İsrail-Lübnan geriliminin tarihsel arka planı...

Ortadoğu'da gerilim tırmanmaya devam ediyor. İsrail, geçen günlerde Lübnan'dan İsrail tarafına tanksavar atışı yapıldığını ve İsrail ordusunun saldırıya karşılık verdiğini açıklamıştı. Peki iki ülke arasında son zamanlarda yaşanan bu gerilimin tarihsel arka planı nedir? Detaylar haberimizde...

ÖZEL HABER 04.09.2019, 12:46 04.09.2019, 15:14
İsrail-Lübnan geriliminin tarihsel arka planı...

İsrail ile Lübnan arasındaki şiddet sarmalını tırmandıran olay, Hizbullah'ın Beyrut'taki kalesi olan Dahiya Mahallesi'nin İsrail tarafından vurulmasıydı. Bu saldırıya Hizbullah'ın hızlı bir yanıt vereceği aşikardı. Bu nedenle İsrail ordusu da gerekli ön hazırlıkları yaptı. Cephaneleri hazırladı, yapılması önceden planlanan tatbikatı iptal etti ve sınır bölgesinde hedef alınabilecek devriyelerin sayısını azalttı. 

Az sayıdaki Kornet tanksavar füzesi, İsrail mevzilerini hedef aldı ve zırhlı bir ambulansı vurdu. Bunun üzerine İsrail de füzelerin atıldığı bölgeye savaş helikopteri ile saldırı düzenledi ve İsrail topçu birliği tarafından sis mermisi atıldı. 

İsrail ve Lübnan arasında tırmanan bu gerilimin tarihsel sürecine hep birlikte bakalım. Bu süreç, İsrail'in tarihî Filistin toprakları üzerinde 14 Mayıs 1948'de bağımsızlığını ilan etmesi ve bölgedeki istikrarsızlığın fitilini ateşlemesiyle başladı.

Mısır, Suriye, Lübnan ve Ürdün'ün de aralarında olduğu bölge ülkeleri, 15 Mayıs 1948'de bağımsızlığını ilan eden İsrail'e savaş açtı. Savaşı kazanan İsrail, Batı Kudüs'ü işgal ederken, 700 binden fazla Filistinli topraklarından sürüldü. 

Ortadoğu tarihinin dönüm noktası: Altı Gün Savaşı

Takvimler 5 Haziran 1967'yi gösteriyordu. Bölgedeki varlığını pekiştiren İsrail, Mısır ve Suriye'ye savaş açtı. 

'Altı Gün Savaşı', İsrail'den kalkan savaş uçaklarının Mısır üzerine geldiklerinde 17 kola ayrılıp Mısır uçaklarını bombalaması ile başladı. Bombardıman sırasında Mısır hava kuvvetlerinin beşte üçü yok oldu. Aynı gün, Suriye ve Ürdün savaş uçakları da İsrail bombalarından nasibini aldı. 

Savaşın ikinci günü İsrail, Mısır'ın elindeki Gazze'yi ve Sina yarımadasını ele geçirdi. Mısırlı 11 bin 500 askerin çoğu, ilerleyen günlerde çölde susuzluktan öldü.

Savaşın üçüncü günü Ürdün'e giren İsrail birlikleri; Beytüllahim, El Halil, Jenin, Nablus ve Doğu Kudüs başta olmak üzere Batı Şeria kentlerini teker teker ele geçirdi. Yahudilere yer açılması için Müslümanlara ait evler bir gecede buldozerlerle yerle bir edildi. 

Savaşın dördüncü günü Birleşmiş Milletler'in (BM) ön ayak olduğu ateşkes tanındı ancak beşinci gün ateşkesi bozan İsrail, Suriye'ye ait olan Golan tepelerini ele geçirdi.

İsrail sınırlarını genişletti

Savaşın son günü de yeni bir ateşkes yürürlüğe girdi. İsrail, savaş sonunda Mısır'dan Sina Yarımadası'nı, Suriye'den Golan Tepeleri'ni ve Filistin'in Gazze ve Batı Şeria topraklarını alarak sınırlarını 4 kat büyüttü. 

