Akşener'den Erdoğan'a erken seçim yanıtı: Senin seçilebileceğin bir tarih yok!

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, seçim tarihine ilişkin iktidarın kazanabilecekleri ideal bir seçim tarihini aradıklarını ifade ederek Erdoğan'a seslendi. Akşener, "Erdoğan, senin seçilebileceğin herhangi bir tarih yok. Sandıktaki hazin sondan senin için başka bir şey yok. Sana bir dost tavsiyesi vereyim: Kalan son 5 ayında doğruları yapmaya çabala. Cumhurbaşkanlığın kötü geçti jübilen bari güzel olsun." dedi.

SİYASET 11.01.2023, 14:37
Akşener'den Erdoğan'a erken seçim yanıtı: Senin seçilebileceğin bir tarih yok!

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Akşener, burada yapmış olduğu konuşmada seçim gündemine dair konuşma yaparak iktidarın seçimi kazanabilecekleri ideal bir tarih arayışına girdiklerini ifade ederek, "Sayın Erdoğan, senin seçimi kazanabileceğin bir tarih bulunmuyor." dedi.

Akşener bununla beraber Erdoğan'a dair eleştirilerini de dile getirerek, "Çok az kaldı Sayın Erdoğan. Uzun ince bir yoldasın ve gideceksin sandık gelince. Acınacak durumdasın, gideceksin sandık geldiğinde. Artık sandık göründü ve o sene bu sene." dedi.

Akşener'in açıklamalarından dikkat çeken kısımlar şu şekilde:

"Geceleri uyutmayan dertlerimizin sonlanacağı günlere biraz daha yaklaştık. Kasvetli havanın yerini bırakmasına biraz daha yaklaştık. Sayın Erdoğan ve yönetiminden kurtulmaya biraz daha yaklaştık. Şimdi de seçimleri kazanabilecekleri ideal bir tarih arayışındalar.

"Haziran ayını bile istemediler"

Hatta en sonunda Haziran ayına bile laf ettiler. Neymiş, Haziran çok sıcakmış. 2018'de erken seçim kararını alırken haziran ayı gayet güzeldi de şimdi mi sıcak oldu? 2018'de üniversite sınavları esnasında seçim kararı alırken öğrencileri düşünmüyordunuz da bu yıl mı aklınıza geldi öğrenciler? Haziran ayını istememelerinin bir nedeni var. Döviz kurunu hazirana dek sabit tutamamaktan korkuyorlar. Verdikleri maaş zamları erir diye korku içindeler. Çünkü bunu kendileri de biliyor. Senin seçilebileceğin bir tarih yok Erdoğan. Sandıktaki hazin sondan senin için başka bir şey yok.

"Hazır EYT çıkmışken Nebati'yi de emekli et"

Sana bir dost tavsiyesi vereyim: Kalan son 5 ayında doğruları yapmaya çabala. Cumhurbaşkanlığın kötü oldu bari jübilen iyi olsun. Son 20 yılda mesela yolsuzluklardan hesap soramadın ama en azından son 5 ayında hesap sorabil. Mesela EYT çıkmışken hazır, Nebati'yi emekli et. Son 5 ayında partinin değil milletin başkanı ol.

EYT'nin ne olduğunu daha yeni öğrenen kabinenin ışıltılı şahsiyeti Nebati şimdi de Özel Tüketim Vergisi ile tanışmış. ÖTV indirimi yapacaklarmış da araba kıtlığı çektiğimizden indirmiyorlarmış. Buram buram liyakatli bir açıklama. Nebati patronu bay kriz ile Edi ile Büdü gibiler. Kendisi de çıkıp dedi ki, Türkiye enflasyonun karşısında ezilmiyor. Bay Kriz ile arkadaşları sanal iktidarlarında yaşayadursunlar bizler ülkenin gerçeklerini konuşmayı sürdüreceğiz.

"Bahis oynar gibi milletin geleceğiyle oynayamazsın"

Erdoğan sözde lütuflarını milletimize açtı. Öncesinde yüzde 25 olan memur ve emekli zammını yüzde 30'a çekti. Lütfettiler. En başında niye yapmadı hiç kimse bilmiyor. Hangi hesaba dayandı yine kimse bilmiyor. Sayın Erdoğan, yersen siyasetiyle devlet yönetimi olmaz. Öyle bahis oynar gibi milletin geleceğiyle oynayamazsın. Yüzde 30 artış yapma imkanın madem vardı, peki neden öncesinde yüzde 25 olarak açıkladın? Milletimize yoklama mı çektin?

