Erdoğan: İki ölüm varken Miçotakis'le aynı kareye giremezdim!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sınırda yaşanan göçmen krizine ilişkin yaptığı açıklamada, "Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov bize 'Sofya'da bir toplantı yapalım' dedi. Buna Yunanistan Başbakanı Miçotakis'i de davet etmek istedi. O gün iki tane ölüm vakası vardı. Bu olaydan sonra ben de kendisine dedim ki 'Miçotakis'in olduğu yere gelmem ve onunla aynı fotoğraf karesinin içerisine de girmem' O gece çok konuştuk, çok ikna etmeye çalıştılar ve sonra iptal edildi." ifadelerini kullandı.

SİYASET 06.03.2020, 14:16 06.03.2020, 14:31
Erdoğan: İki ölüm varken Miçotakis'le aynı kareye giremezdim!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya'daki temaslarının ardından Türkiye'ye dönerken basın mensuplarına önemli açıklamalarda bulundu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ziyaretine ilişkin yaptığı açıklamada, ''Bugün Moskova ziyaretinde Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin'le ikili ilişkilerimizi ele aldık. Özellikle Suriye'de İdlib bölgesindeki gelişmeler gündemimizin öncelikli maddesini teşkil etti. Tabi onunla kalmadık, Libya'yı da görüşme imkânımız oldu. Rusya Federasyonu ile ekonomi, ticaret, sanayi, turizm, enerji alanlarında kapsamlı ve çok boyutlu ilişkilerimiz var. Bugün bu konuları ele alma imkanımızın yanında, bu yıl ülkemizde yapacağımız Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı için Sayın Putin'i ülkemize davet ettik." ifadelerini kullandı. 

"Ateşkes İdlib bölgesinde istikrar ve normalleşmeye zemin hazırlıyor"

Suriye ve İdlib'deki gelişmelerin Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkileri olumsuz yönde etkilememesi gerektiğine dikkat çeken Erdoğan, şunları söyledi:

"Bu anlayışla bugün önemli bir adım attık ve ateşkes anlaşmasını yaptık. Buradaki üç madde önem arz ediyor. 6 Mart 2020 saat 00.01'den itibaren yürürlüğe giren ateşkesle ilgili arkadaşlarımız konunun sahada takibini de yapıyor. Ateşkes birkaç alanda önemli kazanımlar getiriyor.

1- Ülkemizin sınırlarını rejim ve terör saldırılarına karşı daha korunaklı hale getiriyor.
2- İdlib bölgesinde istikrar ve normalleşmeye zemin hazırlıyor.
3- Orada bulunan askerlerimizin güvenliğini teminat altına alıyor.
4- Sivillerin korunması için önemli bir adım teşkil ediyor."

"Rejimin olası ihlal ve saldırılarına karşı da her an teyakkuz halinde olacağız"

Erdoğan, sahadaki gelişmeleri anbean takip etmeyi sürdüreceklerini vurgulayarak, "Başta şahsım olmak üzere mevkidaşım ile beraber, bunun yanında Dışişleri Bakanım, Milli Savunma Bakanım, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanım ile birlikte bu süreci takip edeceğiz. Ve zaman zaman, belki gün aşırı birbirimizi arayacağız ki bu ateşkes sürecini kontrol altında tutalım, herhangi bir zemin kayması olmasın. Amacımız Suriye'de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararındaki siyasi süreci işletmek ve Suriye iç savaşını sona erdirmektir. Buraya gelirken amacımız ateşkes sağlamaktı. Hamdolsun bunu temin ettik. Tabi rejimin olası ihlal ve saldırılarına karşı da her an teyakkuz halinde olacağız. Bu konudaki kararlılığımızı son bir haftada rejime verdirdiğimiz zayiatlarda güçlü bir şekilde gösterdik." diye konuştu.

"Hafter hiçbir anlaşmaya uymadığı gibi savaşı da körüklüyor"

Putin ile Libya konusunun da ele alındığını ifade eden Erdoğan, "Libya'da Hafter'in uzlaşmaz tutumu ortada. Hiçbir anlaşmaya uymadığı gibi savaşı da körüklüyor. Bunu Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İtalya gibi devletler de artık açıkça görüyor. Sayın Putin ile bu konuları ele aldık. Özellikle de bu Wagner konusunda Sayın Başkan'ın olumlu bir adım atacağını düşünüyorum. Böylece Libya'daki sürecin de aynen bu akşamki attığımız adıma benzer bir şekilde sonuçlanması ikimizin de önemli bir beklentisidir.'' ifadelerini kullandı.

