Kütahya'da gezilecek yerler... Kütahya'da tarihi ve turistik nereler gezilir?

Kütahya iline seyahatinizde muhakkak gezip görmeniz gereken tarihi, kültürel ve doğal birçok güzellik var. Milli mücadelede önemli bir rol oynayan Kütahya’nın geçmişten bugüne bıraktığı önemli bir tarihi mirası, Evliya Çelebi gibi değerli ilim insanları ve köklü bir geçmişi var. İşte Kütahya’nın ilçeleri ve tarihi eşliğinde gezilecek yerleri…

SEYAHAT 18.09.2022, 21:13 22.09.2022, 16:36
Kütahya'da gezilecek yerler... Kütahya'da tarihi ve turistik nereler gezilir?

Bağımsızlık mücadelemizin önemli bir simgesi, tarihi ve turistik yerleriyle geçmişten günümüze önemli miraslar bırakan Kütahya’nın önce ilçelerini tanıyacağız ardından ise Kütahya seyahatinde gezip görmeniz gereken yerleri sizlerle paylaşacağız.

Kütahya’nın ilçeleri…

Kütahya

Antik dönemde “Kotiaeion” ismiyle bilinen Kütahya’nın Kotys’nin şehri anlamını taşıyan Kotys ise bir Roma komutanıdır. Arkeoloji Müzesi’nde yer alan bir sikkede ise şehrin ismi “Koti” olarak geçer. Tarihi Milattan Önce 3 bin senesine dek uzanan Kütahya, günümüze dek onlarca kez farklı büyük devletin sınırları içine girmiş ve daima stratejik olarak önemli bir yer olarak kabul edilmiştir.

Şehrin nüfusu 2019 sayımına göre 577 bin 941’dir. Kurtuluş Savaşı’nın öncesinde Yunan işgaline uğrayan ancak 1 yıl sonra çok büyük bir kahramanlık destanına ev sahipliği yapan Kütahya, Osmanlı’da Hüdavendigar iline bağlı bir beldedir ve ancak 2. Abdülhamit döneminde sancak statüsü almıştır. Yunanlıların bozguna uğratıldığı yer ise Kütahya’nın Dumlupınar ilçesidir. Cumhuriyetin kurulduğu sene Kütahya il olmuştur. İl merkezinin dışında 12 ilçesi bulunmaktadır.

Dumlupınar

Kütahya’nın güneyinde bulunan Dumlupınar, şehir merkezine de 80 kilometre uzaklıkta yer alır. Dumlupınar, Kütahya’nın dışında Afyonkarahisar ve Uşak merkeze, Kütahya merkezinden daha yakındır. Dumlupınar’dan Demiryolu hattı da geçmektedir. İlçede pınarın çok soğuk olmasından dolayı buraya Dondupınar denmiş ancak bu isim zamanla Dumlupınar ismine çevrilmiştir.

Geçiş iklimi bulunan Dumlupınar’daki ilk yerleşim yerleri Tunç Çağı’na dek gider. Roma Dönemi’nde kalan kalıntılar, ilçedeki önemli arkeolojik bulgular arasında yer alır. Kurtuluş Savaşı’nın önemli muharebelerinin yaşandığı Dumlupınar, 1987 senesinde ilçe olmuştur.

Gediz

Kütahya’nın ekonomik olarak ve nüfus bakımından bakıldığında 3. En büyük ilçesi olan Gediz, 50 bini geçen bir nüfusa sahiptir. Gediz’de de tıpkı Emet gibi termal şifalı sular bulunur ve bundan dolayı ilçede Murat Dağı ve Ilıca Kaplıcaları yer alır.

Geçmişi Milattan Önce 1000’lere dek uzanan Gediz, Frigler tarafından kurulmuştur. İlk ismi Kodis olmuş ve Roma zamanındaysa Kadi ismiyle bilinmiştir. Tarihinde birçok felaketle karşı karşıya kalan Gediz, bundan dolayı tarihi birikiminin birçoğunu kaybetmiştir. İlçenin Gediz Pazarı, türkülere konu olacak kadar popülerdir.

Tavşanlı

Kütahya’nın bilinen ilk ismi Harguş’tur ve burası Tavşanlı ismini 14. Yüzyılda almıştır. Çok eski bir yerleşim yeri olmasından dolayı zengin bir kültürel birikimi bulunan Tavşanlı, günümüzde de Kütahya’nın gelişmiş ilçeleri arasında yer alır. İlçedeki en önemli ekonomik zenginlikse kömür yataklarıdır.

Tarihte ilk defa Kalkolitik Dönem’de insanların yaşadığının bilindiği Tavşanlı, Friglerden Romalılara dek birçok uygarlığın da medeniyet merkezi olmuştur. Şehirdeki arkeolojik kalıntıların birçoğu da Roma Dönemi’ne aittir. İlçedeki Vakıf Ormanı’nın içinde dünyanın hiçbir yerinde olmayan karaçam türü de yer alır. İlçe merkezine 10 dakika mesafede yer alan Göbel Kaplıcası da ilçedeki bir başka zenginliktir. Tavşanlı, Kütahya’nın nüfus olarak en büyük ilçesidir.

Kütahya'nın 'kalbinde' kazı çalışmaları başladı

Domaniç

Kütahya’nın en zengin ilçesi olan Domaniç, zengin bitki örtüsüyle dikkat çekmektedir. Osmanlı’da halkın yazın güzel vakit geçirmek için geldiği bir yer olan Domaniç’te sadece günümüzde yetişen 40’tan fazla bitki türü yer alır.

İlçede geleneği Kırkpınar’dan bile eski olan Yağlı Güreş Şenlikleri, her sene düzenlenmektedir. Buradaki Hayme Ana Türbesi ile Sarıkız Mesire Alanı da ilçedeki gezilip görülmesi gereken yerler arasında bulunur.

Simav

Simav, Kütahya şehir merkezine 2 saatlik mesafede bulunur ve şehrin batı kısmını kaplar. Simav Ovası ve Simav Dağları’nın arasına kurulu olan bu şehir Milattan Önce 4 binli senelerden bu zamana dek yerleşimlere sahne olmuştur. İlk ismi Sunauva olan bu bölgeye hakim olan ilk büyük devlet Frigler olmuş ve ardından ise Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar, Romalılar ve Bizanslılar ve Simav’a hakim olmuştur.

12. yüzyılda Selçuklu ordusunun fethettiği Simav, bin senedir Türk toprağıdır. 1867 senesinde belediye kurulmuştur ve bunun ardından 1 sene sonra da ilçe statüsünü elde etmiştir. Simav 3 defa Yunan işgaline maruz kalsa bile bütün işgallerde kahraman bir şekilde direnmiştir. Hisar Kalesi, Ulu Camii ve Gölcük Yaylası, bu ilçenin gezilip görülmesi gereken yerleri arasında bulunur.

Altıntaş

Kütahya şehir merkezine 50 kilometre mesafede yer alan Altıntaş, İzmir ve Eskişehir karayolu üzerine konumlanmıştır. Buranın nüfusu, diğer ilçelere göre oldukça düşük olup 5 bin civarındadır. Ağırlıklı olarak ilçe halkı tarımla uğraşmaktadır ve Altıntaş, çok zengin mermer yataklarını bünyesinde barındırır ancak burada mermeri işleyecek yeterli tesis yer almaz.

Kurtuluş Savaşı’ndaki Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ne ev sahipliği yapması sebebiyle Altıntaş, Cumhuriyet tarihimizde önemli bir yer tutar. Atatürk Türk ordusuna, “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir” emrini Altıntaş sınırlarının içinde vermiştir. Kütahya’da hava ulaşımı için bir de Kütahya Zafer Havaalanı yer alır ve bu havaalanı da Altıntaş ilçesinde bulunur.

