Maske ve testler Omicron’un yayılmasını engelleyemeyebilir: İşte yapılması gerekenler…

Dünyada son dönemde COVID’e karşı alınan önlemlerin büyük bir kısmı kaldırıldı. Özellikle aşılar bulunduktan ve toplumun büyük bir kesimi aşılandıktan sonra pek çok ülke ekonomilerini ve sosyal yaşamı zorlayan tedbirleri yavaş yavaş kaldırma yoluna gitti. Ancak aşılar bulunmasına karşın COVID dalgaları hız kesmiyor ve birkaç ayda bir dünya yeni bir dalga ile karşı karşıya kalıyor. Bunda elbette kaldırılan tedbirlerin ve yüksek maruziyetlerin de büyük bir etkisi var ancak bilim insanları yeni dalgaları önlemek adına maske ve testlerin yeterli olmayabileceğini düşünüyor. Zorunlu izolasyonların kaldırıldığı bu dönemde bilim insanlarının önerdiği bazı yöntemler var. Peki, izolasyonun olmadığı bir dönemde kendimizi nasıl koruyacağız? Koronavirüste yeni dalgalar neden yaşanıyor? COVID gelecekte nasıl şekillenecek? Merak edilenler haberin ayrıntısında yer alıyor…

SAĞLIK 21.08.2022, 22:45 22.08.2022, 09:11
Maske ve testler Omicron’un yayılmasını engelleyemeyebilir: İşte yapılması gerekenler…

Dünya devam eden COVID-19 dalgalarıyla karşı karşıya kalırken, Birleşik Krallık'ta maske zorunluluğu ve ücretsiz testler gibi önlemlerin yeniden getirilmesi için çeşitli çağrılar yapıldı. Ancak bu tür müdahalelerin, Omicron vakalarının arttığı bu dönemde COVID'in yayılması üzerinde gerçek anlamda ne kadar fark oluşturacağı bir tartışma konusu. Bir fikir edinmek için İngiltere ve küresel verilere bir göz atılabilir. Bu veriler hızla yayılan Omicron varyantlarının dolaşımda olduğu dönemi gösterdiğinden 2022'ye odaklanmak oldukça önemlidir. Birleşik Krallık Ulusal İstatistik Ofisi'nden (ONS) alınan veriler, COVID'in hangi zaman dilimlerinde ne kadar yaygın olduğunu gösteriyor. Bu veriler büyük bir anketten elde edilen ulusal temsili tahminlerden oluşuyor ve sonuçlar testlerin mevcudiyetine bağlı değildir. Geçtiğimiz temmuz ayındaki Özgürlük Günü’nden kısa bir süre sonra Birleşik Krallık'taki vakalar Omicron döneminde 2021 yılına kıyasla çok daha fazla arttı. Bu da Omicron varyantın geçtiğimiz yıllarda görülen varyantlara göre ne denli tehdit edici olabileceğini gösteriyor zira Omicron çok hızlı yayılıyor. Omicron varyantının bu kadar hızlı yayılmasının en büyük nedenleri arasında son derece bulaşıcı olması ve mevcut aşılarımızdan ve önceki enfeksiyonlardan bağışıklıktan kurtulabilmesi gösteriliyor.

İnsanlar koronavirüse karşı daha az hassas

Pandemiden iki yıl sonra, uygulanmaları halinde maske talimatlarının ve test politikalarının ne kadar iyi uygulanacağının zirvesini de geçmiş olabiliriz. Örneğin, pandeminin ikinci dalgasında insanların ilk dalgada olduğu kadar kurallara uymama eğiliminde olduklarını biliyoruz. Her geçen dalgada ve üretilen ve uygulanan her doz aşıda insanlar koronavirüse karşı daha az hassas davranıp uygulanması gereken talimatlara daha az uyuyorlar. Bunda geçtiğimiz yıla göre vakaların daha az şiddetli olmasının da etkisinin olabileceği düşünülüyor. Bütün bu nedenlerden ötürü, COVID'in kontrol edilmesinin artık çok zor olmasını bekleyebileceğimiz bir döneme girmiş olabiliriz.

