Mursi: Demokrasi umudu veren lider

Mısır'da çıkarıldığı mahkemede rahatsızlanan ve uzun süre müdahale edilmesine izin verilmediği için hayatını kaybeden Muhammed Mursi, ülkenin demokratik yollarla seçilmiş ilk ve tek cumhurbaşkanıdır. Peki, Muhammed Mursi'nin cumhurbaşkanlığından ölümüne giden yolda neler yaşandı? Detaylar haberimizde...

ÖZEL HABER 22.06.2019, 08:55 24.06.2019, 00:55
Mursi: Demokrasi umudu veren lider

Cumhurbaşkanı Mursi'nin ölümü, 8 yıldan daha fazla önce devrimin kıvılcımı ateşlendiğinden beri Mısır'ın başına bela olan sayısız felaketin yalnızca sonuncusu. Onun cumhurbaşkanlığına beklenilmeyen yükselişi, milyonlarca Mısırlının despotik askeri yönetimden arınmış bir gelecek için duyduğu arzuyu yansıtıyordu. Mursi'nin yeniden dirilen diktatörlüğün kontrolü altında tutuklanması, onu daha iyi bir hayat istedikleri için tutuklanan 60 bin Mısırlıdan biri haline getirdi.

Mısır devletinin güvenlik hizmetlerinin gözetimindeyken ölümüne neden olan gizemli koşullar, birçok soruyu da beraberinde getirdi. Ölümünden rejimin sorumlu olduğuna şüphe yok. Rejim, Mursi'yi birçok kez idam cezasına çarptırdı. Ayrıca, sağlığının çöküşüne neden olan ve uluslararası insan hakları kuruluşları tarafından da kınanan korkunç cezaevi koşullarını da göz ardı etmemek gerek. 

Temmuz 2013 darbesinde Mursi'yi deviren ve Mısır'da askeri yönetimi yeniden dirilten Mareşal Abdülfettah el-Sisi'ye göre, onun ölümü, Mısır'ın kısa ömürlü demokratik geçişinin kalıntılarını yok etmek için altı yıldır sürdürdüğü görevinde bir kilometre taşı olarak görülüyor. Bu sürecin ilk adımları savunma bakanının kendisini atayan ve demokratik olarak seçilen cumhurbaşkanının tutuklanmasını emretmesi ve destekçilerine göz açtırmamaya başlaması oldu. Altı hafta sonra Rabia Meydanı'ndaki oturma eyleminde yaklaşık bin protestocunun katledilmesi, Mısır tarihinde güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen en büyük sivil katliamını temsil ediyordu. 

O zamandan beri el-Sisi rejimi her türlü protestoyu yasakladı, bağımsız medyayı kapattı, on binlerce eylemciyi hapse attı ve hukuk dışı infazlarda bulundu. El-Sisi, son derece baskıcı bir ortamda yapılan sahte bir seçimin ardından 2014 yılında cumhurbaşkanı oldu. Geçen sene de rakibi Yarın Partisi Genel Başkanı Musa Mustafa Musa'yı geride bırakarak ikinci kez dört yıllığına cumhurbaşkanı olarak seçildi. 

Rejimin bu yılın başlarında uyguladığı anayasa değişiklikleri, Mısır ordusunun sivil toplum üzerindeki olağanüstü ayrıcalıklarını güçlendirdi ve el-Sisi'nin cumhurbaşkanlığını da sağlama aldı. Bu süre zarfında, 2011 yılında milyonlarca Mısırlının harekete geçmesine neden olan ekonomik yoksunluk, fiziksel emniyetsizlik ve halka karşı küçük düşürücü hareketler daha da kötü bir hale geldi.

El-Sisi'nin iktidara demir yumruk yaklaşımının aksine, Mursi'nin cumhurbaşkanlığına giden yolu, geldiği toplumun belirsizliklerini ve kaygılarını yansıtıyordu. 1951'de Kahire'nin kuzeydoğusunda küçük bir kasabada dünyaya gelen Mursi, Mısır'ın otoriter sisteminin ilk kez kök saldığı Cemal Abdülnasır'ın başkanlığı döneminde rüştünü ispatladı. Mısır kırsalından kentlere başlayan büyük bir göç dalgasının etkisiyle yükseköğrenimini sürdürmek için Kahire'ye taşındı. 

