Ege'nin incisi: İzmir'de gezilecek yerler...

Türkiye’nin doğal ve kültürel güzelliklerinin yanında turistik olarak da çok büyük bir öneme sahip 3. en büyük şehri İzmir’de gezilecek yerler konusunda akıllarınızdaki soru işaretlerini giderebilmek için mutlaka listenizde olması gereken yerleri sizler için detaylarıyla paylaşıyoruz.

SEYAHAT 07.08.2022, 16:04 20.10.2022, 17:42
Ege'nin incisi: İzmir'de gezilecek yerler...

İzmir, Ege Bölgesi’nde yer alan ve 2021 yılı verilerine göre 4.4 milyon kişinin yaşadığı bir şehir. Ege Bölgesi’nin ortasında ve İzmir Körfezi’nin çevresinde bulunuyor. Şehrin merkez ilçesi olan Konak gezip görülecek birçok yere ev sahipliği yapmaktadır. İzmir’in alışveriş için önemli mekanlarından olan Kemeraltı Çarşısı, Milattan Önce 4. Yüzyılda kurulan İzmir Agorası ile pek çok organizasyonu bünyesinde barındıran Cumhuriyet Meydanı ve Gündoğdu Meydanı Konak ilçesinde yer almaktadır. Öte yandan şehrin batısındaki Çeşme, dönemin padişahı 2. Beyazıt’ın yaptırdığı meşhur kaleden kültürel ve doğal birçok güzelliklerine, antik kentlerine kadar birkaç gün ayırıp gezip görülmenin yararlı olacağı şehirlerden.

Bugün sizlerle İzmir’de gezilecek yerler rotanıza ekleyebileceğiniz birbirinden değerli tarihi, turistik, kültürel ve doğal güzellikleri paylaşacağız.

İzmir seyahatinizden önce şehrin turistik ve tarihi büyük bir önemi bulunan ilçelerini tanımak tatil rotanızı oluşturmak adına büyük bir yarar sağlayacaktır. Bu yüzden öncelikle İzmir’in ilçelerini ve özelliklerini tanıyarak başlayalım.

Selçuk

İzmir’in binlerce yıllık tarihinin kalıntılarını dünyaca ünlü antik kentleriyle yerli ve yabancı her sene sayısız turiste gösteren Selçuk ilçesi, İzmir’in turizm konusundaki en önemli merkezlerinden. Pamucak Plajı ve antik kentleriyle dikkat çeken dünyanın en önemli açık hava müzelerinden Efes’de burada yer alıyor.

Selçuk 3 dinin var olduğu bir coğrafyaya sahip ilçe ve İzmir’in şehir merkezine yaklaşık olarak 1 saatlik mesafede yer alıyor. Yazımızın devamında detaylarını paylaşacağımız Hristiyanların kutsal mekanı Meryem Ana Evi’de burada Selçuk ilçe sınırları içinde bulunuyor.

İzmir'in Selçuk ilçesinin uzaktan görünüşü...

Seferihisar

Seferihisar geçmişte 12 büyük İyon kentinden birisi olarak biliniyor. Özellikle doğasıyla, sakinliğiyle deniziyle yaz tatili için yerli ve yabancı misafirlerin vazgeçemediği konumlardan biri. Denize sıfır olan ilçenin plajları, dalış merkezleri, olta balıkçılığı için uygun olan kıyıları da yer alıyor.

Seferihisar’ın bir başka özelliği daha var. “Cittaslow” hareketinin içerisinde bulunması. Yani sakin şehir olması. Peki sakin şehir ne demek?

Sakin şehir ya da orijinal adıyla Cittaslow hareketi 1999 senesinde ilk kez İtalya’da ortaya çıkıyor. İtalyanca da “citta” şehir manasına, “slow” ise İngilizce’de “yavaş” manasına geliyor. İki sözcük birleşince ise ortaya çıkan Cittaslow yani sakin şehir tanımı görülüyor.

Yaşam kalitesini yükseltmek manasıyla kentlerin farklı bir kalkınma modeli fikrini ortaya çıkaran bu akım kısa zaman içerisinde dünyanın birçok ülkesinde kabul gördü. Günümüzde 30 farklı ülkede uygulanan cittaslow hareketinin asıl amacı, insanların doğal ortamlarda, yerel değerleri ön plana çıkartarak birbirleriyle iletişim kurmaları, doğal ve tarihi eserlere önem verilmesi, geri dönüşüm ve yenilenebilir enerjiye hassasiyet gösterilmesi gibi konular… Bir şehrin bu akıma dahil olması için temelde çevre politikalarından altyapı politikalarına, farkındalık eğitimleri ve misafirperverlikten sosyal uyuma kadar birçok konuyu çözmüş olması gerekiyor. Seferihisar da işte Türkiye’nin ilk sakin şehri olarak biliniyor. Durum böyle olunca “sakin şehir” ünü onu daha da kalabalıklaştırıyor desek yanlış bir cümle kurmuş olmayız.

Seferihisar’ın tarihi olarak bu büyük öneminin yanında kendi içerisinde en önemli bölgesi ise Sığacık’tır. Seferihisar İzmir’in merkezine 47 kilometre mesafede yer almaktadır.

Drone kamerasıyla Seferihisar...

Menemen

İzmir’in yüzölçümüne göre değerlendirildiğinde en büyük ilçelerinden olan Menemen Manisa sınırında bulunan bir sanayi şehri. İlçenin maalesef hüzünlü de bir hikayesi var. Bergama baskınının yapıldığı dönemde 1000 kişinin katledildiği bir ilçe burası.

Menemen ilçesine ulaşım metro olmasından dolayı gayet kolay. İlçe Panaztepe Antik Kenti, Larissa Antik Kenti, Taşhan, Karagöl gibi doğal ve tarihi unsurlara ev sahipliği yapıyor.

İzmir'in Menemen ilçesi

Karşıyaka

Karşıyaka, İzmir’in en meşhur ve denize kıyısı bulunan merkezi ilçelerinden biri. 400 binin üstündeki nüfusuyla İzmir’in 4. Büyük ilçesi olan Karşıyaka, toplam %98’lik oranındaki okur yazar ortalamasıyla da dikkatleri üzerine çekmektedir. Buraya Tramvay ve İZBAN ile ayrıca karayolundan İzmir Çevre yolu ile veya vapur ile denizyolunu kullanarak rahatlıkla ulaşılabilmektedir.

Karşıyaka gerek kültürel etkinlikler gerek spor ve eğitim gibi konularda olsun İzmir’in en popüler ilçelerinden birisi. Ayrıca bu şehrin çok büyük bir önemi daha var. Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın mezarı da bu ilçede yer alıyor.

Burada ayrıca gezilip görülecek yerler arasında yazının devamında detaylarını paylaşacağımız Karşıyaka Çarşısı, Uşakızade Köşkü, Hamza Rüstem Fotoğraf Evi, Levanten evleri gibi yerler yer alıyor.

Karşıyaka'dan bir görünüm...

Çeşme

İzmir deyince akla ilk gelen ilçelerden birisi de Çeşme. Burası şehir merkezine 94 kilometre mesafede bulunuyor. Mavi bayraklı ve kumlu plajları, konaklama yerleri, doğal güzellikleri, tarihi mirasları ve gece hayatıyla yabancı ve yerli turistlerin odak noktası konumunda.

Çeşme’nin nüfusu yaz aylarında kış aylarına göre yaklaşık 5-6 kat artıyor. Bunun bir nedeni de Sakız Adası’na buradan feribotla ulaşılabilmesi. Yaz aylarında aşırı sıcak havalara karşın rüzgarın da yardımıyla günlük aktiviteler ve tatil planları daha az sekteye uğruyor. Her yıl mayıs ayına gelindiğinde Çeşme’de de deniz sezonu açılıyor.

İlçede gezilip görülmesi gereken birçok yer bulunuyor. Aya Yorgi Koyu, Eşek Adası, Alkınkum Plajı, Erythrai Antik Kenti, Şifne, Çeşme Arkeoloji Müzesi, Çiftlikköy, Çeşme Kalesi, Kleopatra Koyu, Delikli Koy ve Boyalık Koyu bu yerler arasında dikkat çekiyor.

Turistik açıdan büyük bir önemi bulunan İzmir'in çeşme ilçesi özellikle yazın sahil kesiminin kalabalıklığıyla dikkat çekiyor.

Urla

Urla, İzmir şehir merkezine 38 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Sessiz, sakin, huzurlu dokusuyla her yıl yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmeyi başarıyor. İlçenin içinde bulunan antik kent, müthiş doğası, canlılığı, atmosferi ve mavi bayrak almış plajları ön plana çıkıyor.

İlçenin yazımızın devamında detaylarını paylaşacağımız Yassıca Adası, Karantina Adası gibi doğal güzellikleri ile tarihi dokusu ile ziyaretçilerin dikkatini çeken Limantepe Antik Bölgesi ve Klazomenai Antik Kenti popüler yerler arasında bulunuyor.

Urla, İzmir'in diğer ilçelerine kıyasla daha sessiz ve huzurlu yapısıyla her yıl çok sayıda misafirini ağırlıyor.

