Çok partili dönemin ilk adımı: Demokrat Parti

7 Ocak 1946’da kurulan Demokrat Parti, dört yıl sonra yapılan seçimlerde 27 yıl süren tek parti dönemine son veren Türk siyasi partisidir. Çok partili seçimle iktidarı kazanan Demokrat Parti 1950, 1954 ve 1957 seçimlerini birinci sırada tamamladı ve 10 yıl boyunca iktidarda kaldı. 27 Mayıs 1960 tarihinde gerçekleşen askeri darbe ile partinin iktidarına son verildi.

SİYASET 14.05.2019, 13:32 14.05.2019, 14:18
Çok partili dönemin ilk adımı: Demokrat Parti

1929 yılında gerçekleşen ekonomik bunalım ve İkinci Dünya Savaşı arasında geçen sürede dünyada otoriter yönetimler ve faşizm güç kazandı. Türkiye, 1924 ve 1930’da iki kez çok partili hayata geçme girişiminde bulundu ancak bu girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı. İktidarda olan Cumhuriyet Halk Partisi, özellikle 1930’dan sonra devlet ile özdeşleşmeye başladı. 1937 yılında parti ilkeleri de anayasada yer alınca bu özdeşleşme süreci zirveye ulaştı. CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Atatürk 1938 yılında hayatını kaybedince yerine İsmet İnönü seçildi.

İkinci Dünya Savaşı'nın ekonomiye yansımaları 

İkinci Dünya Savaşı özellikle ekonomiyi oldukça kötü etkiledi. Karaborsacılığın büyük kentlerde ortaya çıkmasıyla, sermayenin belirli kesimlerde toplanması kolaylaştı. Bunun sonucunda bir kent burjuvazisi ortaya çıktı. Kırsal bölgelerde genç nüfus silah altına alınınca, çiftçilerin üretiminde sıkıntılar yaşanmaya başladı. Büyük toprak sahipleri de arzı tamamen kendi denetimi altına aldı. Talep artmaya başladı ancak arzda yaşanan daralma hayat pahalılığını ve enflasyonu artırdı.

İktidarın bu sorunlara derhal çözüm üretmesi gerekiyordu. Bu çözümlerden biri Varlık Vergisi oldu. Devletin yüklediği ağır vergileri ödemekte zorlanan tüm iş adamları Aşkale’ye gönderildi ve orada taş kırma gibi işlerde kullanıldı. Varlık Vergisi uygulaması nedeniyle kent burjuvazisi iktidara cephe almaya başladı. İktidarın bulduğu diğer çözüm de Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu oldu. Bu kanunun amacı, büyük toprak sahiplerinin topraklarının bölünmesi ve küçük çiftçilere destek verilmesi amaçlandı. Bunu üzerine, Türkiye’de arazilerin zaten yüzde 70’ten fazlasına sahip olan büyük toprak sahipleri de muhalefet tarafına geçti. Yaşanan ekonomik darboğaz, toplumu da muhalefete itti.

Çok partili hayata geçildi

1945 yılında İkinci Dünya Savaşı, demokrasilerin zaferi ile sona erdi. Savaş sona ermeden önce özellikle aydınlar, demokrasi arzularını dile getirmeye başladılar. İkinci Dünya Savaşı’nın galiplerinde Sovyetler Birliği’nin lideri olan Stalin, Ardahan, Kars ve Artvin’i Türkiye’den istedi. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, ABD ve Birleşik Krallık ile yakınlaştı.

TBMM içerisindeki muhalefet, Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nun görüşüldüğü sırada ortaya çıktı. Adnan Menderes, Celal Bayar, Emin Sazak ve Refik Koraltan, oldukça sert eleştirilerde bulundular. Kanunun görüşüldüğü sırada CHP Grubu’na Adnan Menderes, Celal Bayar, Refik Koraltan ve Fuad Köprülü tarafından ‘Dörtlü Takrir’ adlı bir önerge sunuldu. Bu önergede parti ve ülke yönetiminde özgürlükçü bir anlayışla düzenlemelerin gerçekleştirilmesi istendi ancak önerge reddedildi. Bu sebeple Menderes ve Köprülü CHP iktidarına karşı çok sert bir dille yazılar kaleme almaya başladılar.

Bu olayların sonunda Menderes, Köprülü ve Koraltan, Eylül 1945’te partiden ihraç edildi. Önce milletvekilliğinden istifa eden Celal Bayar, daha sonra da CHP’den istifa etti. Bayar, 1 Aralık 1945 tarihinde yeni bir parti kurulacağını açıkladı. Cumhurbaşkanı İnönü’den gereken destek alındıktan sonra 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti kuruldu.

Muhalefet döneminde neler oldu?

Demokrat Parti’nin programı iki temel prensip etrafında şekillendi: Demokrasi ve liberalizm. Demokrat Parti, sürekli olarak CHP’nin ekonomik politikası olan devletçiliğin yarattığı aksaklıklara vurgu yapıyordu.

