6-7 Eylül Olayları gerçeği!

İstanbul'da özellikle Beyoğlu ve Büyükada'da yaşayan Rum azınlığa yönelik saldırı, tahrip ve yağma hareketinin olduğu günler olarak kayıtlara geçen 6-7 Eylül Olayları'nın bugün 64. yıl dönümü!

ÖZEL HABER 06.09.2019, 10:00 06.09.2019, 17:32

6-7 Eylül Olayları, ülkedeki toplumsal çeşitliliği belirtmek için yaygın olarak yapılan 'mozaik' benzetmesine atıfta bulunarak, 'Mozaik çatladı' ifadesiyle tarihimizde yerini aldı.

Olaylar, Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla İngiltere, Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan Londra Konferansı'nın devam ettiği günlerde meydana geldi. 

Yeoryos Grivas önderliğindeki 'Kıbrıslıların Millî Mücadele Örgütü' (EOKA), adada yaşayan İngiliz ve Türklere karşı terör saldırılarına başlamış, saldırılar kamuoyunda büyük bir öfkeye yol açmıştı. Bu sırada Türkiye ve Yunanistan, İngiltere tarafından konuyu görüşmek üzere Londra’da toplanacak üçlü bir konferansa çağırılmıştı. 29 Ağustos 1955'de başlayan konferansta Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu Türkiye’yi temsilen yerini almıştı.

Kiliseler ateşe verildi

64 yıl önce bugün İstanbul'da yaşayan gayrimüslimler, yalan bir haberle hedef haline getirildi. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Londra'da Kıbrıs temaslarını sürdürürken Selanik'te Atatürk'ün evinin Yunanlılar tarafından bombalandığına dair haberler yayıldı. 

6 Eylül 1955 tarihinde ellerinde kazma, balta ve sopalarla sokaklara dökülen binlerce kişi, gayrimüslimlere ait ev ve iş yerlerini yakıp yıktı. Resmî kaynaklara göre bu kişiler, 4 bin 214 ev, bin 4 iş yeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul ile aralarında fabrika ve otel gibi yapıların da bulunduğu 5 bin 317 yeri tahrip etti.

Kiliselerde bulunan kutsal resimler, haçlar, ikonalar ve diğer kutsal eşyalar tahrip edildi. Ayrıca, İstanbul'daki 73 Rum Ortodoks kilisesinin tamamı ateşe verildi.

"Atamızın evi bombalandı" 

İstanbul Ekspres gazetesi, "Atamızın Evi Bombalandı" manşetiyle ikinci baskısını yayımladı. Tirajı 20 bin civarında olan gazete, 6 Eylül günü 290 bin bastı.

İstiklal Caddesi’ndeki olaylarda 11 kişinin yaşamını yitirdiği duyurulurken, İnsan Hakları İzleme Örgütü Helsinki Watch'un bir raporuna göre hayatını kaybedenlerin sayısı 15 olarak kayıtlara geçti.

Saldırı birçok semte yayıldı

Saldırılar, eş zamanlı olarak İstanbul’da Rum azınlıkların yoğun olarak yaşadığı diğer semtlere; Kurtuluş, Beyoğlu, Nişantaşı, Şişli, Fatih, Eminönü, Eyüp, Balat, Yeşilköy, Bakırköy, Ortaköy, Arnavutköy ve Bebek’e kadar uzanmış hatta Moda, Kadıköy, Kuzguncuk, Çengelköy’de de gerçekleşmiştir.

Rumlar Türkiye'den göç etti

Saldırıların ardından Türkiye'de yaşayan binlerce Rum, göç etmek zorunda kaldı.

1923 yılında Yunanistan’da yaşayan Müslüman nüfusla (Batı Trakya’dakiler hariç), Türkiye’de yaşayan Rum Ortodoks nüfusun (İstanbul’daki Rumlar hariç) mübadele edilmesi sonucu yaklaşık 100 bine düşen İstanbul'daki Rum nüfus, 2006'da 2 bin 500 kişiye kadar düştü.

Taksim'de büyük protesto mitingi düzenlendi

'Kıbrıs Türktür Cemiyeti' (KTC) adına yayınlanan deklarasyon ve bazı öğrenci birliklerinin yayınladığı bildiriler doğrultusunda Taksim Meydanı’nda bir protesto mitingi düzenlendi. Bu mitingin ardından, bazı gruplar İstiklal Caddesi’ne yönelerek buradaki gayrimüslimlere ait iş yerlerinin camlarını kırdı.

Olaylar, resmen kontrolden çıkmıştı. O dönemin başbakanı Adnan Menderes Sapanca'dan çağrıldı ve sıkıyönetim ilan edildi. Saldırılarla ilgili olarak önce 3 bin 151 kişi tutuklandı. Sonradan bu sayı 5 bin 104'e yükseldi.

