Dünyanın gözü: Amasra

3000 yıllık bir tarih, Karadeniz'in büyüleyici doğası ve mavinin buluştuğu cennetten bir köşe: Amasra.

SEYAHAT 29.11.2019, 17:51 29.11.2019, 18:09
Dünyanın gözü: Amasra

Amasra, Batı Karadeniz'in en güzel duraklarından bir tanesi. Bu durakta ziyaretçiler, maviyi, yeşili ve tarihi aynı anda bulabiliyorlar. 7'den 70'e herkesin kendisine hitap eden bir tatil bulabileceği bu özel noktayla ilgili anlatılacak gerçekten çok fazla şey var.

Zamanda Hititlere kadar gitmek gerek

Tarihte bilinen ilk ismiyle Sesamos kenti, Gasgas ve Hitit egemenliğindeydi. Sonrasında Fenikeliler tarafından ticaret amacıyla bir koloni olarak kullanıldı. Şimşir ihracatı yapan, hâlâ da şimşir ile ünlü kentin yönetimi Pers prensesi Amastris’e geçti.

Fatih Sultan Mehmet’in fethine kadar çokça el değiştiren kent kimi zaman ticaret kimi zaman ise bir din merkezi oldu. Fethetmek için geldiğinde kenti tepeden seyreden Fatih, öyle bir cümle kurdu ki yaptığı benzetme hâlen kullanılmakta. Fatih Sultan Mehmet kenti gördüğünde “Lala, Çeşm-i Cihan bu mudur ola?” diyerek Amasra’nın “Dünyanın Gözü” olarak anılmasını sağlamış oldu.

Batı Karadeniz’in gözdesi

Günümüzde ise Amasra özellikle Ankara’dan kısa kaçamaklar, hafta sonu tatilleri için oldukça rağbet gören bölgelerden biri. Küçük ve sevimli bir sahil bölgesi olması sayesinde büyük kısmı yürüyerek keşfedilebilir.

Günübirlik okul gezileri sayesinde her yaştan ziyaretçinin gezip görebildiği bu özel ilçede tadılacak pek çok tat, gezilecek pek çok yer bulunuyor.

Hangi mevsimde gidilmeli?

Amasra’ya dair en güzel şeylerden biri de her mevsimde ayrı bir güzelliğinin olması. Bazı tatil beldeleri gibi belli mevsimler biçilmemiş bu eşsiz yere.

Yaz mevsiminde ve sonbaharın başlarında denizin ve güneşin tadını çıkarabileceğiniz bol dinlenmeli ve eğlenmeli bir tatil geçirebilirsiniz. Özel aracınızla gelecekseniz, ilçe merkezinin yakınlarda oldukça güzel plajlar var. Bozköy, İnkumu ve Çakraz plajları ayırabileceğiniz bir gün varsa ilçe merkezinden gitmeye değer plajlar.

Özel araçla gelmeyecek ziyaretçiler için ise merkezde bulunan Büyük Liman ve Küçük Liman plajları ilçenin orta yerinde denizin ve güneşin tadını çıkarabileceğiniz çok güzel iki plaj.

Denize girilemeyecek kadar soğuk mevsimlerde ise mis gibi doğayı keşfederek oldukça dingin bir tatil geçirebilirsiniz. Amasra’yı karlar altında izlemek ayrı, ışıl ışıl güneş altında izlemek ayrı güzel oluyor.

Nerede konaklamalı?

Amasra, konaklamak için uygun fiyatlı ve yüksek kalitede pansiyonların çok yoğun olduğu bir yer. İlçe sakinlerinin denize nazır kocaman evlerinin odalarını ziyaretçileri kiralıyor olması da ev sıcaklığında konaklama imkânı bulunabildiğini gösteriyor. İlçe merkezine yakın olsun diye bir kaygı duymanıza da gerek yok. Çünkü konaklayacağınız her yer siz aksini planlamadıkça Amasra’nın tam da kalbinde olacaktır.

Genellikle oda-kahvaltı şeklinde yarım pansiyon hizmet veren onlarca pansiyon arasından aradığınız yer mutlaka uygun fiyatlara bulunuyor.