Emet

Emet, şehrin termal sularıyla ünlenen bir ilçesidir ve burası aynı zamanda en büyük merkezlerden de bir tanesidir. Bakanlar Kurulu tarafından Termal Turizm Bölgesi olarak ilan edilmiş olan Emet, değerli bor madeni yataklarını da bünyesinde barındırır. Dünya bor rezervlerinin yarısı Emet’te yer alır. Bu açıdan bakıldığında ülkemizin en stratejik ilçelerinden birisidir.

Kaplıcalarındaki termal sularda bolca magnezyum, bikarbonat, sülfat ve kalsiyum yer alır. Bununla beraber ilçede birçok hamam da yer alır.

Hisarcık

Arkeolojik çalışmalara göre değerlendirildiğinde burası Roma Dönemi’nde kurulmuştur. 1967 senesinde kasaba olan ve 1987 yılında ilçe statüsünü elde eden Hisarcık’ın hızlıca gelişmesinde bölgedeki bor yataklarının büyük düzeyde etkisi vardır. İl merkezine 108 kilometre mesafede olan Hisarcık, ilçe olmadan Emet’e bağlı bir belde konumundaydı.

İlçenin büyük bir kısmı ormanlık alanlardan meydana gelmiştir, kalan kısmı ise tarım arazisidir. Hisarcık’ta da termal su kaynağı yer almakta ve Esire Kaplıcaları aracılığıyla şifa dağıtmaktadır.

Çavdarhisar

Şehir merkezine yaklaşık 60 kilometre mesafede yer alan Çavdarhisar, Aizanoi Antik Kenti gibi dikkat çeken bir tarihi yapıya ev sahipliği yapmaktadır. Bu antik şehirde dünyada eşi benzeri olmayan bir stadyum-tiyatro kompleksi yer alır.

Yapılmış olan arkeolojik çalışmalar değerlendirildiğinde Çavdarhisar’daki yerleşik yaşam günümüzden yaklaşık 5 bin sene önce başlamıştır. Frigya’ya bağlı olan bu yerleşim yeri ardından Roma’nın egemenliği altına girmiştir ve 1000 sene Roma şehri olmuştur. Cumhuriyet’in ardından bölgede arkeoloji çalışmaları artırılmıştır ve halihazırda çalışmalar sürmektedir. Antik şehirdeki köprü, hamam ve tapınaklar görülmeye değer yapılardır.

Aslanapa

Aslanapa, önceleri merkez ilçeye bağlı bir beldeyken, Özal dönemindeyse ilçe statüsünü elde etmiştir. Ülkemizin en küçük ilçelerindendir ve buranın merkez nüfusu 2 binden daha azdır. Halkın büyük bir kısmı kırsal alanlarda yaşamını sürdürmektedir. Bir ovanın üzerine kurulmuş olması sebebiyle apa adını almıştır.

Şaphane

Friglerden bu zamana dek yerleşim yeri olan Şaphane, 13. yüzyılda Selçuklu Devleti tarafından alınmıştır. Tanzimat zamanında 1987 senesindeyse ilçe statüsünü elde etmiştir. Burası Anadolu’nun işgale uğramadığı nadir noktalardandır.

Kütahya’nın en küçük ilçelerinden olan Şaphane’de kendi ismini taşıyan bir de dağ yer alır. Her sene geleneksel olarak Temmuz ayının ilk haftasında yapılan Vişne ve Kiraz Festivali, Ağustos’un ilk haftasındaysa Sarımsak Festivali yapılmaktadır.

Pazarlar

Kütahya Pazarlar ilçesi, turşuluk biberleri ve meyveleriyle meşhurdur. Bununla birlikte buranın vişnesi de dünya çapında ünlenmiştir. Bu doğrultuda, ilçenin en önemli ekonomik gelir kaynağı tarım olarak geçmişten günümüze gelmiştir. İlçede gelişen başka bir sektör ise halı dokumacılığıdır. Pazarlar ilçesinde yapılan bu halılar, dünyanın dört bir tarafına da günümüzde ihraç edilmektedir.

Pazarlar, şehir merkezine çok yakın olmasından dolayı sıkça göç verir ve bundan dolayı nüfusu oldukça azdır.

Kütahya’da gezilecek yerler…

Aizanoi Antik Kenti

Kütahya’nın Çavdarhisar ilçe merkezinde şehre 50 kilometre mesafede bulunan Aizanoi Antik Kenti, Kocaçay Irmağı’nın yukarı kısmında tanrıça Meter Steunene’nin kutsal mağarası civarında yaşamını sürdüren Frigyalılar’ın öncüsü olarak antik kaynaklarda ismi geçen Azan isimli mitoloji kahramanın, Su Perisi Erato ile efsanevi Kral Arkas’ın birleşmesinden Aizanoi şehrinin ortaya çıktığı düşünülmektedir.

Aizanoi şehri, antik Frigya’ya bağlı olarak yaşamını sürdüren Aizanitis’lerin ana yerleşim lokasyonuydu. Şehrin yüksek platosunun üstünde yer alan Zeus Tapınağı’nın çevresinde yapılmış olan kazılarda, Milattan Önce 3 bin senelerine ilişkin ait yerleşim izlerinin ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Helenistik zamanda bu bölge değişimli bir şekilde Bithynia ve Bergama’ya bağlıyken Milattan Önce 133 senesinde ise burası Roma egemenliğine girmiştir. Roma imparatorluk döneminde şarap, tahıl ekimi ve yün üretimi sayesinde zenginleşmiş ve şanı bölge sınırlarını aşan Aizanoi’de kesin şehirleşme bulgularına ancak Milattan Önce 1. Yüzyılın sonlarına doğru denk gelinmektedir. Ve ilk sikkelerin de bu dönem aralığında basılmış olduğu tahmin edilmektedir.

Aizanoi antik şehri en parlak döneminiyse Milattan Sonra 2. Yüzyılda yaşamış, büyük imar faaliyetleri görmüş ve bu zamanda birçok yapının inşası yapılmıştır. Erken Bizans zamanında piskoposluk merkeziyken, burası yedinci yüzyıl itibarıyla önemini yitirmiştir. Tapınak düzlüğü Orta Çağ’da bir hisara dönüştürülmüştür. Selçuklular zamanında Çavdar Tatarlarınca burasının üs olarak kullanılması sebebiyle buraya Çavdarhisar ismi verilmiştir.

Aizanoi 1824 senesinde Avrupalı gezginler tarafından tekrar keşfedilmiş ve 19. Yüzyılın 2. yarısında incelenip bitirilmiştir. 1926 senesinde ilk defa burada kazılar gerçekleştirilmiştir ve 1970 senesinden bu zamana dek ise kazı çalışmaları düzenli olarak sürmektedir.

Kalıntıların içinde Anadolu’nun en iyi korunmuş Zeus Tapınağı, 15 bin kapasiteden oluşan bir tiyatro ve tiyatroya bitişik şekilde yapılan 13 bin 500 kişi kapasiteli stadyum, dünyanın ilk ticaret borsa binası, iki adet hamam, sütunlu cadde, Kocaçay üstünde iki tanesi ayakta kalmış 5 adet köprü, Meter Steunene kutsal alanı, gymnasium, iki agora, nekropoller, bir antik bent, kapı yapıları ve suyolları bulunmaktadır. Aizanoi antik şehri Bergama, Efes, Side gibi kentlerle çağdaştır.

Şair Şeyhi Türbesi

Şeyhi, Hekim Sinan olarak da bilinir. 14. Yüzyılın sonunda ve 15. Yüzyılda yaşayan şair, II. Yakub Dönemi’nde Germiyen Sarayı’nda bulunmuştur. Kütahyalı olan Şeyhi’nin asıl ismi Yusuf Sinanüddin olup, dönemin en önemli şairlerindendir. Germiyan Beyi, Süleyman Şah eğitimini üstlenerek şairi İran’a göndermiştir. Gittiği İran’dan göz hekimi olarak dönen Germiyan Beyi II. Yakub’un Osmanlı Padişahlarından Çelebi Mehmed ve II. Murad’ın özel hekimi olmuştur. Divan edebiyatımızdaki ilk hiciv olan “Harname”si ünlüdür.