Yaygınlık ve politikalar

İngiltere'deki insanların sırasıyla yaklaşık %7, %8 ve %6'sının enfekte olduğu ocak, nisan ve temmuz aylarında vaka anlamında zirveler yaşandı. Ocak dalgası sırasında İngiltere ücretsiz testler sundu. Bunlar 1 Nisan'da, ikinci dalganın zirve yaptığı sıralarda sona erdi, yani bu dalga büyürken mevcuttu, ancak bu uygulama temmuz ayında gerçekleşen dalgada uygulanmadı. Bu nedenle var olan vakaların ücretsiz test uygulamasından etkilenmiş olabileceği düşünülüyor. İlk dalga boyunca Birleşik Krallık'ta ayrıca toplu taşımalarda, 27 Ocak tarihine kadar okullarda ve nisan ve mayıs ayına kadar da üniversitelerde maske takma zorunluluğu bulunuyordu. Ancak ilk dalga daha sona ermeden bu zorunlu uygulamaların bazıları kaldırıldı ve korunma yöntemleri insanların inisiyatifine bırakıldı. Özellikle, gönüllü olarak önleyici tedbirler alan kişilerin oranında da azalma gerçekleşti. Örneğin, bahar aylarında insanların %65'inin gönüllü olarak maske taktığı açıklanırken bu oran 31 Temmuz tarihinde yüzde 34'e kadar düştü.

Her yaşanan dalgada vaka sayıları düşüyor

Sosyal karışmanın ve dolayısıyla COVID maruziyetlerinin bir temsilcisi olan hareketliliğin arttığı ve temmuz dalgası için en yüksek seviyede olduğu görülüyor. Maskeler veya ücretsiz testler COVID'i bastırmak için yeterli düzeyde koruma sağlıyorsa, özellikle sosyal karışmadaki artış göz önüne alındığında, temmuz dalgası yaşanırken bu iki uygulamanın kaldırılmasının vakaları önemli ölçüde arttırması beklenebilirdi. Ancak veriler temmuz ayındaki dalganın aslında önceki iki dalgadan daha küçük olduğunu gösteriyor. Birçok solunum yolu hastalığı kışın zirveye ulaşsa da, kanıtlar COVID'in mevsimlerden ne ölçüde etkilenip etkilenmediği konusunda kesin değil. Bu nedenle, Temmuz dalgasının biraz daha düşük zirve göstermesi kesin olarak yaz havasıyla açıklanamaz.

Maruziyetlerin önüne geçilemiyor

Bu önlemlerin görünüşte minimal etkisi, başkalarıyla yemek yerken veya içerken maskelerin bizi korumadığını ve genellikle arkadaşlarımız, ailelerimiz arasında veya evlerimizde takılmadığını düşünürsek oldukça anlamlıdır. Öte yandan, vakalar yüksek olduğu sırada insanlar pandemi öncesi dönemlerde olduğu gibi sosyalleşirken, kaliteli maskelerin bile önemli bir fark yaratması için çok fazla COVID maruziyeti yaşanıyor. Bu durum test oranlarında da benzer bir eğilimi gösteriyor. Pek çok kişi, test oldukları sırada başkalarına Omicron bulaştırmış olabilir, diğer pek çok insan ise daha en baştan test yaptırmak konusunda oldukça isteksiz. Bu, özellikle çocuklar ve testten hoşlanmayan ya da pandeminin sonunun gelmediğini gören diğer kişiler için geçerli olabilir. Öte yandan birçok kişi, negatif bir test ile artık bulaşıcı olma ihtimallerinin olmadığını doğrulamak yerine pozitif testten sonra geçirdikleri birkaç günlük izolasyon süreleri ile birlikte dışarı çıkabiliyor.

Ardışık dalgaların yükselişini ve düşüşünü ne yönlendiriyor?

COVID dalgalarının artık neredeyse tamamen hibrit bağışıklığın azalmasıyla yönlendiriliyor olması muhtemel görünüyor. Bu, zamanla düşen ve bir sonraki dalgayı hızlandıran aşılar ve önceki enfeksiyonlardan elde edilen bağışıklığın zaman içinde değişmesi ile gerçekleşiyor gibi gözüküyor. Bu nedenle, bağışıklık sağlamayan maskeler, ücretsiz testler ve diğer kısıtlayıcı olmayan müdahaleler muhtemelen sınırlı bir etkiye sahip olacaktır. Ücretsiz testler veya maske yönergeleri mevcut olsaydı, İngiltere'nin temmuz dalgası daha az şiddetli olabilirdi ancak büyük ölçüde maskeler veya testler olmadan da yüksek oranda temas olmasına karşın art arda gelen dalgalar arasında vaka sayılarında düşüş yaşanıyor. Yeterli önlemlerin alınması dahilinde çok büyük bir ihtimalle aynı bağışıklık seviyesine ulaşılana kadar benzer sayıda toplam enfekte insan sayısına ulaşılacaktı. Diğer ülkelere bakıldığında, çok azının Omicron dalgasını başarıyla kontrol ettiği görülüyor. Örneğin, Japonya, Tayvan, Singapur ve Yeni Zelanda gibi bir zamanlar düşük vakalar nedeniyle imrenilen ülkelerde Birleşik Krallık'tan daha sıkı COVID kontrol politikaları uygulanmasına rağmen önemli sayıda vaka sayıları görülüyor. Şu ana kadar Omicron'un yayılmasını yalnızca Çin kontrol ediyor gibi görünüyor. Ancak Çin bunu kapanmalar, zorunlu toplu testler ve diğer kısıtlayıcı müdahaleler ile sürdürülemez bir şekilde gerçekleştiriyor.

