Beştepe'den erken seçim çıkar mı?

Son günlerde gündemin en çok konuşulan meselelerinden biri “Beştepe’ye giden CHP’li kim?” sorusu ve iddiası oldu. Herkes birbirine ekranlardan kaynak kim diye sorarken ve politik gündem “kim kime ne dedi?” şeklinde bir magazin gazeteciliğine indirgenirken güncelin genel siyasete dair söyleyeceği bir şeyler olma ihtimali mevcut gibi görünüyor.

SİYASET 25.11.2019, 12:45
Beştepe'den erken seçim çıkar mı?

Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü Sözcü Gazetesi’nde Rahmi Turan tarafından ortaya atılan iddialar gündemi epey meşgul etti ve edeceğe benziyor. “Saray’a yakın” bir kaynağın Turan’a sağladığı bilgiye göre Kemal Kılıçdaroğlu yerine parti genel başkanı olmak için AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen bir CHP’li vardı ve bu iddia akıllara ilk olarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP adayı olmuş Muharrem İnce’yi getiriyordu.

İddialara CHP Genel Başkanı “.. okuduğumda ’Doğrudur’ dedim…’CHP kendi içinde kavgalı devleti yönetemez’ diye bir algı” yaratılmak istendiğine dikkat çekerek cevap veriyordu.

Bu iddialarla akla gelen isim olan Muharrem İnce ise dedikoduların CHP Genel Merkezi’nde bir grup, bir ‘çete’ tarafından çıkarıldığı, Saray’a çıkan CHP’linin  kendisi olmadığı ve hatta bu ismin Kılıçdaroğlu tarafından açıklanması gerektiği şeklinde yorumluyordu.

Nitekim tüm aktörler sıcak topu başkasına atarken Cumhurbaşkanı Erdoğan da ‘Cumhurbaşkanlığını’ tehlikeye attığını açıklayarak iddia makamı CHP olmadığı halde o cepheden bir açıklama gelmesini bekliyordu. 

Benzer destekler dün Nagehan Alçı, AK Parti sözcüsü Ömer Çelik’ten de gelirken, bu sabah da iktidara yakınlığıyla bilinen gazetelerde Muharrem İnce’nin ağzından “CHP Pisliği Temizlemeli” başlığı atılıyor.

Bu noktada pek çok uzman gündemin “Beştepe’ye çıkan CHP’li kim?” sorusuyla bir bilinmezin aranmasına, ironik bir saklambaca döndürülmesinden evvel ekonomik sıkıntı, işsizlik, Suriye meselesi, dış politika, intiharlar ve yeni partilerle dolu olduğuna dikkat çekiyor.

Bugüne kadar anketlerdeki veriler neticesinde Barış Pınarı’yla umduğu desteği doğrudan bulup bulmadığı sorgulanan, içindeki istifalar, ayrılanların kurduğu yeni partilerle tekrar konsolide olma şansı olup olmadığı düşünülen iktidar bloğu bu noktada kartları iyi oynuyor gibi görünüyor. Erdoğan’ın Cumhur İttifakı’ndaki önemli müttefiği ve son 20 yılda erken seçimlerin müjdecisi konumunda olan Bahçeli’nin “CHP’de sular kolay durulmaz” çıkışı da iktidar bloğunun kendi içindeki kırılganlığı muhalefete aksettirme konusunda başarılı bir hamlesi olarak görülüyor. 

Hem ülke hem dünya siyasetinde gündemin örtükleştirilmesi ya da değiştirilmesi kapasitesi anlamında iki önemli kurumun ilişkisi uzmanlar tarafından ön plana çıkartılıyor. Bu kurumlar ise medya ve siyaset olarak belirleniyor. Gündem belirleme teorisi altında tartışılan bu konu özelinde 1960’lı yılların sonlarına doğru Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan araştırma ve çalışmalar kitlelerin medya araçları vasıtasıyla bilgi alırken konuların sunuluş sırasını takip etmek eğiliminde olduğunu savlıyor. Bu kurama göre medya doğrudan kitlelerin ne düşüneceğini belirleyemese dahi konuların önem sırasını belirleme kapasitesiyle kamuoyu yaratarak ne üstüne yoğunlaşması gerektiğini belirleyebiliyor. Daha da somut ifade etmek gerekirse medya bir musluksa insanların kaplarını nasıl dolduracağını değil ama hangi kabın doldurulacağını belirleyebiliyor.