Lajos Kossuth Müzesi

18’inci yüzyılın Türk evi Lajos Kossuth Müzesi halk arasında Macar Evi olarak da tanınır. Maccar Özgürlük savaşının önderlerinden olan Lajos Kossuth ailesi ve toplam 56 kişilik mülteci grubuyla 1850-1851 seneleri arasında Kütahya’da misafir edilmiştir ve bu evde Macaristan Anayasa Tasarısı’nı hazırlamıştır. Bahçedeki 7 odalı ve iki katlı ahşap ev bakanlık tarafından restore edilmiş ve Lajos Kossuth anısına müze olarak düzenlenip 19 Eylül 1982 yılında ziyarete açılmıştır. Müzede Lajos Kossuth’a ait eşyalarla klasik Türk evine ait etnografik kültür varlıkları yer alır.

Kara Ahmed Bey Türbesi

Ünlü ilim insanı, seyyah, halk bilimci ve yazar Kütahyalı Evliye Çelebi’nin dedesi olan Kara Ahmed Bey’in türbesi, önceki adı Zeryen olan Saray Mahallesi’nde günümüzde yer alır. 1995 senesinde Osmanlı mimarisi tarzında yaptırılmış olan bu türbe, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde de geçer. Çelebi, 1678’de ziyaret ettiği memleketi Kütahya’yı aktarırken dedesi Kara Ahmed Bey’in mezarının da Zeryen Mahallesi’ndeki evlerin bitişiğinde olduğunu söylemiştir.

Dumlupınar Şehitliği

Başkomutan Meydan Muharebesi, 1922 yılının 26 Ağustos’unda Afyonkarahisar-Kocatepe’den başlamış ve büyük bir zaferle 30 Ağustos 1922 tarihinde sonuçlanmıştır. Dumlupınar Şehitliği, Kurtuluş Savaşı süresince bütün cephelerde şehit olan vatan evlatlarının anısına bakanlık tarafından yaptırılmış ve Büyük Taarruz’un 70. Senesi olan 30 Ağustos 1992 tarihinde törenle ziyarete açılmıştır. Buradaki şehitlik, Milisler Anıtı, Üç Komutan Anıtı, 500 kişilik kitabeler ve sembolik şehit mezarları, Mehmetçik Anıtı, Şehit Baba-Oğul Anıtı, Şadırvan ve Namazgah’tan oluşmaktadır.

Şehit Baba Oğul Anıtı; 1912 senesinde oğlu henüz 8 yaşındayken Balkan Savaşı’na gtimek için köyünden ayrılan, ardından ise Kafkasya, Yemen, Hicaz ve Galiçya’ya koşarak çarpışan Çetmili Kara Ali Çavuş ve oğlu Onbaşı Mehmet’in muhteşem anısını sembolize eder. Çetmili Kara Ali Çavuş, Anadolu’da milli mücadelenin başladığı dönemde Doğu Cephesi’nden Kurtuluş Savaşı’na gitmiş ve Başkomutan Meydan Muharebesi’nde 19 yaşında olan Alay Sancaktarı Mehmet Onbaşı ile karşılaşmıştır. Mehmet Onbaşı ise 11 sene önce onun bırakıp gittiği oğludur. Bu onurlu asker 31 Ağustos 1922 senesinde 11 yılın ardından kavuşabildiği oğlunun kollarında şehit olmuştur. Oğlu kahraman Onbaşı Mehmet ise 9 Eylül 1922 senesinde İzmir’e giren birliğin başında şehit düşmüştür. Anıt, 30 Ağustos 1992 tarihinde ziyarete açılmıştır.

Milisler Anıtı; milli mücadele döneminde şehit olan sivil vatandaşlarımızı sembolize eden bir anıttır.

Üç Komutan Anıtı; milli mücadelenin üç büyük komutanı olan Fevzi Çakmak, İsmet Paşa ve Atatürk anısına yaptırılmıştır.

Mehmetçik Anıtı, Milli mücadelede süngüsünü takmış ve düşmanın üzerine saldırmaya hazır binlerce Mehmetçiğimizi sembolize eder.

Şehit Sancaktar Mehmetçik Anıtı

Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından 31 Ağustos 1922 tarihinde muharebe meydanını gezerken şehitlerin arasında düşman topçu mermisinin açtığı çukura gömülen bir sancaktar görülür. Bu aziz şehidimiz, toprağın üzerinde katılaşan koluyla sımsıkı sancağı tutmaktadır. Başkomutan Atatürk, savaşın ardından yapılacak Şehit Asker Anıtı için bu şehidimizin sembol alınması emrini verir.

Anıtın temeli 1924 tarihinde Atatürk tarafından Zafertepe’de atılmış ve 1927 senesinde bir tören ile ziyarete açılmıştır. 1961 senesinde 220 Sayılı yasayla anıtın olayın geçtiği Berberçam Tepesi’ne taşınmasına ilişkin karar alınmış ve 1964 senesinde Zafertepe’de Zafer Anıtı’nın yapılmasının ardından yerinden kaldırılıp Afyonkarahisar Müzesi’ne götürülmüş ve 1979 senesinde ise şimdiki yerine yapılıp aynı yıl ziyarete açılmıştır.

Dedebali Türbesi

Kütahya’nın Tavşanlı ilçe merkezinde yer alan Dedebali Türbesi’nin hikayesi Anadolu Türk birliğinin sağlanmasında önemli görevler alan, hayırseverliğiyle bilinen halk bilgesi Dedebali için yapılmıştır. 14. Yüzyılda yaşamını yitiren Dedebali, günümüzde mesire yeri olarak kullanılan tepeye defnedilmiştir ve üzerine de türbe yaptırılmıştır. Türbenin etrafı ise havuz ile çevrilidir.

Hayme Ana Türbesi

Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin ninesi ve Ertuğrul Gazi’nin ise annesi olan Hayme Ana, Oğuzların Bozok Kolu’nun Kayı Boyu’na ait bir Yörük kızıdır.

Kayı Boyu, öncesinde Ankara’nın batısında yer alan Karacadağ yöresine yerleşmiştir. Ankara’nın batısında yer alan Haymana isimli ilçe de ismini Hayme Ana’dan almaktadır. Osmanlı obasının Domaniç ve Söğüt’e yerleşmesinin ardından belirli bir zaman devlet idaresini üstlenmesi ve devletin kuruluşunda hayati bir rolü olması nedeniyle “Devlet Ana” ismiyle de anılmıştır. Hayatını kaybetmesinin ardından Domaniç ilçesine bağlı olan Çarşamba Köyü’ne gömülmüştür.

Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit, 1886 senesinde Hayme Ana’nın kabrini buldurmuştur ve üstüne bugün bulunan türbeyi yaptırmıştır. Hayme Ana, her sene eylülün ilk pazarında Çarşamba Köyü’nde “Hayme Ana’yı Anma ve Göç Şenlikleri” etkinlikleriyle anılır.

1000 Senelik Kestane Ağacı

Kütahya ilinin merkezine bağlı Kumarı köyünde yer alan, tarihte pek çok medeniyete tanıklık eden ve tahmini bin senelik olduğu düşünülen ağaç, ülkemizin en yaşlı kestane ağacıdır. 1995 senesinde ilgili kanun gereğince “anıt ağaç” olarak tescillenen bu ağaç 25 metre yüksekliğe ve 8 metre çapına sahiptir. Yapılmış olan araştırmalar göre, “Türkiye’nin en yaşlı kestane ağacı” olduğu belirlenen 1000 senelik ağacın yakınında yer alan iki kestane ağacı da aynı tarihte tescillenmiştir.

