Çernobil'de 33 yıl önce zaman durdu!

'20. yüzyılın en büyük nükleer kazası' olarak tanımladığımız Çernobil faciasının üzerinden yıllar geçse de izleri hafızalardan hala silinmedi. Yaşanan faciadan sonra aşırı radyasyona maruz kalan binlerce insan hayatını kaybetti. Sadece Sovyetler Birliği değil, radyoaktif bulutlardan etkilenen diğer ülkelerde de Çernobil’in etkileri hala açık bir şekilde görülmektedir.

ÖZEL HABER 22.04.2019, 15:49 22.04.2019, 17:40
Çernobil'de 33 yıl önce zaman durdu!

Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarından çok daha fazla etkili olan Çernobil faciası 1986 yılında gerçekleşmiş ve nükleer santral çalışmaları için kurulmuş Pripyat, adeta hayalet şehir haline gelmiştir. Sovyetler Birliği’nde yaşanan korkunç Çernobil travması, birçok insan tarafından komünist rejiminin parçalanmasının ilk adımı olarak görülmüştür.

İnsanlara korkunç zamanlar yaşatan  ve dünyanın en yıkıcı felaketlerinden biri olan Çernobil kazasının nasıl vuku bulduğunu anlatırken, bu kazaya neden olan ihmalkârlığa da değinmek şarttır. 

İhmalkârlıktan faciaya...

Çernobil nükleer santral kazası, 26 Nisan 1986 tarihinde Sovyetler Birliği ülkesi Ukrayna’nın Çernobil kentinde meydana geldi. Patlama, burada bulunan nükleer santralin 4 numaralı reaktöründe gerçekleşti. Yetkililerin dikkatsizliği ve sorumsuz davranması nedeniyle 4. reaktörde patlama meydana gelmişti. Reaktör, rutin bakım için kısa bir süre kapalı tutulacaktı ancak bu reaktör üzerinde olası bir güç kesintisi yaşanması durumunda ne olacağını görmek için deney yapıldı. Bu sebeple reaktörün gücü yüzde 25 oranında azaltılarak, güvenlik sistemleri kapatıldı.

Hedeflenen sonuca ulaşılamadı ve reaktör gücü seviyesinin yüzde 1’e kadar indiği görüldü. Enerjinin yavaş bir şekilde kesilmesi gerekiyordu ancak bu sırada umulmadık bir enerjiyle karşılaşıldı. Buhar basıncının artmasıyla birlikte reaktörde bulunan çekirdek tepkimeye girdi. Güvenlik sistemlerinin kapalı olması nedeniyle reaktörün acil durum sistemi de çalışmadı. En sonunda büyük bir patlama yaşandı. Ortaya çıkan enerji çok büyüktü. Öyle ki reaktörün üzerinde bulunan bin tonluk kapak havaya fırladı ve daha sonra yine santralin üzerine düştü. 31 kişi hemen orada, binlerce insan da daha sonra hayatını kaybetti. Bu patlama böyle bir ihmalkârlık sonucunda gerçekleşti.

Yetkililer, kendi istekleri doğrultusunda bir deney yaparken dünyanın en büyük nükleer kazasına yol açacaklarının farkında değillerdi . Olayın daha garip olan bir tarafı da vardı. Sovyet hükümeti, gerçekleşen nükleer santral faciasını gizlemek istiyordu. Fakat, İsveç'in başkenti Stockholm’de bulunan yetkililer, kendi nükleer santrallerindeki radyasyon seviyesinin arttığını açıklayınca, Sovyet hükümeti de bu gerçeği daha fazla gizleyemedi. Bu durum ülkenin, patlamanın ulaştığı ciddi boyutlardan kadar habersiz olduğunu ve yine büyük bir sorumsuzluğa imza atıldığını tüm dünyaya gösterdi. 

Tabi nükleer kazanın etkileri, 31 kişinin ölümüyle sınırlı kalmamıştı. Avrupa ülkelerindeki radyasyon oranının önemli bir oranda artmasıyla kaza hakkında gerçekler gün yüzüne çıkarılmıştı. Bunun üzerine Sovyetler Birliği’nin son lideri olan Mihail Gorbaçov da diğer ülkelerden yardım talep etmişti. 

Dünya basınında büyük yankı uyandıran nükleer patlamadan sonra çevredeki yerleşim bölgeleri boşaltıldı. Gıda ürünleri de başka bölgelerden temin edildi. İnsanlar evlerini bırakmak zorunda kalarak otobüslerle radyasyon alanından uzağa götürüldüler. Bu önlemler, patlamanın korkunç etkisinden kurtulmaya yetmedi ve birçok insan kanser hastalığına yakalandı. Bunun dışında Rusya'daki ormanların büyük bir kısmı ve Ukrayna bulunan tarım arazileri önemli derecede hasar gördü. Çernobil felaketinden sonra yaşananlar bundan çok daha fazlasıydı.