"Rusya ile olan ikili ilişkilerimiz hiçbir şeye benzemez"

Erdoğan, "Bizim Rusya ile ilişkilerimiz 5 yıldır gayet iyi gidiyordu. Siz de memnundunuz. Türkiye de bundan hem ekonomik hem siyasal anlamda avantaj elde etti. Ne oldu da bu Aralık ayından itibaren Putin birden tavır değiştirdi?" sorusuna şu karşılığı verdi:

"Aslında çok da bir farklılaşma olmadı. Zaman zaman uluslararası ilişkilerde buna benzer gelişmeler, iniş çıkışlar olabiliyor. Rusya ile olan belki de bizim en son düşünebileceğimiz bir konu olabilir bu. Niye derseniz; bizim şu anda Rusya ile olan ikili ilişkilerimiz hiçbir şeye benzemez. Bir taraftan savunma sanayiinde attığımız adımlar, bir taraftan nükleer enerjide attığımız adımlar, bir taraftan Türk Akımı konusunda attığımız adımlar, bir diğer taraftan turizmde attığımız adımlar… Tabi bunların çok çok büyük önemi haiz. İkili ilişkilerimizin geldiği bu noktalarda bir de üçüncü ülkelerde beraber atabileceğimiz adımların planlamasını yaptığımız dönemi yaşıyoruz. Yani onun için de herhalde bir yerden şöyle kara kediler girmiş olabilir."

"Gözlem noktaları bizim için çok çok önemli"

"Kontrol noktalarımız var. Bunların durumu, akıbeti ne olacak?" sorusu üzerine Erdoğan, "Malum, toplamda 12 gözlem noktası var. Tabi bu gözlem noktaları bizim için çok çok önemli. 12 gözlem noktasının dışında tabi aşağıda da gözlem önem ifade ediyor. Bu durumların hepsi de aynen şu andaki durum gibi korunacaktır. Şu anda herhangi bir değişiklik söz konusu değil." açıklamasını yaptı.

" Bir yerde çatlak olduğu anda hemen konuya müdahale edeceğiz"

Erdoğan, "Ateşkes çıktı görüşmeden. Fakat uzlaşma olsa bile bir mücadele ve müzakere içeren süreç başladığını görüyoruz. Bu kapsamda İdlib krizi tam olarak bitti diyebilir miyiz?" sorusuna şöyle yanıt verdi:

"Az önce bir ifade kullandım. Yani biz şu anda işi o kadar sağlama aldık ki her an Sayın Başkan'la irtibat halinde olacağım. Dışişleri Bakanımız aynı şekilde muhatabıyla, Milli Savunma Bakanımız muhatabıyla, Milli İstihbarat Başkanımız muhatabıyla sık sık görüşmek suretiyle bu ilişkiyi sürekli diri tutacağız. Bir yerde çatlak patlak olduğu anda hemen konuya müdahale edeceğiz. Tabi aramızda her şey yazı ile olmuyor, söz ile olanlar da var. Burada bu kararlılığımızı teyit ettik."

"Sayın Putin ile yaptığınız telefon görüşmesinde "Esed ile aradan çekil, rejim ile bizi baş başa bırak" dediğinizi söylemiştiniz. Bugünkü görüşmede bu söylem masaya yatırıldı mı, gündeme geldi mi? Geldiyse, tabi bu görüşmeden olumlu bir sonuç çıktı. Bu tavrınızın bir etkisi oldu mu?" sorusuna Erdoğan, "Tabi bu konu tatlıya bağlanınca böyle bir şeyi söylemenin de artık anlamı kalmadı." yanıtını verdi.

" S400'ü büyük oranda teslim almış vaziyetteyiz"

Erdoğan, "Rusya geçmişte hassas konularda verdiği sözleri yerine getirmemiş, taahhütlerini tutmamıştı. Buna benzer bir durum Libya'dan Suriye'ye kadar olan coğrafyada yine Türkiye'nin güvenliğini tehlikeye düşürecek mi? Böyle politikalar sürdürürse Rusya Federasyonu S400 gibi kritik hayati projeler bundan etkilenir mi?" sorusuna şu karşılığı verdi:

"S400 şu anda artık bizim malımız. Bir taraftan S400 ile ilgili eğitim çalışmaları vesaire bunlar devam ediyor. S400'ü büyük oranda teslim almış vaziyetteyiz. Tamamı elimizde. Şu anda tamamı geldi. Nisandan itibaren de artık faal hale gelecek. Ama yine söyleyeyim, dün de söyledim yetkililerine; Amerikalılara "Eğer bize Patriot verirseniz biz sizden de Patriot alırız." dedik.