2022 senesinde çalışan kişiler yüksek enflasyondan dolayı ciddi bir refah kaybıyla karşı karşıya kaldı. 6 ayda bir enflasyon farkı verilmesi yeterli değil. Enflasyon farkını TÜİK'in makyajlı enflasyonuna göre hesaplarsan refah kaybı hiç telafi edilmiyor. Emekli ve memurlar için maaş artışının en az %55 olan asgari ücret artışı kadar olması gerekliydi. Gördüğü rüya ile yapmış olduğu hamasi konuşmaların aksine memuru, esnafı, emekliyi, öğrenciyi, çiftçiyi bu ucube sisteme geçmemizden beri enflasyona ezdiriyor.

"Sandık gelecek ve gideceksin"

Her gün daha da fazla açlıkla sınanıp, yoksulluğa itiyor ve hala masalları milletimize anlatmayı sürdürüyor. Sayın Erdoğan artık çok az kaldı. Uzun ince bir yoldasın, gideceksin sandık geldiğinde, Acınacak bir durumdasın, sandık göründü artık, o sene bu sene...

Ekonomimizdeki tahribat eğitimde de yeni krizlere sebep oluyor. 1,5 milyon öğrencimize hizmet eden 400 bin öğretmen için istihdam oluşturan 1,6 milyon kişinin geçimini sağlayan özel okullar, mali krizle karşı karşıya. 1100 özel okul kapandı. Bu yaşanan durumdan en fazla etkilenenler ise öğretmenlerimiz oldu. AK Parti iktidarından dolayı atanamama kaygısıyla hayatını yaşamaya çalışan öğretmenlerimiz. Bu sefer ise işsizliğe mahkum edildiler.

Özel okullar hakkında kanun teklifi

Yeni seneyle beraber özel okul ücretlerine %65'lik zam yapılacağı öngörülüyor. Öğretmen maaşları ne olacak? Yüzde 30'luk bir artış dahi alamayacaklar. Bizler ise bu sorunu çözmek amacıyla öğretmen ve velilerimizi, hem özel okul sahiplerini gözetip 5 Ocak tarihinde bir kanun teklifi verdik. Eğer kanun yasalaşırsa, özel okullarındaki öğretmenlerimizin Sosyal Güvenlik Kurumu primlerinin yarısı devlet tarafından karşılanacak. Hem öğretmen maaşlarında artış olacak hem de okullardaki yük azalmış olacak. Özel okullardaki Katma Değer Vergisi'nin de kaldırılmasını istiyoruz.

Ülkemizde bugün ne yazık ki devleti yönetenler, üstüne düşen görevleri yapmıyorlar. Ne yazık ki devlet yönetiminde olanlar, sorunları yüzlerine vurmadan işlerini yapmıyorlar. Sayın Erdoğan hiç kusura bakma, sen sürekli masallar anlatıyorsun ve bizler ise gerçekleri anlatıyoruz. Sen sürekli başımıza dertler açıyorsun bizlerse bu dertleri çözmek için geldik. Sen kırıp döküp gidiyorsun, bizler ise mutlu ve zengin bir Türkiye'yi kurmak için geldik.

Yurt dışı Türkler

7 milyonun üzerinde vatandaşımız yurt dışında yaşamını sürdürüyor. Gönüllerinde ise vatanımıza duymuş oldukları bağlılığı hissediyorlar. Yaşamış oldukları ülkelere uyum sağlamış olmalarına karşın dillerine, dinlerine ve kültürlerine sahip çıkan duruşları ile toplumlar arasında köprü vazifesi görüyorlar. NSU cinayetlerinde katledilen vatandaşlarımızı da buradan anıyorum.

Bu var olma gayretinin dışında, yurt dışında yaşamını sürdüren vatandaşlarımızın birçok sorunları bulunuyor. Hukuki sorunlar, çifte vatandaşlık, entegrasyon ve katılım, yabancı düşmanlığı gibi sorunlar var.

Zor koşullara göğüs geren vatandaşlarımız, memleketlerine duymuş oldukları sevgiden de ödün vermediler. Gurbet ve sıla arasında memleket, vatan sevgisini yüreklerinde yaşadılar. Onları döviz kaynağıymış gibi göremeyiz. Yaşamış oldukları sorunlarla onları bir başına bırakamayız.

AK Parti iktidarı 20 senedir yurt dışında yaşamını sürdüren vatandaşlarımızın hayatını biraz olsun rahatlatmak yerine Avrupa'da yer alan bütün sivil toplum kuruluşlarına siyaseti sokmayı bir vazife bildi. Adeta parti bürolarına dönüştürdüler. Ülkemizdeki kamplaşma ve kutuplaşma atmosferini aynen alarak Avrupa'ya götürdüler. Bugün gelmiş olduğumuz noktada AK Parti'nin yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız için herhangi bir dişe dokunur politikası bulunmamaktadır.

