarak kabul ediyorlar. Çoğunluğun fikrinin ne olduğunun bilgisine ise kitle iletişim araçları vasıtasıyla ulaşıyorlar. Kısaca örneklemek gerekirse televizyon ekranlarında bir siyasi lideri çok fazla görüyorlarsa ve bu siyasi lider iktidara sahipse söylediklerini doğru olarak kabul ediyorlar. Söylediklerinin doğru olmadığını düşünenler ise çoğunluğun iktidara güvenmesi ve söylemlerini doğru bulması nedeniyle suskunluk sarmalına girerek sessiz kalmayı tercih ediyorlar. Suskunluk sarmalına girmelerinin ise temelinde dışlanma korkusu yattığı görülüyor. Neumann dışlanma korkusunu şu şekilde değerlendiriyor:

  • İnsan toplulukları farklı olan düşünce ve davranışları dışlama tehdidinde bulunur.
  • Topluluk içinde yaşayan insanlar her zaman dışlanma korkusu yaşamaktadırlar.
  • Topluluğun parçası olan insan dışlanma korkusuyla her zaman egemen kanaatin ne olduğunu öğrenmeye çalışır.
  • Toplumun genel kanaatini izleyen birey düşüncelerini söyleme ya da gizleme kararını verir.

Egemen ideolojiye uyum sağlıyoruz

Neumann teorisini temellendirmek için sosyal bir deney yaptı. Bir tren yolculuğu esnasında çoğunluğu sigara içen bir gruba “sigara içmenin sağlığa zararlı olup olmadığı” sorusu soruldu. Çoğunluğu sigara içen grup sigaranın sağlığa bir zararı olmadığını savunarak, sigara içmekte bir engel görmediklerini söylediler. Deneyde dikkat çeken nokta ise şuydu: Sigara içmeyen kişiler bu duruma karşı olduklarını çok alçak sesle söylüyorlardı. Bazı sigara içmeyenler ise bu konuda fikirlerini beyan etmek istemediklerini söylüyorlardı. Deney Neumann’ı haklı çıkarmıştı. İnsan egemen kanaate uyum sağlıyordu. Uyum sağlamayanlar ise suskunluk sarmalına giriyordu.

Bireyler içinde bulunduğu ortamdan dışlanmamak, sahip olduğu mevkiyi kaybetmemek gibi sebeplerle egemen ideolojinin yanında tavır almayı ya da mevcut duruma sessiz kalmayı tercih ediyorlardı.

Neumann’ın teorisi iletişim ve siyaset alanında dikkatle incelendi. İletişim bilimcilerin temel öğretileri arasına giren bu çalışma, siyaset alanında da propaganda süreçlerinde yoğun olarak kullanıldı. Günümüz dünyasında kitle iletişim araçlarına her gün yeni bir tanesi eklenirken, bu araçların insanlara olan etkisi günden güne artmaya devam ediyor. Neumann’ın teorisi doğrulanalı uzun yıllar oldu ve toplumsal yaşamı şekillendirmede siyaset bilimciler tarafından profesyonelce kullanılmaya devam edecek gibi görünüyor.

Yorumlar (0)