"M4 karayolunun kuzeyinde 6 kilometre ve güneyinde 6 kilometre derinliğindeki alanda güvenli koridor tesis edilecek"

"M4'ün altı 6-6 12 kilometre olmak üzere güvenli koridor olması konusunda Türkiye'nin beklentisi nedir? Biz uçuşa yasak bölgede istemiştik çünkü. Nasıl bir isteğiniz var bu konuda. İkincisi de M5 karayolundaki sorun nasıl çözülecek? Bir de sonuç itibarıyla Esed rejimine hiç güven olmadığı ortada. Rusya nasıl dizginleyecek? Bununla birlikte acaba görüşmeler boyunca Esed tarafıyla bir görüşmesi oldu mu?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"M4 karayolunun kuzeyinde 6 kilometre ve güneyinde 6 kilometre derinliğindeki alanda bir güvenli koridor tesis edilecek. Burada aynı zamanda kendileriyle devriye sistemini de çalıştırmaya başlayacağız. Bu zaten aynı zamanda Türkiye ve Rusya olarak bir dayanışmayı ortaya koyuyor. Rejim bu noktalarda zaten Rusya'dan gelecek herhangi bir talimata karşı çok fazla direnmez. Nitekim bugün mesela biz çalışmalarımızı bitirdik. Bir an önce de ateşkesle ilgili adım atılmış oldu ve 6 Mart 2020 saat 00.01 itibarıyla bu yürürlüğe girdi. Her şey oldu ki orada da imzalar atıldı. Savunma Bakanlarımız imzaları attı. Dışişleri Bakanlarımız da açıklamayı yaptı. Bundan sonra da ayrıca işin esas ve usulleri hakkında burada bir hafta kadar bazı çalışmalar yürütecekler."

"Yunanistan'a hemen anında 700 milyon avro söz verdiler"

Erdoğan, "Mültecilerle ilgili soru sormak istiyorum. Hem mutabakatta hem de basın toplantısında dile getirildi. Yalnız acil durum var sahada. Siz daha önce orada briket evlerden bahsetmiştiniz. İdlib'in kuzeyinde yüz binlerce mülteci kötü koşullarda. Bu konuda kriz olduğunda Avrupa Birliği'nden destek gelmişti. Aynı şekilde hem Resulayn ve Telabyad arasındaki bölgeye bir güvenli bölge inşa etmek için daha önce uluslararası camiaya çağrı yapmıştınız. Orada bir uluslararası donörler olması konusunda bir destek alınacak mı, orada acilen güvenli bölgede inşa çalışması yapılabilecek mi?" sorusuna şöyle yanıt verdi:

"Batı maalesef çok yüzlü. Yunanistan'a hemen anında 700 milyon avro söz verdiler; '350'sini hemen gönderelim, 350'sini de sonra gönderelim.' dediler. Bırakın 700 milyon avroyu, Şansölye bize 25 milyon avrodan bahsetti ama ondan da maalesef henüz bir ses çıkmadı. Avrupa Birliği'nden gerek Konsey Başkanı Sayın Charles Michel olsun gerek Komisyon Başkanı Sayın Ursula von der Leyen olsun onlar da bazı sözler verdiler. Onlardan da bir netice çıkar mı çıkmaz mı bilmiyorum ama Sayın Bakanımızla da bazı görüşmeleri oldu. Gelse de gelmese de biz bu kadar seviye kaybına uğramış değiliz, Allah'ın izniyle bu işi hallederiz. Mesela basın mensuplarını o briket barakaların yapıldığı yere bir götürmek lazım. Oraları görmek lazım. 25-30 metrekarelik yapılar. İstiyoruz ki oralarda Suriyeli kardeşlerimiz daha iyi koşullarda yaşasın, yani biraz daha konforlu olsun. Duruma göre biz farklı ekip de ayarlar oradaki briket barakaları bir an önce bitirip o insanları oralara yerleştiririz."