Nitekim halihazırda kurultay aşamasında olan muhalefet partisi kendi parti içi gündemi olması ve parti içi mekanizmalarla çözmesi gereken bir başlığı kamuoyu önünde adeta skandalvari bir üslupla tartışılmasına izin verdiği ölçüde Kılıçdaroğlu’nun dediği “CHP’yi yönetmek ülkeyi yönetmekten kolay” ifadesinin altının doldurulması oldukça zorlaşıyor. 

Az evvel altı çizilen kurultay sürecinde ortaya çıkan bu ani gündem aslında AK Parti cephesinde çok da değerli olmayabileceği şeklinde değerlendirmelere de maruz kalıyor. Nitekim Kemal Kılıçdaroğlu stabil ve tahmin edilebilir liderlik anlayışı ve siyaset yürütme biçimiyle her ne kadar MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından “milli güvenliğe tehdit” olarak algılansa da hem Barış Pınarı’ndaki tavrı, ekonomik kriz gibi civcivli bir gündemle ilgili “kayınpeder-damat düzelteceklermiş” şeklinde somut çözümlerle gelip muhalefeti konsolide etmek yerine muhalefet koltuğunu kabullendiği yönünde yorumlanabilecek açıklamalarla, iktidar bloğu için tıpkı AK Partili Mehmet Metiner’in dediği gibi “çok memnunuz” algısı yaratıyor.
 
Bu noktada da somut siyasi göstergeler Millet İttifakı’nın yerel seçimlerde iktidar bloğuna karşı yürüttüğü geniş cephe siyasetinin boşa düşürülmesine yönelik bir hamleyi düşündürüyor. Nitekim uzmanların yorumu da CHP’nin gündem belirleme kapasitesi konusunda yaşadığı soruna odaklanıyor.

Tam bu noktada akıllara gelen bir başka soru tüm bunlar iktidar bloğu hanesine artı puan olarak geçer mi? ve bu bağlamda da Beştepe’deki CHP’liden hemen önceki günlerin arkalarda kalmış gündemi olarak erken ya da baskın seçim olur mu? sorusu olarak beliriyor.

Zira CHP’nin Millet İttifakı’ndaki ortağı İYİ Parti’den AK Parti’ye gelen imkansız seçim koalisyonu teklifi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin değiştirilmesi karşılığında 5 icracı bakanlık anlaşmasıyla erken seçime gidilmesi gibi zeminsiz bir zemine oturuyordu. Bu durum da zaten imkansız olan bir koalisyonun imkansızlığını ortaya koyma teşebbüsü olarak okunuyordu. Öte yandan da Millet İttifakı cephesinde İYİ Parti’nin erken seçime dair bir hevesinin de olmadığını gösteriyordu.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çıkışıyla daha önce de gündeme gelen İYİ Parti haricinde Millet İttifakı’nda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da hamleyi pas geçerek kararın Erdoğan cephesinden gelmesi gerektiğini belirtiyordu. Teklif Erdoğan cephesinden gelirse kabul edebileceğini ancak kendi cephelerinde böyle bir talebin olmadığının altını çizerek müttefiki ile aynı tavrı sürdürüyordu. 

Muhalefet Erdoğan ve Cumhur İttifakı cephesini gösterdiği ölçüde iktidar cephesinden de “onlardan gelsin” tutumu sürüyor ancak Beştepe gibi magazin gündemlerin haricinde ülkenin asıl ajandası Barış Pınarı’yla gelen toplumsal ekonomik yük, bu yükün tazmin edilmesinin vergilerle yapılma ihtimali, Suriyeli sığınmacılarla ilgili somut bir çözüm programı beklentisi, işsizlik ve siyaset boyutunda Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin aksaklıklarının giderilmesi için işletilmesi gereken değişiklikler olarak belirleniyor. Bu da her ne kadar muhalefet cephesinde sadece operasyonla beraber kendi tabanını hareketlendirdiğini düşünen HDP tarafında bir erken seçim dillendirmesi bulunsa dahi tüm aktörlerin erken seçimle ilgili herhangi bir inisiyatif almaktan kaçınacağına yönelik yorumlanıyor. 

Habernediyor.com/ Umur Gerenli


 

 
 

Yorumlar (0)