Yurt dışında yaşamını sürdüren vatandaşlara dair beyanname

Çünkü AK Parti nazarında yurt dışında yaşamını sürdüren vatandaşlarımızın AK Parti'nin siyasi hedefleri neticesinde kullanışlı oldukları süreci bir değerleri vardır. Yani AK Parti iktidarı için yurt dışında yaşamını sürdüren insanlarımız koltuklarını korumak uğruna araçsallaştırılmış olan siyasi bir istismar aracından başka da bir şey değildir. İşte bundan dolayı partimiz yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın meselelerini Türkiye'deki meseleler ile aynı ölçüde ciddiye almaktadır.

Bu ciddiyetimizin de bir göstergesi olarak sizlere ve yurt dışındaki vatandaşlarımıza müjdeli bir haber paylaşmak istiyorum. Gelecek dönemde milletimize sunacak olduğumuz seçim beyannamesinin dışında yurt dışında yaşamını sürdüren vatandaşlarımıza dair ayrı bir beyannamemiz daha olacak. Türk Dünyası Bakanlığı haricinde eğer gerekli görülürse Yurt Dışı Türkler Bakanlığı'nın oluşturulması veyahut mevcut bir bakanlığın bu bağlamda genişletilmesini sağlayacağız. AK Parti’nin son 4 senede yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın elinden aldığı hakları da geri vereceğiz.

Yurt dışında yaşamını sürdüren vatandaşlarımızın geçmişte daha da az emeklilik borçlanması bedeli ödeyerek, daha çok emekli maaşı alırken, bugün maalesef Türkiye'de emekli olma hakkından yararlanmak SGK'dan BAĞKUR'a geçiş yapmak durumunda kalıyorlar. Yani daha da çok ödeyerek daha düşük emeklilik maaşı almak durumunda kalıyorlar. İYİ Parti olarak bizler bu düzenlemeyi değiştirip yurt dışında çalışma sürelerinin borçlandırılıp, ülkeimzde emekli olma hakkının yeniden SGK üstünden gerçekleşmesini sağlayacağız.

Devletlerarası sosyal güvenlik anlaşmalarının, güncellenmesini ve bu kapsamda Yurt Dışı Provizyon Aktivasyon Sağlık Sistemi uygulamasındaki sıkıntıların giderilip özellikle Almanya'daki vatandaşlarımızı izinleri dahilinde tüm sağlık hizmetlerinden yararlanabilmelerine olanak vereceğiz.

Sivil toplum kuruluşlarının üstündeki siyasi baskıyı ortadan kaldıracak ve eşit vatandaşlık hakkı ve ayrımcılıkla mücadele için vatandaşlarımıza gerekli kurumsal desteğin verilmesini sağlayacağız. Özellikle STK'lar ile vatandaşlarımızla doğrudan iş birliği yaparak kurumsal çalışmaları güçlendireceğiz.

Yurt dışında özellikle de Avrupa'da yaşamını sürdüren gençlerimizin ülkemizle olan bağlarını entelektüel düzeyde koruyabilmeleri maksadıyla gerek akademik çalışmalar bağlamında gerekse dil eğitiminde başta Türk Alman Üniversitesi olmak üzere eğitim kurumlarımızı da çeşitlendireceğiz.

Bu kritik yolda, kimi önemli soruları da biz de milletçe kendimize sormak durumundayız; Türkiye Cumhuriyeti yeni asrında yola demokrasiden ve fikirlerden korkan, millet iradesinden korkan, otoriterleşmiş bir iktidar ile mi devam edecek? Yoksa, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, kuvvetler ayrılığını, şeffaflığı ve hesap verilebilirliği içselleştirmiş bir iktidar ile mi güçlenip yola devam edecek. Türkiye Cumhuriyeti yeni asrında imzalamış olduğu sözleşmelere karşın, AİHM kararlarını uygulamayan; iç hukukta Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını yok sayan bir iktidar ile demokrasi liginde küme mi düşecek?

Veyahut güçlü bir anayasal hukuk düzeni ve demokrasiyle hak ettiği seviyeye mi çıkacak?

Sözün özü Türkiye Cumhuriyeti yeni asrı için tarih mi yazacak veyahut tarih mi olacak? Milletçe bizlerin cevabını vermesi gerekli olan soru budur. Hiç şüphesiz ki bizler iyi parti olarak Türkiye Cumhuriyeti'ne yeni asrında milletimiz için bir demokrasi destanı yazdırmaya geliyoruz. Bir hürriyet mücadelesini insanımız için taçlandırmaya geliyoruz.