Sırada ne var?

Salgının acil durum aşamasını geçtik ve COVID artık en önemli sağlık sorunumuz olmaktan çok uzak. Ücretsiz testlerin özellikle pahalı olduğu ve nüfus düzeyinde minimum fayda sağlayacağı düşünüldüğünde, uzmanlar bunları sağlamak için gerekli olan kaynakların diğer sağlık alanlarına harcanması gerektiğini düşünüyor. Örneğin İngiltere'de ücretsiz testler yerine acil durum personeli ve ambulans sayılarına acilen odaklanılması gerekiyor. Kalp hastalığı ve bunama gibi önde gelen ölüm nedenlerinin yanı sıra ruh sağlığı ve özellikle de yaklaşan kış ekonomik krizi göz önüne alındığında düşük yaşam kalitesi için çok daha fazlası yapılabilir. Küresel olarak, çocuk sağlığı artan yatırımdan fayda sağlayacaktır. Örnek olarak, pnömoni olarak bilinen çocukluk çağında yaşanan akciğer iltihaplanması, birçoğu basit antibiyotik veya oksijen eksikliği nedeniyle bir yılda beş yaşın altındaki çocukları COVID'den 300 kat daha fazla öldürme gücüne sahiptir. COVID'in ilerlemesini kontrol etmek için yapabileceklerimizin sınırları olduğunu kabul etmemiz gerekebilir. Aşılar sayesinde daha az insanın hastalanması ve COVID'den ölmesini sağladık. Sağlık çalışanları ve uzmanlar önümüzdeki süreçlerde insanlık için tehlikeli olabilecek ve hali hazırda bir bütün olarak insan sağlığına daha çok zarar verebilen tehditler üzerine yoğunlaşmanın ve COVID'i tamamen kontrol etmek yerine buradaki finansmanın güncel ve daha tehdit edici sorunlara ayrılması gerektiğini düşünüyor. Bu nedenle dikkatimizi yurtiçinde ve yurtdışında daha büyük bilinmeyen sağlık sorunlarına odaklayarak daha pragmatik bir tavır sergileyebiliriz.

İzolasyon zorunlu olmadığında ne yapmalıyız?

Bu günlerde gündem jeopolitik meselelerle ilgili diğer konulara taşınmış olsa da, COVID'in hala bizimle yaşadığı bir gerçek. Aşılar kesinlikle en kötü etkileri azaltmaya yardımcı oldu, ancak hastalık kalıcı hale geldi ve önümüzdeki dönemde onunla yaşamayı öğrenmeliyiz. Peki, kısıtlamaların olmadığı bu dönemde COVID'e yakalanırsanız ne yapmalısınız? Bu günlerde, birçok insan virüsü görmezden geliyor ve ne olursa olsun hayat devam ediyor gibi görünüyor. Tüm dünyada karantina gereksinimlerinin sona ermesi göz önüne alındığında, bu belki de şaşırtıcı değil. Ancak kurallar gevşese bile, COVID ile yaşamak onu görmezden gelmek anlamına gelmemelidir. Özellikle vakalar tekrar artarken ve yeni varyantlar keşfedilmeye devam ederken, COVID'in yayılmasını engellemek ve kendimizi korumak için yapmamız gereken beş şey var.

1-) Dikkatli olun ve diğerlerinden uzak durun

Özellikle sonbahar, kış ve ilkbahar aylarında soğuk algınlığı ve solunum yolu hastalıkları oldukça yaygındır. İnsanların çoğunluğu için, bunlar rahatsızlık verici olsa da genel olarak zararlı değildir. Ama yaşlandıkça bu rahatsızlıklar daha riskli hale gelebilirler. Yani genç ve düşük risk altında olsanız bile, yaşlı insanlara COVID bulaştırırsanız oldukça kötü duruma düşebilecek milyonlarca insan var. Aynı şekilde, koronavirüse yakalanırlarsa ciddi şekilde hastalanma riski yüksek olan karmaşık sağlık koşullarına sahip birçok insan da var. COVID, duyarlı olan ancak görünüşte sağlıklı olan kişilerde tip 1 diyabet gibi yaşamlarını değiştiren koşulları da tetikleyebiliyor. Bu nedenle, her şeye rağmen görmezden gelmek yerine kendinizi hasta hissetmeye başlarsanız, enfeksiyonu almış olabileceğinizi kabul etmelisiniz. Bu durumlarda programınıza bakın ve birçok başka insanla temas kuracağınız etkinlikleri yeniden planlayın. Varsa esnek çalışma olanaklarından yararlanın. Ne kadar hasta olursanız, diğerlerinden o kadar uzak durmalısınız, çünkü virüsün yayılmasını durdurmanın en iyi yolu bu. Bu konuda işverenler de buna saygı duymalıdır zira dünyada kendini karantinaya almanın artık yasal olarak uygulanmadığı yerlerde bile, test sonucunuz pozitifse veya COVID semptomlarınız varsa hükümet tavsiyesi yine de kendinizi izole etmeniz yönünde.