Kudüs, sonsuza kadar ve bölünmez başkent ilan edildi. Mısır, savaşta aldığı ağır darbeyle Arap dünyasındaki liderliğini ve saygınlığını kaybetmeye başladı. 'Pan-Arabizm', yerini 'Pan-İslamizm' ve Filistin milliyetçiliği gibi yerel olan milliyetçi akımlara bıraktı.

Bu savaşın getirdiği en önemli sonuç ise Filistin direniş hareketinin zirveye doğru yükselmeye başlaması oldu. Filistinli mücadele grupları bir araya gelerek silahlı mücadelenin gereği üzerinde durmaya başladılar. 

FKÖ önce Ürdün'e, ardından Lübnan'a taşındı

Filistin'in kaderini değiştiren Altı Gün Savaşı, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) geleceğini de etkiledi. FKÖ, İsrail işgallerinin ardından Ürdün'e taşındı. 

Ürdün topraklarında konuşlanan başta Fetih olmak üzere bazı Filistinli gruplar, İsrail güçlerine karşı Batı Şeria'da eylemler düzenlemeye başladı. Fakat Filistinli grupların artan etkinliği nedeniyle Ürdün yönetimi ile FKÖ'nün arası açıldı. Ürdün güçleri ile FKÖ üyeleri arasında 27 Eylül 1970'de başlayan ve belirli aralıklarla 17 Temmuz 1971'e kadar devam eden çatışmalarda, çoğunluğu sivil olmak üzere 4 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Bu çatışmaların ardından FKÖ'nün merkezi, Ürdün'den Lübnan'a taşındı.

İsrail Beyrut'a giriyor

İsrail, 1982 yılında Lübnan'da bulunan Yaser Arafat liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü'nü silahsızlandırmak ve örgütün lider kadrosunu Lübnan'dan sürmek için askeri harekat başlattı. Güneyden saldıran İsrail birlikleri, bir hafta içinde Beyrut'a girdi. İsrail'in 15-29 Eylül 1982'de gerçekleştirdiği Lübnan işgalinin ardından Filistinli gruplar dağıtıldı ve başta Yaser Arafat olmak üzere FKÖ liderleri Tunus'a sürüldü.

FKÖ'yü silahsızlandırmak ve Lübnan'dan sürmek için bu ülkeye giren İsrail, hedefine ulaştı ancak 2000 yılının mayıs ayına kadar Güney Lübnan'ı işgali altında tutmayı sürdürdü. 

Hizbullah: Güçlü bir siyasi parti ve askeri hareket

Hizbullah, 1982'de 'İran İslam Devrimi' doktrinine göre kurulup şekillendi ve 1983 yılının ekim ayında Lübnan'daki ABD ve Fransa askeri üslerine düzenlediği bombalı saldırıyla 241 Amerikan, 58 de Fransız askerini öldürerek bu ülkelerin Lübnan’daki askerlerini çekmesini sağladı.

Hasan Nasrallah liderliğindeki Hizbullah, 8 sene gibi kısa bir sürede İsrail işgali ve nüfuzu altında bulunan Lübnan'da güçlü bir siyasi parti haline geldi. 24 Mayıs 2000 tarihinde de İsrail'i Güney Lübnan'dan sürmeyi başarayan güçlü bir askeri hareket olduğunu gösterdi.

İsrail askerlerinin esir alınmasıyla başlayan bir savaş daha...

12 Temmuz 2006'ya gelindiğinde Hizbullah, 'Doğru Vaat Operasyonu' ile 2 İsrail askerini esir aldı. İsrail, bu operasyonu bir savaş ilanı olarak değerlendirdi ve 33 gün boyunca devam edecek bir savaşı başlattı. İsrail'in hedefleri şunlardı:

  • Esir alınan 2 İsrail askerinin kayıtsız şartsız serbest bırakılmasını sağlamak,
  • Lübnan-İsrail sınırından 30 kilometre kuzeydeki Litani Nehri'ne kadar olan Güney Lübnan'daki Hizbullah varlığını yok etmek,
  • Hizbullah'ın Güney Lübnan'daki tüm lojistiğini yok ederek İsrail kentlerini Hizbullah füzelerinin tehdidinden kurtarmak,
  • Hizbullah'tan arındırılan Lübnan'ın güneyine 1559 sayılı Güvenlik Konseyi kararı doğrultusunda Lübnan ordu birliklerinin; Petersburg’daki G-8 zirvesinde öngörüldüğü şekliyle de çok uluslu bir gücün yerleştirilmesini sağlamak.