Bergama

İzmir’in kuzeyine yaklaşık olarak 100 kilometre mesafede bulunan Bergama, ülkemizin büyük bir kültür hazinesi olarak dikkatleri üzerine çekiyor. Geçmişi 8500 yıl geriye giden Bergama’da tarihte Bizans, Roma, Helen, İyonya gibi çok büyük uygarlıklar yaşamış. Bergama Pergamon Krallığı’nın da başkenti ve antik dönemin kültür, sanat ve sağlık merkezi konumunda. Antik dönemde sağlık merkezleri arasında ünlü olan Pergamon ve Asklepeion’un da ilk yerleşim yeri Kızıl Avlu ve Akropol, Bergama sınırları içinde yer alıyor.

İlçedeki Pergamon Antik Kenti UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunuyor. Bunun dışında Kozak Yaylası, güzellik ılıcaları da şehri cazip kılan etkenler arasında.

Bergama’ya ulaşım ise Çanakkale – İzmir karayolu üzerinden sağlanabiliyor.

Tarihi ve kültürel değerleriyle çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapan Bergama şehrin en dikkat çeken ilçelerinden.

Karaburun

Karaburun İzmir’in en küçük ve tatlı ilçelerinden. Sessiz, huzurlu ve sakin oluşu 3 temel özelliği. Şehir merkezine 106 kilometre mesafede yer alıyor. Korunan doğası ve çevresel güzellikleriyle dikkatleri üzerine çekiyor.

Burada 2 tane mavi bayrak ödülü almış plaj yer alıyor. Bodrum ve Akvaryum plajları, Karaburun ziyaretinde güneşin ve denizin tadının doyasıya çıkarılabileceği özelliklere sahip plajlar arasında. Bununla beraber görülmeye değer başka yerler ise yazının devamında detaylarını aktaracağımız Büyük Ada, Ayıbalığı Koyu, Karaburun İskelesi, Manal Koyu, Ayşe Kadın Cami ve Sazak Köyü gibi tarihi ve doğal yerler.

İzmir'in Karaburun ilçesi mavi bayrak ödüllü plajlarıyla dikkatleri üzerine çekiyor.

Dikili

İzmir şehir merkezine 118 kilometre uzaklıkta bulunan Dikili köklü tarihiyle dikkatleri üzerine çekiyor. Denize kıyısı olmasının yanında tatilcilerin dikkatini de çeken ilçede mavi bayraklı birçok plaj ve yemyeşil bir tabiat bulunuyor.

Buranın manzarasına sahip ilçede gezilmesi gereken yerler ise Çandarlı Kalesi, Dikil Plajları, Bademli, Nebiler Ilıcası, Pitane Antik Şehri, Atarneus Antik Şehri ve Kalem Adası.

Dikili’ye İzmir Otogarı’ndan tek bir otobüs ile ulaşılabiliyor. Bunun yanında çeşitli aktarmalarla da Dikili’ye ulaşmak gayet kolay.

Şehir merkezinden ulaşımın oldukça kolay olduğu Dikili, yemyeşil tabiatıyla ön planda...

Bornova

Bornova, şehrin en genç popülasyonunun olduğu, merkeze 8 kilometre uzaklıkta yer alan ilçelerden. Tarihi yapıları, doğa parkları ve gelişmiş sanayisi ile ön plana çıkan ilçeye ulaşmak metro ile gayet kolay.

Bu ilçenin ne yazık ki sahile herhangi bir kıyısı bulunmuyor ama doğal ve tarihi güzelliklerden mahrum olduğu anlamına da gelmiyor. Burada Mary Magdalane Anglikan Kilisesi, Aşık Veysel Rekreasyon Alanı, Santa Maria Katolik Kilisesi, Pandespanian Köşkü, Belhomme Evi, Homeros Vadisi ve Peterson Köşkü gibi tarihi yerler bulunuyor.

Kuş bakışı Bornova...

Foça

Foça deyince akla gelen ilk tanımlama, tatlı bir tatil yeri. Atmosferiyle, doğasıyla, doğal ve turistik güzellikleriyle dikkatleri üzerine çeken Foça, İzmir’in görülmesi gereken ilçelerinden biri.

Foça’nın eski ismi Phokaia ve buranın tarihi de İzmir ilçeleri gibi çok öncelere dayanıyor. Döneminin eserlerini içinde barındıran ilçe tarihin, doğanın, kültürün iç içe olduğu birçok unsura sahip. Burada görülmesi gereken başlıca yerlerin arasında Kozbeyli Köyü, Adalar, Ağalar Konağı, Fatih Camii, Kybele Açık Hava Tapınağı, Foça Antik Tiyatro, Pers Mezar Anıtı, Athena Tapınağı, Frigya Tepesi, Sazlıca Koyu, Mersinaki Koyu, Şeytan Hamamı ve Beş Pınar Kalesi yer alıyor.

Foça, doğası ve atmosferiyle adeta cennetten bir köşe. 

Tire

İzmir’in yine tarihi açıdan Osmanlı, Bizans, Frigya, Pers, Hitit gibi önemli medeniyetlerine ev sahipliği yapan Tire, yeşillerle dolu çevresi sebebiyle “Yeşil Tire” olarak biliniyor. Burada tarihi doku oldukça zengin. Şehir merkezine 80 kilometre uzaklıktaki ilçede Kaplan Köyü, Derekahve, Yeşil İmaret Zaviyesi, Ali Baba Türbesi, Tire Pazarı, Necip Paşa Kütüphanesi, Tire Müzesi gibi yerler bulunuyor. Ayrıca ilçenin meşhur Tire köftesi de gidildiğinde tadılması gereken yöresel lezzetler arasında.

Ödemiş

İzmir’in Ödemiş ilçesinin tarihi 5 bin sene kadar önceye dayanıyor. Şehir merkezine uzaklığı 114 kilometre olan ilçe geçmişten günümüze kadar tarihi dokusunu korumayı başarabilmiş.

Milli mücadele döneminde halkın direnişine ilişkin pek çok hikayeye de konu olmuş Tire özellikle sakin ve huzurlu yapısıyla şehre bambaşka bir hava katıyor. Bölgedeki 125. Yıl Kültür Parkı, İlk Kurşun Anıtı, Ödemiş Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi, Tarihi Ödemiş Arasta Çarşısı, Bedia Akartürk Müzesi, Ödemiş Ulu Camii ve Kadın El Sanatları Pazarı, görülmesi gereken yerler arasında.

Aliağa

Aliağa İzmir’in henüz çok da keşfedilmeyen ancak yine tarihi birikim ve kültürel miras açısından önemli unsurlarını bünyesinde barındıran şehrin merkezine yaklaşık olarak 60 kilometre mesafede bulunan İzmir’in en gelişmiş sanayi şehirlerinden bir tanesi. Ege kıyılarında bulunan ve sayıca fazla olan Aiolia şehirlerinden Gryneion, Myrina, Kyme, Aigaia, Larissa ve Pitane Aliağa sınırları içerisinde bulunuyor.

Hem tarihi mirası taşıması hem de körfezde olmasından dolayı aynı zamanda pek çok koy, deniz, plaj üçlüsü de burayı ziyaret eden kişilerin favorisine eklemesine sebep oluyor.

İlçeye yapılan ulaşım ise şehir merkezinden banliyö hattıyla kolaylıkla olmaktadır.

Aliağa İzmir'in diğer ilçeleri gibi öncelikle doğal güzellikleriyle anılmasa (şehrin en gelişmiş sanayi şehri) yerli ve yabancı çok sayıda turistin gezi rotası üzerinde yer alıyor.

Buca

Tarihi Milattan Önce 600’lere dayanan ve şehrin 9 kilometre güney batısında yer alan Buca tarihin tüm detaylarını içerisinde barındırmaktadır. İlçe 17. Yüzyıla dek sayfiye yeri olarak kullanıldı.

Buca nüfus açısından gençlerden oluşuyor. Denize kıyısı olmasa da başlı başına doğası, tabiatıyla ziyaret edenleri büyülüyor. Burada ziyaret edilmesi gereken yerler arasında Kaynaklar, Kız Kulesi, Protestan Kilisesi, Buca Gölet, Buca Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi, Buca Yedigöller ve Levanten köşkleri bulunuyor.

Konak

Konak ilçesi Türkiye’nin en büyük 3. şehri ve İzmir’in merkezi konumundaki ilçelerinden. Kuzeyinde İzmir Körfezi, doğusunda Bornova, güneyinde Buca ile Karabağlar ve batısında ise Balçova bulunuyor.

Geçmişi 8 bin 500 sene kadar önceye giden Konak’ta gezilebilecek birçok yer bulunuyor. Antik çağdan günümüze dek gelen eserlerle karakteristik bir yapıya sahip olan Konak’ta eğlence ve kültür sanat aktivitelerini doyasıya yapabilmek mümkün. Hem bölge halkının hem de dışarıdan gelen turistlerin ilgisini çeken bu ilçede yer alan Kemeraltı Çarşısı en yoğun ilgi gören tarihi mekanlardan. Roma döneminden kalma Smyrna Antik Kenti’nin Agora Ören Yeri de İzmir ziyaretinde Konak ilçesinde görülebilecek yerler arasında bulunuyor. Bunların dışında Konak Meydanı, Kızlarağası Hanı, Tarihi Asansör, Yalı Camii, Kültürpark, İzmir Saat Kulesi, gezilip görülmesi gereken yerlerden bazıları.

