Dünya genelinde neden bu kadar protesto gösterisi var?

Hemen her gün yenisi eklenen protesto gösterilerinin ardı arkası kesilmiyor. Dünya genelinde birçok farklı nokta kitlesel protesto eylemlerine sahne oluyor. Peki bu protestoların arkasındaki nedenler neler? Bu protestoları nasıl kategorize edebiliriz?

ÖZEL HABER 05.11.2019, 17:32 21.11.2019, 17:59
Dünya genelinde neden bu kadar protesto gösterisi var?

Daha önce 11 farklı coğrafyadaki protestoları ele aldığımız "Dünyadaki Protestolar" haber dosyamızı sizlerle buluşturmuştuk. Dünya genelindeki hemen herkes için neredeyse her yeni gün yenisi başlayan protesto hareketlerini takip etmeye çalışmak ve yetişmek zor. Son haftalarda hemen her kıtada bazıları barışçıl, bazıları barışçıl olmamak kaydıyla hükûmet karşıtı büyük gösteriler gerçekleşiyor. Endonezya, Cezayir, Bolivya, İngiltere, Katalonya, Şili, Ekvador, Fransa, Gine, Haiti, Honduras, Hong Kong, Irak, Kazakistan ve Lübnan eylemcilerin sokaklara döküldüğü noktalardan bazıları. Pakistan da 1 Kasım’da, Başbakan İmran Han’ın 48 saat içinde istifasını isteyen on binlerce eylemcinin başkent İslamabad’da toplanmasıyla bir başka protesto noktası hâline geldi.

On binlerce Pakistanlı İmran Han'ın istifasını istiyor

60'ları mı andırıyor?

Dünya genelinde bundan önce hatırlanan geniş çaplı protesto hareketleri, 1980'lerin sonu, 1990'ların başında meydana gelmişti. Günümüzde göstericiler her ne kadar Tiananmen Olayları'na zemin hazırlayan ekonomik problemler, yolsuzluklar, siyasi yozlaşmalar gibi sebeplerden sokaklarda olsa da, bugünkü gösteriler sadece Asya ya da Doğu Avrupa ülkelerini kapsamıyor, aksine dünya genelindeki hemen her noktada eşzamanlı olarak devam ediyor. Küresel anlamda hatırlanan en geniş çaplı protestolar ise 1960'lara dayanıyor. 1960'lar, sivil hak hareketleri, Vietnam Savaşı ve savaş karşıtı protestolar ve siyasi suikastler ile dünya tarihinin en karışık ve en çalkantılı zamanlarından biriydi.

1960'larda en yaygın protestolardan Vietnam Savaşı protestoları

Fakat, o zaman bile, protestolara ev sahipliği yapan ülkeler ve sokaklardaki insanlar birbiriyle bağlantılıydı ve toplumsal hareketler şu anki durumundan daha fazla bütünleşik görünüyordu. Birçok farklı ülkedeki protestocuların benzer şikayetleri ve amaçları vardı. 

Bugün kalıp oluşturmak çok zor

Günümüzde, bazı temalar ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Örneğin; Hong Kong siyasi bir problemle çalkalanıp protestocular Çin'in iç işlerine müdahalesini sıfıra indirmeye çalışırken, Haiti ekonomik kriz ile kavruluyor. 1 Kasım'da başlayan protestolarla Pakistan, bu bağlamda 3 farklı temayı barındırma özelliği gösteriyor: ekonomik hoşnutsuzluk, resmî yolsuzluk ve seçim sahtekarlığı iddiaları.

Ancak bu durum tesadüfi gibi görünüyor. Çünkü, protestoların ilk nedenleri ya da bardağı taşıran son damlaları çok daha farklı olabiliyor. Örneğin; Lübnan'da WhatsApp gibi hizmetler aracılığıyla telefon görüşmelerinden alınacak bir vergi, Hong Kong’da şüphelilerinin Çin’e iade edilmesine izin veren bir yasa tasarısı, Katalonya'da bağımsızlık savunucuları için uzun hapis cezaları, Şili’de metro ücretlerine gelen zam... Bir kalıp oluşturmak zor olsa da uzmanlar geniş bir çerçeveye yayarak protestoların sebebini ekonomik, demografik ve komplo teorileri olmak üzere üç ana başlıkta inceliyor.