Mevlevihane – Dönenler Camii

Kütahya şehir merkezinde Ulu Camii yakınlarında bulunan Mevlevihane, 1300’lü yıllarda Mevlevihanenin semahanesi olarak inşa edilmiştir. Erken dönem Anadolu Türk mimarisinin özgün örneklerinden bir tanesi olan Kütahya’daki bu Mevlevihane iki defa onarılmış ve günümüze ise semahane ve derviş hücreleri kalmıştır. Günümüzde cami olarak kullanılan bu yapı, dörtgen planlı, sekizgen kasnaklı bir tasarıma sahiptir.

Yapının bitişiğinde İmadüttin Hezar Dinari’nin yaptırdığı mescid Mevlava’nın torunu Ergun Çelebi’nin buraya defnedilmesi ile Mevlevihanenin türbesi haline getirilmiştir. Semahanenin duvarında yer alan kitabeden buranın tamir gördüğü anlaşılmaktadır. Semahaneye daha sonra yapılan bir tamiratta mihrap eklenmiş ve cami haline getirilmiştir. Burası halk arasında Dönenler Camii olarak da tanınmaktadır.

Caminin giriş kısmında kapı üstünde 19. Yüzyıla ait bir çini kitabe yer alır. Kitabenin üzerinde “Ya Hazreti Ergun” yazmaktadır.

Kaşalıç Tabiatı Koruma Alanı

İç Ege Bölgesi’nde çevresi step ekosistemi ile kuşatılmış olarak büyük oranda Karadeniz orman ekosisteminin özelliklerini taşıyan bir doğa parçasıdır. Zengin bir yaban hayatı potansiyeli ve alt flora potansiyeline sahip olan bu alanda karaçam ve kayın hakimdir. Bununla beraber titrek kavak ve meşe de yer almaktadır. Diğer türler olarak ise armut, ahlat, eğrelti sarmaşığı, noel gülü, yabani çilek, papaz külahı, yüksük otu, ayı üzümü, çiğdem, ısırgan, öksürük otu, böğürtlen, sırım bağ, ayı üzümü sayılabilir.

Kütahya Kalesi

Antik zamanlardan beri iskan edilmiş olan Kütahya Kalesi, beşinci yüzyılda Bizanslılar tarafından yaptırılmış olan surlarla ve Osmanlılar, Germiyanoğulları ve Selçuklular tarafından yapılmış olan ekler ve onarımlarla güçlendirilmiştir. Kale üç bölümden oluşmaktadır. Yukarı, iç ve aşağı kale… Kalenin sık yerleştirilen burçları, tuğla sıralar ve moloz-kesme taş karışımından oluşmaktadır.

Orta Hisar Mescidi ismiyle bilinen Kale-i Bala’nın yeri günümüzde Maruf Mahallesi’ndedir. Taş kapıda yer alan yazıttan, Germiyanoğlu Süleyman Sah tarafından 1377-1378 senelerinde buranın yaptırılmış olduğu anlaşılmaktadır. Köşelerde kesme ve moloz taşların kullanıldığı ve kiremit örtülü yapının minare kaidesi, düzgün kesme taşın arasında iki sıralı ağaç hatılı döşenmek suretiyle yapılmıştır.

Aşağı Hisar Mahallesi’nde yer alan Kale-i Sagir, altıgen planlı küçük bir mescittir. Kerpiç sıvalı olmasına karşın bütünüyle tuğladan yapıldığı düşünülmektedir. Mescidin altında taşlardan yapılan bir su tesisinin bir kuşatmada susuz kalmamak maksadıyla yapıldığı düşünülmektedir.

Evliya Çelebi’ye göre Kütahya Kalesi toplamda 72 adet burca sahiptir. Burçlar çok sık aralıklarla yerleştirilmiştir. Kütahya Kalesi’nde bununla beraber iki mescit, iki çeşme, Cumhuriyet döneminden kalma bir döner gazino ile kır kahvesi yer almaktadır. Kale bakanlığa tahsislidir. Kalenin kimi kısımlarında ve iç kısmında çevre düzenlemeleri gerçekleştirilmiştir.

Paşam Sultan Türbesi

Kütahya’da Germiyanoğulları zamanında yaşayan ahi büyüğü, Seyyid-El Nureddin olarak da bilinir. Burada Kurşunlu Camii yakınında bir türbe yaptırılmıştır. Kubbeli yapının içinde dört adet ahşap sanduka ve türbenin altında da mumyalık bölümü yer alır. Buranın duvarları iri moloz taş ile örülüdür.

Türbesinde torunlarından bir tanesine ait kitabe yer alır. 15. Yüzyıla tarihlenen bu kitabeye göre şeyh evlatlarından olan Seyyid Nureddin Efendi’nun torununun torunu olan Hacı İbrahim Cemal 17 yaşında vebadan yaşamını yitirmiştir. Baba Hacı Kemal Paşa’nın babası Hacı Şeyh Mehmed Efendi, Mehmed Efendi’nin babası Şeyh Alaaddin ve Şeyh Alaaddin Efendi’nin babası ise Şeyh Nureddin Efendi olarak görünmektedir. Seyyid Nureddin Efendi’nin ne zaman yaşadığı ve yaşamını yitirdiği bilinmemektedir. Türbe en son 2001 senesinde Kütahya Belediyesi tarafından restore edilmiştir.

Dumlupınar Atatürk Karargah Evi

Kurtuluş Savaşı’nda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün karargah olarak da kullandığı bu ev aslına uygun şekilde restore edilerek 2003 tarihinde Atatürk Karargah Evi olarak ziyarete açılmıştır.

Mızık Çamı

Osmanlı’nın kurucusu Osman Gazi’nin bebeklik beşiğinin kurulmuş olduğu karaçam cinsindeki bu çam, 1980 senesinde doğal nedenler neticesinde yıkılmıştır. 11 metre boyunda ve 4,70 metre çevre büyüklüğü olan çamın yaşının ise yaklaşık olarak 749 olduğu belirlenmiş olup burası anıt ağaç olarak tescillenmiştir.

Emet Cevizdere Şehitliği

Bu şehitlik; vatanı uğruna, tarihler 3 Eylül 1922’yi gösterdiğinde Cevizderesinde Rauf Yüzbaşı’nın komutasında Yunan askerine ağır kayıplar aldıran şehitlerimiz ve gazilerimizin aziz hatırası için 1985 senesinde yaptırılmıştır. Emet, 1921’in 14 Ağustos’unda Yunanların işgaliyle karşı karşıya kalmış ve Yunan ordusu karargahını hükümet binasına kurmuştur. Emetli Kuva-yi Milliyeciler Yunanlılar’dan kurtulmak amacıyla bir gece bu karargahı basarlar. Baskından haberi olan Tavşanlı’daki Yunan birliği Emet’te bir tabur asker sevki yapar. Durumu bilen halk 80-100 adet kişiden ibaret bir güç ile Cevizderesi Boğazı’nda pusu kurar. İki tarafı yamaç olan boğazdan geçen Yunan taburu, Günlüce Köylüleri’nin de ricat yolunu kesmeleriyle iki ateş arasında kalır. Ateş öylesine etkili ve ani olmuştur ki düşman makineli tüfeklerini katırın sırtından indirip kurmak için dahi zaman bulamamıştır ve sonucunda yalnızca 20-25 kişi kurtulabilmiştir. Gaziler Emet’e dönüp ardından ise ahaliyle beraber dağlara çekilmiştir. Düşman karşılaştıkları bu baskının intikamını almak için Tavşanlı ve Kütahya’dan getirmiş olduğu birliklerle Emet’e girerek intikam almak maksadıyla tek bir ev dahi kalmayacak şekilde Emet’i yakıp yıkmıştır.