Reaktörün acilen kapatılması gerekiyordu. Ayrıca etrafa daha fazla radyasyon yayılması önlenmeliydi. Binanın çevresindeki bölgede radyoaktif madde yüklü parçalar mevcuttu ve bunların hemen yok edilmesi zorunluydu. Bütün enkazın merkezde toplanması gerektiği düşünüldü ve bunun için faaliyetlere başlandı. İnsan sağlığını tehlikeye atmamak amacıyla kullanılan robotlar, radyasyon nedeniyle bozulduğu için gerekli işlemler yapılamıyordu. Bu nedenle, en riskli bölge olma özelliği taşıyan binanın çatısında çok sayıda insan çalışmaya başladı. Askerler, işçiler, itfaiyeciler ve sivillerin oluşturduğu ekip üyeleri, çatıda sadece 3 dakika zaman geçirebiliyordu. Fakat çatıda kaldıkları zaman boyunca yüksek derecede radyasyona maruz kalıyorlardı ve daha korkunç bir felaketin gerçekleşmesini önlemek pahasına hayatlarını riske atıyorlardı. 15 günlük bir çalışma sonucunda reaktörde bulunan çekirdek betonla kaplanmıştı ancak çalışmalarda yer alan binlerce insan bir yıl içerisinde hayatını kaybedecekti. 

Patlamanın Türkiye'ye etkileri 

Radyasyon bulutları, Türkiye’ye doğru yaklaşmaya başlamıştı.  Doğu Karadeniz ve Trakya civarındaki yağmurlar, tehlikenin boyutunu daha da artırıyordu. Yine de riskin ne derecede olduğu anlaşılamadı. Ülkemizdeki birçok yetkili de dahil olmak üzere, kuzeyden gelen ölüm tehlikesi neredeyse hiç kimsenin umrunda değildi. Burada daha da üzücü olan bir gerçekle karşılaşıyoruz. Avrupa ülkeleri, Türkiye ürünlerini radyasyon taşıdıkları nedeniyle almıyor ya da aldıklarını geri yolluyordu. O sırada başbakanlık görevini yürüten Turgut Özal, radyoaktif çayın daha lezzetli olduğunu söylüyordu. Bakan Cahit Aral'ın “Biraz radyasyon iyidir.” diyerek canlı yayında çay içmesi de oldukça tepki çekmişti. 

20. yüzyılın en büyük patlaması olarak anılan Çernobil kazasından yaklaşık bir yıl sonra Marmara bölgesindeki kanser vakaları artarak iki katına çıktı. Karadeniz bölgesinde bu oran daha hızlı bir şekilde arttı ve 1995 yılından sonra 3 katına ulaştı. Yani üzerinde yıllar geçse de unutmadığımız bu kazanın doğurduğu sonuçlar çok ağır oldu. Sayısını hala tam olarak öğrenemedğimiz binlerce insan radyasyon yüzünden hayatını kaybetti.

Bu facianın olumsuz etkilerini hala görmekteyiz. Çernobil kazası nedeniyle önümüzdeki yıllarda çok daha fazla sayıda insanın tiroit ya da kansere yakalanması bekleniyor.

Çok fazla radyasyon oranına sahip olan Çernobil’de binlerce yıl daha yaşam sürdürülemeyeceği biliniyor. Bölgede gerçekleşen felaketler yüzünden Çernobil’de zombiler yaşadığına dair iddialar bile ortaya atıldı ve bu iddialar da insanların oldukça dikkatini çekti. Bir askerin Çernobil’de zombiler tarafından saldırıya uğradığı görüntülerden oluşan video hızla yayıldı ancak bu iddiaların asılsız olduğu ve bu görüntülerin Stalker oyunundan alındığı ortaya çıktı.

Çernobil ziyaret edilebiliyor mu?

Şu anda Çernobil'i ziyaret etmek isteyenler, turlarla bu şehri gezebiliyor. Bu turlara, sadece 18 yaşını geçmiş kişiler katılabiliyor. Ayrıca, Çernobil'i gezerken dikkate almanız gereken önemli kurallar da mevcut. Örneğin, şehirdeki hiçbir şeye dokunamazsınız ve açık havada bir şeyler yiyip içmeniz de mümkün değil. 

Elinize verilecek cihaz, radyasyon seviyesinin yüksek olduğunu gösterirse oradan hemen uzaklaşmalısınız, çünkü bölgedeki radyasyon normalden çok daha yüksek olduğunda sağlığınız tehlike altına girebiliyor.

Çernobil kazasının Türkiye üzerindeki etkileri, facia sonrasında yeterli derecede araştırma yapılmadığı için bilinmiyor. Türk Tabipler Birliği tarafından 2006 yılında hazırlanan rapora göre, Çernobil’de bulunan radyoaktif bulutlar 3 Mayıs 1986 tarihinde Marmara’ya ulaşırken, 4-5 Mayıs’ta Batı Karadeniz’e ve 6 Mayıs’ta Çankırı’dan Sivas’a ulaşmıştır. Bulutlar, 7-9 Mayıs’ta ise Trabzon’dan Hopa’ya ve bundan 10 gün sonra da tüm ülkeye yayılmıştır. 

Hopa’da kansere bağlı ölümlerin artması ile Çernobil arasındaki ilişki hakkında daha çok araştırma yapılması gerektiği de rapora dahil edilmişti. Doğu Karadeniz'de neredeyse her evde bir kanser vakasına rastlanması, durumun ne kadar riskli olduğunu bizlere gösteriyor. 

33 yaşında hayatını kaybeden Kazım Koyuncu da kanserden kurtulamayan bir Karadenizlidir. Radyoaktif felaketlerle verdiği mücadele ile de tanınan Kazım Koyuncu akciğer kanserine yenilerek hayatını kaybetmiştir.

Çernobil’de patlayan 4. reaktör hala insanoğlu için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Çernobil’deki diğer üç reaktör 2000 yılında tamamen kapatılmış olsa da, 4. reaktörün içi radyoaktif madde ile dolu ve bu yüzden hala büyük bir risk taşıyor. 

Yorumlar (0)