Meclis, 21 Temmuz 1946’da seçimlerin yapılmasını kabul etti. Demokrat Parti, ilk başta kararsızlık yaşasa da seçimlere katılmaya karar verdi. Çok partili dönemde ilk yapılan bu seçimi CHP’nin zaferi ile sonuçlandı. Milletvekili genel seçimlerinde CHP 397 milletvekilliği kazanırken, Demokrat Parti 61 milletvekilliği kazandı.

İktidar, Demokrat Parti’nin halk tarafından aldığı desteği fark etmeye başlayınca basın üzerindeki kontrolünü artırdı. Ekonominin bozulması sonucunda 7 Eylül 1946 tarihinde Türk lirasının değeri düşürüldü. Bu olaydan sonra iktidar iyice güç kaybetmeye başladı.

Demokrat Parti, ilk kurultayını 7 Ocak 1947 tarihinde gerçekleştirdi. Bu kurultayda demokrasi ve özgürlük arzuları bir kez daha vurgulandı ve Hürriyet Misakı kabul edildi. Bu nedenle, iktidardan Demokrat Parti’ye saldırılar başladı. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Demokrat Parti Genel Başkanı Celal Bayar arasında yapılan görüşmelerden sonra ’12 Temmuz Beyannamesi’ yayımlandı. İnönü, bu beyannamede Türk demokrasisinde siyasi partilerin vazgeçilmez olduğunu vurguladı.

Gizli oy, açık tasnif ve yargı denetimi ve bunun yanında Danıştay ve Yargıtay üyelerinin oluşturduğu Yüksek Seçim Kurulu’nu öngören bir seçim yasası 16 Şubat 1950’de kabul edildi. Bu şartların oluşturduğu bir ortamda Türkiye’de 14 Mayıs 1950 seçimleri gerçekleştirildi.

CHP, iktidarı Demokrat Parti’ye devretti

Türkiye’de 27 yıl süren tek parti dönemi, 14 Mayıs 1950’de yapılan seçimlerle sona erdi. Ülkeyi 1923 yılından beri tek başına yöneten Cumhuriyet Halk Partisi, iktidarı Demokrat Parti’ye devretti. Seçim sonuçları şöyleydi:

DP- yüzde 52,7 oy, 408 milletvekilliği

CHP- yüzde 39,4 oy, 69 milletvekilliği

11 yıldır cumhurbaşkanlığı görevini yürüten İsmet İnönü, ana muhalefet lideri oldu. TBMM, 22 Mayıs 1950’de açıldı ve Refik Koraltan başkanlığa seçildi. Ardından DP Genel Başkanı Celal Bayar cumhurbaşkanlığı görevine seçildi. Demokrat Parti Aydın Milletvekili Adnan Menderes de hükümeti kurmakla görevlendirildi. Menderes, 9 Haziran 1950’de Demokrat Parti’nin genel başkanı olarak seçildi. 1950 seçimleri tamamen serbest, hür ve kansız olması nedeni ile ‘Beyaz Devrim’ olarak adlandırıldı.

Ekonomi ve dış politikada olumlu gelişmeler

Demokrat Parti ilk olarak Arapça ezan yasağını kaldırdı. Radyoda dini yayınlar yapılması konusundaki yasaklar da kaldırıldı.

İkinci Dünya Savaşı sırasında uygulanan tarafsızlık politikası ile dış ticaret ilişkileri gelişti. Böylece DP iktidarı, dış kredi kaynaklarını rahat bir şekilde buldu. Bunun yanında, savaş sırasında Merkez Bankası rezervleri de döviz ve altın bakımından oldukça iyi bir seviyeye gelmişti. Kore Savaşı’na asker gönderilmesi ve NATO’ya giriş vizesinin alınması ile uluslararası alandaki tüm koşullar Türkiye için uygun bir hale geldi.

Bu dönemde tarım ürünleri dış pazarda uygun fiyatlardan müşteri bulmaya başladı. Marshall Planı ile dışarıdan gelen para ekonomiye büyük ölçüde rahatlama getirdi. Demokrat Parti iktidarında tarımda makineleşme sağlandı. Yeni karayolları politikaları ile köyler kasabalara, kasabalar da kentlere bağlandı.

Liberal ekonomik anlayış tüm alanlarda hissedilmeye başlandı. Kamu İktisadi Teşebbüslerinin büyümesi sağlandı. Tarım, kalkınmanın önemli bir aracı haline geldi ve uygun fiyatta pazar politikası uygulandı.

Türkiye, Kore Savaşı’na tugay gönderdikten sonra 1952 yılında NATO’ya girdi. Bu dönemde hem ekonomik alanda olumlu gelişmeler yaşandı hem de halkla iyi ilişkiler kuruldu. Bu gelişmelerin üzerine ana muhalefet CHP’nin malları hazineye devredilirken, Halkevleri ve Köy Enstitüleri de kapatıldı.