Göstericiler tarafından ateşe verilen bir toplu taşıma aracı

Neoliberal politikalar?

Ekonomik açıklamalar, Şili'deki metro ücretlerine yapılan yüzde 4'lük zam gibi görünüşte önemsiz olan küçük bir faktörün yaşam standartlarına vurulduğunda, eşitsizliği giderek artırdığının görülmesiyle bunun bardağı taşıran son damla olduğunu söylüyor. Siyasi sol için, bu sadece işlevsiz ve mahkum kapitalizmin en son nöbeti. Venezuela'nın Sosyalist Devlet Başkanı Maduro gibi, Avustralyalı sosyalist bir dergi olan Red Flag (Kırmızı Bayrak) şunu söylüyor: 

“Kırk yıldan uzun bir süredir yoksulluğu büyüten krizlerle neoliberal politikalar tüm dünyayı ülke ülke sardı.”

Serbest piyasa hayranları bile birçok ülkede, eşitsizliği giderek artan uyumsuzluğun bir nedeni olarak görüyor. Şili her ne kadar Latin Amerika’da bir istikrar cenneti olarak görülse de zengin ülkeler kulübü olarak bilinen Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütünün (OECD) geliri en adaletsiz dağıtan ülkesi durumunda. Birleşmiş Milletler'in 2017 yılındaki raporuna göre de Şili'deki yüzde 1'lik kesim, ülke gelirinin yüzde 33'lük kısmına sahip oluyor. Dolayısıyla böyle bir tabloda 4 puanlık bir metro zammı çoğu Şilili için taşma noktasına karşılık geliyor.

 

Protestocuların çoğunluğunu gençler oluşturuyor

Duyarlı ve eğitimli gençler?

Demografik açıklamalara bakıldığında ise protestocuların çoğunluğunun genç olduğu, ortalama yaşın 30 altında olduğu ve 20 yaşın altında da ciddi bir kitlenin var olduğu ifade ediliyor. Özellikle gençlerin aktif yer aldığı 2008-2012 yılları arasındaki "İşgal Hareketi" adı verilen küresel ekonomik kriz protestolarıyla bu protestolar demografik olarak benzer görülebilir. Ayrıca, sosyal medyanın gelişmesiyle beraber insanların hem ülke içinde hem de uluslararası anlamda birbirlerinden kolayca haberdar olabilmesi ile protestolar rahatlıkla küresel bir kimlik kazanabilir durumda. Öte yandan, dünya genelinde artan eğitim seviyesi de göz önünde bulundurulacak olursa protestoların sebebinin hem insanların duyarlılıklarının artması hem de istihdam alanlarının sağlayacağı kontenjandan çok mezun verilmesi olarak görülebilir. Londra'da bir tarihçi olan Niall Ferguson, 1960'lara bir paralel çizip her iki dönemde de “eğitimli gençlerin fazlalığı” ile protestolar arasında bir ilişki olduğuna işaret ediyor.

Eğitimli gençler eğitim ücretlerini protesto ediyorlar

Amerika'nın oyunu?

Komplolara gelince, tabii ki hükûmetler protestoların çirkin dış güçler tarafından manipüle edildiğini öne sürmek istiyorlar. Çin Dışişleri Bakanlığı, Hong Kong'daki protestoların “bir şekilde ABD’nin işi” olduğunu belirtmişti. Öte yandan, Latin Amerika'daki Küba ve Venezuela'nın sosyalist rejimleri, dikkatleri kendi iç sıkıntılarından uzaklaştırmak için kıtadaki genel huzursuzluk hâlini bahane ettiler. Venezuela lideri Nicolas Maduro'nun, tweetler paylaşarak Arjantin’deki seçim sürecinin ardından gelen milliyetçi Peronist hükûmet için Arjantin'in “kahramanları” ve Şili’deki protestocular için Şili'nin “soyluları” diyerek övgüler yağdırması bu kapsamda değerlendirilebilir. Nitekim, Maduro da iç siyasette yaşadığı problemler ve Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido'yu Amerika Birleşik Devletleri'nin desteklemesi sebebiyle ABD'yi bir bakıma "büyük şeytan" olarak nitelemiş ve ABD'yi birçok konuda Venezuela'nın iç işlerine karışmakla suçlamıştı.