Burası merkezi konumda olduğu için şehirde ister metro, ister vapur, otobüs, banliyö, tramvay, birçok seçenek ile ulaşabilmek mümkün oluyor.

Kemalpaşa

İzmir’in şehir merkezine 29 kilometre mesafede bulunan Kemalpaşa, Bayındır, Torbalı, Bornova, Manisa, Turgutlu ve Kemalpaşa’ya komşu olan ve aynı zamanda İzmir’in sıcaklık açısından en “verimsiz” ilçelerinden biri, zira bu ilçe İzmir’in iklimi düşünüldüğünde biraz daha soğuk.

Kemalpaşa, kirazlarıyla ünlü ve Sardes ve Smyrna şehirleri arasında geçiş vazifesi görmesi sebebiyle antik zamanda da birçok yerleşime ev sahipliği yaptı.

Bahar mevsimi geldiğinde doğal bir cennete dönüşen ilçede meyve ağaçlarının çiçek açmasıyla adeta bir geline benzetilen Kemalpaşa geçmişte gelin ismine gelen “Nif” ile anılmıştır.

Kemalpaşa’nın sınırlarının içinde görülmesi gereken kimi unsurlar, Hamza Baba Türbesi, Halil Ağa Camisi, Kız Kulesi, Hitit Karabel Anıtı, Ulucak Höyüğü, Ümran Baradan Güzel Sanatlar Müzesi, Kazak Vadisi, Nif Dağı ve Yedigöz Köprüsü’dür.

Kemalpaşa, sıcaklık açısından İzmir'in en "verimsiz" ilçelerinden ancak yine de bahar aylarında doğanın tüm güzelliklerini içerisinde barındırıyor.

Gaziemir

İzmir şehir merkezine 13 kilometre mesafede bulunan Gaziemir, İzmir’deki en yeşil bölgelerden. Bu ilçe 14. Yüzyılda Aydınoğulları Beyliği zamanında kurulmuş ve büyük bir gelişme gösterip İzmir’in en yoğun nüfusa sahip ilçelerinden bir tanesi olmuştur.

Gaziemir’in yarısından çoğu ormanlık alanlardan oluşmaktadır bundan dolayı bu ilçede çok fazla mesire alanı yer alır. Bunların dışında Gaziemir’de görülmesi gereken diğer önemli yerler arasında İzmir Optimum AVM, Uluslararası Çocuk Şenliği Kültür Evi, Uzay Kampı, Anı Evi ve Türbesi, Seydiköy Tren İstasyonu ve Fuar İzmir sayılabilir.

Balçova

Geçmişi Milattan Önce 1200’lü senelere dek uzanan Balçova’nın kuruluşuyla ilgili çeşitli anlatılar vardır. Balçova için İzmir’in oksijeni bol ilçesi demek yanlış olmaz. Şehrin doğal güzelliklerini sonuna kadar yaşayabileceğiniz Balçova’ya gittiğinizde Kemal Namlı Sanat Evi, deniz Müzesi, Agamemnon Kaplıcaları, Balçova Dede Dağı, Balçova Terapi Ormanı, İnciraltı Kent Ormanı’nı ziyaret edebilirsiniz.

İzmir'in oksijeni bol ilçesi Balçova'nın yukarıdan bir görünüşü...

Güzelbahçe

İzmir şehir merkezine 24 kilometre mesafede bulunan Güzelbahçe yine İzmir’in tabiatıyla mest eden ilçelerinden biri. Güzelbahçe mavi ve yeşilin bir arada olduğu sahile kıyısı bulunan şirin ilçelerinden bir tanesi…

Yazın birçok yabancı ve yerli turisti ağırlayan Güzelbahçe deniz manzarası ve güneşin batışını izlemek isteyen misafirler için doğru seçim. Buraya gelindiğinde Küçükkaya Köyü, İnkaya Mağarası, Yaka Otantik Pazarı gezilip görülmeli.

Çiğli

İzmir’in daha çok tarım ve hayvancılıkla anılan ancak yine doğal güzelliklerini sonuna kadar yaşatan Çiğli ilçesi ziyaretinde gezilip görülmesi gereken çok fazla yer bulunuyor. Bunlardan ilki Doğal Yaşam Parkı bir başkası ise Kuş Cenneti. Yine ülkemizin en büyüz tuzlası olan Çamaltı Tuzlası da İzmir’in Çiğli sınırlarının içerisinde bulunuyor. Tarihi olarak bakıldığındaysa Leukai Antik Kenti büyük bir öneme sahip. Detaylarını yazımızın devamında paylaşacağımız antik kent döneminde savaşlarda üs olarak kullanılmış ve günümüzde de tarihin önemli bir mirası…

Bayraklı

İzmir’in Bayraklı ilçesi yapılan arkeolojik kazılar neticesinde tarihin Milattan Önce 3 bin yıllarına dek dayandığı anlaşılan yerleşim yerleri arasında bulunuyor.

İzmir’in metropollerinden birisi olan Bayraklı şehir merkezindeki konumu ile dikkatleri üzerine çeken ilçenin batısında İzmir Körfezi, güneyinde Konak, kuzeyine Karşıyaka ve doğusunda ise Bornova yer alıyor. Bayraklı’nın muhakkak görülmesi gereken yerlerinin arasında Smyrna Antik Şehri ve Sanit Antonie Kilisesi bulunuyor.

İzmir’de gezilecek tarihi yerler

İzmir geziniz içerisinde mutlaka uğramanız gereken tarihi noktalar yer alıyor. İzmir’in ilçeleri hakkında genel olarak fikir sahibi olduktan sonra tarihi yerlere birlikte bakalım:

Saint Polycarp Kilisesi

Saint Polycarpe veya Aziz Polikarp Kilisesi, İzmir’de bulunan tarihi bir Katolik kilisesi. İsmini 12 havariden birisi olan Yuhanna’nın öğrencisi ile İmir Psikoposu Polikarp’tan alan bu kilise günümüzde uğradığı tahribata karşın tarihi dokusunu korumaya başarabilen değerli bir yer.

Aziz Polikarp Kilisesi’nin tarihine bakıldığı zaman ise 17. Yüzyıla uzandığını görebiliriz. 1625 senesinde Osmanlı Padişahı I. Süleyman’ın verdiği izin ve Fransa Kralı XIII. Louis’in talebiyle inşası yapılan kilise 17. Yüzyıldaki İzmir depremi ve sonrasında meydana gelen yangınların ardından zarar gördü. 18. Yüzyılın 2. Yarısında ise çıkan yangında kilisenin manastır kısmı yok oldu. Aynı yıllarda Fransa’nın Kralı XVI. Louis’in katkılarıyla restorasyonu yapılan kilise, üç nefli bir bazilika haline getirildi. Ne yazık ki 20. Yüzyılda tarihler 1929’u gösterdiğinde İzmir Yangını’nda neredeyse yıkılacak duruma geldi ve tekrar inşası yapıldı. Son olarak ise 2020 yılı Ekim ayında Ege Denizi’nde yaşanan deprem kilisenin hasar görmesine sebep oldu.

Mimari açıdan bakıldığı zaman Aziz Polikarp Kilisesi tuğla ve taş malzemeleriyle inşa edilmiştir ve günümüzde üç nefli bir bazilikadır. Güneybatı yönünde sekizgen çan kulesi bulunan kilise doğu-batı konumunda uzanmaktadır.

Farklı mimarisi ve tarihi kıymetiyle Saint Polycarp Kilise’sini ziyaret etmek istiyorsanız, İzmir’in konak ilçesine ulaşmanız gerekiyor.

Birgi Çakırağa Konağı

İzmir’in Ödemiş ilçesinde yer alan ve Osmanlı sivil mimari örneği olan Birgi Çakırağa Konağı, yapı özellikleri ve tarihi dokusuyla dikkatleri üzerine çekiyor.

Konağın hikayesi ise şöyle: Çakıroğlu Mehmet Bey zengin bir tüccardır. 18. yüzyılda Mehmet Bey’in yaptırdığı üç katlı konağın alt katında bekleme odası, ahır, mutfak ve taşlık, ikinci katında kışlık, üçüncü katında ise yazlık bulunmaktadır.

Konaktaki tavan ve duvar süslemeleri, görülen ahşap oymacılık dikkatleri üzerine çekmektedir.

Kültür Bakanlığı’nın 1977 senesinde restorasyonunu yaptırdığı ve 1993 senesinde çalışmaların bütünüyle bitirildiği ve iç düzenlemelerinin İzmir Arkeoloji Müzesi tarafından yaptırıldığı konağı ziyaret etmeniz tavsiye edilmektedir.

Uşakizade Köşkü

1860’da Uşakizade Sadık Bey’in yaptırdığı köşkün tarihi açıdan oldukça büyük bir değeri bulunmaktadır. Zira bu köşk Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de uzun bir dönem kaldığı köşktür.