Kütahya Kent Tarihi Müzesi

Germiyan Sokak’ta yer alan ve kitabesinden 1912 senesinde yaptırıldığı görülen Şapçızade ve Karaca Konakları, belediye tarafından restore edilmiştir ve bakanlığın da vermiş olduğu özel bir izin ile Kent Tarihi Müzesi olarak açılmıştır. Bahçesinde dünyada Çini sanatının merkezi olan Kütahya’mızın geleneksel ata sanatının üretim aşamaları yer alır.

Kent Tarihi Müzesi’nin zemin katında tarih öncesi dönemden başlamak üzere günümüze kadar gelen bilge, fotoğraflar ve belgeler yer alır. İlk katında Kütahya’da kaybolmaya yüz tutan mesleklerden bakırcı, demirci, kalaycı, sepetçi, keçeci, dülger, bıçakçı, nalbant, semerci, saraç, kunduracı gibi meslekler, bölümler halinde fotoğraflar ve mankenlerle canlandırılmış olup, bunlara ait aletlerin orijinallerine ait dükkanlar yer alır. İkinci katına çıkıldığındaysa, Kütahya’daki ev yaşamı ve konaktaki odaların iç mekanları, düğün, gelin, selamlık, kına, yatak odası, giysiler, halı dokumacılığı ve mutfak gibi günlük hayatın canlandırıldığı görülür.

Tabip Yüzbaşı Hamdi Bey Anıtı

30 Ağustos 1922 tarihinde Kütahya – Afyonkarahisar yolunun 10. Kilometresinde bulunan Porsuk Köprüsü’nün yakınlarında meydana gelir. Kütahya’da bulunan Mürettep Süvari Tümeni’ne ilaç taşıyan Tabib Yüzbaşı Hamdi Bey ile 158 askeri bu alanda 53. Yunan Alayı tarafından şehit edilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla bu anıt Gediz kavşağı üzerindeki tepe üzerine yaptırılmış ve 30 Ağustos 2010 tarihinde açılmıştır.

Çinili Camii

Neyzen ve Ressam Ahmet Yakupoğlu’nun 1973 yılında yaptırdığı süsleme ve yapı tarzına bakıldığında Orta Asya Türk mimarisinden esinlenildiği görülen tek kubbeli, sekizgen katlı, dışı özel üretim Kütahya çinileri ve içi ise kalem işi süslemelerle inşa edilen Türk motiflerinin kullanıldığı mimarisiyle özgün bu yapı Kütahya’nın dikkat çeken dini mimarileri arasındadır.

Kütahya Eski Hükümet Konağı

Kütahya Valisi Giritli Fuat Paşa’nın 19. yüzyılda yaptırdığı ve Kütahya çinileriyle bezenmiş tek örnek olan son dönem Osmanlı mimarisinin dikkat çeken yapılarından olan Kütahya Eski Hükümet Konağı binasının içerisinde duvarları çiniler ile süslenen bir mescid yer alır. 1999 senesinde restorasyonu yapılan bu tescilli anıtsal yapı günümüzde ise Adalet Sarayı olarak hizmet vermeyi sürdürmektedir.

Büyük Aslıhanlar Üç Tepeler Şehitliği

30 Ağustos 1922 senesinde yapılmış olan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde, Büyük Aslıhanlar Köyü’nde şehit olan Elazığlı Binbaşı Hacı Ömeroğlu Yusuf Ziya, Urfalı Teğmen Halil, Diyarbakırlı Üsteğmen Mehmetoğlu Ahmet, İbrahimoğlu Mustafa Hilmi’yle beraber 42 Mehmetçik için yapılmış olan bu şehitlik 1955 senesinde ziyaret açılmıştır.

Kütahya Şehitler Anıtı ve Parkı

65 bin metrekarelik alanın üzerine kurulu olan bu anıtın ana kaidesi 15 metrelik yükseklikte ve geleneksel Türk mimarisine uygun tarzda inşa edilmiştir. Ana kaidenin solunda ve sağında ülkemizin 81 ilini temsil eden sütunlar yer alıp, her birinin üstünde temsil ettikleri şehrin adı yazılıdır. Vatanımız için şehadet mertebesine erişen tüm şehitlerimizle yaşayan gazilerimiz için yaptırılmış olan bu anıt 2003 14 Ağustos’unda ziyarete açılmıştır.

Ulu Cami

Ulu Camii, Yıldırım Beyazıt Camii ismiyle de bilinir. Yıldırım Bayezid zamanında 14. Yüzyılda yapılmaya başlanmış Kütahya’nın en büyük camisidir. Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos seferinde Mimar Sinan tarafından tamir edilmiş olan dikdörtgen planlı avlusuz cami, 19. Yüzyılda II. Abdulhamid Han döneminde onarım görmüş ve kubbeli olarak son şeklini almıştır.

Dumlupınar İlk Hedef Anıtı

26-30 Ağustos 1922 seneleri arasında geçen ve Başkomutan Meydan Muharebesi ismiyle tarih sayfalarında yerini alan, ülkemizin kurulmasına sebep olan ve sonucunda tüm dünyada derin yanıklar bırakarak tarihin akışını değiştiren bu savaş Kocatepe’de başlamış ve 30 Ağustos tarihinde Zafertepeçalköy-Dumlupınar hattında Türk Ordularının göstermiş olduğu müthiş cesaret ve kahramanlıkla büyük bir zafer elde edilmiştir. Meydana gelen savaşta binlerce vatan evladımızın kanlarıyla bu topraklar sulanmış ve emperyalist güçlere karşı var oluş mücadelesi verip canlarını bu vatan uğruna feda eden çok sayıda askerimiz şehit olmuştur.

Atatürk o meşhur, “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!..” emrini Dumlupınar’da Büyük Millet Meclisi Ordularına vermiştir. Kütahya en nihayetinde 30 Ağustos 1922 senesinde saat 18.00’de düşman işgalinden kurtulmuştur. Bu anıtın yapımına 1964 senesinde başlanmıştır, 1968 senesinde kısmen bitirilmiştir ve 1972 yılında bütünüyle ziyarete açılmıştır. Anıtta Bronz bir Atatürk Heykeli, arada betonarme anıtsal bir yapı, bronzdan süvari birliklerini canlandıran rölyef yer alır. Burada bulunan Atatürk Heykeli’nin yüksekliği 4 metre, beton fon yüksekliği ise 12 metredir. Bu fon, yıldırım şelalelerini göstermekte olup Başkomutan Meydan Muharebesi’ni sembolize eder.

Şaphane Kocaseyfullah Cami

Kütahya’nın Şaphane ilçesinde kültürel ve tarihi değeri olan ahşap mimarinin en güzel örneklerinden Kocaseyfullah Cami yer alır. Yaklaşık olarak 700 senelik tarihi olan Koca Seyfullah Camii’nin Germiyanoğlu Beyliği’nce yaptırıldığı düşünülmektedir. Cami aynı zamanda rasathane görevi de görmektedir.

Kırık Kağnı ve Üç Komutan Anıtı

Mustafa Kemal Atatürk’tün 1922’nin 31 Ağustos’unda muharebe alanını dolaşmasının ardından Fevzi Paşa ve İsmet Paşa’yla Çalköy’de yıkık bir evin avlusunda kırık bir kağnının üstünde son durum değerlendirmesini yaptıkları anı sembolize eder. Bu anıtın yapım tarihi 2007’dir.

Frigya Vadileri

Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya üçgeninde, “Küçük Frigya” dağlık yerleşimi ismiyle tanımlanmış olan bölge, günümüzde “Frig Vadisi” ismiyle bilinmektedir. İl sınırlarının içerisinde merkeze 7 kilometre uzaklıkta Yeni Bosna Köyü’nden başlayıp, Kütahya’ya 54 kilometre uzaklıkta bulunan Ovacık Köyü’ne dek ilin doğusu süresince uzanmış olan alan; güneydeki Ovacık Köyü, İnlice Mahallesi ve çevresiyle kuzeyde İncik, Fındık, Sökmen, Söğüt, Sabuncupınar mağaralarının bulunduğu çevreyi içine alır.