Ne yemeli?

Karadeniz’in gözde sahil bölgelerinden birine gidip de balık yemeden dönmek olmaz. Denize nazır pek çok mekân arasından seçim yaparak mevsimine göre taptaze balık yiyebilirsiniz. Barbun ve mezgit Amasra’ya gitmişken kesinlikle yenmesi gereken balıklardan.

Balık sevmeyenler ya da sonraki öğün ne yiyeceğini düşünenler için ise Karadeniz pidesi ile Amasra pidesi bir başka seçenek. 

Seçilen yemek ne olursa olsun yanında mutlaka bulunması gereken şey ise meşhur Amasra salatası. Bolca soslanmış, taze ve bol çeşitli malzemelerden yapılan salatanın en belirleyici özelliği ise görsel olarak göz doyurması. Çiçek şeklinde kesilmiş turplar ve havuçlar insanda salatayı görür görmez fotoğraflama ihtiyacı oluşturuyor.

Nereleri görmeli?

Küçücük ilçe merkezini bir günde karış karış gezmek mümkün. Ancak biraz daha uzun zaman ayrılması gereken noktalar da yok değil. 

Kahvaltının üzerine dalgakırana bakan bir kafede denizi seyrederken bir Türk kahvesi içerek güne başlamak gerçekten iyi bir fikir. Sonrasında gününüzü denize girmeye değil de gezmeye ayırdıysanız Çekiciler Çarşısı ilk uğrak olabilir. Aslında Amasra’nın merkezinde bir sokak olan çarşının tarihi oldukça eskiye dayanıyor. Osmanlı’da ahşap oymacılığının yaygın olarak yapıldığı dönemlerden beri bu çarşı rengârenk tezgâhlarıyla aktif durumda. Şimdilerde de çeşit çeşit bir sürü hediyelik eşyalar bulabileceğiniz Çekiciler Çarşısı’na uğramadan olmaz.

Ardından Amasra Müzesi’ni ziyaret ederek öğlen sıcağını tarihte bir yolculuğa çıkarak atlatabilirsiniz. Müzede bulunan dört salonun iki tanesinde Helenistik, Roma, Bizans ve Ceneviz dönemlerinden kalma eserler, diğer ikisinde ise Osmanlı dönemindeki toplumsal yaşama ilişkin etnografik kalıntılar sergileniyor.

Müze ziyaretinizin ardından dondurma eşliğinde Amasra Kalesi’ne gidebilirsiniz. Kaleye geçerken kullanacağınız köprü Amasra’nın Boztepe bölgesini anakaraya bağlayan tarihi Kemere Köprüsü olacak. Bu köprünün tarihi Roma dönemine dayanıyor. Amasra Kalesi, bölgeye panoramik olarak bakılabilecek en uygun noktalardan biri. 2013 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne girmiş olan kale uzun bir dönem kentin savunması adına önemli rol oynadı.

Kaleye çıkmışken mutlaka uğranması gereken bir diğer durak ise Ağlayan Ağaç. Bu nokta ile ilgili önemli olan şey Ağlayan Ağaç’ın olduğu yere gidecekseniz sıra dışı bir ağaç görmeyi umarak gitmeyin. Ağlayan Ağaç’ın en önemli özelliği tepeden Tavşan Adası’nı izleyebileceğiniz, çayınızı kahvenizi yudumlarken deniz manzarasının keyfini çıkarabilmek. Ağaç için giderseniz hayal kırıklığına uğramanız olası. Ancak günün yorgunluğunu muhteşem bir manzara eşliğinde çay içerek gidermek isterseniz, Ağlayan Ağaç’ı ziyaret etmekte fayda var.

Elbette binlerce yıla tanık olmuş, hem tarihi hem de doğasıyla ziyaretçilerini büyüleyen böyle bir ilçenin gezilip görülmesi gereken onlarca noktası daha var. Tamamını bir anda sıralamak ise mümkün değil. “Dünyanın Gözü”ne ulaşmak kolay, ayrılmak ve günlük yaşama dönmek ise bir hayli zor oluyor.

Yorumlar (0)