Köşkün tarihine de ışık tutan olaylar şöyle gelişmiştir:

Sakarya Meydan Muharebesi’nin ardından Paris’te öğrenim gören Latife Hanım, Uşakızade Köşkü’ne dönmüştür ve İzmir’in Yunan işgalinden kurtarılacağı günü beklemektedir. Tarihler 10 Eylül 1922’yi gösterdiğinde Mustafa Kemal Paşa İzmir’e gelmiştir ve burada kalabileceği güvenli bir yer aramaktadır. Bu sırada Mustafa Kemal’in çocukluk arkadaşı ve daha sonra yaverliğini de yapan Salih Bozok ise, köşkün bahçıvanından Latife Hanım’ın eğitimi sonrası dönüş yaptığını öğrenip onunla tanışır. Mustafa Kemal Paşa’nın köşke kalması konusundaki fikrini alan Bozok, olumlu yanıt alınca durumu Paşa’ya iletir ve bu olayın ardından Mustafa Kemal Paşa 1922, 13 Eylül’ünde ilk kez köşke gelerek Latife Hanım’la karşılaşır. Mustafa Kemal Paşa’nın başkomutanlık karargahı olarak kullandığı ve 16 gün boyunca kaldığı köşke, annesinin vefatının ardından tekrar İzmir’e gelmesi esnasında 1923 senesinde Latife Hanım’la evlenmek üzere tekrar gelecektir. Mustafa Kemal Paşa’nın toplamda 91 gün kaldığı köşke ilişkin günümüze yakın dönemde şu gelişmeler yaşandı:

1951 senesinde İzmir Özel Türk Koleji tarafından kiralanıp okul binası olarak kullanıldı. 1980 yılında köşkün mülkiyeti Tatış ailesine verildi ve 1991’de köşk restorasyonuna karar verildi. 1988 yılında restorasyon başladı ve 2001 senesinde sona erdi ve bu tarihin ardından köşk, müze işlevi gördü. 2003 yılında ise İzmir Büyükşehir Belediye Tarafından Esaslı Onarım Ödülü’ne layık görüldü.

Köşke mimari açıdan bakıldığı zaman Ege mimarisinin klasik örneklerini görmek mümkündür. İlk katta iki yandan başlayan kapıda birleşen merdivenlere ulaşılmaktadır. Zemin katta 4 adet, üst katta ise 6 odası bulunmaktadır.

Uşakizade ailesinden kalma ve Başkomutanlık Karargahı olarak kullanılmasının onurunu yaşatan Göztepe semtindeki Uşakizade Konağı’nı ziyaret etmek için toplu taşıma aracıyla gidiyorsanız tramvay kullanarak veya metro kullanıyorsanız Hatay durağında inip kolaylıkla ulaşım sağlayabilirsiniz.

Bet İsrael Sinagogu

Bet İsrael Sinagogu, İzmir’in Karataş semtinde yer almaktadır. Sinagog 1907 senesinde ibadete açılmıştır ve Mithatpaşa Caddesi üzerinde bulunmaktadır.

Bet İsrail Sinagogu, dönemin padişahı II. Abdulhamit’ten izin alınarak İzmir Valisi eski Sadrazam Kamil Paşa’ya yazılan fermanla Musevilerin ibadetlerini gerçekleştirebilmeleri maksadıyla yapılmıştır. Bu sinagogun özelliği İzmir’in en büyük Musevi ibadethanesi olmasıdır.

20. yüzyılın ikinci yarısında onarımı yapılmış ve günümüzdeki şekline getirilmiştir. 2007 yılında ise sinagogun 100. senesi çok sayıda etkinlikle kutlanmıştır.

Bet İsrael Sinagogu’na otobüsle ulaşmak için 10 ve 253 numaralı hatları kullanabilir, trenle Menemen – Cumaovası hattıyla geçebilir veya tramvayla Konak istasyonunda inerek gidebilirsiniz.

Abacıoğlu Hanı

İzmir’in Kemeraltı ilçesinde yer alan tarihi Abacıoğlu Hanı, 18’inci yüzyılın başında Hacı Mustağa Ağa tarafından yaptırıldı. Cumhuriyetin ilk senelerinden bir yandan “meyve ve sebze hali” işlevi gören, öte yandan ise çevre şehirlere yük taşıyan motorlu araçlar için hareket merkezi olarak kullanılan han, günümüzde de doğal mimarisi ve tarihi dokusuyla dikkatleri üzerine çekmektedir.

Han, kaba yontma taş, tuğla ve kesme taştan yapılmıştır. Özgün hali ile yedi alt mahzen ile dokuz odalı olan yapıdan günümüzde sadece güneybatı ve kuzeydoğu kanatları kalmıştır. Hanın mevcut durumunda avlunun sağında 7 adet dükkan yer almaktadır. Sol tarafındaki kuzeydoğu kanadında ise 8 adet dükkan yer almaktadır.

Han 2005 ve 2007 seneleri arasında Konak Belediyesi tarafından yenilenmiştir. 2007 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından verilen Tarihe Saygı Yerel Koruma Ödülleri’nde Basit Onarım Ödülü ve 2011 senesinde ise Philippe Rotthier Avrupa Mimarlık Yarışmasında en iyi 30 mimari yapının arasına girip ödüle layık görülmüştür. Restoran bugün ise çay bahçesi, derici, halıcı, gümüşçü, kafetarya ve restoranlarıyla turistik bir alanda hizmet vermeye devam etmektedir.

Kemeraltı

İzmir’in Konak ilçesinde Mezarlıkbaşı semtinden başlayıp Konak Meydanı’na dek olan bölgeyi içerisine alan, ticari faaliyetlerin yoğun bir şekilde gerçekleştirildiği çarşı olan Kemeraltı çarşısının ana caddesi Anafartalar Caddesidir. Çarşının Fevzipaşa Caddesi ve Eşrefpaşa Caddesi çarşının kara sınırlarını oluşturmaktadır.

Burası 17. Yüzyılın ikinci yarısında deniz kıyısınının doldurulması ve yeni yerleşim alanları ve ticarethanelerin açılması sonucunda oluşturulmuştur. 16. Yüzyılda inşa edilen Hisar Camii’nin yer aldığı mevkiden başlatılan yayılma çizgisini başka bir şekilde eski deniz kıyısı hattını günümüzdeki Anafartalar Caddesi oluşturmaktadır.

Kemeraltı çarşısı ilk yapıldığı dönemlerde arastaları, yan sokakları, kiremit örtülü sokaklarıyla bir kapalı çarşıyı andırıyordu. 19. Yüzyılın sonlarına dek kapalı çarşı konumunu koruyan çarşı bugün ise üstü açık olan ara sokaklarla örülü.

19. yüzyılda İzmir’in ticaret hayatının ana damarı olan bu çarşı bedesten ve eski hanları kapsıyordu. Burada bulunan dükkanlar daha fazla dar gelirli olan ailelerin ihtiyaçlarını karşılıyordu. Çarşı demirciler, saman pazarı, baharatçılar, çiviciler, kömürcüler gibi ticarethaneleri içine alan çarşıda bütün ticarethane gruplar halinde ayrı bölümlerden oluşuyordu.

Bugün ise geçmişteki konumundan oldukça uzaklaşan Kemeraltı, şehrin önemli bir alışveriş merkezi durumunda. Burada mevcut durumda, kafetaryalar, sinemalar, mağazalar el sanatları örneklerinin yapıldığı dükkanlar, halı ve kilim ürünlerinin satışı gerçekleştiriliyor.

Çarşının giriş kısmında 2016 senesinde gerçekleştirilmiş olan kazılarda 1800 yıllık tarihi olan bir de Roma hamamı bulunmuştur fakat gerekli bakım gerçekleştirilemediği için maalesef bir süre sonra sazlık ve yosunlarla kaplanmıştır.

2018 yılından bugüne dek belirli saatler için buraya motorlu araçların girişi kapatılıp çarşı yayalaştırılmıştır. 2020 yılında UNESCO tarafından burası Dünya Mirası Geçici Listesi’ne eklenmiştir.

Buraya merkezi konumda olması sebebiyle şahsi olarak özel araçla ve toplu taşıma ile rahat bir şekilde ulaşabilirsiniz.

İzmir Doğal Yaşam Parkı

İzmir’deyseniz ve arkadaşlarınız veya ailenizle keyifli bir hafta sonu geçirmek istiyorsanız, İzmir Doğal Yaşam Parkı’na mutlaka uğramalısınız. Piknik alanının yanı başındaki parkta birçok hayvan türünü doğal yaşam alanlarında görme şansına erişebilirsiniz.

Türkiye’nin ilk hayvanat bahçesi Kültürpark içindeki Fuar Hayvanat Bahçesi Çiğli Sasalı’ya 2008 senesinde taşında ve burada İzmir Doğal Yaşam Parkı oldu. Park aynı zamanda Avrupa’daki en büyük doğal yaşam parkı ve bunun yanında hayvanları kısıtlayıcı tel kafes veya tel de bulunmuyor. Yalnızca kaplan, aslan ve pumaların bulunduğu alanda özel camlar yer alıyor.

Burada bin 500 hayvan, 250 farklı bitki ve 3 bin ağaç yer alıyor. Parkta aslan, puma, vaşak, kaplan gibi yırtıcılar ile memeli hayvanlar bulunuyor. Dolayısıyla burası çocukların ve yetişkinlerin keyifle vakit geçirebilecekleri özel bir yer. Parkın içinde aynı zamanda çocuklara özel Çocuk Hayvanat Bahçesi de yer alıyor. Burada Kamerun koyunları, cüce keçiler, küçük atlar, tavşanlar, tavuklar, su ve kara kaplumbağalarıyla hindiler var. Yemek saatleri geldiğinde bakıcıların eşliğinde çocuklar hayvanlara daha da yaklaşarak güzel fotoğraflar çekilebiliyorlar.