Avrupa ile ilişkiler

İYİ Parti'nin iktidarında AB ile olan ilişkilerimizi, memleketimizin geleceğine dair milli menfaatlerimize odaklı, milletimizin taleplerine odaklı bir. Dış politika ekseninde ilerleteceğiz. Bu doğrultuda ilk önceliğimiz ülkemizin başta, AB olmak üzere ortak menfaatler ve değerler çerçevesinde şekillenen mevcut iktidarlarını koruyarak geliştirmek ve bu ölçütler üstünden şekillenen daha sahici ve kalıcı ittifaklara dahil olmasını sağlamak olacak. Çünkü günümüzde ülkelerin gücü ittifak yapabilme yetenekleriyle ölçülüyor. Ülkelerin uluslararası alanlarda karşılaşmış oldukları risk ve maliyetleri azaltan, devletin caydırıcılıklarını ve itibarını artıran ittifaklar artık birer diplomatik araç gibi kullanılıyor.

İşte bundan dolayı bizler ülkemizin AK Parti döneminde zafiyete uğratılmış olan bu stratejik özelliğini güçlendireceğiz. Bu hedefin elbette, iç politikaya ilişkin yansımaları da bulunacak. Bu doğrultuda, İYİ Parti iktidarında hukukun üstünlüğünü sağlamak, insan haklarını evrensel standartlara eriştirmek, temel özgürlükleri kalıcı hale getirmek ve sonuçta gelişmiş olan demokrasi kültürünü ülkemizde baki kılmak en mühim önceliklerimiz arasında olacak.

Bizler şunu biliyoruz ki Türkiye'yi uluslararası alanda güçlendirerek, hak etmiş olduğu seviyeye taşımak, bu değerleri yansıtan reformlarla mümkün olabilir. Geçmişte hem AK Parti iktidarları hem de Avrupa Birliği ülkeleri bu ilişkilerde ciddi düzeyde yalpaladı. Mühim hatalar yapıldı. Bu durum ise yalnızca Avrupa'daki Türkiye karşıtlarına ve Türkiye'de Cumhuriyet, demokrasi ve birlik karşıtı eğilimlere yaradı. Elbette ki AB hedefi önündeki tek engel Türkiye'nin demokrasiden uzaklaşması değildir. Türkiye'ye karşı yapılmış olan haksızlıkları da bizler unutmuş değildir.

Avrupa ülkelerinin ülkemize karşı objektif ve adil davranmadığı gerçeğini görmezden gelemeyiz. Türklere düşman lider ve lobilerin var olduğu gerçeğini de yadsıyamayız. Bunlar geçmişte olduğu gibi gelecekte de Türkiye'nin karşısında durmaya devam edip ülkemize tuzak kurmayı sürdürecekler. Fakat unutulmaması gereklidir ki Avrupa'da düşmanımız olduğu kadar dostlarımız da bulunmaktadır. Ülkemizin değerini, dostluğunu bilmeyen akılsızlar olduğu gibi, ülkemizin Avrupa Birliği üyeliğinin iki taraf için de kazançlı olduğunu görebilecek kadar vizyon sahibi ve akıllı insanlar var. Bizler ülkemizin doğu ve batı arasında uyumunu sağlayacak mühim bir denge olacağını düşünüyoruz.

Sığınmacılar

Sığınmacılara ilişkin Avrupa ülkelerinin takınmış olduğu tavır, sürdürülemez. Partimiz, AK Parti'nin yapamadığını yapıp, AB ülkeleriyle mutabakata varıp, bu adaletsiz bakışı düzelteceğiz. Geri gönderme anlaşmasını da tekrar gözden geçireceğiz.

Erdoğan ile iktidarları, ülkemiz için demokratik ve hukuki adımları içeren AB normlarını kişisel hesapları için kullandılar. Vesayeti yıkmanın bahanesiyle, sığınmış oldukları standartları, vesayetin kendisine dönüştürdükleri anda bir kenara attılar. Yani esasında, AB'yi memleketi parti devletine çevirme emellerinin üstünü örtecek bir süs perdesi yaptılar. Nitekim, bu emellerinin birer neticesi olan Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin sonuçlarını hep beraber bugün görüyoruz. Ülkemizin potansiyelinin hayata geçirilmesinin önündeki en büyük engelin bu sorunlu sistem olduğunu hep beraber görüyoruz.

