İran şimdi ne yapacak?

İran bu zamana kadar Irak'ta, Suriye'de, Lübnan'da ve Yemen'de karışıklıkların ya sebebi oldu ya da destekleyicisi. Şimdi ise bu coğrafyalarda İran'a duyulan öfke kendi vatandaşları tarafından da dile getiriliyor. İran ve Ortadoğu'yu İran'ın izlediği politikalarla ele aldık.

ÖZEL HABER 18.11.2019, 17:56 19.11.2019, 08:53
İran şimdi ne yapacak?

Geçtiğimiz günlerde Tahran'daki Cuma hutbesi sırasında İngiliz Şiileri olarak lanse edilen bazı Şii grupların Irak'ta devam eden protesto gösterileri kapsamında Irak halkının içerisine karıştığını, bu grupların fitne ve bozgunculuk yaparak Şiiliği karalama kampanyası yürüttüklerini ve böylece sapkınlık içerisinde emperyalist odaklara hizmet ettiklerini söyleyen ifadeler kullanıldı.

Iraklı göstericiler ise Tahran yönetimine tepki göstererek “İngiliz Şii ismi bile, İran Şiiliğinden daha liyakatli” ifadelerini kullandı. Bazı çevrelerde de “İngiliz Şiiliği, Arjantin Şiiliğinden daha sıcak” söylemleri dile getirilerek Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi'nin Arjantin'den Irak'a getirilen uyuşturucunun İran üzerinden geçtiğinin görmezden gelindiğini öne çıkardı. Ayrıca göstericiler, İran'ı boykot etme çağrısında bulunarak İran'ın güvenilmez olduğunu ve esas fesatlığı İran'ın yaptığını ifade ettiler. Peki nedir bu fesatlık sizler için inceliyoruz. 

İran Şiizmi

Şiizm, Şiilik ya da Şia genel kabulle İslam dinindeki mezheplerden birisi. İslamda yaklaşık yüzde 75'lik Sünni oranından sonra yüzde 25'lik bir kesim Şiizmi temsil ediyor. Başlangıç döneminde dinî temelli olarak "Ali'ye yandaş" anlamına gelen Şiizmin, sonraki dönemlerde kendi kavramsal ya da teolojik alt yapısını oluşturarak farklı yönlere evrildiği söylenebilir. 

Gerek sahip olduğu petrol rezervleri gerek nükleer programlar gerek stratejik konumu gerekse 80 milyonu aşkın nüfusu gibi önemli unsurlarla İran'ın bölgesel düzeyde önemli bir güç olduğu yadsınamaz. Postmodern dönemde değişime uğrayan diğer kavramlar gibi savaşın ya da nüfuzun da tanımı değişiklik gösterdiği için İran'ın Şiizm politikası, Ortadoğu'da köklü bir geçmişe sahip İran medeniyetinin hem varlığını sürdürmesi hem de coğrafyadaki etki alanını genişletmesi açısından büyük önem arz ediyor. Küresel hedeflere sahip bölgesel bir güç olan İran, 1979 İslam Devrimi’nden bugüne, mezhep eksenli örtülü bir "hibrit savaş" stratejisiyle bölgenin hemen her yerinde etki alanını genişletmeye çalışıyor.

11 Eylül dönüm noktası kabul edilebilir

İran 2000'lerin başında Ortadoğu’da çoğu batı yanlısı olan rejimlerden çok halkları kazanmaya yönelik bir strateji uygularken ABD'nin 11 Eylül'den sonra önce Afganistan sonra da Irak'a girmesiyle bölge parçalanmış ve İran Irak yönetimine müdahil olabilecek hâle gelmiştir. Dolayısıyla o tarihten itibaren İran'ın Irak siyasetinde daha etkin bir rol oynadığı söylenebilir.

İran’ın Ortadoğu’da doğrudan etki ettiği rejimler veya kendi amaçları doğrultusunda kullandığı güç grupları olduğundan hemen her gün bahsediliyor. Kendisini bir Arap Alevisi olarak tanımlayan Beşar Esad’ın yönetimi döneminde ortaya atılmış Şii Hilali söylemi, İran’ın Ortadoğu’daki etkinlik alanlarını ortaya koyan bir söylem olarak göze çarpıyor. 

Şii Hilali ile kastedilen İran’dan başlayan ve Irak, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’da bulunan Şii azınlığı içerisine alan bir coğrafya kastediliyor. Her ne kadar kendisi kabul etmese ve elbette Ortadoğu'daki tek politikası bu olmasa da İran, Ortadoğu coğrafyasındaki Şii nüfus aracılığıyla Ortadoğu siyaseti üzerinde etkin olmaya çalışıyor.

