Harf Devrimi her şeyi sıfırladı mı?

Bugün Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ataürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunca gerçekleştirilen 10 Kasım Atatürk’ü anma töreninde “Harf devrimiyle adeta her şey sıfırlandığını eklediğimizde ülkemiz okuma yazma oranının çok düşük olduğu bir dönem yaşadı” şeklinde konuştu. Bu vesileyle daha önce “Harf devriminin dünü ve bugünü” yazımızda değindiğimiz tartışmanın devamı haberimizde.

ÖZEL HABER 10.11.2019, 17:56 10.11.2019, 22:50
Harf Devrimi her şeyi sıfırladı mı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 Kasım konuşmasında değindiği ve öne çıkan başlıklar Erken Cumhuriyet'te harf devrimi, Osmanlı’da okuma yazma oranları ve harf devriminin okuma yazma oranlarına etkisi oldu.

Osmanlı’da okuma oranları yüzde kaçtı?

Donald Quataert’in kitabı "Osmanlı İmparatorluğu 1700-1922" kitabında Osmanlı’ya yönelik veriler Müslüman nüfusun okuma yazma oranının yüzde 2-3 arasında olduğunu gösteriyor. Quartet’in tahminleri bu oranın 19.yy sonunda yüzde 15 dolaylarında bir seviyeye çıkmış olabileceğine yönelik. 

UNESCO’nun sağladığı veriler de tarihçi Quartet’in iddiasıyla paralellik arz ediyor. UNESCO’ya göre 1.Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı’da okuryazar kişilerin oranı yüzde 20-30 aralığında yer alıyor. 

O dönem sağlanan veriler üzerinden bir akıl yürütme yapıldığında ise karşımıza şu sonuç çıkıyor:
Osmanlı Devleti’nde eğitimin zorunlu hale getirilmesi 2.Mahmut Dönemi ‘nde 1824 tarihli fermana rastlıyor. 1848 yılında Muallim Mekteplerinin açılmasını takip eden süreçte 1869 yılında yasal düzenlemeler ile beraber 6 yıllık ilköğretim zorunlu hale getiriliyor. 1897 yılına yönelik verilerden 850 bin civarı ilköğretim öğrencisi olduğu biliniyor. 1869 yılından itibaren ortalama bu kadar nüfusun ilkokul bitirdiği varsayıldığında 4,5 milyona yakın ilkokulu bitirmiş okuryazar kişi olduğu varsayımı iyimserce yapılabiliyor. 1897 senesinde Osmanlı nüfusunun 32 milyon olduğu göz önüne alındığında ise okuma yazma bilen nüfus oranı yüzde 13-14 gibi bir sayıya tekabül ediyor.

Harf Devrimi’nin bir sene öncesinde 28 Ekim 1927’de yapılan nüfus sayımının sağladığı veriler "Umumî Nüfus Tahriri Fasikül III" başlıklı belgenin 22.sayfasında “Nüfusun okumak bilenler itibariyle inkısamı” başlığı altında karşımıza çıkıyor. Başlıkta belirtilene göre genel nüfusun okuma oranı yüzde 8 gibi düşük bir seviyede seyrediyordu. Bu verilerin eğitim çağında olmayanlar da katılarak sağlandığı göz önüne alınarak 7 yaşına kadar olan nüfus çıkartılarak bir hesaplama yapıldığında ise genel nüfusta yüzde 10,58 şeklinde bir orana ulaşılıyor.

Osmanlı’da bahsi geçen oranlara göre çok net bir tutarsızlık sezilmiyor olsa dahi görece düşük seyreden bu sayılarla ilgili öne sürülen nedenlerin arasında savaşlar sürecinde eğitimli nüfusun kaybı, Osmanlı’ya göre yeni Türkiye’nin coğrafi olarak küçüklüğü sebebiyle de azalan nüfus gösteriliyor.

İlk nüfus sayımının bir sene sonrası harf devrimine günler kala 9 Ağustos 1928’de Atatürk’ün Sarayburnu’nda harf devriminin başlangıcını duyurmak için yaptığı konuşmasında ise ülkenin yüzde 80’inin okuma yazma bilmediğini duyuruyordu. Buradan yapılacak bir çıkarımla okuma yazma bilenlerin oranının yüzde 10 ila 20 olduğunu söylemek mümkün görünüyor. Ancak esasında Mustafa Kemal’in tersten okunmasıyla ifade ettiğimiz orana ulaşılması biraz daha zaman alıyor. 1935 yılında yapılan ikinci nüfus sayımı yüzde 19,25 okuma yazma oranına işaret ediyor. Bu da 1927’de 1,4 milyon olan okuryazar kitlenin 2,5 milyona vardığını ve 8 yıl gibi kısa bir sürede yüzde 75’lere varan bir artış yakalandığını görebiliyoruz.

Bu noktada sadece harf devriminin doğrudan okuma oranları üzerinde olumlu bir etkisi olduğunu söylemek doğru görünmüyor. Ancak kesin bir biçimde olumsuz bir etkisi olmadığı söylenebilir. Öte yandan genç Cumhuriyet’in buradaki asıl artısı okullaşma ve altyapı alanında yaptığı yatırım ve atılım olarak ön plana çıkıyor. 1990 Yılı Milli Eğitim Bakanı Avni Akyon’un mecliste yaptığı konuşmada geçen sayılara hızlıca baktığımızda 1923-24’ten 1953-54 dönemine dek okul sayısında yüzde 366, öğretmen sayısında yüzde 370 ve öğrenci sayısında yüzde 515 gibi artış oranları yakalanıyor.  