"Esad ile görüşmeyi doğru buluyorum"

Sayın Erdoğan geldiğimiz noktada Esad ile görüşecek. Bu görüşmeyi doğru buluyoruz ancak soru; bizlerin birinci derecedeki sınırlarımızda yer alan devletlerle yalnızca ekonomik coğrafya üstünden tanımladığımız takdirde yapacağımız iş birliğinin dostluk ilişkisinin getirmiş olduğu bedel 7 trilyon dolar. Yani karşılıklı olarak iş birliğinin ticarete alışverişe yatırıma teknoloji transferine, eğitimde iş birliğine yani bizim müthiş bir ilgi birikimimiz bulunuyor. O ülkelere satabileceğimiz, gönderebileceğimiz müthiş bir bilgi birikimimiz var. Tüm bunların karşılığında 7 trilyon dolarlık bir hacmi ile sizler her biriyle kavga edip üstüne üstlük de Türkiye'ye sayısın bir türlü bilmediğimiz bir sığınmacı cenneti haline getirdiğiniz bir ülke ile baş başa bıraktınız.

Günün sonunda ise ne oldu peki, ne işe yaradı. Gelmiş olduğunuz noktada Emevi Camii'ndeki namazdan Esad ile görüşmeye. Yeniden söylüyorum görüşülmesini olumlu buluyoruz fakat kardeşim neden? Gerçekten de psikolojik bir vaka. Bipolar bir dış politika anlayışı bu. şimdi ise AB'yi, Türk dünyasını bir adım ötedeki Mısır'dan Libya'dan itibaren bir bütüne bakıldığında ise o komşuluklar içinde baktığınızda ise 21 trilyon dolarlık bir hacim, ülkemizin dış politikasının ekonomik coğrafya şekliyle de tanımlanmasının karşılığı 21 trilyon dolarlık hacimden alacak olduğunuz paydır. Biraz önce de söylediğim gibi Doğu ve Batı arasında katalizör olmak gibi ayrıca özel bir durum da söz konusudur. Bunların neticesinde ülkemizin Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinde ısrar ve inatla güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunuyoruz.

Güçlendirilmiş parlamenter sistem

Çünkü bu sıkıntılı sistemin Türkiye'yi getirmiş olduğu nokta burası. Çünkü güçlendirilmiş parlamenter sistemiyle Türkiye'yi şahsım devletinden kurtararak hukuk devletine dönüştürecek, yargıyı ise siyasetin gölgesinden kurtaracağız. Çünkü; Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'le birlikte kuvvetler ayrılığını tekrar tesis edecek, kurumlarımızı yeniden denetlenebilir ve şeffaf bir hale getireceğiz. Çünkü; Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile beraber devleti ve medyayı denetleyen 4'üncü kuvvet olarak kabul edecek ve özgürce çalışması amacıyla anayasal güvence sağlayacağız. Çünkü; Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile beraber, hırsızlara madalya yerine kelepçe takacağız. Suç şebekelerini çökertecek ve ekonomimizi kara para tüccarlarından ayıklayarak, ülkemizi "gri liste" utancından kurtaracağız. Çünkü; Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'le beraber; Kanunlarımızı, evrensel insan hakları sözleşmesine uygun bir şekilde kurgulayacak, "hak ve özgürlük gasplarını" sonlandıracağız. Ve bütün bunları birileri bize dayatıyor diye değil; doğru olduğuna inandığımızdan yapacağız. Kerim devlet anlayışımıza, Cumhuriyetimizin kurucu değerlerine sıkıca bağlı olduğumuzdan yapacağız.

Hiç kimse şunu unutmasın ki, milletimizin asırlar boyunca devam eden devlet geleneğinde, adalet ve liyakat ile demokrasi bir başucu kaynağı olmuştur. Bundan dolayı günümüzde, Avrupa'nın değerler siteminde, öne çıkan bu kavramlar, bizler için sadece özümüze dönüşün birer ifadesidir. Bundan dolayı şunu söylüyoruz: Partimiz birileri dayattığından dolayı Avrupalı ve çağdaş değildir. Türkiye, Avrupa'nın kendisidir! Açıkça buradan ilan ediyoruz. Gelecek seçimlerde Türkiye'nin bir kabile devleti olmadığını, Türklerin hiçbir şekilde istibdata boyun eğmeyeceğini ve ülkemizin dünyadaki haklı yerini tekrar aldığını bütün dünyaya ilan edeceğiz.

Parolamız Vatan; İşareti namus! Pusulamız Devlet; İğnesi Millet! Kahrolsun istibdat; Yaşasın hürriyet!"

Yorumlar (0)