İran'ın Irak politikası

Irak'ta 1 Ekim'de sokağa çıkan Iraklılar İran'ın da etkisi olduğunu öne sürerek  hükûmet hakkında şikayetçi olan halk, altyapı ve kamu hizmetlerinin eksikliği, yolsuzluk iddiaları ve işsizliğin artması gibi sıkıntılarla sokaklara dökülmüştü. "Mezhepçiliğe hayır" sloganlarının atıldığı gösterilerde İran'ın desteklediği milislerin müdahaleleri sonucu şimdiye kadar 320 kişi hayatını kaybetti. Sokaktaki Şii Iraklılar, iktidardaki Şii partilerine İran'ın eliyle "gösterileri kana bulama" ve yolsuzluk sisteminin parçası olarak bakıyor. İran'ın Dinî lideri Ali Hameney, Irak'taki protesto eylemlerinin arkasında ABD, İsrail ve Suudi Arabistan gibi Batılı güçlerin olduğunu öne sürerek bunun adeta İngiliz Şiilerin işi olduğunu söylemişti. İran, her ne kadar Irak'taki Şii yönetimine destek verse de ABD işgaline direnişin sembol isimlerinden Şii liderler Mukteda es-Sadr ve Ammar el-Hekim Başbakan Adil Abdulmehdi'nin karşısında yer alıyor ve istifasını istiyorlar.

İran'ın Suriye politikası

Öte yandan, biraz daha batıya gidildiğinde Suriye coğrafyasındaki mevcut konjönktürün sebeplerinden biri de İran'ın izlediği politikalar olarak değerlendirilebilir. Suriye’de 1973 yılında iktidara gelmiş olan ve Şiiliğin bir kolu olan Nusayrilik inancına sahip Beşar Esad'ın babası Hafız Esed devrim öncesi İran’da Şah Pehlevi karşıtı gelişen muhalefete destek sağlamış bir isim.

İslam Devrimi’nden sonra da yeni rejimle Suriye hükûmeti arasındaki yakın ilişkiler devam etti. İran–Irak Savaşı sırasında Suriye, Arap dünyasının genelinin aksine İran tarafında yer alarak safını belli etti. Suriye rejimine karşı Müslüman Kardeşler tarafından başlatılan ayaklanmanın bastırılması esnasında yapılanlar konusunda da İran'ın Suriye’yi desteklediği biliniyor.

İran’ın Suriye ile bu dirsek temasının ana sebeplerinden birisi Batı'ya karşı tavır alması olarak görülebilir. Örneğin; İslam adına İsrail ile olan savaşında Müslüman bir devletin yanında yer almak, İran’ın Suriye politikasını temellerinden birisi olarak göze çarpıyor. Bu çerçevede İran, İsrail'e muhalefeti sebebiyle Suriye'ye müdahil olabiliyor. Öte yandan İran, Rusya'nın da desteğini alarak Suriye'deki rejimi ne pahasına olursa olsun destekliyor ve Esad rejimi de bu durumu varlığını devam ettirebilecek bir dayanak noktası olarak değerlendiriyor. Arap Baharı adı verilen kitlesel hareketlerin Batı'nın oyunu olduğunu ifade eden İran, bunu devrim çabası olarak görüyor ve geçmişte olduğu gibi Suriye’deki özgürlükçü ayaklanmalara karşı Suriye rejimini açıkça desteklemeye devam ediyor. İran'ın Suriye politikası İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Başkanı Said Calili'nin “Suriye’de yaşananlar bir iç mesele değil, bölgedeki ve dünyadaki direniş ekseni ile düşmanları arasındaki bir çatışmadır. İran, Suriye’nin temel parçası olduğu direniş ekseninin kırılmasına hiçbir şekilde müsamaha göstermeyecektir.” mesajları ve İran Devrim Muhafızları Komutan Yardımcısı Hüseyin Talip'in “Suriye İran’ın 35. Eyaleti ve bizim için stratejik bir eyalettir. Eğer düşman bize saldırıp Suriye veya İran’ı almaya kalkışırsa, öncelik Suriye’yi korumaktan geçer. Çünkü Suriye’yi elimizde tutabilirsek İran’ı savunabiliriz. Bununla beraber eğer Suriye’yi kaybedersek İran’ı elimizde tutamayız." sözleriyle ifade edilebilir.

