Notre Dame daha önce de zarar görmüştü!

Fransa’nın en güçlü sembollerinden biri olan Notre Dame Katedrali, yalnızca 15 Nisan’da çıkan yangında değil, Fransız Devrimi zamanında da oldukça zarar görmüş ve daha sonra küllerinden yeniden doğmuştu. Gelin bu süreçte katedralin nasıl zarar gördüğüne birlikte bakalım.

DÜNYA 24.04.2019, 15:04 29.04.2019, 15:03
Notre Dame daha önce de zarar görmüştü!

Notre Dame Katedrali, Fransa’nın en güçlü dini, mimari ve kültürel sembollerinden biridir. 15 Nisan’da Notre Dame’ın alevler içindeki görüntüleri, katedralin nasıl bir hale geleceği konusunda merak uyandırmıştı.

Tarihe dönüp baktığımızda bu katedralin ilk defa zarar görmediğini anlıyoruz.

1790’lı yıllardaki Fransız Devrimi sürecinde öfkeli çeteler ve devrimciler, Gotik mimarinin önemli örneklerinden biri olan bu katedrali yağmaladılar. Hatta Fransa’nın Katolik Kilisesi ile olan yakın bağlarını koparmak için Notre Dame’ın bir kilise bile olmadığını iddia ettiler.

Fransa Kraliçesi Marie Antoinette heykeli gibi, kilisenin ön cephesine yerleştirilmiş iki düzineden fazla heykelin kafası koparıldı.

1789 yılında Paris’teki Bastille Hapishanesi’ne öfkeli bir kalabalık tarafından baskın düzenlemeden önce, Notre Dame olağanüstü bir güce sahipti.

Fransa halkının büyük çoğunluğu Katolikti. Katoliklik, devletin diniydi. Kilise oldukça büyük bir mülkü elinde tutuyor ve kendi vergilerini bile ödemeden çoğu kişinin gelirlerinden ağır vergiler topluyordu. Fakat gittikçe artan sayıda insan, kilisenin bu inanılmaz gücünden usanmıştı.

Kilisenin gücünü yok etme mücadelesi

Monarşinin devrilmesi üzerine Aydınlanma döneminin din özgürlüğü ve mantık felsefelerinden etkilenen bir grup radikal devrimci, kilisenin sahip olduğu gücü elinden alma şansına sahip oldu. Kilisenin mal ve mülklerine el koyup, tüm din adamlarının yeni devlete bağlılık yemini etmeleri için çabalayıp, kilisenin doğum, ölüm ve idari kayıtlar üzerindeki kontrolünü ortadan kaldırarak Hristiyanlık karşıtı bir kampanya yürütmeye başladılar.

Devrim süreci hız kazanırken, Katolik Kilisesi’nin Fransız yaşamı üzerindeki otoritesini ortadan kaldırma girişimleri de yoğunlaşıyordu. Parisliler, 1792 Eylül Katliamı sırasında rahipleri katlettiler ve hapse attılar. Din adamları, 5 Eylül 1793- 28 Temmuz 1794 tarihleri arasındaki ‘Terör Dönemi’nde yargılandılar. Yeni hükümet, 1793 yılında halka açık ibadetin yasadışı olduğunu açıkladı. Buna karşılık insanlar, dini sembolizmden sıyrılarak kiliselere akın ettiler.

Notre Dame Katedrali, uzun bir süredir monarşinin sembolü olmuştu. Burası, resmi tatillerin kutlandığı ve kralların taç giydirildiği bir yerdi. 1431 yılında Henry VI adına burada taç giyme töreni düzenlenmişti.

Katedralin batı cephesinde, İncil’de ismi geçen Yahuda krallarını tasvir eden 28 heykel vardı. 1793 sonbaharında yeni hükümet, işçilere bu heykellerin ortadan kaldırılmasını emretti. Bu heykeller, Fransa krallarını tasvir etmiyordu ancak bunun hiçbir önemi yoktu. 500 yıllık heykeller monarşi ve dini bir araya getiriyordu. Heykeller, katedralin meydanına getirildiler ve kafaları koparıldı. Heykel kafalarından 21 tanesi tamir edildi. İşçiler, heykel kafalarını eski bir Paris konağındaki bir duvarın arkasında bulunmuştu.

1793 Kasım ayında Notre Dame Katedrali, ‘Akıl Festivali’nin düzenlendiği bir yer haline geldi. Bu festival, Katoliklikle alay eden ve Fransızların Aydınlanma dönemi ilkelerine tapmaları gerektiğini ortaya atan devrimci ve din karşıtı bir festivaldi.

'Akıl Tapınağı' oldu 

Yağmalanan katedral, Akıl Tanrıçası’nı tasvir eden bir aktriste toplu bir şekilde tapınma sahnesine tanık oldu. Aydınlanma dönemi filozoflarının büstleri ve özgürlük heykelleri, dini heykellerin yerini aldı. Asırlık katedralin adı, ‘Akıl Tapınağı’ olarak değiştirildi. Çanların dışında kilisenin içerisindeki neredeyse her şey yağmalandı.

Fransız Devrimi’nin liderlerinden Maximilien de Robespierre, bir tanrının varlığına izin veren ancak devrimci konseptlere dayanan ‘Yüce Varlık Kültü’nü önerdi. 1794 yılında Paris, müzik, geçit töreni ve parlak gösterileri kapsayan ‘Yüce Varlık Festivali’ne ev sahipliği yaptı.

Bütün bunlara rağmen Fransa halkının çoğu, dini inançlarına bağlı kaldı.  Tarihçi Justin Dunn konu hakkında, “Ebeveynler, çocuklarının yeni ‘sivil din’ kavramı hakkında eğitilmelerini reddetti. Devlet hizmetlerine ve hükümet festivallerine katılım oldukça düşüktü. Katoliklik, Fransız Devrimi ve bir değişim fırtınasının ortasında toplumun birçok kesiminin sadık kalabildiği bir istikrar unsuru olduğunu gösterdi. ” açıklamasını yapmıştı.

Terör döneminden sonra Katoliklik yavaş yavaş Fransa’da yeniden kabul görmeye başladı. Fakat birçok Fransız din adamı ülke dışına çıkarılmış, kiliselerin çoğu kapatılmış ya da başka kullanımlar için dönüştürülmüştü. Fransa’nın devlet ile kilise arasındaki şiddetli ayrımı tamamlanmıştı.

Oldukça fazla zarar görmesine ve yağmalara maruz kalmasına rağmen, Notre Dame Katedrali, güçlü sembolizmini korudu. 1804 yılında Napolyon Bonapart’ın taç giyme töreni burada düzenlendi. 19. yüzyılın ortalarında ise eski görkemine kavuştu.

850 yıldır ayakta durmayı başarabilen Notre Dame Katedrali, 15 Nisan’da çıkan yangında oldukça fazla tahrip olmuştu. Katedralin yeniden inşa edilip edilmeyeceği konusunda ise tartışmalar hala sürüyor.

Yorumlar (0)