 

Venezuela Devlet Başkanı Maduro

Etkenler teker teker değerlendirilirse...

Ekonomik ve demografik faktörler ve hatta "dış mihraklar" bile bazı protestolarda rol oynamış olabilir. Ancak, bu etkenler teker teker değerlendirildiğinde hiçbiri ayakta kalamıyor. Genel tabloya bakıldığında dünya ekonomisinin birçok sıkıntıyla karşı karşıya olduğu görülüyor. Fakat bundan on yıl önce de dünya genelinde bir ekonomik kriz hakim, hemen her ülke depresyonun eşiğinde, işsizlik oranı yüksekken bile çok daha az insan sokağa dökülmüştü. Bu düşünüldüğünde ekonomik faktörler kendi içerisinde yanlışlanabilir. Öte yandan, protestolarda gençlerin egemenlikte olduğu bir gerçek. Ancak, "Brexit" tartışmaları devam ederken Londra'daki "Bremain" yürüyüşlerinden Hong Kong'daki Çin karşıtı protestolara kadar birçok gösterinin çarpıcı bir özelliği, orta yaşlı ve yaşlıların da sokaklara çıktığı. Hâliyle demografik olarak düşünüldüğünde sadece gençlerin rol oynadığını söylemek de zorlaşıyor. Ve dış müdahaleye gelince, Lübnan'dan Bolivya'ya kimse gerçekten herhangi bir dış güç tarafından etkilenerek sokaklardaki nöbetine devam etmiyor, aksine protestolar belli bir birikmişliğin ürünü olarak değerlendiriliyor.

Lübnan'da tüm mezheplerden insanlar sokaklarda

Eğlence mi, yoksa yeni bir kültür mü?

Belki de merak edilmesi gereken asıl soru insanların neden başka bir çözüm yolu denemeden sokaklara çıkıp yakıp yıktığı. Protestolar, yasal ve fiziksel tehlikelerin yanı sıra gündelik hayattan çok daha heyecan verici bulunuyor olabilir. Öte yandan, bugün dünyanın hemen her köşesinde düzenlenen protestolardaki temel ortak noktanın akıllı telefon ve sosyal medyanın varlığı olduğu yadsınamaz bir gerçek. Bu unsur, protestoların nasıl organize edildiğini, yaygınlaştırıldığını ve sürdürüldüğünü değiştirerek yeni bir kültür hâline dönüştürüyor gibi gözüküyor. Hong Kongluların yaygın olarak kullandığı Telegram gibi şifreli mesajlaşma uygulamaları, protestocuların yetkililerden uzak ve denetimsiz bir şekilde eylemler düzenleyebilmesinin önünü açarak kendi hükümlerini sürmesine olanak sağlıyor.

Sudan lideri Ömer El Beşir mahkeme salonunda

"İyi işleyen" demokrasiler

Bir diğer, daha ağır basan ve insanları sokağa döken neden ise, geleneksel siyasi kanalların kullanılmasının boş görünmesi olarak değerlendirilebilir. Protestocular, oy sandığı yokluğunda sokağı “insan gücünü” göstermenin tek yolu olarak görüyor. Günümüzde, Cezayir'deki protestoları başlatan Abdülaziz Buteflika ve Sudan'daki Ömer El Beşir hükûmetleri uzun yıllar iktidarda kalarak insanları sokaklara dökmüştü. Fakat görünüşe göre "iyi işleyen" demokrasiler de etkilendi. Irak, Pakistan, Şili, Haiti, Mısır, Endonezya, Peru ve Lübnan şu an dünya genelinde siyasi istikrarsızlık, yolsuzluk ya da seçimlere hile karıştırıldığı gerekçesiyle kaynayan bazı ülkeler. Bu sebeplerden dolayı oyların önemli olmadığına inanan insanlar alışılmadık derecede güçsüz hissediyor olabilir. Öte yandan, protestoların bir sebebi de sosyal medyanın etkisiyle aynı fikirde olan ancak susturulan seslerin birlikte ses yükseltme eğilimi göstermesi olarak yorumlanabilir.

Habernediyor.com / Turgut Başer 

Yorumlar (0)