2-) Hastalığı hafife almayın

Ne olursa olsun hayatına devam eden insanlardansanız oldukça aktif ve egzersiz yapmaya da alışmış olabilirsiniz. Ama hastalandığınızı hissederseniz, vücudunuza bir mola vermenin zamanı gelmiş demektir. Hafif bir COVID vakasından sonra bile doktorlar, egzersiz yapmadan ve kademeli olarak rahatlamadan önce hastalığınızın geçmesini beklemenizi öneriyor. Bazı uzmanlar, çok hızlı bir şekilde egzersize geri dönmenin, uzun süreli COVID belirtisi olan egzersiz sonrası halsizlik geliştirme riskini artırabileceğine inanıyor. Hızlı tempolu bir hayat yaşarken, yavaşlamak zor olabilir. Ancak bazen yatakta bir veya iki gün geçirdikten sonra yavaş yavaş egzersize geri dönmek, uzun süreli hastalıkların önlenmesinde ana faktör olabilir.

3-) Ellerinizi yıkayın ve maske takın

Çocukluğumuzda ellerimizi sık sık yıkama üzerine eğitildik, bu nedenle COVID'in iyi el hijyeni sağlamaya yönelik tavsiyesi belki de sürpriz değildi. Ancak insanların yüz maskesi takmaya tepkisi çok daha karmaşıktı. COVID gibi bir solunum yolu enfeksiyonunuz varsa yüz maskeleri özellikle önemlidir, çünkü öksürürken veya hapşırırken ağzınızı kapatarak diğer insanlara mikrop bulaştırmanızı engeller. Sadece COVID değil, örneğin nezle olduğunuzdan şüpheleniyorsanız ve başkalarının yanında olmanız gerekiyorsa bir yüz maskesi takmanız herkes için daha iyi olabilir. Birçok ülkede yüz maskeleri sosyal olarak COVID öncesine göre çok daha kabul edilebilir ve insanlar size bu hassasiyetiniz için teşekkür edebilirler.

4-) Aşılarınızın takibini yapın

Çocukluk döneminde aşılar sizin için halledilir, ancak bir yetişkin olarak, özellikle mesleğiniz için açıkça gerekli değilse, aşılarınızın gecikmesine izin vermek çok kolaydır. Örneğin, COVID'den önce yıllık grip aşıları giderek daha fazla teklif ediliyordu, ancak alım genellikle oldukça düşüktü. Yıllık COVID aşılarının ileriye dönük olarak sunulabilmesi mümkündür. Eğer öyleyse, COVID'iniz olsa bile bundan yararlanmak akıllıca olacaktır, çünkü virüs mutasyona uğrayacak ve önceki bağışıklık zamanla zayıflayacaktır. Aşılar, COVID'e karşı en iyi savunmamız oldu ve önümüzdeki dönemlerde de olmaya devam edecektir.

5-) Uzun vadeli düşünün

Çok azımız hastalanırsak her şeyi bırakıp on gün karantinaya girebiliriz. Özellikle iş ve bakım sorumluluklarından kaçınmak zor olabilir. Ancak orta ve uzun vadede sağlığımız, ailelerimiz veya iş arkadaşlarımızın sağlığı birkaç toplantıyı, spor aktivitelerini veya bir tatili kaçırmaktan daha önemlidir. Zaman içinde geriye doğru düşünürseniz, ne kadar çok "kritik" faaliyetin o anda hissettiğimiz kadar önemli olmadığı ortaya çıkabilir. Ne yazık ki, hastalık hayatın bir parçasıdır. Planların değişebileceği fikriyle uzlaşmalısınız.

Bu beş nokta muhtemelen önümüzdeki dönemde COVID'den korunmamıza yardımcı olacak. Ancak ne yazık ki son birkaç yıldaki kanıtlar, birçok insanın bu tavsiyeye uymayacağını gösteriyor. Ne yazık ki bu, insanların COVID ve diğer önlenebilir hastalıklardan ciddi şekilde hastalanmaya ve yaşamını yitirmeye devam edeceği anlamına geliyor.

Yorumlar (0)