Kütahya’nın doğusunda yer alan eski bir yanardağ olan Türkmen Dağı’nın tüfleriyle örtülmüş vaziyette olan Frig yaylaları, Milattan Önce 900-600 seneleri arasında Frigler tarafından iskan edilmiştir. Volkan tüfünün kolayca işlenebilmesi Friglerin bunları yontma ve oyma şeklinde çeşitli maksatlarla kullanmalarına imkan vermiştir. O dönemde ana tanrıça Kybele’ye adanan açık hava tapınakları, kaya mezarları ve sunaklar ile barınma ve savunma amaçlı birçok yapı günümüze kadar gelmiştir. Ardından Bizanslılar ve Romalıların da geldiği bu bölgedeki şapel ve kiliselerde, fresk ve yazı izleri, meander motifleri, kök boyalı haçlar hala seçilebilmektedir. Bizanslar ve Frigler tarafından kayalar oyularak gerçekleştirilen “Penteser Kalesi” ve “Deliktaş Kalesi” ismi verilen doğal kaleler bulunmaktadır.

Frigler, Hint-Avrupa kökenli olmalarına karşın, kısa bir zaman içerisinde Anadolulaşmışlar ve bir yandan İon, öte yandan ise Geç Hitit etkileri altında kalmış olmakla beraber, Anadolulu ve özgün bir kültür inşa etmişlerdir. Friglerin ağaç ve maden işçiliğinde, dokumacılıkta üretmiş oldukları eserler İon piyasasında beğeni kazanmış ve bu ustalarca taklit edilmişlerdir. Kulplu bronz tabaklar, makara ve bronz kazanlar, zamanının değerli madenleri altın gümüş ve bronzlardan yaylı çengelli iğnelerle, değerli madenlerden tokalar, giysi kemerleri ve zengin bezemeli tekstil ürünleri; geometrik desenlerle süslü mobilya eşyası bunların arasında yer alır. Topates ismi verilen kilim sanatı, sonrasındaki Anadolu uygarlıklarının halı ve kilim sanatlarını etkilemişlerdir. Kapadokya’yı andıran doğal kaya yapısının yanında çam ormanlarıyla da bölge kaplı olduğundan oldukça dikkat çekici bir yerdir.

Hıdırlık Mescidi

Tek kubbeli, kare planlı olup, önünde genişçe bir kemer şeklinde dar bir eyvanı bulunan Hıdırlık Mescidi Selçuklular’dan kalma bir yapıdır. Burada yer alan kitabeye bakıldığında Anadolu Selçuklu emirlerinden olan İmadüttin Hezar Dinari’nin 13. yüzyılda yaptırdığı anlaşılmaktadır. Hıdırlıktan Kütahya’nın her yeri görülebilmektedir. Mescid 1980 senesinde neyzen ve ressam Ahmet Yakupoğlu tarafından 2004 senesinde Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce restore edilmiştir.

Anadolu Kültür Sanat ve Arkeoloji Müzesi

Şehir merkezinde Kütahya Hava Er Eğitim Tugay Komutanlığı’nın bünyesinde bakanlıktan alınan izin ile kurulan bu müze özel müze statüsündedir ve burası eski uçak hangarının düzenlenmesi ile oluşturulmuştur. Müzede Kütahya Müzesi’nin taş eserleriyle müzenin kendisine ait sikkeleri, arkeolojik eserleri, çinileri ve Kütahyalı sanatçılar tarafından yapılmış olan yağlı boya tablolar sergilenmektedir. Bu müze ziyarete 2005 senesinde açılmıştır.

Hürriyet Çeşmesi

Zafer Meydanı’nda yer alan Hürriyet Çeşmesi’nin imalat maddesi mermerdir. İki yanında ve yalak ortasında beş kollu yıldız kabartmaları, üç bölümlü alınlığının ortasında ise tuğralı saltanat arması yer alır. 2 satır kitabe ile sonuçlanın alınlık altında kilitli ve derin bir yuvarlak kemer bulunur.

Zafertepeçalköy Zafer Anıtı

Zafertepeçalköy’de Başkomutan Meydan Muharebesi’nin idaresi gerçekleştirilmiştir. İşte buradaki anıt da 1964 senesinde yapılmaya başlanmış ve 1968 senesinde ziyarete açılmıştır. 30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerinin de düzenlendiği bir yerdir. Zafer Anıtı, asıl manası ile kurtuluş savaşını sembolize etmektedir. Anıtı bütün olarak oluşturan değişik yönde bulunan üçgen şeklindeki bloklar; halkın gördüğü feverana, haksızlığa karşı tek vücut olup birleşerek elde ettiği 30 Ağustos Zaferi’ni canlandırmaktadır. Anıt, gelecek nesillere, Türk milletine karşı içeride ve dışarıda oluşabilecek olan kötü tesirlere karşı nasıl birleşip zafer elde edilebileceğini temsil eden kıymetli bir anıttır.

Tarihi Kütahya Konakları

19’uncu yüzyılın sivil mimarlık örneklerinden biri olan ve Anadolu’nun ahşap mimari özelliklerini bünyesinde taşıyan Kütahya evleri, günümüzde aslına uygun bir şekilde yaşamaya devam etmektedir. Buradaki konakların kendine özgü iki ve üç katlı mimarileri, pencere düzeni, ahşap payandalı çıkmaları ve geniş saçakları ile eski konak kültürünün en güzel örneklerini günümüze taşımaktadır. Giriş katı, kiler, mutfak, tarım araçları ve depo için taşlık olarak düzenlenmiş ve üst katlara yeme, içme, yatma, oturma ve yıkanma alanları inşa edilmiştir. Giriş kapıları atların geçmesine olanak verecek düzeyde büyük tutulmuştur. Pencereleri küçük ebatlı ve az sayıdadır.

Tarihi Kütahya evlerinde “çıkma” mimari üslubun içinde önemli bir yere sahiptir. Sokaklar çok dar olsa dahi saçaklar birbirlerine değercesine çıkmalar yapılmıştır. Genellikle Kütahya evleri karakteristik olarak bir hayli büyüktür. Ahierbasan sokaklarında sokak boyunca sıralanmış olan bu evleri görebilmek mümkündür.

Evliya Çelebi Kültür Sanat Evi

Kütahyalı dünyaca ünlü ilim insanı, seyyah, tarihçi, halk bilimci ve yazar Evliya Çelebi’nin doğmuş olduğu bu ev, Kütahya Belediyesi tarafından yeniden yaptırılmıştır. Konağın yanındaki eski yapı da Kütahya Belediyesi tarafından kamulaştırılıp geleneksel el sanatlarımızın yaşatılacağı merkez haline gelmiştir.

Tavşanlı Belediye Müzesi

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen izinle 1989 tarihinde ziyarete açılan bu müze belediyeye bağlı özel bir müze statüsündedir. Eski belediye binası olarak kullanılan tescilli sivil mimarlık örneği olan konağın ikinci katında hizmet vermektedir. Burada yörenin arkeolojik ve etnografik tabiat ve kültür varlıkları da ziyaretçilerle buluşturulmaktadır.

Kütahya Arkeoloji Müzesi

1314 senesinde Medrese binası Germiyan beylerinden Umur bin Savcı tarafından yapılmıştır. Burası Vacidiye Medresesi ismiyle de bilinir. Kesme taştan inşası yapılan yapının giriş kısmı Selçuklu sanatının özelliklerini taşır. Kapıları, orta mekana açılan dokuz küçük odadan oluşmaktadır. Müzedeki vitrinlerde Geç Miyosen çağından itibaren Paleolitik, Kalkolitik, Eski Tnuç, Hitit, Frig, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ilişkin eserlerin sergilenmesine devam edilmektedir.