Öte yandan İzmir Doğal Yaşam Parkı’nın içerisinde iki adet tesis de yer alıyor. Burada ilginç bir hikaye de var. 2007 senesinde yaşamını yitiren fil Pak Bahadur için bir anıt mezar da parkın içinde yer alıyor. Bununla beraber Türkiye’de doğan ilk fil “İzmir” de parkın gözde hayvanlarından biri.

2011 yılında park Avrupa Hayvanat Bahçeleri ve Akvaryumlar Birliği’ne üye oldu. EAZA adı verilen bu kuruluş, belirli standartlarda hayvanların beslenmesi ve park sakinlerinin de sağlıklarının üst düzeyde dikkate alınması üzerine etkin çalışmalar yürütüyor.

İzmir Doğal Yaşam Parkı, şehir merkezine 30 kilometre uzaklıkta kişisel araçla Çiğli istikameti Sasalı yol ayrımından kolaylıkla ulaşılabildiği gibi toplu taşıma kullanarak gelecekler için de 751 veya 777 numaralı otobüslerle buraya ulaşım sağlamak mümkün.

Kordon boyu

İzmir’den söz ederken akla ilk gelen yerlerden biri Kordon boyudur. Eşsiz manzarasıyla görenleri mest eden kordon dışarıdan gelen ziyaretçilerin ve yerli halkın sıklıkla kafa dinlemek, temiz hava almak için tercih ettiği yerlerin arasında gelmektedir.

Hafta sonlarında Alsancak Kordon boyu oldukça kalabalık olabiliyor. Dolayısıyla burada oturmak ve manzaranın keyfini çıkarmak için erken saatlerde gitmeniz gerekebilir. Ya da banklarda oturmak yerine alternatif olarak çimlerin üzerine de oturup doğayla baş başa güzel saatler geçirebilirsiniz.

Kordon’da neler yok ki… Burada gezerken gençlerin müzik seslerine kulak verebilir, tertemiz havayı içinize çekerken, çocuk cıvıltıları eşliğinde ufku seyre dalabilirsiniz. Ayrıca kordon boyunca görmeniz gereken çok güzel mekanlar da yer alıyor. Sağlıklı bir yürüyüş, güzel bir dinlenme alanı ve rahatlama istiyorsanız İzmir ziyaretinizde kordon boyunu ziyaret etmeyi unutmayın.

İzmir Tarihi Asansör

İzmir’de Nihat Bey Caddesi ve Mithatpaşa Caddesi’nin arasında iki asansörü barındıran bir asansör kulesi. Caddelerin arasında 50 metrelik yükselti farkı sebebiyle iş insanı Nesim Levi 1907 yılında buraya ulaşımı kolaylaştırmak için 155 basamakla çıkılan yere asansör yaptırmıştır.

Asansör kulesinde 3 kat bulunmaktadır. Asansörün alt katı 1. Dünya Savaşı’nda Kumarhane olarak, orta katı fotoğrafhane olarak, üst katı ise sinema olarak kullanılmıştır. Çeşitli dönemlerde çeşitli kişilere asansör kiraya verilmiştir.

1942 senesinde burası inciri dünyaya tanıtan iş insanı Şerif Remzi Reyent’e satılmıştır. 1960 yılında belediye ile Reyent arasında çıkan anlaşmazlıktan dolayı asansör kapatılmış ve depo olarak kullanımı sürdürülmüştür. 1973 senesinde Şerif Remzi Reyent yaşamını yitirmiş ve asansör kendi kaderine terk edilmiş vaziyette bırakılmıştır. Ardından asansör Ayla Ökmen tarafından İzmir Belediyesi’ne bağışlanmıştır.

Asansör yaklaşık olarak 105 senedir ayakta duruyor ve işlevini sürdürüyor. Kafeler, restoranlar ve eşsiz manzarasıyla turistleri kendisine çeken tarihi asansöre İzmir ziyaretinizde Üçyol’dan birkaç dakikalık yürüme mesafesiyle rahatça ulaşabilirsiniz. Otobüs kullanıyorsanız 20’ye yakın otobüs hattı ile kolayca ulaşabilirsiniz. Toplu taşımada başka bir alternatif ile Halkapınar-Fahrettin Altay Tramvayı ile Kabataş durağında inerek sahile paralel konumdaki iç caddeye geçerseniz Dario Moreno Sokağı’na ulaşıyorsunuz.

Key Museum

İzmir Torbalı’da yer alan popüler bir otomobil müzesi olan Key Museum toplamda 7 bin metrekarelik alanı içerisindeki 40 motosiklet ve 76 otomobiliyle ülkemizin en kapsamlı otomobil müzesi. Burası 6 Mayıs 2015 tarihinde ilk kez kapılarını ziyaretçilerine açmış. Müzedeki araçların modelleri ise 1880’ler kadar önceden başlayarak 2011 tarihine kadar yakın bir zamana dek geliyor.

Key Museum, günümüzde dünya otomobil tarihine ışık tutan, ülkemizin en kapsamlı motosiklet ve klasik araç müzesi. Kurucuları çocukluk döneminde kibrit kutusu biriktirerek koleksiyonerliğe başlayan ve sonrasında 90’lı senelerde model araçlara merak salan Selim ve Murat Özgörkey otomobil tutkunu 2 kişiydi. 7 bin metrekarelik bu alanda BMW, Ford, Cadillac, Porsche gibi çok sayıda aracın günümüze kadar olan yolculukları görülebiliyor. Bunun ötesinde sayısı 2 bini geçen farklı ölçeklerdeki araçlar, 300 adet kaput amblemi, 1900-1960 seneleri arasının orijinal ekipmanları da burada yer alıyor.

Özellikle bölgenin turizm potansiyeli de dikkate alındığı zaman önemli bir katma değer oluşturan müze, insanlık tarihindeki en önemli yerleşim yerlerinden Efes Antik Kenti’yle de aynı rota üstünde konumlanmış vaziyette.

Ege Bölgesi’nin turizm potansiyeli dikkate alındığı zaman müze aynı zamanda bölgeye katma değer de sağlıyor. Buraya havalimanından ve merkezden yarım saat gibi kısa bir sürede ulaşılabiliyor. Açıldığı günden bu güne dek yerli ve yabancı çok sayıda turisti ağırlayan müze aldığı olumlu geri bildirimlerle iki yıl peş peşe Mükemmeliyet sertifikası ile ödüllendirildi.

Saat Kulesi

Şehirlerin klasik tarihi yapılarından birisi de saat kulesidir. İzmir’de de Saat Kulesi tarihin klasik bir birikimi olarak günümüze kadar gelen önemli yapılarından bir tanesi.

İzmir Saat Kulesi mimari açıdan incelendiği zaman 81 metrekarelik taban üstünde sekizgen şekilde ve dört basamaklı haç biçiminde mermer bir platformun üzerine inşası yapılmıştır. 25 metre yüksekliğinde olan yapı toplam 4 katlıdır. Kulenin platform kısmı beyaz mermer ile kalan kısımları ise kesme taş ile yapılmıştır.

Bununla beraber gövdesi beş kollu yıldızlarla doldurularak baklava dilimli kabartmalarla süslenmiştir. Gövdenin dış yüzeyinde ise 4 tane çapı 75 santimetre olan saat konumlandırılmıştır.

Saatin tarihine gelecek olursak, Sultan Abdülhamit’in tahta çıkmasının 25. Senesinde bütün İmparatorluk’ta büyük kutlamalar yapılmıştır ve günün anısına kalıcı eserler yaratılmak için çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu dönemde İzmir’in Valisi Kamil Paşa’nın önderliğinde yapılan toplantıyla dönemin önde gelen idarecileriyle alınan karar doğrultusunda Sarı Kışla yakınında bir saat inşa edilmesi kararı çıkmıştır.

İnşaatı yapmak için oluşturulmuş olan inşaat komisyonu, Fransız Mimar Raymond Charles Pere’nin Arap mimarisi üslubuyla inşa ettiği Çeşmeli Saat Kulesi tasarımını uygun görmüştür. 1901 senesinde genel olarak bitirilen kule aynı yıl içinde açıldı.

Kulenin üstünde dönemin padişahı II. Abdülhamit’in iktidarını yansıtmak maksadıyla kimi semboller yerleştirilmişti. Saatin hemen alt kısmında bulunan iki taraftaki tuğra, iki yanda da Osmanlı arması bulunmaktaydı. Daha sonra bu arma ve tuğralar Cumhuriyet döneminde kazılarak yerine ay-yıldız yapılmıştır.

Deprem çeşitli dönemlerde hasarlar da almıştır. Bunlardan ilki 1974 yılındaki büyüklüğü 5,2 olan İzmir depremidir. Depremde saat kadranlarının üstünde bulunan son kat yıkılmış ve depremin olduğu saatte durmuştur. Yeniden çalıştırılan saat 2016 yılına dek sorunsuzca çalışmıştır. Ardından ise son olarak 2016 yılındaki askeri darbe girişimi sonrasında saat kulesi hasar almıştır ve saat ile çeşmeler çalınmıştır. Saati çalan genç ise olay sonrası yakalanmıştır. 2019 yılında kulede yenileme ve güçlendirme çalışmaları yapılmıştır.