İran ve Lübnan

İran, Lübnan’da da Suriye örneğinde olduğu gibi temelde İsrail karşıtı bir siyaset yürütüyor. İsrail’e karşı mücadele eden 1982'de kurulan Hizbullah, İran’ın Lübnan’daki en önemli etki aracı denilebilir. Lübnan’da Şiileri temsil eden bir siyasi parti olarak İran Devrimi’nden etkilenen Hizbullah’ın mücadele için var olan bir askeri kanadı da bulunuyor. Hizbullah, İran’ın ideolojisini ihraç etmek için kullandığı ve açıkça desteklediği bir örgüt olarak göze çarpıyor. Son zamanlarda ise hâlihazırda mezhep temelli bölünmüş bir ülke olan Lübnan'da protestocuların sokaklardaki eylemleri sonucu Başbakan Saad Hariri istifaya zorlandı ve 29 Ekim günü istifa etti. Düzenin tamamen değişmesi gerektiğini söyleyen ve birçok farklı problemden şikayetçi olan Lübnanlılar protesto gösterilerine devam ediyor ve gösteriler kapsamında da İran destekli Hizbullah güçlerinin göstericilere saldırdığı biliniyor. Hem Hizbullah hem de izlediği Suriye politikası çerçevesinde Suriye'den 2011 yılından sonra Lübnan'a akın eden yüz binlerce mülteci dalgasından ötürü İran, Lübnan'daki karışıklıklarla yakından alakalı bir aktör olarak göze çarpıyor.

Yemen ve İran

Yemen'de de İran ile Suudi Arabistan arasında yıllardır devam eden bir vekalet savaşı söz konusu. Yemen’deki İran etkinliği 1980’lerde yumuşak güç bağlamında meydana gelirken, 2004 yılında Şiiliğin bir kolu olan Zeydiliğe mensup Husilerin Yemen hükûmetine karşı savaşa girişmesinden sonra bu faaliyetler askerî ve operasyonel destek şeklinde gerçekleşmeye başladı. İran, İslam Devrimi'nin ardından yumuşak güç bağlamında Yemenli Zeydilere din eğitimi vermeye başladı. Bu öğrenciler arasında Husilerin mevcut lideri Abdul Malik El-Husi ile birlikte abisi Hüseyin El-Husi de yer alıyordu. 1980 yılından sonra yumuşak güç çerçevesinde idare edilen Husilerin ideolojik ve kültürel açıdan dönüştürülme süreci, 2004 yılında Husilerin Yemen hükûmetine karşı mücadeleye girişmesi sonrası artık İran’ın sert güç politikalarıyla eş zamanlı hareket etmeye başladı. İran, özellikle 2008 sonrası Husilere ciddi anlamda maddî destek ve askerî ekipman sağlayarak savaş motivasyonlarını yükseltti. Öyle ki İran'da Ruhani başa geldikten sonra Husileri eğitmekle görevli Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), 2013 yılında bütçeden 3,3 milyar dolar pay alırken, 2017 yılında bu rakam 6,9 milyar dolar olarak gerçekleşti. Yemen'in İran için önemi ise birçok farklı başlıkta incelenebilir. Ancak en önemlilerini sıralanacak olursa, Husilerin envanterinde bulunan DMO tarafından tedarik edilmiş İran silahları, İran'ın Yemen’deki askerî ve teknolojik kapasitesini bölgesel rakibi Suudi Arabistan ve küresel düşmanı ABD’ye karşı test etme imkanı sağlıyor. Yemen, İran tarafından hem Suudi Arabistan’ı çevreleme politikası kapsamında hem de Afrika’ya açılabilme kapısı olarak değerlendiriliyor. 

Peki şimdi ne olacak?

İran, Ortadoğu coğrafyasında etki alanını bu kadar genişletmeye çalışırken kendisine karşı yükselen seslere bir yenisini daha ekledi. Birçok Arap devletinde İran'ın izlediği politikalara karşı sert bir tutum oluşmuşken son zamanlarda evde de çatlak seslerin çıkması İran'ın ekonomik olarak yıpranmış olduğunun en büyük göstergesi. Gerek Irak gerek Suriye gerek Lübnan gerekse Yemen'de hüküm sürmeye çalışan ve kaynaklarını bu bölgelere akıtan İran'a duyulan öfkenin kendi içerisinde de ciddi bir yansıması meydana geldi. Geçen hafta benzine yapılan yüzde 50'lik zam sonrası 10 farklı şehirde gösteriler düzenlendi. İran halkının büyük çoğunluğu paralarının Suriye’ye, Irak’a, Lübnan’a ve Yemen’e gönderildiğini fakat kendi ülkelerinde yoksulluk çektiklerini dile getiriyor. Bunca zaman bu coğrafyadaki ülkelerin iç siyasetinde etkin bir rol oynayan ve rejime karşı ayaklanmalarda şekilde etkisi olan İran'ın kendi içindeki problemlere nasıl cevap vereceği ve kendisinin protesto edilen rejimini nasıl kurtaracağı merak konusu.

Habernediyor.com / Turgut Başer

Yorumlar (0)