Arkeoloji Müzesi’nde yer alan en önemli eserlerden bir tanesi de Amazonlar Lahdi’dir. Çavdarhisar-Aizanoi’de yapılmış olan kurtarma kazısında çıkartılan lahit, yüksek kabartma tekniği ile inşa edilmiştir. Lahdin yan kısmında Grekler ve Amazonlar arasında yer alan savaşları ortaya çıkartan yüksek kabartmalar yer alır. Dünyadaki sayılı Amazon Lahitleri arasında en sağlam durumda olanlardandır. Müze 1965 senesinde hizmete açılmıştır.

Altıntaş Çakırsaz Han

Han, bir Selçuklu Dönemi yapısıdır ve Osmanlı ile Germiyan Beyliği döneminde de aktif olarak kullanılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 2008 senesinde restore edilip hizmete açılan Han tarihi bir dokuyu günümüze taşımaktadır.

Menzilhane

Tamamıyla taştan inşa edilmiş duvarlar, geniş bir kemerin altında basık kapısı ve üstünde bulunan bir kitabe dikkatleri çeker. Bugün Mevlevihane’nin doğusunda aradan girilen aralıkta, yalnızca kitabeli kapısı ayaktadır.

Gediz Abidesi

Etrafı korkuluklarla çevrili olan yüksekçe bir podyumun üstünde 3 metre yüksekliğinde olan ve iki cephesinde Osmanlıca kitabe bulunan bir mermer anıttır. Yunanların İzmir’e doğru ilerleyişini kesip Uşak’ta teslim olmalarını mecbur kılan Türk süvari ordusunun bu civarda verdiği şehitlerin anısına dikilmiştir.

Çini Müzesi

Ülkemizin ilk ve tek çini müzesi olan bu müze Germiyan Beyi II. Yakup Çelebi tarafından 15. Yüzyılda yaptırılmıştır ve hamam, kütüphane, mescit, medrese ve imaretten oluşan külliyenin imaret ile türbe kısmı, bakanlık tarafından çini müzesi olarak restore edilip, 1999 senesinde hizmete alınmıştır. Kubbeli ve şadırvan orta mekana, üç yönde kubbeli eyvan ile iki oda açılır. Türbe kısmında II. Yakup Bey’in çinili sandukası yer alır. Yıkılmış olan medresenin vakıf kitabesi, çinili sanduka bulunmaktadır. Müzede yer alan vitrinlerde, 1300’lü yıllardan günümüze dek İznik ve Kütahya’da üretilmiş olan çini mimari elemanlar, çini vazo, kitabeler, tabak, pano ve çiniden yapılma ev gereçleri kronolojik bir sıra ile sergilenir. Müzenin giriş kısmında Osmanlı Türkçesi’yle yazılan ve Germiyan beyi II. Yakup Çelebi’ye ait dünyanın en büyük ikinci taş kitabesi yer alır. Müzede 1766 senesinde fincancı ustaları ve kalfalar arasında imzalanmış olan tarihteki ilk toplu iş sözleşmesinin metinlerini görmek mümkündür.

Çini tarihine ışık tutan müze

Celaleddin Çelebi Türbesi

Mevlana’nın dördüncü kuşaktan torunu olan Burhaneddin İlyas Çelebi’nin oğlu Celaleddin Çelebi, Kütahya’da doğmuş bir Mevlevi şeyhi ve şairidir. Germiyan tahtını bırakarak Mevlevi olmuş, Emir-i Alem ardından Emir Vacid hizmetinde yer almıştır. Şairin İşaret’ül-Beşaret isimli bir risalesi ve Gençname isminde bir mesnevisi vardır.

Tavşanlı Ulu Cami

Yapım tekniğine bakıldığı zaman Osmanlı eserlerini çağrıştıran bu yapının bir kitabesi bulunmamaktadır. Araları hatıllı kesme taş ile yapılmıştır. Ortasında dört ayaklı ve köşeli kemerler üstüne büyük bir orta kubbe ile kenarlarına sekiz adet küçük yarım kubbeler oturtulmuştur.

Muvakkithane

Kapıcıbaşı rütbesinde yer alan Kütahya Mütesellimi Halil Kamil Ağa’nın 19. Yüzyılda yaptırdığı bu yapı uzunlamasına dikdörtgen planlı kesme taştan oluşmaktadır, dışarıdan kiremit kaplı geniş saçaklı bir çatıyla örtülü vaziyettedir. Namaz vakitlerinin ve saatin tam bildirilmesi maksadıyla yapılmış olan Muvakkithane günümüzde ticarethane olarak kullanılmaktadır.

Seyitömer Höyüğü

24 metre yüksekliğinde oval şekli bulunan eski bir yerleşim yeri olan Seyitömer Höyüğü’nün tepesi yaklaşık olarak 2 bin metrekareden oluşan düz bir alandır. Kuzey kısmı oldukça dik olan höyüğün güney kısmı yayvandır. Höyüğün alt kısmında yer alan 12 milyon ton kömür rezervinin kullanılabilir duruma getirilebilmesi maksadıyla 1989 senesinden itibaren başlayan kazı çalışmalarına bir zaman ara verilmiş ve 2006 senesinde Dumlupınar Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nce kazılara tekrar başlanmıştır. Kazı çalışmaları halen sürmektedir.

Höyükte tespit edilmiş olan ilk yerleşimler Eski Tunç Dönemi’nden başlar. Dere kenarında olduğu anlaşılan yerleşim surlarla çevrilidir. Eski Tunç Dönemi’nde elle yapılan çömlekçilik yerine höyük, kalıp kullanılması vasıtasıyla yapılan bir çömlekçilik merkezi olmuştur. Hitit Dönemi’nde buradaki höyüğün surlarla çevrildiği tespit edilmiştir. Surun içerisinde tek ve çift nal biçimli ocaklar bulunan yapılar vardır. Frigya Dönemi’nde höyüğün yine yüksek ve kalın sur duvarlarıyla çevrelendiği ve son dönemlerde ise höyüğün kuzey yamacına uzun merdiven yapısı, batısınaysa basamaklı teras duvarlı büyük bir yapı inşa edilmiştir.

Höyüğün üst düzlüğünde yer alan Helenistik ve Klasik dönem yapıları bütünüyle kazılarak ortaya çıkartılmıştır. Höyük bu dönemde kulelerle takviyeli sur duvarlarıyla çevrilidir. Yapılar birbirlerine bitişik dikdörtgen planlı ve büyük kare veya balıksırtı sır altı taş duvarlıdır. Roma zamanında höyük zirvesinde tapınak yapısı olduğu buluntulardan ve temellerinden anlaşılmıştır. Eski Tunç Dönemi’nden itibaren Seyitömer yaşayanları av ve tarımla uğraşmakta, küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapmakta, maden işleme, çömlekçilik ve dokumacılık gibi işlerle uğraşılmaktadır. Eski Tunç Dönemi’nden beri ana tanrıçaya tapınan höyük sakinleri, Roma zamanında ise baba Tanrı Zeus’a tapınmışlardır. Bunlara ilişkin figürler ve hayvan heykelleri sıklıkla bulunmuştur.

Yapılan kazılarda Helenistik ve Roma dönemlerine ait çömlek parçaları, sapan taşı, ağırşaklar, çakmak taşından, pota ve boynuzdan yapılan kesici aletler, taş buluntular, kemik halka, bronz sikke, Athena portresi ve cam boncuklar bulunmuştur. Yeni dönemde yapılmış olan arkeolojik kazılarda öncesinde belirlenmiş olan Roma, Helenistik, Tunç ve Frig dönemlerine ilişkin kültür katmanlarının varlığı belirlenmiştir.