Hizbullah'ın kullandığı yol ve köprüler patlatıldı

Hizbullah'ın sınır ihlali, roket saldırısı ve 2 İsrail askerini kaçırması sonucu dönemin İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Lübnan'ın 'çok acı yaptırımlarla' karşılaşacağını belirtti. İsrail Silahlı Kuvvetleri, Lübnan’da Hizbullah’ın kullandığı bazı yol ve köprüleri patlattı. Aynı zamanda, Lübnan’ın en büyük havaalanı özelliğini taşıyan Refik Hariri Havaalanı da İsrail ordusunun saldırısıyla yerle bir oldu. Bu son saldırı, 44 sivilin ölümüyle sonuçlandı. Aynı gün İsrail Bakanlar Kurulu, savaşta olduklarını açıkladı. 16 Temmuz günü ise savaşın Lübnan hükümetine karşı olmadığını fakat Lübnan içerisinde olduğunu bildiren bir açıklama yayınladı.

Savaşın resmî olarak sona erdiği 14 Ağustos 2006 tarihine kadar İsrail Kara Kuvvetleri, Güney Lübnan’dan yukarıya hareket etti. Hava ve deniz kuvvetleri ise ülke çevresine ambargo uyguladı. Diğer bir yandan Hizbullah, İsrail’in kuzeyine roketler ile saldırırken, kara kuvvetlerine gerilla taktiği ile karşılık verdi.

Türkiye deniz sahasını açtı

Lübnan devleti, resmî olarak ordusuyla savaşa katılmadı ancak dönemin Lübnan Cumhurbaşkanı Emil Lahud, Hizbullah’a olan desteğini açıkladı. İsrail, uluslararası kamuoyu tarafından orantısız güç kullandığı gerekçesiyle eleştirildi. Bu eleştirilerden biri de Türkiye cephesinden geldi. Türkiye, İsrail’in orantısız güç kullandığını savunurken, Lübnan’dan vatandaşlarını çıkarmak isteyen ülkelere deniz sahasını açarak yardımda bulundu.

Savaşın bilançosu 

Uluslararası Af Örgütü'nün (AI) raporuna göre, savaş boyunca bin 191 Lübnanlı sivil hayatını kaybetti, 4 bin 409 kişi de yaralandı.

Buna karşılık İsrail'de 44 sivil hayatını kaybederken, bin 384 kişi de yaralandı. İsrail ordusunun kaybı 121 olarak ilân edilirken, Hizbullah'ın kaybının 250, Lübnan ordusunun ise 43 olduğu tahmin ediliyor. Lübnan Komünist Partisi de savaş boyunca 12 militanını kaybetti.

İsrail askerleri bölgeden çekildi

11 Ağustos 2006’da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), aldığı 1701 sayılı karar ile savaşın durmasını istedi. Önce Lübnan ve Hizbullah, daha sonra da İsrail’in kabuluyle 14'ünde ateşkes resmen başladı. BM'nin aldığı karara göre çatışmalar sona erdi. Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNİFİL), Güney Lübnan’da konuşlandı. Hizbullah’ın silahsızlandırılması da BM tarafından alınan kararlardan biriydi. Fakat Hizbullah ve UNİFİL, bu karara uymayacaklarını açıkladı. 

17 Ağustos günü Lübnan ordusu güneye indi. 1 Ekim 2006’da ise İsrail, resmî olarak askerlerini bölgeden çekti.

Mücadele devam ediyor

ABD, Rusya ve İsrail'in ulusal güvenlik danışmanlarının, bu yılın haziran ayında düzenledikleri toplantının ardından İsrail'in hava saldırılarının sıklığını önemli bir derecede artırması geleceğe dair işaretler taşıyor.

İlan edilmemiş savaşta yakın zamanda meydana gelen çatışmalar sona ermiş olabilir ancak mücadele devam ediyor.

Yorumlar (0)