Buraya ulaşmak için şehirde otogardan 163 ve 250 numaralı otobüsleri kullanabilir veya Metro ile kolayca geçiş yapabilirsiniz.

Arkas Sanat Merkezi

İzmir’e ziyaretiniz sırasında uğramayı ihmal etmemeniz gereken modern bir yer Arkas Sanat Merkezi. Müze 2011 yılı Kasım ayında açıldı. Kordon’da bulunan binanın İzmir Körfezi’ne bakın kısmı 2010 senesinde 20 yıllığına Arkas Holding’e verildi. 2011 yılında ise Arkas Sanat Merkezi olarak faaliyetlerine başladı.

Burada 900’ün üzerindeki eserin bulunduğu Arkas Koleksiyonuyla başka eserler sergilenmektedir. Dünyaca ünlü sanat eserleri de geçtiğimiz dönemde burada sergilendi. Örneğin 2019-2022 yılları arasında Picasso’nun eserleri Arkas Sanat Merkezi’nde sanatseverlerle buluştu.

Ülkemizin kültürel ve sanatsal yaşamına katkı sağlamayı amaçlayan Arkas Sanat Merkezi’ni İzmir seyahatinizde eklemeyi unutmayın.

Agora Açıkhava Müzesi

Agora Açıkhava Müzesi, Kadifekale ve Tepekule’yle beraber büyük bir önemi bulunan 3 ören yerinin arasında yer alır. Roma döneminde mermer döşeli büyükçe bir avlunun içinde kemerler ve sütun üstüne çok katlı olarak inşası yapılan yapı topluluğudur. Üç katı olmasıyla dünyadaki. Tek örnektir. Bununla beraber Roma’daki Traianus’un sonrasında dünyadaki en büyük bazilika da burada yer almaktadır. Agora’nın sözlük manası “Pazar Yeri” manasına gelmektedir. Ticari bir alan olmakla beraber halk mahkemeleri veyahut politik toplantıların yapıldığı devlete ait bir yerdir.

Agora’nın İzmir Büyükşehir’in yaptığı Arkeoloji ve Tarih Parkı olarak düzenleme çalışmaları bölgede devam etmektedir. Yapılan bu projeyle Agora’nın Kemeraltı Çarşısı, Kültürpark, Basmane’deki oteller ve Antik Tiyatro ile Kadifekale bağlantısının yapılması hedeflenmiştir. Antik zamanda buranın yerinin tespitindeki en önemli etken ise buranın sulak bir alan olmasından dolayıdır. Bununla beraber yapının kuzeyinde, Bazilika’nın girişinde yer alan kaynak suyunun, ilk çağdan bu zamana dek aktığı düşünülmektedir.

Agora’nın Batı Kapısı kemeri üstünde İmparator Marcus Aurelius’un eşi Faustina’nın kabartma portrelerini görmek mümkündür. Agora’daki en mühim buluntuların bir kısmı ise, Roma döneminin dükkanlarına ait kısımların duvarlarına beyaz sıva ile çizimi yapılan grafitiler olmuştur. Bu çizimler brandalar ve taşınabilir bir çatı yardımıyla koruma altına alınmıştır.

Yapılmış olan son kazılarda dönemin şehir meclisi toplantılarının gerçekleştirildiği Bouleterion ve dört katlı ilginç bir yapıya sahip olduğu görülen büyük hamam ve oldukça büyük bir alana sahip mozaikler de gün yüzüne çıkartılmıştır.

Agora Antik Kenti’ni gezerken döneminin çok iyi düzeyde işçiliğini yansıtan Osmanlı mezar taşlarıyla Latin armalı mermerleri beraber görmek mümkündür. Agora Antik Kenti’nin önemli bir kısmı toprak altında bulunmaktadır ve güney kısmında bulunan okul, park ve Namazgah Hamamı’nın yer aldığı yapılar da Agora’nın üstündedir.

Biraz da tarihçesinden bahsetmek gerekirse bu alan İ.S. 178 senesinde görülen depremin sonrasında büyük bir onarıma girer. Kuzey yönünde seçimlerin gerçekleştirildiği ve siyasal sorunların tartışıldığı bazilikanın yer aldığı alandan çıkartılmış olan Amphitrite, Artemis, Poseidon, Demeter heykelleri İzmir Sanat ve Tarih Müzesi’nde diğer heykellerin bir kısmı ise İzmir Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmeye devam edilmektedir.

Agora Antik Kenti, 1932 – 1963 seneleri arasında yapılan kazı çalışmaları neticesinde ortaya çıkartılmış ve 178 senesindeki depremin ardından yapıldığı düşünülmektedir.

İzmir’in Namazgah semtinde yer alan Agora Antik Kenti’ne toplu taşıma ile dolmuş, otobüs ve metro hatlarıyla ulaşmak mümkündür. Yaz döneminde (1 Nisan – 1 Ekim) müze 08.00 – 19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilmektedir.

Atatürk Müzesi

Atatürk Müzesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün içerisinde eşyalarının sergilendiği ve 1941 senesinde açılan bir müzedir.

1876 yılında Meşrutiyet’in ilanının ardından İzmir vekili olan ve halı ticareti yapan Agop Ispartalıyan 1880 senesinde Kordon’da ailesi için bir ev inşa ettirir. Müze binası, 1922 senesinde İzmir Türkler taarfıdan alınınca terk edilir ve bina devletin mülkiyetine verilir. Bir zaman Türk ordusunun karargah merkezi olan binayı Mustafa Kemal Atatürk 1923 yılı Şubat ayında İzmir İktisat Kongresi için şehre gelince de çalışma ofisi olarak kullanır. Kongrenin ardından binada bulunan karargah taşınır ve devlet tarafından bina otel olarak hizmet vermesi maksadıyla kiraya verilir. 1926 senesinde ise İzmir Belediyesi tarafından bina satın alınarak Atatürk’e hediye edilir. 1930 ila 1934 seneleri arasında İzmir’e 5 kez gelen Atatürk her seferinde bu binada kalır ve yaşamını yitirmesinin ardından kız kardeşi Makbule Atadan’a miras kalan bina 1940 yılında İzmir Belediyesi tarafından kamulaştırılır. 1941 yılında ise müze olarak son halini alır. İlk adı Atatürk İl Halk Kütüphanesi ve İzmir Şehri Atatürk Müzesi olan müzenin adı 1988 yılında Atatürk Müzesi adını alır. Bakanlık tarafından belirli periyotlarda restore edilen bina mimari açıdan da dikkat çekmektedir. Neoklasik tarzda inşası yapılan 852 metrekarelik alana yayılan bina Levanten ve Osmanlı mimarilerinden esinlendi. İki katlı ve dikdörtgen şeklinde olan bodrum ve çatı katları yer alır.

Tarihi olarak önemli bir kıymeti bulunan bu müzeye İzmir ziyaretinizde zaman ayırmayı unutmayın.

İzmir Teleferik

İzmir teleferik İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin karşısında Balçova semtinde yer alıyor. 316 metrelik teleferik hattı 810 metre uzunluğunda. Teleferik bölge halkı tarafından hem bir ulaşım aracı olarak kullanılıyor hem de mesire ve piknik alanına gidiş olanağı verdiği için yerli ve yabancı turistler tarafından büyük bir ilgi görüyor.

Teleferiğin 1974 senesinde yapımına başlandı ve senelerce konuklarına hizmet etti. 2007 yılına dek devam eden faaliyetlerden dolayı mekanik sistemi başta olmak üzere çok fazla yıprandığı rapor edildi. 2007 yılında kapatılan teleferik bakıma girdi. Günümüzde ise teleferiğin bakımları tamamlandı ve hizmete açıldı. Her bir vagon 8 kişi kapasitesine sahip ve yolculuğunu yaklaşık olarak 3 dakikada bitiriyor. İzmir teleferik her gün çok sayıda misafiri ağırlamaktadır. Pazartesi günlerinde bakımlardan dolayı hizmet vermeyen teleferik haftanın kalan günlerinde sabah 10.00’dan akşam 18.00’e kadar hizmet veriyor.

Teleferiğe Konak’tan, Buca’dan, Bornova’dan, Gaziemir’den, Fahrettin Altay’dan otobüsle veya Karşıyaka’dan vapur ile kolaylıkla ulaşabilirsiniz.

Efes Antik Kenti

Efes, İzmir’in Selçuk ilçesinde bulunan ve kuruluş Milattan Önce 6 binli yıllara kadar dayanan bir antik kenttir. Son dönemlerde gerçekleştirilen kazı ve araştırmalarda Efes antik Kenti’nin çevresinde tarih öncesine ait yerleşimler ve Ayasuluk Tepesi’nde Hititler ve Tunç Çağları’na ait yerleşimler bulunmuştur. Milattan Önce 1050 senelerinde Yunanistan’a gelen göçmenlerin yaşamaya başladığı Efes, Milattan Önce 560 senesinde Artemis Tapınağı’nın çevresine alınmıştır. Günümüzde gezi yapılan Efes, Büyük İskender’in generallerinden olan Lysimakhos tarafından Milattan Önce 300’lü yıllarda kurulmuştur. Roma ve Helenistik dönemin en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve dönemin en büyük liman şehri olarak toplamda 200 bin kişilik nüfusu barındırıyordu. Efes, Bizans Dönemi’nde yeniden yer değiştirmiş ve ilk defa kurulmuş olduğu Selçuk’taki Ayasuluk Tepesi’ne girmiştir.

