Ünlü psikolog: “Sevmeyi bilmek, sevgiyi bir güne ve bir hediyeye sığdırmamaktır” 

Sevgililer Günü’nün anlam ve önemine yakışır şekilde sevginin literatürdeki tanımını ve insanoğluna karşı sağladıklarını ifade eden Psikolog İrem Naz Kırım, ilgi çekici ifadeler kullandı. Sevginin iyileştirici güce sahip olduğunu dile getiren Kırım, aşkı sevgiden ayıran noktaları da aktardı.

SAĞLIK 14.02.2022, 15:38
Ünlü psikolog: “Sevmeyi bilmek, sevgiyi bir güne ve bir hediyeye sığdırmamaktır” 

Psikolog İrem Naz Kırım, günün anlam ve önemini belirten açıklamalarda bulundu ve merak edilenleri yanıtladı. Aşkı anlatarak konuşmasına başlayan Kırım, şunları dile getirdi: “İnsan aşık olduğunda kalbi daha hızlı çarpar ve göz temasından sakınır. Gece gündüz her saat diliminde o insanın hayalini kurar. Normal zamanlarda asla yapmayacağı şeyleri aşık olduğunda yapabilir. Aşk, düşüncenin ve mantığın azaldığı; duyguların ve dürtülerin arttığı bir durumdur. Sevgi ise aşkın daha hafif halidir. Sevdiğiniz kişiyi gördüğünüzde huzurla dolarsınız, kendinizi olduğunuz gibi yansıtır ve daha mantıklı şekilde hareket edersiniz.” 

“Sevgililer Günü, Zeus ve Hera’nın evlilik yıl dönümüdür” 

“Mitolojik olarak bakıldığında Sevgililer Günü, Hera ile Zeus’un evlilik yıl dönümüdür. Her 14 Şubat’ta gençler kura ile eşleştirilir ve bu şekilde bereketin artacağına inanılırmış. Sonrasında bu gün, bugünkü halini almış. Ünlü filozof, sosyolog ve psikiyatrist Erich Fromm aşkı ‘sahip olma arzusu’ olarak tanımlar. Ancak sevgide yalnızca ‘olma’ arzusu bulunur. Erich Fromm, bunların ayrımından şu şekilde bahseder: ‘Sevmek hem sevilen insanı hem de kendini canlandırmak ve yenilenmek sürecidir. Ancak aşk içinde engellemek eylemi vardır. Aşırı kuralcılık, kontrolcülük ve aşırı kıskançlık aşk olarak nitelendirilir. Aşk adı altında yapılanlar ve hatta işlenen cinayetler, insanların sevmeyi bilmemesinden kaynaklanır.’” 



“Aşırı kıskançlığın sebebi çok sevmek değil özgüvensizliktir” 

“Seven insanın kıskandığını söylerler. Sevgililer birbirlerinin sosyal medya şifrelerini alır, her adımının hesabını verir. Ancak bunlar, seven insanın sevme konusunda beceriksizliğinin dışa vurulmuş halidir. İnsan nasıl seveceğini bilmiyorsa hem karşısındakini hem de kendini yıpratır. Böyle şeyler insanın sevgisinin değil sahip olma isteğinin göstergesidir ancak kimse kimsenin sahibi olamaz. Herkes kendi başına bir bireydir ve karşılıklı sevgiden beslenir. Aşırı kıskançlık, herkesin dediği gibi çok sevmekten değil özgüvensizlikten kaynaklanır. Aşktan ziyade sevgi yeğdir. Sevginin literatürdeki tanımı ‘tedavi edici eylemdir’.” 

“Sevmek eylemi anne kucağına verildiğimiz anda başlar” 

“Sevmek eylemi, doğduktan sonra annemizin kucağına ilk verildiğimiz anda başlar. Hormonlar salgılar ve insanlarla bağımızı oluştururuz. Sevgi veren hormonlar yeteri kadar salgılandığında ve insan sevildiğini hissettiğinde psikolojik ve fiziksel rahatsızlıklarda düzelme görülür. Ayrıca korku, kaygı gibi duygular da hafifler. Oksitosin hormonu, anne ve bebek arasındaki bağlanmayı sağlar ve aynı zamanda stresi azaltır. Bu hormon, fiziksel ağrıları dindirirken psikolojik rahatlama da sağlar. Vazopresinin hormonu ise sosyal etkileşimde bulundukça artar. Bu hormon aynı zamanda libidoyu artırır, uyku ve iştahı düzenler. Sevdiğimize karşı hissettiklerimizi dengede tutar. Dopamin hormonu motivasyonu sağlayan önemli bir nörütransmitterdir. Anlık zevk almayı, heyecanı tetikler. Tüm hormonlar yeterli kadar salgılandığında yalnızlık hissi azalır ve sevilme ihtiyacımız karşılanır.” 

“İnsanca sevmeyi öğrenmemiz gerekiyor” 

“Sevgi, yoğun ve güzel duygular arasında yer alır ancak sevgi adı altında gerçekleştirilen pek çok davranış yıpratıcı ve zararlıdır. İyi ve kötünün ayrımına varmak gerekiyor. Goethe’nin dediği gibi ‘Sevmek, insanca bir şeydir.’ ancak sevmeyi bilmek gerekir. Psikolojik şiddetin nerede başladığını fark edebildiğimizde sevgiyi bir güne ya da bir hediyeye sığdırmaktan vazgeçeceğiz.”

 

Yorumlar (0)