1967'dde İsrail ile olan savaşta ülkesinin yenilgisini takiben Nasırcılığın çöküşü ve hızla büyüyen nüfusun temel ihtiyaçlarını karşılayamama problemi, Mısır'da krize neden oldu. Diğer pek çok Mısırlı gibi, Mursi de yurtdışında daha fazla araştırma yaptı. Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek yönetiminin ilk yıllarında bir Mısır üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlamadan önce ABD'de mühendislik doktorasını tamamladı.

Bazı yönlerden Mursi, onlarca yıl boyunca kendi yönetiminde söz sahibi olmaktan yoksun kalan kayıp bir nesli temsil ediyor. Hüsnü Mübarek, oğlu Cemal'e iktidarı devretmek için hazırlandığı sırada bu kayıp nesil sadece izlemeye zorlandı. Mursi, hayatının büyük bir kısmını kamu hizmetine adadı ve kendisini iktidardaki yozlaşmış Ulusal Demokratik Parti'ye alternatif olarak sunan Müslüman Kardeşlerin siyasi kanadında çalıştı. Her ne kadar 1954 yılından beri yasaklanmış olsa da Mübarek döneminin sonlarında Müslüman Kardeşler, ciddi bir muhalefet hareketi olarak ortaya çıktı ve demokratik seçim talebinde bulunan bir kesimin yanında yer aldı. Bu fırsat, Şubat 2011'de Mübarek'i yerinden eden protestoların ardından ortaya çıktı. Babasının koltuğunu devralmasının kaderinde var olduğuna inanan Cemal Mübarek'in aksine, Mursi'nin cumhurbaşkanlığı görevini istediği izlenimini uyandıracak hiçbir şey yoktu. 

Mursi'yi en sert şekilde eleştirenlerin çoğu şunu anlayamadı: Ülkenin siyasi hayatında ciddi anlamda yapısal engeller mevcuttu. Ülkenin tarihi cumhurbaşkanlığı seçiminin arifesinde iktidardaki askeri konsey, yeni gelen cumhurbaşkanının tüm yetkilerini ortadan kaldıran bir kararname yayımladı. Aylar sonra Mursi, yetkilerini geri almaya çalıştığında, tahmin edilebileceği gibi panik yaratmayı seven medya ve itimatsız siyasi muhalefet, onu yalnızca gücü ele geçirmeye çalışan kötü niyetli biri olarak gösterdi. Cumhurbaşkanı, halkın gözünde inanılmaz bir şekilde 'firavun' haline geldi. 

Bir anlamda Mursi'nin en büyük hatası, Mısır halkını seçildiği görevin yetkilerine sahip olduğuna ikna etmeye çalışmasıydı. Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği ilk yılın sonunda her başarısızlıktan Mursi sorumlu tutulur hale gelmişti. Suçlamalar giderek anlamsız bir hale geliyordu. Mursi'nin yabancı bir ülkeyle gizli bir şekilde Mısır piramitlerinin satışını müzakere ettiği iddia edildi. Mursi'nin talihsiz cumhurbaşkanlığına getirilen eleştirilerin yanında, bu dönemin başarısızlığında birçok farklı neden etkili oldu.Cumhurbaşkanlığı politikalarını uygulamayı reddeden eski rejime sadık hükümet bürokratları, halk arasında hoşnutsuzluk yaratmak için yapay enerji kıtlığı yaratan oligarşi sınıfı, Mursi'yi veya partisini seçimlerde yenemediğinde keyif kaçıran bir siyasi muhalafet ve elbette, devrimci geçiş döneminde kartların çoğunu elinde tutmaya devam eden Mısır Silahlı Kuvvetleri. Bu yüzden Mursi'nin cumhurbaşkanlığı, gerçekten başlamadan önce resmi olmayan bir şekilde son buldu. 

Mursi'nin mirası, acımasız otoriterlerin yegane alanı olarak kabul edilen bu göreve resmi bir şekilde gelmesinden ve bunun yarattığı demokratik bir gelecek umudundan daha fazlasıydı. Mursi'yi deviren darbeden 6 yıl sonra birçok Mısırlı, mevcut rejimi gayri meşru görmeye devam ediyor. Muhtemelen bu sebepten ötürü el-Sisi rejimi, eski cumhurbaşkanına uygun bir cenaze töreni düzenlemeyi reddetti ve bunun yerine Mursi'nin aile üyelerinden yalnızca ikisinin katılmasına izin verildiği bir törenle defnedildi. Böylece rejim, Mısır'ın yaşadığı trajediyi bir kez daha gözler önüne sermiş oldu.

Banu Fırıncılar/ Habernediyor 

Yorumlar (0)