Efes Antik Kenti’nin önemi…

Efes, Doğu ve Batı arasında bulunan başlıca kapı konumunda yer alan önemli bir liman şehriydi. Sahip olduğu bu konumu Efes’in döneminin ticaret ve politika şehri olarak gelişmesini ve Roma döneminde Asia eyaletinin başkent olmasına imkan vermiştir. Efes antik dönemdeki önemini yalnızca buna borçlu değildir. Anadolu’nun Kybele geleneğine dayalı Artemis kültürünün en büyük tapınağı da Efes’te yer alır. Ayrıca burada bulunan ve dünyanın 7 harikasından birisi olan Artemis Tapınağı da çok önemlidir. Efes Anadolu’nun batısında şimdiki Selçuk ilçesinin 3 kilometre uzağında yer alan, ardından ise Roma’nın önemli bir şehri olan antik Yunan kentiydi.

Klasik Yunan zamanında İyonya’nın 12 şehrinden bir tanesiydi. Buranın kuruluşu Milattan Önce 6 binli senelere kadar yani Cilalı Taş Dönemi’ne dek dayanır. İzmir’in Selçuk ilçesinin sınırlarının arasında yer alan Efes’in ise ilk kuruluş zamanı Milattan Önce 6 binli senelere yani Cilalı Taş Devri’ne dek inmektedir. Son dönemlerde gerçekleştirilmiş olan kazı ve araştırmalarda Efes’in çevresinde yer tarih öncesi yerleşimler olan höyüklerle Ayasuluk Tepesi’nde ise Hititler ve Tunç çağlarına ait yerleşimler görülmüştür. Hititler Dönemi’ndeki şehrin ismi Apasas’tır. Milattan Önce 1050’li senelerde Yunanistan’dan gelen göçmenlerin de yaşamını sürdürmeye başladığı liman şehri Efes, Milattan Önce, 560 senesinde Artemis Tapınağı’nın çevresine nakledilmiştir. Bugün turistler tarafından gezilen Efes ise, Büyük İskender’in generallerinden olan Lysimakhos tarafından Milattan Önce 300 senelerinde kurulmuştur. Roma ve Hellenistik dönemlerinde en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ile en büyük liman şehri olarak 200 bin kişilik nüfusu bulunuyordu. Efes, Bizans Çağı’nda yeniden yer değiştirmiş ve ilk defa kurulduğu Selçuk’ta bulunan Ayasuluk Tepesi’ne gelmiştir. 1330 senesinde Türkler’in aldığı ve Aydınoğulları’nın merkezi olan Ayasuluk, 16. Yüzyıldan bugüne dek gitgide küçülmeye başlamış ve 1923 senesinde ise Cumhuriyetimizin kuruluşunun ardından Selçuk ismini almış ve bugün ise turistik öneme sahip 30 bin kişilik bir yerdir.

Antik dönemin en önemli merkezlerinden biris olan Efes, Milattan Önce 4 binlere dek uzanan tarihiyle kültür, sanat, bilim ve uygarlık alanlarında büyük bir role sahip olmuştur. Doğu ve Batı arasında kaplıca konumunda olan Efes, büyük bir öneme sahip liman şehriydi. Bu konumuyla Efes’in en büyük öneme sahip ticaret ve politik merkezi olarak gelişmesine ve Roma döneminde Asia eyaletinin de buranın başkenti olmasına imkan vermiştir. Bununla beraber Efes, antik çağdaki önemini yalnızca buranın politik ve ticari önemine borçlu değildi. Anadolu'nun Kybele geleneğine dayalı Artemis kültürünün en büyük tapınağı olarak kabul edilen Efes de burada bulunur. Dünyanın 7 harikasından bir tanesi olarak kabul edilen tapınak Efes’in tarihinde birçok defa yer değiştirdiği için kalıntıları geniş bir bölgede görülmektedir. Yaklaşık olarak 8 kilometrekarelik alan içerisindeki kalıntılar içerisinde kazı restorasyon ve düzenleme çalışmaları gerçekleştirilmiş ve buradaki yerler ziyarete açılmıştır.

Burada görülmesi gereken yerler:

Ayasuluk Tepesi: İsa’dan Önce tarihi 3 binlere dek dayanan en erken yerleşimle Bizans Dönemine ait ve Hristiyanlık için büyük bir önemi bulunan St. Jean Kilisesi.

Artemision: İsa’dan Önce 9-4. Yüzyıllara dek gelen önemli bir dini merkez olan dünyanın 7 harikasından bir tanesi olan Artemis Tapınağı.

Efes: Arkaik-Helenistik-Klasik Bizans ve Roma Devri yerleşimi

Selçuk: Selçukluların, Osmanlı Dönemi’nin yerleşimi ve bugün büyük bir turizm merkezi olan modern şehir, Antik Çağda büyük bir uygarlık merkezi olan Efes de yıllık ortalama 1,5 milyon kişinin ziyaret gerçekleştirdiği önemli bir turizm şehridir.

Liman Caddesi: Antik şehrin içinde yer alan en uzun cadde Liman Caddesi’nin özelliği şehri ziyaret için gelen kralların burada karşılanması ve dini törenlerin de bu caddede düzenlenmesinden gelmesidir. Bugün de cadde eski halini korumaktadır ve caddede sağ ve solda Yunan dönemine ilişkin önemli sütunlar yer almaktadır.

Celsus Kütüphanesi

Efes Antik Kenti’nin en dikkat çeken yapılarından birisi Celtus Kütüphanesi’dir. Efes’in valisi Celsius’un oğlu tarafından babası adına yaptırılan bu kütüphanenin tamamına yakını günümüze çok iyi bir şekilde ulaştırılmış ve dışarıdan görüldüğünde iki katlı bir görünüme sahip olduğu görülmektedir. Fakat içeriden yüksek tavanlı ve tek katlı bir yapıdır. Bununla birlikte bu kütüphanenin dönemin antik kentlerin arasında en büyük 3 kütüphaneden bir tanesi olma özelliğine sahip olduğu bilinmektedir.

Efes Antik Tiyatro

Ne yazık ki günümüzde sahne kısmı tamamıyla yıkılmış konumda olan Efes Antik Tiyatro’nun oturma alanları çok sağlam durumdadır. Efes Antik Tiyatro toplamdaki kapasitesi 24 bin kişilik olan antik zamanın en büyük tiyatrolarındandır. Klasik tiyatrolardan en büyük farkı ise bu tiyatronun 3 katlı olarak inşa edilmesidir. Bununla beraber tiyatro Hristiyanlığın Avrupa ve Amerika’ya yayılmasında büyük bir payı olan St. Paul’ün vaazlarını gerçekleştirdiği yer olduğu için de Hristiyanlık için mühim bir yer olarak kabul ediliyor.

Mermer Cadde

Mermer Cadde, Antik Tiyatro’dan Celcus Kütüphanesi’ne ulaşımı sağlamaktadır ve tıpkı Liman Caddesi gibi sağlı sollu sütunlarla çevrilmiştir. Bu cadde üstelik araçların da geçebileceği şekilde yapılmıştır ve burada yayalar için kaldırım da yer almaktadır.

Yamaç Evler

Yamaç Evler döneminin zenginlerinin kaldığı ve lüks ve şatavatın gözler önüne serildiği özel yapılar. Bu evlerde yerden ısıtma sistemlerinin dahi yapıldığı biliniyor. Günümüze dek ulaşan kalıntıları çok iyi durumda. Evlerin duvarları ile zemininde bulunan mozaikler de en ilgi çekici taraflarından. Buraya girişte Müze Kart geçerli değil ve buraya ek ücretle giriliyor.

Ticari Agora

Meydan Milattan sonra 4. Yüzyılda meydana gelen ve büyük depreme dek şehrin en önemli ticaret ve kültür merkezlerinden bir tanesiymiş. İlk inşa edildiği tarih 3. Yüzyıl olan yere toplamda 3 kapıdan giriş mümkün.

Hadrian Tapınağı

Roma İmparatoru Hadrian için Efes’i ziyareti onurlanmadırmak için yaptırılmış olan tapınak antik şehrin dikkat çeken yapılarından. Ziyaret sırasında tapınağın kapısında yer alan şans tanrıçası Medusa ve Tike’nin kabartmalarını görebilmek mümkün. Tapınağın diğer kabartmaları ise Efes Müzesi’nde sergileniyor.

Trajan Çeşmesi

Esasında iki kattan oluşan ancak daha sonrasında tek katlı bir şekilde günümüzdeki haline gelen Trajan Çeşmesi, Roma İmparatoru Traianus ve Efesli Artemis için yaptırılmış. Çeşmede yer alan heykellerin bir kısmı Efes Müzesi’nde yer alırken bir kısmı ise British Museum’da sergilenmekte.

Domitian Tapınağı

Domitian Tapınağı antik şehrin en ilginç yerlerinden bir tanesi. Nedeni ise tapınak İmparator Domitianus adına yaptırılmış ancak halk onu lanetlediğinden, kötü bir idareci olduğundan dolayı Roma Senatosu’nun kararı ile adı bütün yazıtlardan kaldırılmış. Fakat Efes halkı tapınağı yok etmek istememiş ve bunun yerine çözümü ise tapınaktaki heykelin başını keserek yerine babasının başını yerleştirerek bulmuşlar.