"Mülteciler gidebildiği kadar gidecek"

"Açık kapı politikasına geçildiği andan itibaren İdlib'i Avrupa'ya bağladığınız şeklinde bir tespitiniz oldu. Bu tespit bağlamında Avrupa Birliği'nden hangi adımlar gelirse bu açık kapı politikasını gözden geçirebilecek bir süreç başlar? Yoksa artık geri dönülemez bir noktada mıdır? Bir de CHP ile ilgili olarak bir soru sormak istiyorum; Genel Başkanı ısrarla rejimle görüşmeden söz ediyor. Aynı şekilde 'Askerimizin Suriye'de ne işi var?' diye başlayan söylemini, 'Rejim kendi toprağını savunuyor zaten' diye ifade ediyor. Bunlar rasyonel siyasette bir karşılığı olmayan sözler. Sizce CHP'yi ne motive ediyor, ne azmettiriyor? Yani nasıl bir arka planı var?" sorusuna Erdoğan, şöyle yanıt verdi:

"Her şeyden önce bizim Yunanistan tarafı ile bu süreçte 'Açık kapı artık kapalı mı?' bunu tartışacak zamanımız yok, o iş bitti. Biz kapıları açtık şu anda. Mülteciler gidebildiği kadar gidecek biz bunları zorla ülkemizden de çıkartmıyoruz. Kendi arzularıyla kendi istekleriyle bu insanlar çıkıyorlar. Ama tabi Yunanistan bunlara zulmediyor. Takip ettiğim kadarıyla, en son 5 tane vaka vardı öldürdükleri. Tüm bunların yanında tabi şişleyerek batırdıkları botlar da bunların yine çok gaddar yaklaşımlarıdır. Tabi bakıyorsunuz bunlar Avrupa Birliği'nden gelenleri böyle farklı yerlerde gezdirip öbür taraftan da maalesef bu uygulamaları sürdürüyorlar. Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov bize 'Sofya'da bir toplantı yapalım' dedi. Buna Yunanistan Başbakanı Miçotakis'i de davet etmek istedi. O gün iki tane ölüm vakası vardı. Bu olaydan sonra ben de kendisine dedim ki 'Miçotakis'in olduğu yere gelmem ve onunla aynı fotoğraf karesinin içerisine de girmem.' O gece çok konuştuk, çok ikna etmeye çalıştılar ve sonra iptal edildi. Zira bu işler bu kadar ucuz değil. İnsan hayatının bu kadar ucuz olmadığını bu siyasetçilerin bilmesi lazım. Dolayısıyla bunlar olmamış olsa belki bu süreç çok daha farklı akacaktı."

"Ülkemizde parlamentonun böyle tabloyu yaşamasını hiç istemezdik"

Erdoğan, İdlib olayı ile Avrupa Birliği'ni (AB) bir ilgisi olmadığını kaydederek, "Ancak onlar tabi bundan vazife çıkarma noktasında. Nasıl ki Libya ile ilgili Merkel Berlin zirvesi olayını gündeme getirdi aynı şekilde Macron buralardan bir şeyler çıkarmaya gayret ediyor. Buna benzer şekilde Avrupa ülkelerinin çoğu durumdan vazifeyi çıkarmakta mahirler. Ama yük paylaşımına gelince yük paylaşımında yoklar. Dolayısıyla da bu süreç içerisinde temenni ederiz ki hele hele bugünkü karardan sonra onlarda çok daha farklı bir süreç başlar ve ona göre yeni adımlar atarız. CHP'deki ruh halini benim anlatmam doğru olur mu? Bunlar adeta deli dumrul misali felaket yaşıyorlar. Ve şu an itibarıyla, bu sabah gerek avukatım olsun gerek yargı olsun bu şahıs ile ilgili bu davaları açtılar. Yani dokunulmazlığının kaldırılmasına varıncaya kadar bu süreci takip edecekler. Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanıyım. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına kalkıp da bu tür edepten, ahlaktan yoksun, böyle akla hayale gelmeyecek hakaretleri yapmaya ne yasalarımız ne örfümüz ne adetimiz müsaade eder. Tabi dün TBMM bugüne kadar yaşamadığı bir tabloyu yaşadı. Ülkemizde parlamentonun böyle tabloyu yaşamasını hiç istemezdik. Ama bu tabloyu yaşayan ve yaşatanlara önce o partinin başındaki şahsın gereken bedeli ödetmesi lazım. Onu da geçiyorum, dikkat edin bu şahıs her yönüyle her an her yerde maalesef birçok sakatlıklar yapıyor. Arifiye olayının perde arkasında da var. Kendisini şöhret yapabilmek veya bir karşılık bulabilmek için sırtına bir tişört giyiniyor. Yanına aldığı şöyle bir elli yüz kişiyle gidip devasa bir yatırımı karalamanın, lekelemenin neticesini toparlamak istiyor. Tabi bu CHP'nin sorunudur ve milletimiz de bunlara vakti saati geldiğinde gereğini yapacaktır. Biz de yargıda konuyla ilgili gereğini yapacağız ve yapıyoruz." açıklamasını yaptı. 

Yorumlar (0)