Siyasi cephede çatırdamalar

Yaşanan olaylar nedeniyle İçişleri Bakanı Namık Gedik istifa ederken, yerine geçici olarak Savunma Bakanı Ethem Menderes atandı. Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü, vekaleten savunma bakanlığı görevini yürüttü. 

Hükümet, Milli Emniyet Hizmetleri şefi (MAH Reisi), İzmir valisi, İzmir’de bulunan birliklerin komutanları, İstanbul emniyet müdürü ve 3 generali görevden uzaklaştırdı. Olayların engellenememesinden sorumlu tutulan birçok memurun görev yeri değiştirildi.

Türkiye’nin 24 Temmuz 1923 Lozan Anlaşması ile üzerindeki tüm haklarından vazgeçtiği Kıbrıs, Londra Konferansı ve 6-7 Eylül olayları ile Türkiye kamuoyunda ve siyasetinde 'millî bir sorun' olarak gündemdeki yerini bir kez daha aldı.

"Bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?"

Özel Harp Dairesi (ÖHD) başkanlığı, Genelkurmay İstihbarat başkanlığı ve Milli Güvenlik Kurulunda üst düzey görevlerde bulunmuş emekli Tuğgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, gazeteci Fatih Güllapoğlu’na yaptığı açıklamada, söz konusu olaylara ilişkin şunları söyledi:

-Bak ben sana bir örnek daha vereyim. 1974’teki Kıbrıs Harekâtı. Eğer Ö.H.D. olmasaydı, o harekât, yani iki harekât da o kadar başarılı olabilir miydi? (...) Adaya, bankacı, gazeteci, memur görüntüsü altında Özel Harp Dairesi elemanları gönderildi ve bu arkadaşlarımız, adadaki sivil direnişi örgütlediler, halkı bilinçlendirdiler. Silahları 10 tonluk küçük teknelerle adaya soktular. 

-Pardon Paşam anlamadım, 6-7 Eylül olayları mı?

-Tabii. 6-7 Eylül de Özel Harp işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı. Sorarım size, bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?

-E, evet Paşam!...

"Rum olduğu belli olmasın diye alkışlamış"

O dönem 8 yaşında olan ve Kurtuluş’ta yaşayan Andon Parizyanos, saldırıların yaşandığı günleri şöyle anlatıyordu:

"O gün Balat’ta anneannemdeydik. Komşusu Zehra Hanım geldi. Anneanneme dönüp 'Sen Katina benim eve gel, siz de evinize gidin’ dedi. Öyle yaptık. Babamla Taksim’de yürürken duran kamyonları gördük. Babam tuhaflık olduğunu anlamıştı. 

Akşama doğru olaylar başladı. İşaret evde ışık yakmaktı, biz hata etmişiz, apartmana koca bir Türk bayrağı astık ama ışıkları kapattık. Terastan Yedikule kilisesinin yanışını görüyorduk. Tam o sırada yanı başımızdaki kilise de yanmaya başladı. Kubbesindeki kurşunlar eridiğinde büyük bir mangal gibi kaldı kilise.

Gruplar sonra ellerinde benzin şişeleriyle sokağa geldi. Bizde korku git gide artmıştı. İri yarı bir arnavut komşumuz vardı, elinde baltayla ‘o apartmanı yakarsanız benimki de yanar’ diye bunları korkuttu. Birkaç cam kırıp gittiler. 

"Ertesi gün evden çıkamadık. İki gün sonra anneannemin Balat’taki evine gittiğimizde ev dört duvar kalmıştı. Anneannem karşıdaki komşusu Zehra Hanım’a gitmişti. Evini yıktıkları zaman komşusu Zehra bayrağı tutuyor, anneannem de alkışlıyormuş ki belli olmasın Rum olduğu. Kendi evinin yıkılışını alkışlayarak izlemiş yani."

"Harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı"

Fenerbahçe'nin efsanevi ismi Lefter Küçükandonyadis de olaylar sırasında hedef haline gelen isimlerden yalnızca biriydi. Lefter, o günleri şu sözlerle anlatmıştı:

"On beş gün önce gol attığımda omuzlardaydım... O gün ise kayalar ve boya tenekeleriyle karşılaştım... En kötüsü harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı. Evde ne pencere, ne kapı kalmıştı. Kızlarım küçüktü, onları öldürmeye kalktılar. İstanbul'dan emniyet müdürü evime geldi. Gece gördüğü manzara karşısında 'Aman Allah’ım' demişti…"

Yorumlar (0)