Rüstem Paşa Medresesi

Kütahya’daki en eski yapılardan biri olan ve Kanuni Sultan Süleyman’ın Veziri-Azam’ı ve damadı olan Rüstem Paşa’nın 1550 senesinde yaptırmış olduğu medresenin kitabesi Kütahya Arkeoloji Müzesi’nde olup 1930’lu senelerde yıkılmıştır. Giriş kapısıyla tespit edilebilen kısımları orijinaline uygun bir şekilde restore edilen medrese tekrar yapılmıştır.

Jeoloji Müzesi

Eski tarihli bir yapı olan bu yapı, öncesinde hamam olarak kullanılmış ve restorasyonu yapılarak müzeye dönüştürülmüştür. Kütahyalı ilim insanı, seyyah, halk bilimci ve yazar olan Evliya Çelebi’nin 17. Yüzyılda Kütahya’ya geldiğinde hamamlar arasında bu hamama da yer vermektedir. Hamamın restorasyonu sonrasında burası ulusal ve yerel ölçekte yeraltı zenginliklerin sergilenmesi ve tanıtılması maksadıyla bakanlıktan alınan izin ile Jeoloji Müzesi olarak 2008 yılında ziyarete açılmış olup Kütahya Belediyesi’ne bağlı özel müze statüsündedir.

Kütahya’nın yeraltı ve yerüstü kaynakları için değerlendirildiğinde çok zengin bir yeri olduğu bilinmektedir. Dünyadaki 90 adet madenin 57 tanesi ülkemizde ve bunun da 35 tanesi Kütahya sınırları içinde yer almaktadır. Maden ruhsat sayısının en fazla olduğu şehir olan Kütahya, ülkemizin bor rezervlerinin yarısını, linyit rezervlerinin yüzde 7,6’sını ve seramik hammaddelerinin çeşit ve rezerv açısından büyük bir miktarını karşılaması, manyezit gibi refrakter hammaddesinin de günümüzde üretilmiş olduğu yegane yer olması açısından maden sanayisinde önemli bir yeri vardır. Kütahya maden kaynaklarına ek, jeotermal ve termal kaynaklar açısından da bir hayli zengindir.

Evliya Çelebi Anıtı

Kütahya Zeryen Mahallesi’nden olduğunu söyleyen Evliya Çelebi yarım asır boyunca gezerek, duyup gördüklerini 10 ciltten oluşan Seyahatnamesi’nde toplamıştır. Kütahyalı olması sebebiyle 2002 senesined Kütahya Valiliği’nce Eskişehir’den Kütahya’ya girişte Evliya Çelebi anısına bir anıt yaptırılmıştır. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde Kütahya’dan söz ederken, “Bu şehrin havası ve suyu güzeldir, fincanı çeşitli maşrapa ve testileri, tanak ve çanakları hiçbir yerde yoktur. Şehrin içerisinde binin üzerinde kayadan akan buz gibi sular vardır. Mahbup ve mahbubesi, fadılları ve alimleri çoktur.” şeklinde tanımlamıştır.

Ana Sultan Türbesi

Kitabesi yol tarafına bakan cephenin sağ üstüne konan bu türbede “Ana Sultan” adıyla yad edilen bir zat yatar. Kare planlı tek kubbeli, baldaken tarzında olan yapının kemerleri basıkçadır. Son kez onarımı 1980 senesinde neyzen ve ressam Ahmet Yakupoğlu tarafından yaptırılmıştır.

Dumlupınar Kurtuluş Savaşı Müzesi

Kurtuluş Savaşı’nın yaşandığı topraklar üzerinde kurulmuş olan ve bu savaşın anısına yaptırılmış olan bu müze bakanlıktan alınmış olan bir izin ile 1997 senesinde ziyarete açılmıştır. Özel müze statüsünde olan bu müzede Kurtuluş Savaşı’na ilişkin çeşitli belgeler, fotoğraflar, kılıçlar, araç ve gereçler sergilenmektedir.

Kütahya Bedestenleri

Saadettin Camii ve Takvacılar Camii arasında yer alan ve aradan Kavaflar Sokağı’nın geçtiği iki adet arasta yer almaktadır. Kapalıçarşı gibi görünen bu iki adet yapı aynı dönemlerde yapılmıştır ve karşılıklı dükkanların birleşmesi ile Kütahya’nın ticaret merkezi olmuştur.

Büyük Bedesten, Gedik Ahmet Paşa tarafından 15. Yüzyılda yaptırılan anıtsal yapıdır ve 2008 yılına dek sebze ve meyve satış yeri olarak kullanılırken bakanlığın sağlamış olduğu ödenekle restorasyonu yapılmıştır.

Küçük Bedesten ise 15. yüzyılda Gedik Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır ve 2008 yılına. Dek yeni ve eski eşya alım satım yeri olarak kullanılırken, Kütahya Belediyesi tarafından restorasyonu yapılmıştır.

Yüzbaşı Şekip Efendi Şehitliği

1922, 29 Ağustos gününde 14. Süvari Tümeninin 3. Alayı, 2. Bölük Komutanı Yüzbaşı Şekip Efendi, bölüğünün başında büyük bir cesaret ile, çevre savunması yapan 20 keşif düşman grubunun arasına saldırıp 2000 kadar düşman askerini esir alır. Derinliklerde yer alan düşman toplarını ele geçirmek amacıyla hücuma geçtiğinde bir kısım askerlerle beraber bu bölgede şehit olur. Şehitliğin bir yüzü 29 Ağustos 1922 yılındaki muharebede Yunanlılara karşı hücumda bulunan Türk Süvari Kolordusu’nun verdiği şehitler anısına yapılmıştır. Şehitliğin öteki yüzündeyse Akhisar Tatasut Köyü’nden İbiş Ömer, Keskin’in Yağlıken Köyü’nden Veli Mehmet, Düzce’nin Üsküp Nahiyesi’nden Veysel Ömer ve Yüzbaşı Harputlu Şekip Efendi’nin isimleri yazılıdır.

Yeşil Camii

Kütahya Mutasarrıfı Fuat Paşa tarafından 1905 tarihinde yaptırılmıştır. Köşk tipi şerefeli minaresi Kütahya’daki tek örnektir. Tek kubbeli, kare planlı caminin önündeki giriş iki sütundan oluşur ve kubbelidir. Caminin içerisindeki süslemeler, kubbeden tavana dek kabartma, kalem işi, yağlı boya süslemeler, geometrik şekiller ve bitkisel motiflerle bezenmiştir.

Vakıf Çamlığı Tabiatı Koruma Alanı

685 hektar büyüklüğünde olan vakıf çamlığı tabiatı koruma alanı, nesli tükenmeye maruz bir karaçam varyetesi olan ehrami karaçamın dünya üzerindeki tek doğal yayılış alanını oluşturur. Yine yalnızca ülkemizde yer alan karaçam varyetesi olan ebe çamının varlığı, karaçam ve iki varyetesinin hep beraber görülebileceği eşsiz bir ekosistem oluşu bu alanın özelliklerindendir. Sahada ismi geçen çamların dışında, ıhlamur, söğüt, titrek kavak, saçlı meşe ve ardıç yer alır. Bıldırcın, keklik, tavşan, domuz, porsuk ve tilki burada bulunan başlıca hayvan türleridir.

Sunullah Gaybi Türbesi

17. yüzyılda yapılmış olan türbe kesme taş kaplamalı kiremit çatı ile örtülüdür. Sunullah Gaybi, Kalburcu Şeyhi Pir Ahmet Beşiri’nin de torunudur. Bu tasavvuf ehli kişi cehaletle mücadele vermiş ve pürüzsüz bir Türkçe kullanımına özen göstermiştir. Sohbetname, gaybi divanı, Ruh’ül-Akaidname, Biadname, Makasıd-ı Ayniye ve Hüda Rabbim başlıca eserleri arasındadır.

Yorumlar (0)