Demokrat Parti’den oy rekoru

2 Mayıs 1954 seçimleri ile Demokrat Parti’nin gücü iyice artmaya başladı. 5,1 milyon oy olarak Türkiye tarihinde bir rekora imza attı. Demokrat Parti yüzde 57,5’lik oy oranıyla seçimi birinci sırada tamamlarken, CHP yüzde 35,2’lik oy oranıyla ikinci sırada yer aldı. Celal Bayar da 486 oyla bir kez daha cumhurbaşkanlığına seçildi. Adnan Menderes’in kurduğu üçüncü kabine, cumhuriyet tarihinde en yüksek güvenoyu alan kabine oldu.

1954-57 döneminde iktidar ve muhalefet arasındaki gerginlikler arttı ve ekonomide sıkıntılar ortaya çıkmaya başladı. Demokrat Parti içerisinde anlaşmazlıklar yaşanmaya başladı. Bunun üzerine parti bölündü ve Hürriyet Partisi kuruldu.

İktidar güç kaybetmeye başladı

Ekonomi ve siyasette yaşanan sıkıntılar, Demokrat Parti’nin oy kaybetmesine neden oldu. Demokrat Parti, yüzde 47,9 oy alırken, CHP yüzde 41,1 oy aldı.

Dış ödemeler dengesinde yaşanan sıkıntılar nedeniyle, 1958 yılında dış borçlar ödenemez hale geldi. Türk lirasının değeri devalüasyon ile yeniden belirlendi. Doların fiyatı 2,80 liradan 9,02 liraya fırladı. Ekonomide yaşanan sıkıntılar işsizlik, iflaslar ve zamları da beraberinde getirdi. 

Kıbrıs sorunu da bu yıllarda kendini iyice göstermeye başladı. Kıbrıs’ta EOKA örgütü Türklere baskı uygulamaya başladı. Türkiye adanın bölünmesini istiyordu. Yani adanın ‘taksim’ edilmesi gerektiğini savunuyordu. Adada İngilizler Türklere ateş açınca İstanbul’da 300 bin kişilik bir miting gerçekleştirildi. Bu mitingde 'Ya taksim, ya ölüm’ sloganları duyuluyordu.

Hem ekonomi hem de dış politikada sorunlar yaşanırken, muhalefet ve iktidar arasında da ipler gerilmeye başladı. CHP’nin yayın organı olan Ulus Gazetesi gibi muhalefet destekçisi birçok gazete kapatıldı. CHP lideri İsmet İnönü’ye Uşak, İzmir, Ankara ve İstanbul’da saldırılar gerçekleştirildi.

Darbeye doğru adım adım

Muhalefet ve iktidar arasındaki gerginlikler hat safhaya ulaşmıştı. İsmet İnönü’nün yurt içerindeki gezileri engelleniyor, muhalefete destek veren yazarlar tutuklanıyordu. İktidar, muhalefeti ve basını soruşturmak için Tahkikat Komisyonu kurdu. Bu komisyon, gazeteleri kapatmak ve muhalefeti savunanları tutuklamak gibi yetkilere sahipti.

Sokaklarda da gerilimler yaşanmaya başladı. İstanbul ve Ankara’da 28-29 Nisan 1960’ta üniversite öğrencileri olaylı bir şekilde sonlanan gösteriler düzenlediler. Bunun üzerine üniversiteler kapatıldı ve bu iki şehirde sıkıyönetim ilan edildi. Demokrat Parti destekçisi gençler partiye bağlılıklarını göstermek için 5 Mayıs 1960’ta Ankara Kızılay Meydanı’nda gösteri düzenlemeye karar verdiler ancak 555K parolası ile bir araya gelen muhalifler, 5 Mayıs akşamında meydana geldiler. Başbakan Adnan Menderes, arabadan inince protestocular tarafından tartaklandı ve olay yerinden büyük bir güçlükle uzaklaştırıldı.

Milli Birlik Komitesi yönetime el koydu 

Sokaklar da karışmaya başlayınca 27 Mayıs 1960 tarihinde, Kurmay Albay Alparslan Türkeş Ankara Radyosu’ndan bir bildiri okudu. Böylece Türk Silahlı Kuvvetleri adına Milli Birlik Komitesi yönetime el koydu. Orgeneral Cemal Gürsel, komitenin başına geçti. TBMM Başkanı Refik Koraltan, Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes gibi birçok Demokrat Partili tutuklandı. Parlamento ve anayasa feshedilirken, siyasi faaliyetler de durduruldu. Orgeneral Cemal Gürsel başkanlığında 28 Mayıs 1960 günü hükümet kuruldu. Demokrat Partililer yargılama için Yassıada’ya gönderildi ve parti, 29 Eylül 1960’ta kapatıldı.

31 kişi ömür boyu hapis, 15 kişi idam cezası aldı. 418 kişi farklı hapis cezalarına çarptırıldı ve 123 kişi aklandı. Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan 16 Eylül 1961’de, Başbakan Adnan Menderes de 17 Eylül’de İmralı Adası’nda idam edildi. Refik Koraltan ve Celal Bayar’ın idam cezaları da ömür boyu hapis cezasına çevrildi.

Yorumlar (0)