Odeon: Odeonlar, antik dönemde müzik dinlenilen özel yerlermiş ancak yalnızca müzik dinlenilmesinin yanında antik şehirle ilgili önemli kararlar da burada alınırmış. Bu odeonlardan bir tanesi Efes Antik Şehri’nde yer alıyor ve buranın ise tarihi Milattan Sonra 100’e kadar dayanıyor.

Kadifekale

Kadifekale tarihiyle, manzarasıyla, terasıyla Büyük İskender döneminden günümüze dek ulaşan önemli bir kaledir. Kale Antik Smirni’nin akropolisi olmakla beraber 186 metre rakımlı Pagos Tepesi’nde bulunmaktadır.

Rivayetlere göre Doğu Seferi esnasında Büyük İskender, Pagos Tepesi’nde avlanırken bir rüya görür. Gördüğü rüyada kenti bu tepenin eteklerine götürmesi gerektiği kendisine söylenir. İskenderin yaşamını yitirmesinin ardından Lisimahos ve I. Antigonos Monophtalmos döneminde ilk kez bu kaledeki surların inşa edildiği düşünülmektedir. Bu tarih Milattan Önce 4. Yüzyılın sonu ile 3. Yüzyılın başına denk gelmektedir.

1200’lü yıllarda ise III. İonnis zamanında kale surlarının onarımı yapılırken kalenin içerisine manastır, kilise ve sarnıç inşa edildi. I. Mehmed tarafından 15. Yüzyılda yıktırılmış olan surlar, II. Mehmed döneminde tekrar onarıldı. Türklerin eline geçmesinin ardından kalede yer alan kilise camiye dönüştürüldü. 18. Yüzyıldan sonra ise harap duruma gelerek fonksiyonunu yitirdi. 2010’ların başında İzmir Büyükşehir tarafından yürütülen yenileme projesi ile beraber kalenin güney surlarında bulunan binalar yıkıldı. 2015 tarihinde kalenin surları yenilenerek ışıklandırma yapıldı. Bir yılın ardından ise mescid ve sarnıcın restorasyonu yapıldı. 2019 yılı Temmuz ayından sonra kalenin içinde her hafta bir üretici pazarı inşa edilmeye başlandı. 2020 senesinde UNESCO tarafından İzmir Tarihi Liman Kenti ismiyle oluşturulmuş olan Kadifekale, miras alanının bir parçası olarak Dünya Mirası Geçici Listesi’ne eklendi.

Kale mimari açıdan incelendiğinde tuğla ve taş kullanılarak yapıldığı görülmektedir. Kalenin güney ve batısında bulunan surlar ve beş kulesi günümüze kadar gelebildi. Kadifekale’deki kulelerin yüksekliği yaklaşık 20-35 metre arasındadır. Kalede bulunan sarnıç kırk direkten oluşmaktadır ve andezit ana kayanın oyulması vasıtasıyla yapılmıştır. Sarnıcın üst kısmı dikdörtgen planlı 20 adet fil ayağın taşıdığı kemerlerden oluşmaktadır.

Geçmişten günümüze kültürel bir miras olan Kadifekale’yi ziyaret edebilmek için toplu taşıma ile otobüs, metro veya aktarmalı olarak kolayca ulaşabilirsiniz.

İzmir Arkeoloji Müzesi

İzmir’de müze gezilerinin arasına İzmir Arkeoloji Müzesi’ni almamak olmaz. Şehrin merkezinde konumuyla kolay bir ulaşıma sahip İzmir Arkeoloji Müzesi, içerisinde barındırdığı eserlerle dikkatleri üzerine çekmektedir.

Müze 1972 senesinde Gözlü Kilisesi’nde ziyarete açılmıştır ve 1984 yılından bu zamana dek de İzmir Konak’ta yer alan Bahribaba Parkı’nın içerisindeki modern müze binasında misafirlerini ağırlamaktadır.

Burada İasos, Teos, Klazomenai, Milet, Bergama, Efes ve Bayraklı gibi İzmir’in çeşitli yerlerinde yapılan arkeolojik kazılarda bulunan ve ülkemizin Batısının tarihine ışık tutan buluntular müzede sergilenmektedir.

Müze binası üç katlıdır. İkinci ve üçüncü katlarına ulaşıldığında burada bekleme salonları, ilk katta idari kısımlar, zemin katında, bütün eserlerin farklı kategorilerde korunarak saklandığı eser depoları, kütüphane ve restorasyon laboratuarı bulunmaktadır.

İlk olarak müze 1924 senesinde Basmane semtindeki terk edilmiş Aya Vukla Kilisesi’nde “Asar-ı Antika Müzesi” ismiyle kurulmuştur ve üç sene boyunda devam eden derleme ve toplama çalışmaları sonrasında halka 1927 yılında açılmıştır.

1931 senesinde Mustafa Kemal Atatürk’ün de ziyaret ettiği bu müze 1943 senesinde İzmir Arkeoloji Müzesi ismini aldı.

Arkeoloji meraklıları başta olmak üzere tarihi yapılara ve nesnelere ilgili herkesin bu müzeyi ziyaret etmesi tavsiye edilmektedir.

Karagöl Tabiat Parkı

İzmir baştan sonra doğal güzellikleriyle nam salmış güzide bir şehir. Aynı zamanda bu şehrin kendi içerisinde de tabiat parkları yer alıyor. Bunlardan birisi de Karagöl Tabiat Parkı.

Karagöl tabiat parkı, 18 hektar genişliğinde bir alanda, deniz seviyesinden ise yaklaşık 850 metrelik yükseklikte bulunmaktadır. Göl, jeolojik hareketler neticesinde oluşmuştur ve heyelan set gölü olarak isimlendirilmektedir. Göl ve orman kaynak değerleri barındırmaktadır. Karagöl Tabiat Parkı yerli ve yabancı birçok misafir tarafından ziyaret edilmektedir. Burada doğa yürüyüşleri, foto safari, bisiklet faaliyetleri yapılabilmekte ayrıca bölgede piknik yerleri, restoranlar, karavan ve kamp alanları da yer almaktadır.

İzmir’de doğayla iç içe geziler yapıp çeşitli bitki türlerini keşfetmek ve biraz dinlenmek isterseniz Karagöl Tabiat Parkı’nı da rotanıza muhakkak ekleyin. Park sürekli açık olduğundan senenin her günü buraya rahatlıkla gelebilirsiniz. Ufak da bir uyarı: Buraya toplu taşıma aracı ile ulaşmak maalesef mümkün değil, bu yüzden gelmek isteyen kişilerin özel araçları ile ulaşım sağlamaları gerekiyor.

Ahmet Priştina Kent Arşivi ve Müzesi

Ahmet Priştina Kent Arşivi ve Müzesi, İzmir seyahatinizde rotanıza muhakkak eklemeniz gereken özel müzelerden bir tanesi. Burası Ahmet Priştina’nın 1999 senesinde öneri projesinin kabul edilmesiyle 2000’de yapıldı. Yapımına 1930 senesinde başlanan müze binası esasen 1932-2001 seneleri arasında itfaiye merkezi olarak kullanılıyordu. 2004 yılında müzeye 6 Temmuzda görevi başında yaşamını yitiren Priştina’nın ismi verildi.

Müzede İzmir’in tarihine ilişkin belge ve eserler yer alıyor. Burası aynı zamanda ülkemizin ilk kent arşivi ve müzesidir. 2018 senesinde burası Arşiv ve Koleksiyon Müzesi Ödülü’ne layık görülmüştür ve 2019 yılı itibarıyla da müze arşivi araştırmacıların erişimine online bir şekilde sunulmuştur.

İzmir’in ulaşım tarihini incelemek ve tarihte keyifli bir gezintiye çıkmak istiyorsanız Ahmet Priştina Kent Arşivi ve Müzesi’ni ziyaret etmeyi unutmayın.

Tabiat Tarihi Müzesi

İzmir’in Bornova ilçesinde Ege Üniversitesi’nin kampüsünün içerisinde bulunan bu müze küçük büyük herkesin ilgisini çekebilecek güzellikte. Kayaçlardan fosillere, iskeletlere, birçok canlı türünün örneklerini görebileceğiniz bu müze her sene çok sayıda turisti ağırlıyor.

Burası doğa tarihine dair objelerin saklanması, korunması ve konuyla ilgili çalışmaların gerçekleştirilebilmesi maksadıyla 1973 senesinde kuruldu. Doğaya dair birçok buluntu ve fosillerin sergilendiği bu müzede gelecek kuşaklara bilginin aktarılması ve hem ulusal hem de uluslararası kurumlarla yapılan çalışmaların sonuçlarının paylaşılarak doğa tarihine katkı sağlanması ve çağdaş müzecilik örneklerinin temsil edilmesi amaçlanmaktadır.

Müzede mireal ve kayaç galerisi, balık ve kuş fosilleri, Tyrex iskeleti, ayrıca Pamukkale civarında traverten kaynağında bulunan homo erectus kafatası parçası müzenin muhakkak görülmesi gereken eserlerinin arasında yer almaktadır.

Yorumlar (0)