Bu noktada Cumhuriyet ile sağlanmış atılımın neden önemli olduğuna değinmek gerekirse ve bu sorun ve çelişkilerin köklerini nasıl Osmanlı’da bulduğunu ifade edersek örneğin 2.Abdülhamit Dönemi’nde modern iptidai, rüşdiye, idadi ve yüksek okul sayılarında ve okullaşma oranlarında, ülke genelinde önemli artışlar meydana geldiği biliniyor. Hatta buna ek olarak daha evvel askerî olarak kurulmuş okulların sivil kısımlarının da açılmasına çabalanıyor ve eğitim İstanbul dışındaki birkaç ilde de yüksek okullar açılmasıyla Anadolu’ya yayılmaya çabalanıyor. Ancak en temelde bir finansman ve sistemlilik sorunu göze çarpıyor. O dönem açılmış olan ilkokulların çoğu yerel bağışlara, avarız akçesi ve evkaf gelirlerine bağlı olarak sabit olmayan gelirlerle eğitimi idame ettirmeye çabalıyordu. Nitekim 2.Abdülhamit’in tahttan inmesiyle beraber 2.Meşrutiyet’i ilan edecek İttihatçılar da modern bir çizgi yakalama çabası sarf ediyorlardı. Bu anlamda “Tedrisat-ı İbtidaiye Kanunu-i Muvakkatı” 1913 yılından 1961 yılına dek Türk ilköğretim yapısının temel kolonlarından biri olma özelliğini teşkil ediyor ancak kanunun öngördüğü 7-13 yaş arası tüm Osmanlı çocuklarına ücretsiz ve zorunlu eğitim ancak Cumhuriyet ile başarılabiliyor. Aslında aradaki fark Cumhuriyet’in bu arzu edilen atılım ve reformları hızlı, etkili ve sistemli bir şekilde gerçekleştirebilmesinde yatıyor. Bu noktada harf devriminin dışında daha geniş faktörleri göz önüne almak gerekiyor olsa da dil meselesine dönmemiz gerekiyor.

Tekrar dil meselesine dönülecek olursa 

Harf devrimiyle ilgili tartışmalar Arap alfabesinin Türk dilinin seslerini yazıya dökme konusunda bir uyumsuzluk teşkil etmesi sebebiyle daha Osmanlı döneminden genç Cumhuriyet’e sirayet etmiş bir tartışmaydı. 1851 senesinde Ahmet Cevdet Paşa Arap harflerinin Türkçe’yi ifade etmekteki yetersizliğine bir çözüm bulunması gerektiğini ifade ediyordu. Başka bir Osmanlı aydını Münif Efendi yine Latin harflerine vurgu yapıyordu. 1869 tarihinde Mustafa Celalettin Paşa  Latin harflerine geçiş talebinde bulunmuştu ve nitekim kendisi mektuplarını bu alfabeyi kullanarak yazmaya özen gösteriyordu.

Celal Nuri "Tarih-i İstikbal" kitabında, Arap ve İbrani dilleri gibi Sami dilleri için olan Arap harflerinden ziyade “turanî özelliğini yitirmemiş Türkçe”nin Latin harfleriyle yazılması gerektiğini savunuyordu. Nitekim yaptığı vurgu bağlamında 1926 yılında 71 Türkolog Bakü’de bir dil kongresinde aynı konuyu tartışıyordu ve Türkî Cumhuriyetler birer birer Latin harfleri kullanmaya başlıyordu. 

Devrimin nasıl uygulandığına bakılacak olursa bir önceki başlığın sonunda yazdıklarımızın daha anlamlı bir yankı bulması ihtimali artıyor. Kaynaklara göre 1925 yılında kurulan ve bütçeden ödenek alan “Yeni Yazı Araştırma Kurulu” üç yılın ardından çalışmalarına başladı. 11 Kasım 1928’de Millet Mektepleri Talimatnamesi’nin onaylanmasıyla beraber 16-45 yaş arası her Türk vatandaşı Millet Mekteplerinde kurs görme zorunluluğuna tabi tutuldu ancak 45 yaş üstü nüfusun katılımı gönüllülüğe terk edildi. Eski yazı bilenler iki ay, hiç okuryazar olmayanlar ise dört ay eğitim gördü. İlk yıl 20 bin 487 derslik açılarak 1 milyon 75 bin 500 kişi bu okullarda eğitim aldı ve 597 bin kadarı okuma yazma belgelerine kavuştu. 1930’larda Halk Okuma Odaları açılırken sayıları 1933 yılında 778’e vardı. Okullara kayıt olanların pratik yapıp öğrendiklerini unutmaması adına "Halk Mecmuası" adıyla haftalık bir ücretsiz dergi yayınlanmaya başlanıyordu. Sene 1936 olduğunda ise 2,5 milyon insan okuma yazma öğrenmiş olarak sosyal hayata katılmaya başlıyordu. Bu noktada başarı yahut başarısızlık olanın Latin harfleri yahut Arap alfabesiyle ilişkisinin eğitim sorununun sistemli bir bakış açısıyla ele alınarak üzerine gidilmesinden daha az önemli olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz.

Sonuç olarak harf devrimi okuma yazmaya olumlu etkisini Türkçe'yi doğru seslendirebilme aşamasında gösterirken, okuma yazma oranları konusunda temel odağın okullaşma ve bunu sistemli bir şekilde coğrafyaya yayma konusundaki başarıyla ilgili olduğu açıkça görülüyor.


 

Yorumlar (0)